26 Ekim 2009 Pazartesi

Fenerbahçe:3-1:Galatasaray



Yazılabilecek onlarca şey var dün geceki derbi ile ilgili olarak ama önce aradan 24 saat geçip gerilmiş olan sinirlerin eski haline gelmesini beklemek gerekir, sonra yazarız Arda'nın racon kesmesini, Carlos'un ağır abiliğini, Elano'nun uyurgezerliğini, Rijkaard'ın "motivasyon"dersinden sınıfta kaldığını, Keita'nın kroşesini, Bünyamin Gezer'in maça dahil olma isteğini, Fenerbahçe stadının sözüm olanı "büyüsünü" ve en önemlisi Emre'nin futbolculuğunu...
***

Maça çok farklı motive olacağını yazıyordu gazeteler Galatasaray'ın Rijkaard ile, Hollandalı hoca da önceki Kadıkoy maceralarına ait videoları izlemiş ve teşhisi koymuştu: Aşırı motivasyon sarı kırmızılı topçuların en büyük zaafıydı... Bunu engellemek için diğer haftalarda olduğu gibi yine maç öncesi oyuncuları kampa almıyor, Fenerbahçe maçını topçuların fazla büyütmemelerini istiyordu... Oysa ki, yöneticilerin idmana daha sık gelmesine müsade ediyor, kaptan Arda ve diğer Türk futbolcuların yabancıları derbi havasına sokmasına göz kapatıyordu... Hollandalı hoca istediği kadar sıradan bir maç desin dursun, bu ülkenin evlatları için Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının her zaman anlamı farklı olmuştur, özellikle çocukluğu Florya'da geçmiş Arda , daha Saraçoğluna çıktığı anda tribünden gelen küfürlere kayıtsız kalamıyor, Baroni'nin ortaya kıvılcım atmasıyla da birden parlıyordu... Patlamaya hazır bomba sadece Arda değildi tabii, iki kişi tartışıp, diğer topçuları onalrı ayırmaya gayret gösterirken, Bilica da Fatih Akyel ve Emre Belezoğlu'nun bir zamanlar uyguladığı starteji ile Fenerbahçe taraftarına kendisini kabul ettirmek için basıyordu yumuruğu, basıyordu tokadı Arda'ya... Bu olayları izlemekte olan hakem triosundan yan hakem de nasibini almıştı atılan maddelerden...Hocanın kafası kanarken, Kadıköy'deki Galatasaray maçlarının hızlıca bir çetelesini çıkardım, kan akmayan maç var mıydı: Gerets'in alnı yarılmış, Ümit Karan'ın başı yarılmış, Mondragon'un üzerinde ses bombası patlamış, Eser Özaltındere'nin kafası yarılmış, Hasan Şaş'ın sırtında yumurta patlamış ve son olarak Keita'nın kaşını su şişesi çiziyordu...

Bahsedilen gergin ortam maça da yansıyordu ki daha ilk dakika içinde Baroş'a arkadan müdahale eden Emre, Galatasaray'ın bütün planlarını bozuyordu. Oysa ki Hollandalı hoca sisteminde ısrarcı olarak kalede Leo Franco ile başlarken, geri dörtlüde Sabri-Servet-Gökhan-Hakan ile oynuyor, ortada Mustafa ile Mehmet Topal'a göre daha az savaşan ama daha teknik Ayhan'ın önüne Elano'yu görevlendiriyor, Arda'yı bir kanada, Keita'yı öbür kanada yollarken Baros'u da Bilica'nın üzerine yolluyordu... Tabii, hareketli forvet özelliklerine sahip Baros oyundan çıkınca, Rijkaard'ın hem hamle yapma sınırlanıyor, hem de Neskeens ile düşündüğü planlar altüst oluyordu... Bozulan sadece Galatasaray kurmaylarının stratejileri değil, Emre'ye sarı kart gösteremeyen hakem Bünyamin Gezer'di aynı zamanda... O dakikada çıkacak olan bir kart, oyunun gerginliğini alacakken, cepte kalması ev sahibi topçulara da evde oynama güveni veriyordu... Bu "görülmez" desteği alan sarı-lacivertliler, rakibinin üzerine gelmeye çalışıyor, Galatasaraylı futbolcular ise hedefsiz bir şekilde top çevirme, çoğu zaman da top kaptırma işiyle meşgül oluyordu... O anların birinde Fenerbahçe Alex ile golü buluyor, savunma yapma görevli topçular herkes gibi topu izliyordu... "Maç kazanmak için yediğimizden fazlasını atmamız yeter" diyen Rijkaard'ın takımına, 9-10 senedir deplasmanda yenemedikleri rakibine 2 gol atmak gerecekti bu dakikalardan sonra ama Hollanda'nın total futbolu karşı sadece kazanmaya yönelik sıkıcı futbol oynatan Alman ekolüne karşı pek de başarılı olamaması gibi bir gerçek de vardı... Galatasaray'ın en önemli özelliği olan kanat bindirmelerine karşılık zaten gol yememek üzeri bekleri çiftlemiş Daum, Arda ve Keita'ya oyun oynacak alan bırakmayınca ortadan delmek lazımdı ev sahibi defansı ama o işi yapacak olan Elano pek dahil olmak istemiyordu oyuna. 90 değil 180 dakika oynansa maç bu skorla bitecekken, Galatasaray kalecisi ve Bünyamin Gezer ortaklı ile Fenerbahçe penaltıyla ikinci golü buluyor, işler daha da zorlaşıyordu Galatasaray adına... Hakan'ın attığı gol ne kadar da ümitlendirse Kadıköy'deki Galatasaray taraftarını, Keita'nın atılması işleri zorlaştırıyor, zaten tükenmekte olan kuvvet, bir kişinin yerine de koşmayı gerektirince iyice tükeniyor ve Güiza'nın golu skoru belirliyordu...

Bizim "hayati" derbimiz dış memleketlerden pek izlenmese de, ülke sınırları içinde herkesin izlediği kadarıyla yukarda anlattığım gibi cereyan etti. Fakat oyun içinde göze çarpan bir çok ayrıntı vardı yazılması gereken bu satırlarda, Roberto Carlos'un yaptıkları gibi... Fenerbahçe maçlarını takip edenler daha iyi bilecektir, ben nadir izlerim kendilerini ama ne zaman izlesem sürekli bu Brezilyalı topçuyu birilerini barıştırıken, öpüştürüken görürüm... Kendisine bu yetki kim tarafından verilmiş diye bir soru sormayacağım, böyle bir yetki yok ortalıkta ama şimdiye kadar Tolunay Kafkas dışında da tepki gösteren de yok... Dün gece de her pozisyonda hakemden sonra olay yerine iştirak eden Carlos, saç okşadı, yanaktan makas aldı ama Keita'dan tokadı yedi... Kimse pozisyon gereğiydi demesin, Roberto Carlos eğer şimdiye kadar yaptığı "iyi niyet" showlarında samimiyse, Keita'nın kendisini geçmesininden sonra güreşçi gibi Fil Dişili topçuyu kündeye kaldırmazdı, ama aynı Hagi'den "bel kıran" çalımı yedikten sonra Süper Kupa maçında Hagi'yi biçtiği gibi, Keita'yı da kucakladı ve tokadı yedi... Keita aşırı motive olmuş geyiklerini kimse yapmasın, tahrik varsa, sonucuna katlanılır...

Motive olayından devam edelim isterseniz, okuduğum bir yerde Arda'nın motivasyonun Galatasaray'ın mağlubiyetinde baş etken olduğu yazıyor, peki kaleci Leo Franco'yu ne yapalım... Sahadaki en soğukkanlı adam olan Arjantinli ayağındaki iki topu da rakibe vermedi mi? Biri kornerle, bir dieğri de penaltı ile noktalandı üstelik... Ya da Hakan Balta... "Etliye sütlüye" karışmayan Hakan'ın istatistiklerine göz atsak mı? Şahsi fikrimdir, kimseyi bağlamaz, ama başı önde kuzu gibi topçu yerine kötü orta yapıp, hırsal yerine koşan Sabri'yi her zaman tercih etmişimdir... Bizi bilen bilir, sistem taktik meselelerinden öte bir dünyada yaşıyoruz futbolu, ruhla oynayan, formasını ıslatan, tekmeye kafa koyan topçulardır aradığmız, maç skoru hikaye...

Topçular araken, hocada da hırs istemekteyim, tutku aramaktayım, Hollandalı'da dün gece onu pek göremedim. Benim gözümdeki hoca maç bittiğinde ter su içinde kalacak, 90 dakika oyunu oynayacak. Mourinho ya da Fatih Terim öyle değil mi? Arda'nın bir demecini hatırlıyorum "Fatih Terim soyunma odasında öyle bir konuşma yaptı ki, kendimi yeniçeri gibi hissettim" diyordu genç kaptan... Rijkaard için bir sınavdı Fenerbahçe maçı ve benim gözümde o sınavı geçemedi hoca... Elindeki kadro şimdiye kadar Kadıköy'e gitmiş hocalara göre daha güçlüydü, tecrübeliydi ama o da kaybetti. Peki ne farkı kaldı Lucescu, Hagi, Gerets, Feldkamp, Skibbe'den? Umarım Avrupa'da ve ligte yaptıklarıyla farkını gösterir ama işi oldukça zor... Sadece lig şampiyonluğu yetmeyecek, onu da bilmesi gerek. Aslında, belki bunu söylemeye erken ama şöyle bir his de var içimde, Rijkaard ve ekibi sözleşme biter bitmez memleketten gidecek... Galatasaray da iki sene gecikmeyle Abdullah Avcı'yı getirecek...

Son olarak tribünlere değinirsek Fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografiyi pek anlayamadım, aslında mesaj netti, "doğduğunuz günden beri hep sizi yeniyoruz" ama oradaki şekilleri ne televizyondan ne de daha sonra netten anlaşılır şekilde göremedim... Ama maç sonu açılan pankart anlamlıydı, lakin ya kaybedilseydi maç ve her tribünde olup "pankart açma meraklıları" tarafından açılsaydı, tribün ayıbı olarak yazılırdı tarihe...

Emre'nin topçuluğundan bahsedecektik sahi, onun için dakikalar harcamaya değmez, sevmiyoruz Emre'yi, o da bizi sevmiyor, peki kim seviyor Emre'yi? Bünyamin Gezer seviyor zira 2-3 sarı kart alması gerekirken, kartsız bitirdi maçı... Helal olsun...

Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bünyamin Gezer, Serkan Gençerler, Tarık Ongun
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan, Bilica, Lugano, Roberto Carlos, Mehmet Topuz, Cristian, Emre, Vederson (Dk. 90 artı 1 Selçuk), Alex (Dk. 76 Dos Santos), Kazım (Dk. 72 Güiza)
Galatasaray: Franco, Sabri, Servet, Gökhan, Hakan, Ayhan, Mustafa, Keita, Elano (Dk. 82 Aydın), Arda (Dk. 57 Kewell), Baros (Dk. 5 Nonda)
Goller: Dk. 12 ve Dk. 53 (penaltıdan) Alex, Dk. 90+2 Güiza (Fenerbahçe), Dk. 56 Hakan (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 27 Keita, Dk. 52 Franco, Dk. 61 Nonda, Dk. 86 Ayhan (Galatasaray), Dk. 75 Roberto Carlos (Fenerbahçe)
Kırmızı Kart: Dk. 74 Keita (Galatasaray)

8 yorum:

aksilaz dedi ki...

işte öyle birşey. yazarken cristianı ve ardayıda unutma.

Adsız dedi ki...

Acil olarak meyvalı bir soda içmenizi tavsiye ediyorum. Pankartın anlamı evrim teorisi anlamamanız sizin ayıbınız ya da anlamak istememeniz. Sütten çıkmış Galatasaraylı futbolculardan Hakan Balta ve Nonda'nın yaptığı el kol hareketlerini yayıncı kuruluş herhalde göstermedi ya da yazmak istemediniz. Zaten biz sizi 10 senedir hep hakemle yeniyoruz. Bu yorumu muhtemelen yayınlamazsınız ama illaki okuyacaksınız.

ultras/Movement dedi ki...

İçinde küfür olmadığı sürece her türlü yorumu yayınlarız ama keşke isim yazsaydınız...

aksilaz dedi ki...

Yorumu biz yayınlarız ancaksiz yayınlamazsınız. Tıpkı oyuncularınızın kariyerinden, maç biletlerinden vs sildiginiz gibi. O yayıncı kuruluş tarafından atılan hiçbirşeyde gösterilmedi. Samiyende en küçük çakmağı bile zoom yapan kuruluş bu maçta pilot kamerayla gösterdi herşeyi. Bize laf atana kadar çok ekmek yemeniz gerekli. Tribündeki yöneticilerinizin, destekçilerinizin geçmişine bakmanız yeterli. Kara para imanınız olmuş.

Val Resnick dedi ki...

yav ben fenerbahçeliyim de şimdi öğrendim ne karaktersiz bir takımı tutuyormuşum hemen bırakayım.

Atilla Nesipoğlu dedi ki...

çok güzel bir yazı olmuş okurken maçı bir Galatasaraylı'nın gözünden tekrar izledim.Severek okuduğum bir çok forumda maç sonu gazatelerdeki gibi forma giymiş yazılar okduum şaşırdım.Çizginizi bozmadığınız için teşekkür ederim size.Bir Fenerbahçeli olarak Carlos konusunda size katılıyorum.Bir aralarda Tuncay yapardı.Devamli iyi niyet hareketleri filan sonra bir baba hindi çektirmeler tribüne...

Bu arada Elano maç boyu kötüydü.Ama Galatasaray adına en olumlu hareketi o yaptı bence.Formasına kimseyi dokundurtmaması ile ünlü Bünyamin Gezer'e çektiği rest çok hoşuma gitti.Ben resmini bulamadım bloguma koymak için bulursanız mutlaka koymalısınız.Birde elletmediği formayı terletse birazda kirletse sizin için daha iyi olurdu tabii.Bu kadar sert geçen bir maçta yere düstüğünü gören var mı?Şimdi Man City taraftarları bu adamı neden sevmiyordu umarım anlamışsınızdır.Yerinizi işgal ettim epey kusra bakmayın :)

Adsız dedi ki...

Son olarak tribünlere değinirsek Fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografiyi pek anlayamadım, aslında mesaj netti, "doğrduğunuz günden beri hep sizi yeniyoruz" ama oradaki şekilleri ne televizyondan ne de daha sonra netten anlaşılır şekilde göremedim... Ama maç sonu açılan pankart anlamlıydı, lakin ya kaybedilseydi maç ve her tribünde olup "pankart açma meraklıları" tarafından açılsaydı, tribün ayıbı olarak yazılırdı tarihe...

O kadar eminiz ki maç sonucundan sen hiç dertlenme...

inönü cehennemi dedi ki...

ben bir beşiktaşlı olarak şunu söylemek istiyorum kadıköydede aynı olaylar oluo samiyen de de oyüzden kavgaya gerek yok

Blog Widget by LinkWithin