10 Aralık 2017 Pazar

Galatasaray:4-2:Teleset Mobilya Akhisarspor


Türk Telekom Stadında karşılaşmanın hakemi Ümit Öztürk ilk 45 dakikanın bitiş düdüğünü çaldığında başlamıştı "Tudor İstifa" ve "Yönetim İstifa" protestoları... Aslında, deplasman takımı 1-0 öne geçip, Galatasaray istediği baskıyı kuramayıp dakikalar ilerledikçe skorda eşitliği sağlayamadığında da "homurtular" düşük frekansta yayılıyordu Seyrantepe'de de, vardı yine bir ümit maçın döneceğine dair. Tuhaf olan da yeni stada taşınılması mı desek, sosyal medyanın bu kadar yaygınlaşması mı desek, sebebini sosyologların açıklaması gereken bir gerekçeyle Galatasaray tribünlerinde ortaya çıkan "bencil" yeni nesil taraftarın, dün gece için takımın en zayıf halkası olarak gördükleri ve işler iyi gitmediğinde "şamar oğlanı" yapmak istedikleri Linnes'i ıslıklayacakları sırada iki hafta evvel Latovlevici'yi protesto ettikleri akıllarına gelip "yuh seslerinin" kursaklarında kalmış olmasıydı. Öyle beter bir hastalıktır ki bu "maça para veriyorum, takım beni mutlu etsin" egoluğu, kendisine nice başarılar yaşatmış, saha içi ve özel yaşamı örnek olan Muslera gibi bir oyuncuyu da iki maçta linç edebiliyordu...


Oysa geçen sezonun bitişiyle beraber Dursun Özbek'in Galatasaray'a başkan, Igor Tudor'un da hoca olamayacağı görülmüş, Sneijder'in gönderilmesiyle bu takımın oyun aklının "başından alındığı" belirtilmiş ama "transfer hastası" taraftarların gözü Belhanda ile boyanmıştı... "Mutluluk kaynağımız Galatasaray" olunca, onun başarılı olması tek dileğimizken, "ben yazmıştım, haklı çıktım" egosu şişireceğime, keşke Belhanda bana yazdıklarımı "yalatsaydı" da Galatasaray ikişer üçer atarak tokatlasaydı rakipleri ama maalesef öyle olmadı. Takımın "oyun kurucusu" Belhanda, sahada geziniyor, sorumluluk almaktan kaçıyor, "dünya yansa umurumda değil" havasında bir hal takınıyor. Durum böyle olunca, kendisi üzerine oyun kuran hocası Igor Tudor'a da Hırvatistan yolları gözükmeye başladı. Karşılaşmanın 15. dakikasında Yasin'in ara pasında kaleci Lukaç ile karşı karşıya kalan Belhanda, kaleye şut çekmek yerine Umut Bulut'un "en güvensiz" günlerinde yaptığı gibi görmeden ve "ezbere" penaltı noktası cıvarına pas atmayı tercih etti. Doğal olarak orada ne Gomis vardı ne de başka bir sarı-kırmızılı oyuncu. Yine 38. dakikada Feghouli'nin yaptığı ortada arka direkte müsait pozisyondaki "10 Numara" şansa rakip kalede pozisyon yakalamış bir stoper gibi "kalasça" bir vuruşla heba etti atağı. Ama Faslı Belhanda'nın "zihince" maça ne kadar hazır olmadığını gösteren pozisyon ilk devre biterken gerçekleşti. Galatasaray'in Yasin'i Akhisar savunmasının arkasına kaçırdığı pozisyonda Miguel Lopes faulle durdurmuş Galatasaray'ın sol açığını ve oyundan atılmıştı. Sneijder'in gözü kapalı kaleye yollayabileceği bir yerden kazanılan serbest vuruşu Belhanda stadyum dışına attı. Öyle bir vuruş nasıl yapılabilirdi? Tribünler, saha içindeki oyuncular şaşkınken, o dalgınlıkla savunma ve Muslera'nın zincirleme hataları Akhisar'ın ikinci golü bulmasına vesile olmuştu. O "berbat" serbest vuruş sonrası artık Tudor mu söyledi, ki Belhanda onun prensi, Tudor'un söyleyeceğini zannetmiyorum, kendisi mi topun başına geçmek istemedi bilmem ikinci devre Selçuk'un, Sneijder'in rahatlıkla gol yaptıkları serbest vuruş bölhelerinden "halı saha maçı" gibi deneme tahtasına döndü Galatasaray'ın kullandığı atışlar, bir Yasin vurdu, bir Rodrigues denedi ama "taklacı 10 numara" hiç oralı olmadı...


Takımın 2-0'dan reaksiyon gösterip, 4-2 maçı kazanması kimseyi kandırmasın, dün gece 3 puan alınıp, "sular biraz durulduysa" bu başta Galatasaray taraftarının verdiği müthiş destek ve başta N'Diaye ile Fernando olmak üzere Feghouli ve Serdar Aziz'in  arzulu oyunu sayesinde olmuştur. Zaten, sıkıntı da burada baş gösteriyor, her maçı Sami Yen'de oynamıyorsun, haftada bir de deplasmana gitmek zorundasın ve orada işler "sarpa sarınca" ne takımı düzeltecek bir teknik adam var saha kenarında, ne de "Bi' sakin olun, olay benim kontrolümde" diyecek bir 10 numaran...

Karşılaşma bitimi Okan Buruk, açmış ağzını yummuş gözünü, haddi olmayan konulara da "sıçramış" ve kendisine bir sus diyen olmamış. Zaten artık Galatasaray yönetiminden Galatasaray'ın haklarını savunmalarını beklemiyoruz, öyle bir güçleri yok, onlar sadece çıkıp localarından taraftara "el kol" yaparlar, ama kongre geliyor, gitmeleri yakındır... Okan'a dönersek, "Bu kadar vasıfsız bir insan, Galatasaray kulübesinde duruyorsa gerçekten bundan eski Galatasaraylı olarak utanç duyuyorum" demiş Akhisar'ın teknik adamı. Boyunu aşan sözler sarf ederken, tek doğru laf etmiş, "eski Galatasaray"lı... Ve öyle kalacak bir şahsiyet.. Yeni nesil pek hatırlamaz, eskiler de hiç unutmaz, 2001 yılının bir mayıs akşamı oynanan Galatasaray-Ankaragücü maçını. Dört sene üst üste şampiyon olmuş Galatasaray, beşinci şampiyonluğa doğru koşarken, iç sahada kaybettiği bu maçla tarihi bir rekorun sahibi olamamıştı. O maçta ne mi olmuştu, İnter'le ön sözleşme yapmış Okan "herhangi bir sakatlık" sonrası transferinin gerçekleşmeme ihtimaline karşı daha ilk yarıda kırmızı kart ile sahayı terk etmiş, "kardeşi" Emre Belözoğlu da maç boyu sahada yürüyüp durmuştu. İşi daha dramatik yapan sözler özel bir toplantıda Galatasaray eski yöneticisi Celal Gürcan'dan gelmişti: "Takıma iyi bir kaleci aradığımız dönemlerde Çanakkale Dardanel'de oynayan Engin İpekoğlu adı söylendi bize. Dardanelli yöneticilerle şartları konuştuk, bizden oynatmadığımız bir kaleci, Okan ve bir miktar para istediler. Okan'ın adını duyunca, 'Okan Galatasaray'ın çocuğu, sakatlığından dönemese de, Florya'da dursun bize yeter' diye transferi orada noktaladık. Oysa bizim zamanımda sahip çıktığımız evladımız, İnter'e giderken İtalyanların 'Galatasaray'la sözleşme yenilemeyin, onlara vereceğimiz bonservisin bir kısmını size verelim' teklifine hayır diyememişti."  
Böyle bir Galatasaray geçmişi olan Okan Buruk, umarım bir daha Galatasaray ismini ağzına almaz... Bu taraftar iyiliği de kötülüğü de, "Biz sağlıklı yaşam için spor yapmıyoruz" diyeni de, "Gelin sözleşme yapalım, Galatasaray para kazansın" diyeni de, Okan'ı da, Ümit Davala'yı da unutmaz...

Ümit Öztürk'ün Gomis'e gösterdiği "komik ötesi" kırmızı kartı da blog arşivine ekleyelim... "Hakem oyuna müdahil oldu ve bizi bitirdi" diyerek ağlayan Okan Buruk'a soralım biz de, ilk attıkları golde Yasin'e yapılan faulu çalmayan ve görmediği halde Mustafa Yumlu'nun "Oscarlık" hareketi sonrası "ortamlarda Gomis'i attım" şekli yapmak adına Galatasaray'lı topçuyu kenara yollayan Ümit Öztürk acaba kimin canını yaktı? Miguel Lopes'in atılmasında kırmızı kart vermese de zaten sarısı olan bir oyuncu, rakibine dirsekle müdahale edip, düşürüyorsa kart görür., ikinci sarıdan kırmızıyla oyun dışına atılır. Boşuna "Anadolu takımı eziliyor" mağdur edebiyatı yapmamak lazım..


STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Ümit Öztürk, Kemal Yılmaz, Asım Yusuf Öz
GALATASARAY: Muslera, Mariano (Dk. 10 Denayer), Maicon (Dk. 46 Rodrigues), Serdar Aziz, Linnes (Dk. 69 Eren Derdiyok), Fernando, Ndiaye, Feghouli, Belhanda, Yasin Öztekin, Gomis
TELESET MOBİLYA AKHİSARSPOR: Lukac, Miguel Lopes, Caner Osmanpaşa, Mustafa Yumlu, Kadir Keleş, Sissoko, Olcan Adın, Soner Aydoğdu, Aykut Çeviker (Dk. 73 Muğdat Çelik), Onur Ayık (Dk. 46 Alperen Babacan), Paulo Henrique (Dk. 54 Ömer Bayram)
GOLLER: Dk. 16 Maicon (Kendi kalesine), Dk. 45 Olcan Adın (Teleset Mobilya Akhisarspor), Dk. 49 Fernando, Dk. 51 Gomis, Dk. 70 Belhanda, Dk. 90+4 Feghouli (Galatasaray)
KIRMIZI KARTLAR: Dk. 43 Miguel Lopes (Teleset Mobilya Akhisarspor), Dk. 68 Gomis (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 17 Yasin Öztekin, Dk. 55 Feghouli, Dk. 90+2 Muslera (Galatasaray), Dk. 36 Sissoko, Dk. 63 Olcan Adın, Dk. 90 Orhan Taşdelen (Yedek kulübesinde) (Teleset Mobilya Akhisarspor)

1 yorum:

flavius lulianus dedi ki...

Galatasaray Riekerinki gonderirken Sneijderi de gondermis oldu, futbolcuya dayali duzen lafini tartisilmaz bir dogru gibi agizdan agiza yayan taraftar simdi sneijderin adini agzina alamaz, gecen sene var gucuyle calisan gayet karakterli bir takim vardi ama hukumet, medya, yonetim ve taraftar tarafindan linc edildi ve olan oldu, hayirlisi olsun diyelim ve maziyi kalbimizde yasatalim, o gunlerin kiymetini bilen, o kotu gunlerde de takima sahip cikan ve sneijderi, podolskiyi, brumayi bu forma altinda son kez izlediginin farkinda olarak minnetle izleyen taraftarlar olarak..
Tudor Riekerinkin antitezi olarak geldi, Sneijderle anlasamamasi kadar dogal bir sey olamaz, futbolcuya dayali duzeni bitirmeye geldim diyen bir isimden bahsediyoruz ve bahsettigi zaten Sneijdere bagli duzendi..
Dolayisiyla konunun belhanda ile bir alakasi yok, isin komigi futbolcuya bagli duzen safsatasina da hic gerek yoktu, takimi yenileyecegiz demek yeterliydi, sonucta yapilan sey o, burak, umut, olcan vb.leriyle baslayan hareket sneijder ile devam etti, galatasarayin basari trendi asagiya dogru ivmelenirken yonetim kabul edilebilir bir yaklasimla takimi yenilemeyi dusundu.
Sneijderden sonra ismi olan, taraftarin isyan etmeyecegi bir oyuncu baktilar ve hizli bir sekilde belhandayi getirdiler, bunun tudorun ozellikle iste wesi degil bunu istiyorum dedigi bir transfer degil, bak bu olur seklinde gerceklesen bir transfer oldugunu gormemiz lazim, tudor wesi istemiyordu ve gonderecekti, adam belki 10 numara bile istemiyordu, ama westen sonra mecburdular ve belhanda geldi, dolayisiyla belhandaya niye kizildigini hic anlamiyorum.
Bu sene yapilan transferlerle kurulan fernando-badou-belhanda orta sahasi benim son 20 yilda izledigim en iyi gs ortasahasi (suat-okan-ergun-emre-umit-hagi li ruya kadrodan sonra), bence uyum olarak melo-selcuk-wes in dahi uzerinde, ki bu da muthis bir ucluydu (melo fernandodan, weste belhandadan daha nitelikli oyuncular ama birlikte bakildiginda su an bence daha gucluyuz).
Ayrica kurulan kadronun maliyetini abartanlar sacmaliyor, zira maaslarla birlikte degerlendirildiginde bu sene yapilan yatirim oldukca makul ve bu yapilan sey kadro guclendirilmesi degil, yenilenmesi, dolayisiyla bu kadar para harcandi bak hala ayni yerdeyiz degil, tum takimi yeniledik ve su anda lideriz diye bakilmasi lazim bilancoya..
Tudora gelirsek, karabukte vaadettigi herseyi burada da uygulamayi basaran bir adami karabukte goklere cikartip galatasarayda yerin dibine sokmak tarifsiz bir zeka geriligi ile aciklanabilir, ama bu adama korkak futbol oynatiyor demek ancak psikolojik bozukluk gostergesidir, zira zeka geriligi bile bunu bana aciklayamaz..
Bu tudor iyi bir hoca demek degil, tudor dun neyse bugun de o demek ve riekerinkin linc edindigi gunu daha dun gibi hatirlayan birisi olarak, o gun tudor diye aglayan taraftari unutmam mumkun degil..
Tudor, hakkini vermemiz lazim, cok saglam karakterli ve mucadeleci bir insan, sayisiz tokezlemelerden sonra her defasinda ayaga kalkip iste buradayim diyor ve dogru bildigini uygulamaktan vazgecmiyor.
Karabukten, kimseyi iplemeden ayrilip ayni gun galatasaray idmanina cikmasi, onun ne kadar kararli ve gozukara biri oldugunu gostermisti zaten.. Elbette kaba, ama oyle olmasa bu ulkede ne isi vardi, riekerink gibi bir beyefendiye neler yapti bu halk, dayanamadilar ki dayanamazlar.
Nihayet maca gelirsek, elbette baski altinda ve kirilgan bir goruntuyle basladik maca, bu normal, hic kolay degil, ama ikinci yaridaki oyun yillardir ozlemini cektigimiz oyun degil midir, bunu niye boyle gormek yerine olumsuzluklara bakalim, feghouli, belhanda, fernando, ndiaye adeta topa tuttu rakibi, ve evet belhandayi onyargisiz izleyelim, ikinci yari inanilmaz oynadi, bence feghouliyle birlikte macin yildiziydi, ndiayenin performansinda onunda buyuk rolu var, surekli macin icindeydi, bir an olsun kopmadi.
Usteliksezon basindan beri boyle, yendigimiz her takimi adeta yedik..

Blog Widget by LinkWithin