skip to main |
skip to sidebar
- Milli takım kampa girdiğinden beri Fatih Terim sürekli rakibin kapanacağını ve erken bir gol bulmamız gerektiğini söylüyordu çıktığı televizyon kanallarında. Akılarda Estonya'dan puan kaybı hiç yoktu, zaten sinemada izleyeceğiniz film öncesi çıkan fragmanlar gibi, boşa zaman kaybıydı Estonya maçı, final niteliğindeki Bosna maçından önce... Bir de Kayseri'deki maçtan 1 saat evvel biten Ermenistan-Bosna Bosna Hersek maçından beklenilen müjdeli haber gelmeyince, "dananın kuruğu" ayın dokuzundaki finalde kopacaktı. Milli oyuncular da böyle düşünüyor olsa gerek ki, maça hızlı başladık, hata biraz da erken gol bulup Bosna maçı öncesindeki bu "parazit" maçın devreden çıkması gerekiyordu... Evet, parazit maçtı, zira Bosna maçı öncesi kart görmesi ya da Kadir Has'ın bozuk zemininde sakatlanması durumunda final niteliğindeki maçta görev alamayacak topçuların bulunması can sıkıyordu... "Olsundu bitsindi" bu maç, Hamit'in dediği gibi 60 dakika oynayacaktı ve dinlenecekti ama "evdeki hesap çarşıya uymayacaktı" herzamanki gibi...
- Kafada yukarıda saydığım hesaplar varken, sahada bazı şeyleri doğru yapamayacaktı bizim çocuklar ve Arda'nın ayağında topu fazlaca tutması, yediği pres sonrası topu Hakan'a uzatabilmesi onun da can havliyle Hamit'e atmaya çalışıp atamaması nedeniyle "kontra" yakalanıp, golü görüyorduk kalemizde... Böyle olmayacaktı filmin başlangıcı, yönetmenin tüm hafta boyunca söylediğine göre, esas oğlan daha başta yaralanmayacaktı, güzel kız kaçırılmayacaktı, vs vs... Bu işe bizim gibi Fatih Hoca da şaşırmış, sürekli bağırıp çağırıyordu önüne gelene... Bir geri döniş şarttı, bir kıvılcım lazımdı erimeye başlayan ümitleri alevlendirmeye. İstanbul, Bursa, Ankara, Eskişehir, İzmir gibi şehirlerde oynasaydık belki taraftar bırakın kibrit ya da çakmağı çakacaktı meşaleyi, verecekti ateşi ama Kayseri'de bu çok zordu. Kim ve nasıl olacak bu kurtarıcı derken, Türk futbolun en genç kaptanı çıkıverdi ortaya. Tuncay'ın Emre'ye verdiği pası Emre, Arda'ya attığında "genç kaptan" topa hiç dokunmadan öyle bir asist yaptı ki Tuncay golü atmasaydı ayıp ederdi... İstatistik kağıtları asist hanesine Emre yazacaklar ama gönül hanemize Arda yazıldı bile... İşler rayına giriyordu ama biz daha iyisini istiyorduk, "olsundu goller, gelsindi keyifler" ve bunu yapacak kişi gene Arda olacaktı. Rijkaard'ın 14 numaralı Cruyff'u "boyuna bakmadan" sırık gibi Estonya'lının üzerinden topu aşırtıp, sakatlanma pahasına kaleye şutu çekince "çömez golcü" Sercan'a topa boş kaleye dokunmak kalıyordu... Şimdi olmuştu, öne geçmişti milli takım, neşeler yerindeydi, kimse koca devre boyunca topa 3 bilemedin 4 defa dokunan Kazım'ı, uykudan kalkıp maça çıkmış gibi sahada gezinen Gökhan Gönül'ü ya da sakatlık olmasın derken daha 34. dakikada doktorlar eşliğinde sahayı terkeden Gökhan Zan'ı düşünnecek halde değildi...
- "Tamam" diyorduk "güzel kız ile esas oğlan evlenecek ve pembe panjurlu evde yaşayacaklar bir ömür" ikinci yarı başlarken, hiç hesapta yoktu uçurumun kenarında pazar yürüyüşü yaparken, aşağı iteklenecekleri... 50 küsürdü dakikalar Vassiljev uzaktan çaktığında, Volkan ters köşe olduğunda... Bozulmuştu gene moraller, aşk filmi derken korku filmi mi izliyorduk acaba, gerilmeye hiç gerek yoktu bu satlerde... Ama, bizim "beyaz atlı prensimiz" vardı, belki de "supermanimiz"... Kahramanlar, işler sıkıntıya girdiğinde ortaya çıktıkları için kahraman değiller miydi? Bir farkları olacaktı diğerlerinden, işte Arda da yine "başlar öne eğilmeye başladığı" bir vakitte yine boyundan beklenmeyecek bir şekilde "uçtu", uzun Estonya savunması arasından çaktı kafayı... Kara bulutların arkasında güneş vardı, yarım yamalak gözüküyordu, Arda üfledi bulutları, Tuncay'da 10 dakika sonra cilaladı güneşi ve aydınlandı Kadir Has Stadı... Artık herkes mutluydu, filmin kahramanları da , gerilimden gerilime kalplerinin ritmi bozulan izleyiciler de, filmin yönetmeni de... Jenerikte yazılar hoş bir müzük eşliğinde akarken, yavaş yavaş ayağa kalkan seyirciler, çarşamba gecesi devam filminde buluşmak için birbirleriyle sözleşiyorlardı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder