28 Şubat 2010 Pazar

Galatasaray:4-1:Kasımpaşa


"Bir ihtimal daha var, o da şampiyonluk mu dersin?" yazan pankartı okuyordu Kasımpaşa maçı için Sami Yen çimlerine ayak basan Galatasaraylı futbolcular. Ardı ardına kaybedilen kupa hedeflerinden sonra, sezonun sonu muhasebesi yapılırken, artı tarafın eksi taraftan daha baskın çıkması için şampiyonluk kupasının alınması gerekiyordu. Bu bilinçle motive etmişti Rijkaard takımı perşembe günkü hüsrandan sonra... Bir de tabii ki gündüz saatlerinde lig ikincisi Fenerbahçe'nin kaybı, hem oyuncuları hem de taraftarı fena "gazlamıştı"...
Hata yapsa da yapmasa da bu belli ki hoca Franco ile bitirecek sezonu, en azından Ziraat Türkiye Kupasında deniyordu Ufuk ve Aykut'u, o kulvardan itilince dışarı, Türk kalecilere de kulübeyi ısıtmak kaldı... Kasımpaşa karşısında gene kaleyi Leo Franco korurken, önünde ise geçen haftanın istirah edeni Servet olmuştu Lucas Neill'e partner. Bir Emre, bir Servet derken, Gökhan ne oldu diye düşündük maçı izlerken, bir süre sakatlar listesinde adı geçiyordu, artık orada da yok "cam adam" Gökhan... Stoperlerin rotasyonu rahatlatırken Rijkaard'ı, bir de Sabri'nin iyileşmesi güldürüyordu hocanın yüzünü, 55 numara sezon başında sakatlanan kadar başarılı performans sergilemiş, Keita ile beraber sağ kanatta "iyi işler" yapmışlardı. Bu gece de Sabri, ilk maçı olmasından dolayı eskisi kadar hareketli ve hızlı olmasa da, ki Kasımpaşa'nın gölünde adamanı kaçırmıştı, Keita'nın maçın adamı olmasında büyük payı var. Sağ kanat rayına girerken, solda Hakan Balta'nın sakatlığı yine Caner'i geriye itmişti... "Oyuncu çok yönlü olmalı" mantığına katılıyorum ama bir ilerde bir geride oynamak genç Caner'i bozuyor, zira maç içinde bazen kanının kaynamasının verdiği coşku ile hücüma çıkarken, geride durması gerektiğini unutuveriyor... Bir de bazı bölgelere uygun olmalı oyuncuların fiziki yapısı, geride oynayan oyuncu daha sert ve güçlü olurken, narin ve "zarif" olanlar topla oynanan bölgelerde görev almalı...
Elano'nun yükselen grafiği, sakatlıklarla boğuşan takımı bir nebze rahatlatırken, hafta içi A.Madrid maçında onun da sakatlanması, canları daha da sıkmıştı. Bu bölgede Arda'yı beklerken, Dos Santos çıktı sahneye, sol kanat kaptana kaldı, bu hocanın tercihi miydi yoksa Arda böyle mi istemişti bilemeyiz. Meksikalı oyuncu yanı başına Mehmet Topal ile Ayhan'ı alıp, destekleyecekti forvet arkasını Kasımpaşa karşısında. Göbeği güçlü takımlara karşı pek de yapılacak bir iş değildi ama Yılmaz Vural "korkmak" yerine saldır emri vermişti takımına. Nasılsa bu bir İstanbul derbisiydi, çoğu Anadolu takımının yaptığı gibi "Çanakkale geçilmez" oynamak yakışmazdı delişmen hocaya. Yılmaz Vural, ofansif oynayın deyince, futbolcular kendilerince yorumlayıp orta sahayaı unutup, "hurra" ileri çıkınca, Giovanni Dos Santos'a da belki de Galatasaray formasıyla en unutulmaz maçını oynamak nasip oldu. Neill'den olsun, Topal'dan olsun aldığı bütün toplarla önüne bir savunucu gelmeden dikine gitti durdu Gio, onu böyle izlemek için havaalanında "kırılmadık cam bırakmayan" Galatasaray taraftarı da bir oturdu bir kalktı...
Meksikalıyı ortaya çeken Rijkaard, ileri üçlüyü de Arda, Keita ve Jo'dan oluşturmuştu. Biri solda, biri sağda, diğeri de çakılı forvet oynamaktansa, bu üçlü sürekli yer değiştirdi durdu, birbirlerinin kanatlarına geçtiler, zaman geldi rakip kaleye en yakın oldular... İşte, Baroş gelene kadar Galatasaray'ın oynaması gereken sistem bu, çünkü Jo bu gece de gösterdi ki son vuruşları yapacak golcü değil. İkinci yarıda kaleciyle karşıya karşıya kaldı bir pozisyon var ki, golü düşünmek yerine pas vermeyi seven Hakan Şükür bile şut atacakken, Jo kanattaki Keita'ya çıkarmıştı topu... Avrupa kupasında oynayamayan Jo'nun transferi UEFA hedefi adına teknik yönetimin hatasıyken, lig için ise Giovanni dos Santos'un yerine alınabilecek tek vuruş kabiliyeti güçlü bir santrafor ile Jo belki de yılın transfer bombası olacaktı. Hatta daha da ileri gidelim, Nonda kalsaydı, Jo sezonun yarısından başlamasına rağmen asist kralı olabilirdi...
Galatasaray bu gece rakibinin de açık oynamasından dolayı hem skor olarak istediğini aldı, hem de kendilerini desteklemeye gelen taraftarına futbol ziyafeti çekti. Lakin, ilk dakikalarda Kasımpaşalı Emre'nin gol atma arzusu patlak vermeseydi, belki de bu gece çok zorlanacağı bir maç oynayacaktı. Maça 1-0 önde başlayan Yılmaz Vural yine çekmezdi takımını geriye ama yenik oynayan Galatasaray, bu kadar rahat gelemezdi rakibinin üstüne. Zaten, deplasman takımının 1-1i yakalamasından sonra,"panik" belirtileri başladı başlayacakken Keita'nın o müthiş golü imdada yetişti...
Haftaya Eskişehir'e gidecek Galatasaray ve lider dönme garantisinin de rahatlığı ile oynayacak. Oradaki maçın bu geceki maça benzemeyeceği çok açık ama bir hafta evvelki Beşiktaş derbisinin bir benzeri olması da kuvvetle ihtimal...

Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Mustafa Kamil Abitoğlu, Bahattin Duran, Serkan Ok
Galatasaray: Franco, Sabri, Neill, Servet, Caner, Mehmet, Ayhan, Keita (Dk. 90 Emre Güngör), Giovani (Dk. 90+1 Emre Çolak), Arda (Dk. 78 Mustafa), Jo
Kasımpaşa: Murat Şahin, Keller, Koray, Barış, Ergün, Yekta (Dk. 85 Merthan), Murat Erdoğan, Emre, Sancak (Dk. 46 Ali Güneş), Şahin, Cenk
Goller: Dk. 29 Arda, Dk. 75 ve 84 Keita, Dk. 82 Jo (Penaltıdan) (Galatasaray), Dk. 65 Yekta (Kasımpaşa)
Kırmızı Kart: Dk. 80 Koray (Kasımpaşa)
Sarı Kart: Dk. 3 Barış (Kasımpaşa)

CSKA Sofya:3-2: Lokomotiv Plovdiv


Bulgaristan Liginin ikinci yarısının açılış maçında CSKA Sofya, kendi sahasında oldukça çekişmeli ve olaylı geçen maçtan sonra Lokomotiv Plovdiv'i 3-2 yenerek, yeni hocası Ioan Andone ile ilk resmi galibiyetini aldı. Oyuna deplasman takımı Lokomotiv iyi başlarken, ilk on dakika sonrası Petre-Pancu birlikteliği sahaya ağırlını koymaya başladı, Pancu'nun şutunu dakika 15te kaleci çelince Rui Miguel boş kaleye topu yolladı. Golün arkasından CSKA hücümları yine devam etti ve Pancu'nun başlattığı atakta Trifonov ortaladı ve ilk golün sahibi Rui Miguel ikinci golü de deplasman takımının filelerine yolladı. Skoru ele geçirmenin avantajıyla daha rahat oynayan CSKA, maçın yıldızı Pancu ile de 34. dakikada üçüncü golü buldular. Lokomotiv Plovdiv, bu göle cevep vermekte gecikmedi, bizim de yakından tanıdığımız CSKA'nın eski topçusu Lazarov'un penaltısıyla ilk yarı 3-1 sona erdi. İkinci yarıya da istekli başlayan kırmızı beyazlı ekip, pancu ile bir gol daha buldu ama ofsayt nedeniyle gol geçersiz sayıldı. Bir ilerde bir defansat olan Rumen Pancu, 54. dakikada da Lazarov'u düşürerek ikinci penaltıya neden oldu ve Lazarov da takımının ikinci golünü atmayı başardı. Bu dakikalardan sonra deplasman takımı beraberlik için gelirken, CSKA da rakibinin gerisinde boş alanlar bulup değerlendirdi ama iki takım da gol atma becerisi gösteremedi...
Dünkü maçta sadece Pancu ve Lazarov değildi bizim memleketin tandık simaları, ayrıca Lokomotiv Plovdiv'in teknik direktörü Naci Şensoy da zamanında Türkiye'de ekmek yiyen profesyonellerden biriydi. Sezon ortasında küme düşme mücadelesi yapan Lokomotiv'in başına geçen tecrübeli hoca, ilk mücadelesinde puan alamadı ama oynattığı oyun ile rakiplerine göz dağı verdi... Lider Litex'in de kazandığı hafta sonrası CSKA 4 puan geriden gelerek ikinciliğini sürdürüyor Bulgaristan A Grupa'da...

"Hiç Yalan Söylemedim!"



"Söylediğim her sözün arkasındayım. Hiç yalan söylemedim. “5 yeriz” dedik, 5 yedik!"
Bülent Uygun
Teknik direktör
Fanatik gazetesine verdiği röportajında

Kasımpaşa Maçına Bilet


Kasımpaşa maçı için ikinci bileti kazanan olmadığı için, bir yarışma daha yapıp, eldeki bileti şimdi veriyoruz. Sorumuz oldukça basit ve ilk bilene vereceğiz bileti:

"2009-2010 sezonu Türkcell Süper Ligte Galatasaray'ın ilk golünü atan oyuncu kimdir?"

***
Cevap: Arda Turan...
iSonKa adlı arkadaşımız bilete sahip olmuştur... Kendisi bugün saat 12.30 kadar ad, soyad, telefon no gibi iletişim bilgilerini ultrasmovement@gmail.com adresine yollarsa, kendisiyle iletişime geçeceğiz... Yedek talihli ise feetdeep olmuştur...

iSonKa geri dönüş yapmadığı için yedek talihli feetdeep bilgilerini yollarsa, bileti kazanacaktır...

27 Şubat 2010 Cumartesi

Tugay Kerimoğlu'ndan Isınma Turları


Başkan Adnan Polat'ın bugün Yıllık Olağan Genel Kurulda açıkladığı üzere Tugay Kerimoğlu, Çarşamba gününden sonra Alt Yapının başına geçecekmiş. Daha önce Galatasaray Futbol Akademisinin kordinatörlüğüne Evert Jan Derks getirilirken, Tugay'ın görevinin tam olarak ne olacağı merak ediliyor ama görünen o ki Tugay Kerimoğlu, gelecekte A takımın başına ya da yerli-yabancı bir hocanın yardımcılığına şimdiden hazırlanmaya başlıyor... Zaten Başkan da bunu üstü kapalı belirtti konuşmasında: "Barcelona modelini örnek alıyoruz ve bünyeden yetişen futbolculardan birini buranın alt yapının başına getirmemiz lazım" cümlesinden Barcelona-Rijkaard-Guradiola üçlemesinin Galatasaray-Rijkaard-Tugay üçlemesiyle benzerliğini bir ben mi düşünüyorum acaba?

Milli Takım Forması


Milli takım forması böyle olur işte, sade ve klasik... Bir de kırmızı beyaz... Umarım turkuazdan kurtulmuşuzdur...

Ayıp!

Nasıl Kasımpaşa'yı ayıpladıysak, nasıl Antalya ile Denizlispor'u yerden yere vurduysak, nasıl ki Beşiktaş yönetimine "yuh" çektiysek bu bilet mevzularından dolayı, Galatasaray yönetimine de Kasımpaşa'ya uyguladığı bilet fiyatından dolayı bir o kadar "ayip ettiniz" diyoruz...
Adnan Polat ligin ilk yarısındaki maçta 120 liralık bilete öfkelenip, taraftarın yanında oturmuş ve protestosunu göstermişti, bizim de "alkışımızı" almıştı, ama şimdi de sıra bizde diyerek "intikam" alma yoluna gidiyor anlaşılan ve hiç bir taraftarın tasvip etmeyeceği bir yol izliyor... Taraftarın maç seyretme özgürlüğü vardır ve bu da kendilerine maddi yönden zorluklar çıkarılarak yapılmamalıdır, rengi ne olursa olsun... Nasıl ki deplasman yasağına karşı tribünler kenetlenebilmişlerdi, bu tip pahalı bilet fiyatlarının karşısında durmak için yine bir araya gelebilmelidirler... Yanlışa yanlışla cevap vermek Galatasaray'lılık duruşuna yakışmaz,
pahalı bilete tepki vermemek isminde ultras geçen Galatasaray taraftarına hiç uymaz... Hele hele deplasman yasağının uygulamada olduğu yıllarda Bursa taraftarına kendi biletlerini verip, Eski Açık tribünde beraber maç izlemiş bir grupsa bu...

İlk ve Son


İlk başkan Ali Sami Yen ile son başkan Adnan Polat yan yana...

26 Şubat 2010 Cuma

Hafta Sonu Şifresiz Maçlar


27 Şubat 2010 Cumartesi
02.10 Boca Juniors-Estudiantes/ NTVSpor
11.00 Universitatea Cluj-CFR Craiova/ PRO TV International
15.30 CS Kabylie-Armed Forces/Canal Algerie
16.30 Meinz-Werder Bremen/ TRT 3
19.00 Xanthi-PAOK/ ERT World
19.30 Bayer Leverkusen-Köln/ TRT3
21.00 Tenerife-Real Madrid/ NTVSpor
22.00 Montpellier-Rennes/ Kanal A
23.00 Barcelona-Malaga/ NTV Spor
23.15 Leixoes-Benfica/ RTP International

28 Şubat 2010 Pazar
11.00 Farul Constanta-Dunarea Giurgiu/ PRO TV International
16.00 Milan-Atalanta/ NTVSpor
16.30 Hannover 96-Wolfsburg/ TRT3
16.45 Olympiakos-Atromitos/ ERT World
17.00 Aston Villa-Manchester United/ Kanal A
18.30 Bayern Munih-Hamburg/ TRT3
19.00 RAC Casablanca-Fello Star/ 2M Monde
22.00 PSG-Marsilya/ Kanal A
22.00 A.Madrid-Valencia/ NTV Spor

GSBilyoner'den Kasımpaşa Maçı Bileti-2-

"27 Şubat 2010 tarihinde oynayacak olan Barcelona-Malaga maçının skorunu ve gol olması durumunda gollerden birini atacak oyuncuyu ilk doğru bilene bilet armağan edeceğiz..."
*** Yarışma sonucu maçın skoru ve gol atanı aynı anda bilen olmadığı ve 15 yorum da gelmediği için, bileti veremiyoruz...

Kurallar:

Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne tahmini ile beraberGSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...

Kurallara uygun bir yorum örneği:
Maç skoru: Barcelona:3-2:Malaga
Gol: Messi
hesap no: 12345678

2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir..
.
4-Maçta gol olmayacağını düşünmeniz durumunda, yorum bölümüne sadece 0-0 yazıp, hesap numaranızı yazmanız yeterlidir...
5-Kurallara uygun cevap verenler arasında skoru yada golü atanın doğru tahmin edilememesi durumunda, kurallara uygun cevap verenler arasında ilk 15. sıradaki u/M okuru bileti kazanacaktır...
6-Yarışma maçın başlama saati ile beraber sona erecektir...

GSBilyoner'den Kasımpaşa Maçı Bileti-1-

UEFA'dan elenip, tek hedef lig kalınca, Pazar günkü maçın önemi daha da artıyor. GSBilyoner'den bize hala bilet sağlamaya devam ediyor. Bu haftaki yarışma şans ve bilgiden ziyade biraz daha tahmin içeriyor, buyurun bakalım:

"27 Şubat 2010 tarihinde oynayacak olan Tenerife-Real Madrid maçının skorunu ve gol olması durumunda gollerden birini atacak oyuncuyu ilk doğru bilene bilet armağan edeceğiz..."

***Aynı anda skor ve golü atan doğru tahmin edilmediği için, kuralar gereği 11. sıradaki di canio nickli arkadaş bileti kazanmıştır. Kendisi ultrasmovement@gmail.com adresinden bana bugün 12.00'a kadar ulaşıp, ad soyad, telefon gibi bilgilerini yollaması gerekiyor.... Yedek talihli ise ali1905 adlı okur... O da aynı şekilde bilgilerini yollarsa, ilk kazanan ortaya çıkmadığı takdirde kendisine dönülecektir...***

Kurallar:

Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne tahmini ile beraber GSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...

Kurallara uygun bir yorum örneği:
Maç skoru: Tenerife:1-2:Real Madrid
Gol: Ronaldo
hesap no: 12345678

2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir..
.
4-Maçta gol olmayacağını düşünmeniz durumunda, yorum bölümüne sadece 0-0 yazıp, hesap numaranızı yazmanız yeterlidir...
5-Kurallara uygun cevap verenler arasında skoru yada golü atanın doğru tahmin edilememesi durumunda, kurallara uygun cevap verenler arasında ilk 11. sıradaki u/M okuru bileti kazanacaktır...
6-Yarışma maçın başlama saati ile beraber sona erecektir...


Galatasaray:1-2.A.Madrid


"Hakem penaltıyı vermedi" demek mi daha çok avutur yürekteki sızıyı, "Yaktın bizi Caner" diye kızmak mı unuttur elden kayıp giden turu... Bir de sakatlık mevzusu var ki, bu da ayrı bir bahane konusu aslında... Bir çok şey söylenir dün gece için ama ortada iki gerçek var ki, bir hedef daha gitti, kaldı tek amaç ve o büyük taraftarın müthiş kareografisi... Gerisi yalan, harbiden yalan...
***
Bir hafta evvel Kader Keita, Madrid'te fileleri havalandırdığında, turun kapısını açmıştı Galatasaray'a, hiç maça çıkmasalar, tur bizimdi... Hoca da böyle düşünmüştü, karşılıklı oynansın oyun, 90 dakika akıp gitsin ve maç başladığı gibi sonuçlansın istemişti... İspanyolların ilerde tek adamı olan Agüero'yi iki adamla marke ederken, Uğur ve Hakan da kanatlarını koruyorlardı, ileriye çıkmaya pek niyetleri yoktu. Ortada yine klasik 2M +Elano yer alırken, bu üçlü pek de günlerinde değildi eski maçlara nazaran. Orta sahanın ilerisinde de sağlı sollu Keita ve Caner ile Arda yer alıyordu... Rakip hoca, Galatasaray'ı iyi çözmüştü, pek de zor matematik problemi değildi aslında bizim takımın sistemini çözümlemek, Keita'ya boşlık bırakma, orta sahadakilere sağlam bas, bir de Rijkaard elindeki en etkili silah Arda'yı senin stoperlerinin kucağına atmışsa, rahat bir oyun çıkarırırsın İstanbul'da... Öyle de oldu oyun, taraftarın gazıyla iyi başlayacaktı Galatasaray, sağlam durdu Madrid, nasılsa boşluk verecekti Galatasaray savunması, inatla ve sabırla beklediler, olur mu diye de Agüero'yu denediler, olmadı, olacaktı Servet'e çarptı, sakatlandı, çıktı... Pozisyonu hatırlayalım, bazı şifreler çözelim: İkili mücadele Servet yerde ve istem dışı Maradona'nın damadının kafasına vuruyor ve oyuncu "nakavt". Sonrası Servet'in çaresizce kendini ifade etme isteği, bir hakeme koşuyor, bir Madridlilere, bazen de yukarısını göstererek "Allah'ın şahadetine başvuruyor" bilerek yapmadığına dair. Zaten hakem faul vermemişken, bu çırpınış niye? İşte, kafada rakibi ne kadar büyüttüğünün resmi... İşte, Galatasaray'ın "üç kuruş etmez Atletico Madrid defansının" üstüne gidememesinin nedeni bu. Oysa cesur oynansa, maçı koparmak hiç de zor değildi... Sarı-kırmızılılar kaç gere gittilerse Asenjo'nun kalesine pozisyon yarattılar ama nedense çok gitmeyi düşünmediler, ya da gidemediler...
Biz onların üzerine gitmezken, siyah formalılar usulca geldiler ev sahibinin kalesine, "taraftardan çekinmiyorum" diyen Reyes, hareketlendirdi takımını, bir takıldı Franco'ya, bir de direğe ama "geriden oyun kurması pek şükela" diye methedilen Franco, arkadaşları ilerde top beklerken autu kendi kalesine yakın yerde taca atınca, hızlı kullandı rakip ve Galatasaray taraftarının da artık beklemeye başladığı golü buluverdi. Zaten "keşke 60'larda yesek de atacak zaman kalsa" demiştik, öyle oldu, hem yedik, hem attık, pek sevdiği kanada kaçış yapan Arda, iyi becerdiği işi
yaptı, sezon ortasında kovulan dostu Nonda'ya da selam yolladı Keita... Uzatmaları düşünürken, galibiyet geliyordu, Caner'in hırsıyla ama ters tepti işler, "kontrolsüz güç, güç değildir" deyişi gerçekleşti... Eksik kalınca takım, ateşleyecek adam yoktu kenarda, Kopenhag'ta Hagi'nin atılması sonrası 10 kişilik Galatasaray'a "saldır" komutu veren Fatih Hoca'yı aradı gözler ama o günler geçmiş, sessiz Hollandalı duruyordu yan tarafta... Taraftar da oyuncuların sessizliğine ayak uydurunca, Forlan bitsin bu oyun dedi ve kapattı sahnenin perdelerini...
Hakem olayına pek girmem maç yorumlarında, göremezler derim ama bu kez iki de yardımcı almışlardı yanlarına, gene göremediler Madridlinin elle dokunuşunu, hem de önünde gelişirken pozisyon... Bu anlarda hakeme yardım etmeyeceklerse, neden "dingil" gibi dikilirler ki orada, koca maç boyunca. İrlandalılar, Hnery'nin elle düzeltmesi sonrası "kale arkası hakemi isteriz" demişlerdi, dün gece vardı kale arkasında bir "bostan korkuluğu", ne işe yaradı ki?
Büyük ümitlerle başlanmıştı sezona, bir çok kupa vaad edilmişti ama kala kala elde kaldı bir şampiyonluk ümidi... Hollanda'lı hoca, Antalya kupa maçı öncesi Yalçın'a ve dün gece de hakeme sararken gittikçe bizden biri oluyor. Oysa ki kupada oynayamayacak olan Jo ile kaç zamandır top oynamamış Dos Santos'u alıp, Nonda'yı yollarken, "hesabın gideceği adresi belli etmişti" taraftar...
Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Gianluca Rocchi, Renato Faverani, Andrea Stefani (İtalya) Galatasaray: Franco, Uğur, Neill, Servet, Hakan, Mehmet Topal, Mustafa (Dk. 90+1 Giovani), Keita, Elano (Dk. 50 Ayhan), Caner, Arda
Atletico Madrid: Asenjo, Valera, Perea, Ujfalusi, Lopez, Assunçao, Reyes (Dk. 90+1 Salvio), Garcia, Simao, Jurado (Dk. 90+2 Camacho), Agüero (Dk. 42 Forlan)
Goller: Dk. 63 Simao, Dk. 90 Forlan (Atletico Madrid), Dk. 66 Keita (Galatasaray)
Kırmızı Kart: Dk. 81 Caner (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 59 Mehmet Topal, Dk. 61 Arda, Dk. 68 Uğur (Galatasaray)

24 Şubat 2010 Çarşamba

Botev Plovdiv Küme Düşürüldü


Bulgaristan'ın köklü kulüplerinden Botev Plovdiv, Bulgaristan A Grupa'nın başlamasına günler kala Bulgar Futbol Federasyonu tarafından küme düşürüldü. Kulübün uzun süredir borçlar içinde yaşam mücadelesi verdiğini ve oyuncularının bir çoğunun şehri terk ettiğini blogta yazmış, hatta "sarı kanaryaların" taraftarlarının da federasyona bir mektup göndererek, "onursuz yaşamaktansa, onurlu bir şekilde" küme düşürülmelerini isteklerini belirtmiştik... Bugün, federasyondan yapılan açıklamaya göre de kulübün var olan borçları ve müsabakalara çıkacak kadar oyuncusu ve başlarında bir teknik direktörü olmamasından dolayı, Botev Plovdiv takımının liglerden ihraç edildiği belirtiliyor. Peki bu durumda ne olacak, ligin ikinci yarısı Botev ile oynayacak olan her takım hanesine 3 puanı yazacak. Bunda en şanslı olanı da Levski Sofya, zira mavi-beyazlı oyuncuların tatilleri bir hafta daha uzayacak...

Converse Markafoni'de...

Gençlerin vazgeçilmez markası olan Converse satışları yarın markafoni'de başlıyor. Hala siteye üye olamamış olanlar varsa, aşağıdaki yorum bölümüne yazsınlar, davetiye yollayalım...

23 Şubat 2010 Salı

Sercan Yıldırım Galatasaray'da!


Samsunspor alt yapısından yetişmişti Tanju, Karadeniz çoçuydu öz ve öz. Anadolu'dan çıkıp, İstanbul'a gelmekti hayali, bir de o zamanların meşhur "artisti" Hülya Avşar ile tanışmak. Tabii, Mercedes'e binmek ve benzin istasyonu açmak da bunun arkasından geliyordu... Bu düşlerle atıyordu gollerini kırmızı-beyaz formayla, attıkça attı, sonra da kapağı Galatasaray'a attı. Şimdilerin bir Ronaldo'su, bir Kaka'sı tipi yoktu Tanju'da, daha ağırdı ama golü koklardı, topun geleceği yeri bilirdi, meşin yuvarlak ayağına geldi mi de affetmezdi. Gollerini sıraladıkça İstanbul'da, gazetelere de manşet oluyor, posterleri duvarlarını süslüyordu Galatasaray'a gönül verenlerin. Sadece sarı-kırmızılı taraftarların değil, bir de Beşiktaşlı Hülya Avşar'ın gönlüne düşmüştü "kral" Tanju, artık iki meşhurun resimleri yer alıyordu Fotospor gazetesinde... Bir ailesi vardı Kralın ama bir de hayali Samsun'dan gelirken İstanbul'a, güzellik kraliçesiyle yan yana olmak, o düşü gerçekleşince Mercedes işine girdi ama girdi ve çıkamadı, krallığının bittiği yer oldu orası... Öncesi ve sonrası zaten herkesin malumu ama niye bu hikayeyi anlattık derseniz, yeni kralın yaşamının Tanju'yla olan benzerlikleri hafızamızı o geçmiş günlere götürdü... Bursa'lı Sercan'dan bahsediyoruz, öz ve öz Bursa çocuğu olan Sercan... Yeşil-beyazlıların alt yapısından yetişip, iki sezondur Bursa'da attığı gollerle İstanbul'luların dikkatini çekmişti Sercan Yıldırım, hemen transfer haberleri baş göstermişti basında. Ama Sercan, bırakmamıştı memleketini, hemen gidip, yok olmak istemiyordu İstanbul'da... Belki de menajerlik şirketinin ortaklarından Tanju Çolak'ın tavsiyesini dinlemişti... Biraz daha beklemeliydi ama sonrasını genç golcünün hayaline yerleştirmişti belli ki eski Kral: İstanbul'da bir takıma transfer, gol krallığı, Avrupa kupaları, ün ve şöhret... Zaten stili de benziyordu Tanju'ya, fiziki yapısı da... Özel yaşantısı benzemese olur muydu, bize göre olurdu ama tesadüf bu ya, Tanju'nun yasak aşkının kardeşi Helin Avşar'a aşık olmuştu Sercan Yıldırım... Eskiden gazeteciler kovalardı aşıkları bir kare fotoğraf çekebilmek için, günümüzün modern "kuşu" twitter, uçurmuş Sercan-Helin aşkını cümle aleme, zaten "kuşum" dememiş miydi genç açıklar birbirlerine... Eski kral ile yeni kral abla-kardeşe aşık olurken, Sercan'ın araba merakı ve hız tutkusu da benzemiyor muydu bu uğurda cezaevine düşen Tanju'ya... Peki bu kadar tesadüften sonra, biz her ne kadar Sercan Bursa'da kalıp, "bayrak adam" olsun desek de, başlıktaki cümle yabana atılacak cinsten mi, siz söyleyin bana?

Hafta İçi Şifresiz Maçlar


23 Şubat 2010 Salı
17.15 Al Jazira-Al Gharafa/ Al Jazeree Sport Global
19.20 Al Ahli Jeddah-Estaghlal Tehran/ Al Jazeree Sport Global
21.45 Stuttgart-Barcelona/ 1TV(Georgian TV), Lider TV
21.45 Olympiakos - Bordeaux/ Rustavi2

24 Şubat 2010 Çarşamba
17.30 Al Ain-Pakhtahor/Al Jazeree Sport Global
19.20 Al Shabab-Sepahan/ Al Jazeree Sport Global
19.30 CSKA Moskova-Sevilla/ 1TV(Georgian TV), Lider TV
21.45 Inter-Chelsea/ Rustavi2, Lider TV

25 Şubat 2010 Perşembe
20.00 Galatasaray-Atletico Madrid/ Star TV, İctimai TV
22.05 Fenerbahçe-Lille/ İçtimai TV


Yine Mi?

- 6 Ekim 2007 Mateja Kezman -

- 22 Şubat 2010 Daniel Guiza -

22 Şubat 2010 Pazartesi

GSBilyoner'den 2.Bilet



Fatih Terim, Galatasaray'la UEFA kupasını kazandıktan sonraki sezon İtalya'da hangi takımın başına geçmiştir?
***
Cevap: Fiorentina

***
Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne sorunun doğru cevabıyla beraber GSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...
2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanlış cevaplar ve doğru olsa da yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir...
4-Bileti kazanacak u/M okurunun yorumlar bölümündeki cevabı, Olympiakos-Bordeaux maçında ilk golün geldiği dakikadaki rakamla aynı sırada olmalıdır. Örneğin:
X okur bilet kazanmak için yarışmaya katıldı, soruyu bildi ve yorumlar bölümünde sorunun doğru cevabı ile birlikte hesap numarasını da yazdı... X okurunun yorumda bulunma sırası 35. Salı geceki
Olympiakos-Bordeaux maçında da ilk gol 35. dakikada geldi... Hemen bilete sahip oluyor...
5-İlk golün atıldığı dakika için farklı kaynaklarda farklı sayılar gelebilme ihtimali( Örneğin 35,30 olduğunda bazı kaynaklar 35, bazıları 36 yazabilir) olduğundan uefa.com'daki gol dakikası referans olarak alınacaktır.
6-Maçta gol olmama durumunda, takımlardan birinin yapacağı ilk oyuncu değişikliğinin dakikası bileti kazananı belirleyecektir.
7-Oyuncu değişikliği de olmaması durumunda, ilk sarı kart, o da yoksa ilk kırmızı kart kazananı belirleyecek...
8-Kurallara uygun cevap veren sayısı maçtaki gol dakikasına denk gelmediği durumda,bileti kazananı belirlemek üzere ilk oyuncu değişikliğinin yapıldığı dakikaya bakılacak, onlar da birbirini tutmadığı takdirde, ilk sarı kartın çıktığı dakika kazananı belirleyecek, sarı kart da yorum yapanların sırasıyla eşleşmesse,maçta çıkabilecek kırmızı kart ile yorum sırasının eşleştirmesi yapılacak, o da eşleşmesse, ilk yorum yapan okur bileti kazanacaktır...
9-Salı gecesi 21.45'te yarışma sona erecektir...


Yarışma sona ermiştir...

***
Maçtaki gol dakikası ile yorum yazanların sırası eşleşmediğinden, oyuncu değişikliği sırasına bakıldı, o da eşleşmeyince, ilk sarı karta bakıldı ve 29. dakikada Sane ilk sarı kartı gördü ve 29. sıradaki Ahmet Tolga Elçin bileti kazandı...

Kazanan: Ahmet Tolga Elçin isimli okur...
Bana ultrasmovement@gmail.com adresinden Ad, Soyad, telefon bilgilerini yollarsa bilet için kendisiyle iletişime geçilecektir...
Yedek talihli ise Tevfik Talayer...

GSBilyoner'den 1.Bilet



Gheorge Hagi, Galatasaray'a gelmeden önce İspanya'da hangi takımlarda oynamıştır?
***
Cevap: Real Madrid ve Barcelona
***
Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne sorunun doğru cevabıyla beraber GSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...
2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanlış cevaplar ve doğru olsa da yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir...
4-Bileti kazanacak u/M okurunun yorumlar bölümündeki cevabı, Stuttgart-Barcelona maçında ilk golün geldiği dakikadaki rakamla aynı sırada olmalıdır. Örneğin:
X okur bilet kazanmak için yarışmaya katıldı, soruyu bildi ve yorumlar bölümünde sorunun doğru cevabı ile birlikte hesap numarasını da yazdı... X okurunun yorumda bulunma sırası 35. Salı geceki
Stuttgart-Barcelona maçında da ilk gol 35. dakikada geldi... Hemen bilete sahip oluyor...
5-İlk golün atıldığı dakika için farklı kaynaklarda farklı sayılar gelebilme ihtimali( Örneğin 35,30 olduğunda bazı kaynaklar 35, bazıları 36 yazabilir) olduğundan uefa.com'daki gol dakikası referans olarak alınacaktır.
6-Maçta gol olmama durumunda, takımlardan birinin yapacağı ilk oyuncu değişikliğinin dakikası bileti kazananı belirleyecektir.
7-Oyuncu değişikliği de olmaması durumunda, ilk sarı kart, o da yoksa ilk kırmızı kart kazananı belirleyecek...
8-Kurallara uygun cevap veren sayısı maçtaki gol dakikasına denk gelmediği durumda,bileti kazananı belirlemek üzere ilk oyuncu değişikliğinin yapıldığı dakikaya bakılacak, onlar da birbirini tutmadığı takdirde, ilk sarı kartın çıktığı dakika kazananı belirleyecek, sarı kart da yorum yapanların sırasıyla eşleşmesse,maçta çıkabilecek kırmızı kart ile yorum sırasının eşleştirmesi yapılacak, o da eşleşmesse, ilk yorum yapan okur bileti kazanacaktır...
9-Salı gecesi 21.45'te yarışma sona erecektir...


Yarışma sona ermiştir...

Maçtaki ilk gol 25. dakikada Cacau tarafından atıldığı için 25. sıradaki Tevfik Talayer arkadaşımız bileti kazandı...

Kazanan: Tevfik isimli okur...
Bana ultrasmovement@gmail.com adresinden Ad, Soyad, telefon bilgilerini yollarsa bilet için kendisiyle iletişime geçilecektir...
Yedek talihli ise Ahmet Tolga Elçin...

21 Şubat 2010 Pazar

Beşiktaş:1-1:Galatasaray

Hafta içi İspanya'dan tur ümidiyle dönüp, rövanş maçı öncesi bir derbiyi sıkıştıran Galatasaray'da maça çıkan kadroyu görünce beraberlik düşüncesinin ön planda olacağı belliydi. Rijkaard, sakat ve yorgun oyuncuların bol olduğu bu dönemde, puantajdaki konumdan da istifade ederek ve rakiplerinin de puan kaybettiği ve kaybetme ihtimalinin olduğu haftada, öncelikle kaybetmemek, olursa da 3 puan almak üzerine kurmuştu planlarını...
Kale her zamanki gibi Franco'ya emanet edilirken, Arajantin'li için artık bu maçlar önümüzdeki senenin planlaması açısından değerliydi, çünkü son haftalarda maç kurtarmak yerine maç kaybettiren bir görünüm sergiliyordu. Bu gece Franco, eski maçlarına nazaran başarılı bir oyun sergiledi, hatta çizgiden yakaladığı topta şans da yanındaydı ama Sivok'un attığı golde yine hata yaparak, topu uzaklaştıramadı ve golü kalesinde gördü... Leo Franco'nun önünde Emre ve Neill yer alırken, Servet'i aradı maçtan evvel gözler ama "türkücü baba" yedekler ile beraber ısınıyordu. Hoca, Neill'in gelmesi sonrası rotasyona Servet-Emre'yi dahil etmişe benziyor, stoperlerini dinlendirerek kullanma arzusunda belli ki... Emre ve Neill'de Beşiktaş ataklarında uyumlu bir ikili olarak göze çarparken, Avustralya'lı futbolcu sene başından beri neden peşinden koşulduğunu gösterdi bu gece de. Oldukça kritik anlarda, yerinde yaptığı müdahaleler ile hem yanında oynayan arkadaşlarına güven verdi hem de kalecisini rahatlattı. ayrıca, Galatasaray'ın geriden top çıkarma sıkıntısına ilaç oldu Lucas Neill, rastgele rakip yarı alana şişirilen toplar yerine, kendisine en yakın arkadaşıyla buluşturup meşin yuvarlağı, topun takımda kalmasını sağlıyor, ligin ilk devresinde Galatasaray'ın yaşadığı sıkıntı buydu... Ve bu iki stoperin yanındaki bekler de Uğur ve hakan idi. Sakatlık sonrası Hakan yavaş yavaş form tutmaya çalışırken, Uğur bu gece sol bekte oynadığından da kötü bir oyun oynadı. O kadar etkisizdi ki kanadını savunmakta, Beşiktaş maç boyu hep Ekrem ile geldi durdu Galatasaray'ın kalesine. Sakatlık öncesi ve sakatlık sonrası diye ayıracağız galiba genç sağ bekin kariyerini, bir kez daha lanet olsun Konya'da o buzda maç oynatan zihniyete...
Orta alana baktığımızda klasik 2M+Elano üçlüsü yerine, bu sefer Mehmet Topal, Barış ve Elano oynayacaktı. Mustafa Sarp'ı kritik Madrid mücadelesi önce dinlendirmek istemişti Rijkaard, zira perşembe gecesi orta alanda büyük bir mücadele izleyeceğiz Ali Sami Yen'de... Sarp'ın sürpriz çıkışlarını ve gole yakın bulunma pozisyonunu Rijkaard, Barış'tan beklemişti ve istediği de ilk yarıda oluyordu ama Barış'ın kafası az farkla auta gitti... Barış'la beraber Elano'da orta sahanın rakibe dönük tarafında oynamaya çalışınca, Mehmet ön liberoda yalnız kaldı rakip ataklarında, siyah beyazlılar da oyunun belirli periyodlarında hapsettiler Galatasaray'ı... Tabii, bu sıkıntılı anlarda Neill'le beraber devreye giren Elano oldu. Brezilyalı futbolcu, sezon başı transfer edildiğinde, kendisinden beklenileni sahaya koymaya başladı. Oyunda sorumluluk almaya başlayıp, kritik zamanlarda topla buluşup, arkadaşlarını rahatlatıyor, ileri uçtaki takımdaşlarını da pozisyona sokuyor... Elano iyi oynadıkça, Arda'nın da yükü azalıyor, kaptan da istediklerini daha başarılı bir şekilde sahaya yansıtıyor. Bu gece de Arda, oyundan çıkana kadar sahada sarı-kırmızılı takımın en iyisiydi.
Rijkaard'ın derbide ileri uca sürdüğü oyuncular ise Caner, Keita ve Arda şeklindeydi... Gole en yakın olması gereken oyuncu olan Jo'yu kenarda tutan hoca, öncelikle ileri uçta mücadele eden oyuncularla başlamayı düşünmüştü. Arda en uçta başlayacak, pozisyon gereği kanada ya da ortaya çekilece, boşluğunu ise sürpriz şekilde Barış dolduracaktı. Keita ve Caner'de kanatlardan taşıyacaktı topu ama Fil Dişilinin karşısında İbrahim Üzülmez vardı. Kaptan İbo, o kadar konsantreydi ki maça, maç öncesi oyuncular çıkış tünelinde birbirleriyle şakalaşırken, İbrahim Üzülmez "hedefe kitlenmiş" şekilde bekliyordu hakemi... Oyun içinde de Keita-İbrahim ikilisi çok mücadele ettiler, didiştiler, itiştiler... İlk yarı sonu "koşma istatistiklerinde" Keita ikinci sıradaydı ama sahada pek varlık gösterememişti, bunda da İbrahim Üzülmez'in katkısı yadsınamaz...
Galatasaray, ilk ayrıda istediği skoru alınca, ikinci yarıya gol için daha istekli başladı ve Beşiktaş'ı kendi yarı sahasına hapsetti. Kanatlardaki caner ve keita'nın daha çok oyuna girmesiyle Rüştü'nün kalesinde tehlikeler de yaratıldı ve baç başında tahmin edilen değişikliği yaptı Rijkaard, Caner'i oyundan alıp, sol kanadı Arda'ya verip, ileri uca Jo'yu görevlendirdi... Brezilyalı oyuncunun oyuna girmesinden sonra da Galatasaray aradığı golü buldu... Atılan golde asistin Jo'dan gelmesi de Brezilya'lının ileri uçtaki birinci adam değil, golcünün yanıdaki olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi...
Arda ile bulunan golden sonra kaptanın sakatlanması ise Galatasaray adına başka bir talihsizlik oldu... O anda Beşiktaş'ın Galatasaray'ın üstüne geleceği belliyken, Arda gibi ayağında topu tutacak ve oyunu soğutacak Ayhan girebilirdi oyuna fakat Giovanni girdi... Meksika'lı büyük ümitlerle gelmişti memlekete, CV'si tartışılmazdı ama bir türlü ısınamadı Türk futboluna ve Galatasaray'a. ve bu zamanlarda kendisinden verim alınamazsa, dünya kupası yaklaşıp, sözleşmesi bitecekken, hiç ama hiç girmez "tehlikeli toplara", yaşayacağı bir sakatlık sonrası Afrika'ya gidememe durumu rüyalarında kabüs olacaktır. Olumlu bir hareket yapmazken, talihsizlik de yanındaydı, yaptığı faul sonrası Beşiktaş golü de bulunca, kendisine karşı nefret duyguları daha da arttı. Zaman vermek lazım ama ne zamana kadar, süreyi ben değil Rijkaard belirleyecek...
Rijkaard demişken, hoca beraberliği o kadar çok istemiş olmalı ki, kazanacağı maçtan bir puanla ayrıldı. Ligin ilk yarısında Sami Yen'de kaybedilen puanların oynandığı maçlarda, galibiyeti korumak arzusu taşırken, top tutan Arda ve Baroş gibi oyuncuları oyundan alma hatasını, bu gece de Elano'yu çıkararak yaptı ve 81. dakikadan itibaren oyun Galatasaray alanında oynanmaya başladı... "En iyi savunma hücümdür" derken Fatih hoca, Rijkaard kapanmayı arzuladı ve kumarda kaybetti... Bu hafta Hıncal Uluç yine "Korkak Rijkaard" yazacak, göreceksiniz...
Saha içini değerlendirmişken, tribünlere baktığımızda pahalı biletin etkisi gözükmüş gibiydi, Beşiktaş tribünleri eskisi gibi rakibi baskı altına alacak şekilde bağırmadı, oyunun gidişatına göre yükseltti seslerini. Oysa, deplasmana gelen Galatasaray taraftarı da istekliydi, daha coşkuluydu... Taraftar bağırmazken, belki de tepkiden korkan Yıldırım Demirören de yoktu tribünde... Kırgın mıydı, protesto mu ediyordu, taraftar tepkisinden mi çekinmişti bilinmez ama bir derbi mücadelesinde kendisine yakışanın takımının yanında olmasıydı...
Erken zamanda gelen ve tarihi de Galatasaray adına pek de istenilen vakitte olmayan mücadeleden hesaplanan bir puan alındı ve şimdi gözler perşembe gecesine çevrildi... Türkiye kupasının kaybedilmesi sonrası sarsılan Galatasaray, derbiden fazla yara almadan çıktı, UEFA'da da yoluna devam edebilirse, sakatların da iyileşmesiyle aydınlık günler yakın gibi...


Hakemler: Fırat Aydınus, Tarık Ongun, Aleks Taşçıoğlu
Beşiktaş: Rüştü, İbrahim Toraman, Ferrari, Sivok, İbrahim Üzülmez, Ernst, Fink, Holosko (Dk. 61 Bobo), Tello, Ekrem (Dk. 75 Yusuf), Nobre (Dk. 61 Nihat)
Galatasaray: Leo Franco, Uğur, Neill, Emre Güngör, Hakan, Barış, Mehmet Topal, Elano (Dk. 81 Mustafa), Caner (Dk. 63 Jo), Keita, Arda (Dk. 72 Giovani)
Goller: Dk. 68 Arda (Galatasaray), Dk. 82 Sivok (Beşiktaş)
Sarı Kartlar: Dk. 29 Barış (Galatasaray), Dk. 30 Tello, Dk. 84 Fink (Beşiktaş)

"Carlos Bir Kere, Ben Her Zaman!


"Fransa'da mini dünya kupası oldu. O Fransa'ya golünü attı. Ben o an birinci lig takım antrenörüydüm. İki tane kalecim vardı ve benim kaleci antrenörüm yoktu. O işi de ben yapıyordum. O maçtan sonra ertesi gün idmana çıktım kalecilerle. Biri dedi ki: "Hoca okudunuz mu gazeteleri? Bunlar manyak mı? Sen bana böyle golleri her gün atıyorsun?" "Biliyorum" dedim: "Ben böyle golleri sırf sana değil daha önce de atıyordum." O ilk kez hayatında öyle gol attı. Ama televizyonda, Fransa-Brezilya karşı karşıya olunca başka tabii. Ahmet Çakır'a sorunuz: İzmir'deki rövanş maçı öncesi gittik Atatürk stadına. Çıplak ayakla vurdum. "Şuradan vuracağım, böyle gidecek, nonstop gidecek" dedim. Şimdi de gösteriririm. Öğrenmişim biliyorum."

Cevad Prekazi
Galatasaraylı eski futbolcu

Galatasaray Dergisine verdiği röportajda Roberto Carlos'un firikiğinden daha iyi vuruşlar yaptığını belirtirken

Gece Kulübüne Gelir Gibi!



"Gece kulübüne gider gibi her maça kız arkadaşıyla gelenlere sinirleniyorum. takım gol yerken kız arkadaşıyla öpüşenleri gördükçe çıldırıyorum. Neyin peşindesin?"

Suat Ateşdağlı
ultrAslan İlk Başkanı


Four Four Two dergisindeki röportajında

A.Madrid Maçına Biletler

GSBilyoner'in desteği ile yapmakta olduğumuz yarışmalarda A.Madrid maçı için hala elimizdeki biletleri u/M okurlarına veremedik ama yarın iki yarışma arka arka yapıp, çarşamba günü bilet kazanacak olan arkadaşları ilan edeceğiz...
Pazartesi gecesi Ezel'den sonra 23.00 civarı iki soru, iki bilet...


20 Şubat 2010 Cumartesi

Athletic Bilbao vs Anderlecht







Taraftar sahada peki futbolcular nerede diye sorası geliyor insanın...

Dördüncü resme dikkat, film sahnesi gibi...

Olaylarla ilgili diğer görüntüler de burada...

19 Şubat 2010 Cuma

Urinea!


Liverpool'dan Romen Unirea Urziceni'ye büyük ayıp...

Hyundai CSKA'ya Sponsor Oldu


Koreli otomotiv devi Hyundai Rus CSKA Moskova'ya sponsor oldu. Kulübün resmi web sitesinde yapılan açıklamaya göre anlaşma beş yıllık ve Rus kulübün alacağı para miktarı belirtilmedi. Fakat, açıklamada belirtildiğine göre Hyundai, CSKA'ya 3 otobüs ve her oyuncu ile takımın teknik yönetimine birer lüks araba hediye edecek.

UEFA Avrupa Ligi 32/1 #1


Bizimkiler eve avantajlı döndüler, bakalım haftaya ne olacak...

Şampiyonlar Ligi 16/1 İlk Hafta

Lyon:1-0:Real Madrid
Gol: Makoun 47'

Milan:2-3:Manchester United
Gol:Ronaldinho 3', Seedorf 85'/ Scholes 36', Rooney 66'-74'

Porto:2-1:Arsenal
Gol:Valera 11', Falcao 51'/ Campbell 18'

Bayern Münih:2-1:Fiorentina
Gol:Robben 48', Klose 89'/ Kroldrup 50'

Hafta Sonu Şifresiz Maçlar


20 Şubat 2010 Cumartesi
13.30 Göztepe-Şanlıurfaspor/ Yeni Asır TV
16.30 Nuremberg-Bayern Münih/ TRT3
21.00 Barcelona-Racing Santander/NTV
21.45 Inter-Sampdoria/ NTV Spor
22.00 PSG-Toulouse/ Kanal A
23.15 Olhanense-Sporting Lisbon/ RTP International

21 Şubat 2010 Pazar
14.30 Atromitos-Asteras Tripolis/ ERT World
15.30 Cosenza-Reggiana/ Rai Sport Piu
16.00 Bologna-Juventus/ NTV Spor
16.30 Freiburg-Hertha Berlin/ TRT3
18.00 Marsilya-Nancy/ Kanal A
22.00 Real Madrid-Villareal/ NTV Spor
22.00 Rennes-Lille/ Kanal A




GSBiyoner'den A.Madrid Maçına Bilet(1)



1996-98 sezonunda Galatasaray'da forma giyen ve daha sonra Valencia'ya transfer olan Adrian Ilie, Galatasaray dışında ülkemizde başka hangi takımın formasını giymiştir?
Cevap: Beşiktaş

***
Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne sorunun doğru cevabıyla beraber GSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...
2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanlış cevaplar ve doğru olsa da yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir...
4-Bileti kazanacak u/M okurunun yorumlar bölümündeki cevabı, Beşiktaş-Galatasaray maçında ilk golün geldiği dakikadaki rakamla aynı sırada olmalıdır. Örneğin:
X okur bilet kazanmak için yarışmaya katıldı, soruyu bildi ve yorumlar bölümünde sorunun doğru cevabı ile birlikte hesap numarasını da yazdı... X okurunun yorumda bulunma sırası 35. Pazar geceki Beşiktaş-Galatasaray maçında da ilk gol 35. dakikada geldi... Hemen bilete sahip oluyor...
5-İlk golün atıldığı dakika için farklı kaynaklarda farklı sayılar gelebilme ihtimali( Örneğin 35,30 olduğunda bazı kaynaklar 35, bazıları 36 yazabilir) olduğundan Türkiye Futbol federasyonun resmi sitesi tff.org.tr adresindeki gol dakikası referans olarak alınacaktır.
6-Maçta gol olmama durumunda, takımlardan birinin yapacağı ilk oyuncu değişikliğinin dakikası bileti kazananı belirleyecektir.
7-Oyuncu değişikliği de olmaması durumunda, ilk sarı kart, o da yoksa ilk kırmızı kart kazananı belirleyecek...
8-Bu olayların hiçbiri olmassa tadsız tuzsuz maç olmuş olur, bileti 33. yorum yapan arkadaşa vereceğiz...

Bol şanslar...

***
Maçın golleri ikinci yarıda geldiği için maalesef kazanan çıkmadı...

A.Madrid:1-1:Galatasaray


İçtimai TV'den beklenmedik bir darbe yedikten sonra, bir hışımla gittiğim kafede de televizyonun kararmış ekranını görünce, gecenin gidişatı hakkında içimde hiç de iyi duygular uyanmadı. Maç başlamış lakin biz 100e yakın Galatasaraylı "sinyal yok" yazısına baka duruyorduk ki 15. dakika cıvarı İspanya'dan görüntüler belirdi ve Arda'nın "pis burun" şutuna şahit oldum... Kısaca benim için maç 75 dakika üzerinden değerlendirilecek bir oyundur, öncesini pek bilmiyorum ama skordaki 0-0 iyi bir başlangıç yaptığımıza bir işaret olsa gerek...
Kalede Franco ile başlamıştı Rijkaard yine, önüne de uzun süre dinlendirdiği Servet ve geldiğinden beri banko oynayan Neill'i alarak. Franco'nun büyük organizasyonlara katılma tecrübesinden istifade etmek istedi, ya da maçın oynanacağı stadın yabancısı olmadığı gerçeğini kullanmak istedi hoca ama Madrid'liler de eski takım arkadaşlarını çok iyi biliyorlardı, uzaktan şutlara nasıl "bakakaldığını" hatırlamışlardı ki kaleyi gördükleri yerden vurdular, hatta bazen abartıp kornerden bile kale içine kaldırıp topu Arjantinli'yi avlamak istediler... O denemelerinden biri gol olunca, maçı izlediğim yerdeki taraftarın ne kadar da Franco'ya güvenmediğini görmüş oldum. Belki Reyes topu uzak köşeye iyi vurdu ama nasıl bir uzanıştır be Leo o öyle... Leo'nun güven vermeyen hareketlerine bir de Servet'in eski top sürme hastalığı eklenince, Galatasaray'ın Sami Yen'e oldukça dezavantajlı bir skorla dönmemesini belki de futbolun ilahları sağladı. Geri dörtlüyü oluşturan beklerden biri hakan olunca, sol taraf daha derli topluyken diğer maçlara göre, Uğur Uçar, Sabri'nin yokluğunda kaptığı forma şansını pek de iyi kullanamadı. Galatasaray'ın hırslı sağ beki ile dalga geçip, onu yuhlayanlar bile artık Sabri dönse diye dua etmeye başladılar...
Orta sahada sürpriz yoktu (2M ve Elano) parsellemişti yarı çizginin etrafını ve en büyük görev onlara düşmekteydi, Barcelona'lı Iniesta ve Xavi'nin yapamadığını yapmak durumundaydılar... Maç boyu da bu üç oyuncu en fazla göze batan isimlerdi yaptıkları yerinde müdahalelerle, Mehmet defansı yalnız bırakmayıp, yaptığı kademelerle bir çok kritik topu çıkarırken, Mustafa da sürpriz golcü rölünde pek bir heyecanlandırdı bizi. Brezilyalı Elano ise bıraktığı yerden devam ediyor, bir yandan takımı oynatmaya çalışırken, kritik yerlerde yapığı müdahalelerle defansif yönden de rahatlatıyordu takımı...
Ve hocanın eleştireceğim bölgesi:Forvet... Nonda'nın gidişatı sonrası golcü sıkıntısı çeken Galatasaray'da bu maçta da ileri ucunda eksiklikler olacağı belliydi, gole yakın adam ihtiyacı baş göstermöişti ve maçtan evvel Rijkaard bu sorun için bir sürprizi olacağını söylemişti gazetecilere... Oysa Keita'yı koymuş ileri, kanatlara da Caner ile Arda'yı monte etmişti... Belki kafasında Arda ile Keita'nın değişerek rakip stoperlerin arasında oynaması vardı ama şu bir gerçek ki Fil Dişili oyuncu ancak ve ancak açık alanda oynayabiliyor, stoperlerin arasında boğulup gidiyor... Hücüm hattı etkisiz olunca ve Caner bir kaç hatalı pas yapınca, "sarı fırtına" dışarı alınıp Dos Santos oyuna alındı. Bu değişiklikle Arda ve Keita sevdiklere bölgelere geçtiler ve zorlamaya başladılar rakibi... Özellikle ikinci yarı, Keita "bakımsız" zeminde kendisine baktıracak hareketlerle, çok yordu sol tarafını Madrid takımının... Bir şeyi çok isteyince de, golü atma şansı Keita'ya geldi o da şık bir vuruşla Galatasaray'ı Sami Yen için umutlandırdı...
Futbol güzel oyun deriz ya, severiz de futbolu, her an ne olup biteceğini bilemediğimizdendir aslında, Atletico Madrid'in ilk yarının sonlarına doğru direkten dönen topu gol olsa, belki şimdi bu yazıyı yazarken, kalbim karalar bağlamış bir durumda olacaktı ama şimdi daha umutla bakıyoruz bir hafta sonrasına...
Güzel biten gecenin, mide bulandırıcı olayı ise Atletico Madrid tribünlerinde asılı duran terorist başının resminin olduğu pankarttı... ETA'dan canı yanmış İspanyolalrın bunu yapması ise oldukça manasızdır... Futbol sahalarında her türlü ırkçılık ve siyaseti yasaklayan UEFA bakalım buna nasıl bir müdahalede bulunacak diyeceğim ama biliyorum ki herhangi bir yaptırım uygulanmayacak...


17 Şubat 2010 Çarşamba

Atletico Madrid Maçına 1.Bilet Sorusu



1993-94 sezonunda Galatasaray'da forma giyen İsveçli oyuncu Roger Ljung ligte kaç gol atmıştır, bu golleri hangi takımlara atmıştır?
***
Cevap: 2 gol (Gençlerbirliği ve Bursaspor olmak üzere)
uefa.com'a göre maçın golü 23. dakikada oldu ve kurallara göre doğru cevap veren 21 kişi olduğu için bileti maalesef veremiyoruz...
Bu da demek oluyor ki, yarınki yarışmada vereceğiz bileti...
Yarın sabah 7.30 da görüşmek üzere...
***
Yarışma ve kuralları:
1-Bileti kazanacak talihli yorum bölümüne sorunun doğru cevabıyla beraber GSBilyoner hesap numarasını da yazması zorunludur. Aksi takdirde cevabı kabul edilmeyecektir...
2-Aynı kullanıcının tekrar tekrar yorumda bulunması durumunda ilk doğru cevabı geçerli sayılacak, diğer yorumları geçersiz sayılacaktır...
3-Yanlış cevaplar ve doğru olsa da yanında hesap numarası olmayan cevaplar geçerli kabul edilmeyecek, yorum sayısına dahil edilmeyecektir...
4-Bileti kazanacak u/M okurunun yorumlar bölümündeki cevabı, Atletico Madrid-Galatasaray maçında ilk golün geldiği dakikadaki rakamla aynı sırada olmalıdır. Örneğin:
X okur bilet kazanmak için yarışmaya katıldı, soruyu bildi ve yorumlar bölümünde sorunun doğru cevabı ile birlikte hesap numarasını da yazdı... X okurunun yorumda bulunma sırası 35. Perşembe geceki A.Madrid-Galatasaray maçında da ilk gol 35. dakikada geldi... Hemen bilete sahip oluyor...
5-İlk golün atıldığı dakika için farklı kaynaklarda farklı sayılar gelebilme ihtimali( Örneğin 35,30 olduğunda bazı kaynaklar 35, bazıları 36 yazabilir) olduğundan uefa.com'daki gol dakikası referans olarak alınacaktır.
6-Maçta gol olmama durumunda, takımlardan birinin yapacağı ilk oyuncu değişikliğinin dakikası bileti kazananı belirleyecektir.
7-Oyuncu değişikliği de olmaması durumunda, ilk sarı kart, o da yoksa ilk kırmızı kart kazananı belirleyecek...
8-Bu olayların hiçbiri olmassa tadsız tuzsuz maç olmuş olur, bileti 33. yorum yapan arkadaşa vereceğiz...

Bol şanslar...


16 Şubat 2010 Salı

Lyon:1-0:Real Madrid

Star TV salı gecesini boş geçip, dizileri yayınlamayı tercih edince, biz de Rustavi televizyonuna yöneldik, dilini anlamasak da, futbolun evrensel lisanından hareketle oldukça zevkli bir mücadele izledik kendi adımıza. Sadece maçı izlemekle kalmayıp, Gürcülerin isimlerin sonuna -i takısı eklediği gibi bir de genel kültür bilgisine sahip olduk: Lopezi, Kakasi, Ramosi... Hafta sonu oynadığı Lens maçındaki "ruhsuz" yapısının aksine, Real Madrid maçında oldukça "çetin" ve istekli bir takım görünümündeydi Lyon takımı, ekip savunması yapıyorlar, kanatlardan zorluyorlardı İspanyol defansını. Öte yandan Real'de Ronaldo maça damga vurmaya hazırdı, pek hevesli gözüküyordu diğer takım arkadaşlarının aksine, Şampiyonlar Liginin kameramanları da derslerine iyi çalışmışlar ki, sürekli bilek hareketlerine zoom yaptılar Portekizlinin, o da onları kırmadı, beş dakikada bir streetball style gösteri yaptı, sildi gözümüzün pasını... Ronaldo, maçı kazanmak için didinirken, Kaka'da bir durgunluk, bir mutsuzluk hissi sezdim, Milan'da daha neşeli ve güler yüzlüyken, Madrid'te pek de umduğunu bulmuşa benzemiyor. Transferi öncesi, "bu adam zaten aileden zengin, para için oynamıyor futbolu" diye lakırdılar yayılmıştı internet çevrelerinde, banka hesabını şişirmek için gitmediyse Real'e, gitme sebebini pek bulamamışa benziyor. Bu gece forvetin solunda yer aldı ve karşısındaki 13 numaralı Reveillere'yi yıldız yaptı. Lyon'lu sağ bek bu maçın video kasedini, CD'sini, DVD'sini kopyalaıp durur, ilerde transfer görüşmelerinde menajerini dağıttırır dört bir yana... Yıldız demişken, pırıl pırıl parlayan bir Lloris var ki Fransız futbolunda, ne zaman Lyon maçı izlesem, nazar değecek diye korkarak bakıyorum televizyona, geleceği çok parlak bu çocuğun hem de çok. Higuain'ın karşı karşıya topunu çıkarmasını alkışlarken, Ronaldo'nun köşeye giden topunu tokatlamasına şapka çıkardık... Öbür taraftan meslektaşı Casillas az kalsın ikinci gole sebebiyet veriyordu auttan topu Lopez'in ayağına verdiğinde. Futbolun ilahları İspanyol'un yanında değil de Arjantinli'den yana olsaydı, rövanşta çok ama çok zor bir maç bekliyordu Galaktikos'u. İşte o an aklıma Aykut Erçetin geldi, şampiyonlar ligi ön elemesinde Aykut hata yaparken, 16/1 finallerde de Casillas yanlış yapabiliyordu, ama Aykut ömür boyu o hatanın cezası ile yaşayacakken Galatasaray taraftarının gözünde, Casillas kolayca bağışlanacaktı... Fransa'dan maçı izlerken memleketi de düşündürdü Casillas, sonra Zidan'ı gösterdi kameralar, acaba dedim, sormuşlar mıdır, kalbin kimin yanında diye maç öncesi, ya Real Madrid dediyse, nasıl karşılamıştır Fransız basını? Cesaret edebilir mi bir Türk topçusu, memleket takımı yabancılarla oynarken onlardan yana duruş sergilemeyi? Filozof gibi kafayı takmışken bu sorulara, Benzema girdi oyuna, aha da başka soru: Gol atarsa sevinecek mi? Beckham "sevinmem" demişti, eski Lyon'lu ne yapacaktı? Pek bir şey yapamadı, heyecanlandı, top ayağına takıldı, 5 metre ofsaytta kaldı... Bir de forma mevzusu var ki, bu sorunun cevabını da siz okurlara bırakıyorum, iki takım da tertemiz "reklamsız" formalarla çıktı sahaya, Fransızların her tarafının yama gibi sponsor isimleriyle donanmasına alışık olduğumuz için, pek "çıplak" gözüktüler gözüme, nedir sebebi bu iki takımın da Şampiyonlar Liginde reklamsız formayla çıkmasının?

Tarafsız Sahada Seyircisiz

İlk olarak Federasyonun sitesinden16.02.2010 tarihli PFDK kararlarından ilkine göz atalım:

1- BURSASPOR Kulübünün, 11.02.2010 tarihinde oynanan BURSASPOR - FENERBAHÇE Ziraat Türkiye Kupası futbol müsabakasında, taraftarlarının ve mensuplarının neden olduğu saha olayları nedeniyle takdiren 1 RESMİ MÜSABAKAYI TARAFSIZ SAHADA SEYİRCİSİZ OYNAMA CEZASI ile cezalandırılmasına,

Sonrası da yeşil beyazlı takımın başkanı ve yöneticilerinin cezalarının açıklanıp, diğer kulüplere verilen para cezaları şeklinde devam ediyor. Geçen hafta Bursa'da oynanan kupa rövanş maçı esnasında tribünde ne bir küfür, ne de bir olaya şahit olduk izlediğimiz kadarıyla lakin maçtan sonra iki takım taraftarı arasında gerginlikler cereyan etti, bu da televizyon kameralarına yansıdı... Bu olaylar da o kadar büyük değildi, her öfkeli tribünde gördüğümüz kadarı ile koltuk kırma, rakip tribüne atma, küfür etme... Bunun karşılığı şimdiye kadar ya saha kapatma olurdu, ya da tarafsız sahada maç yapma cezası olurdu ama ben ilk kez şahit oldum hem tarafsız sahaya gönder, hem de stada taraftar alma...
Bu da Bursa'ya özgü bir ceza olmalı ve Bursa taraftarının takımına bağlılıklarının bir kanıtı olsa gerek zira maç memleketin hangi köşesinde oynanırsa oynansın biliniyor ki orası Bursa Atatürk Stadına dönüşecektir... İşte bu sebeple cezanın tam olarak uygulanabilirliği açısından tarafsız sahayı da taraftara kapatmışlar... Bursa'da seyircisiz yapsalar, zaten stad dışı dört bir yan taraftarla doluyor, sokaklar tribün halini alıyor, meşale dumanı stadın içine yayılıyor Teksas tribününden gelen tezahüratlar karışarak...
Tarafsız sahada seyircisiz oynama cezası ilk olarak Bursa ile başlıyor, umarım Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın da alması muhtemel cezalarda İzmir'e, Ankara'ya, Diyarbakır'a tarafsız sahaya sürüldüklerinde, stada seyirci de alınmaz ki cezayı kesenlere güvenimiz sarsılmasın...

GSBilyoner'den A.Madrid Bileti


Antalya kupa maçı öncesi başlatmış olduğumuz GSBilyoner sponsorluğunda Galatasaray taraftarına bilet hediye etme kampanyamızı Atletico Madrid ile Ali Sami Yen'de oynayacağımız rövanş maçı öncesi de sürdürüyoruz. Bu müsabaka için de elimizde iki adet bilet var, lakin bu sefer tek soruya değil de iki bilet için ayrı ayrı iki yarışma yapacağız ve kazanma şansını daha da arttıracağız...
İlk yarışma yarın sabah saat 7.30 başlayacak ve perşembe gecesi Atletico Madrid maçının başlama saati ile bitecek, eğer istediğimiz 100 katılımcıyı sağlarsak... Niye 100 sorusunu da şöyle açıklarız:
Diğer yarışmada olduğu gibi ilk doğru cevabı verene yada 10. doğru cevabı verene hediye etmeyeceğiz biletleri, Atletico Madrid maçındaki ilk golün geldiği dakikayı UEFA.com sitesinden alacağız ve o sıradaki doğru cevabı veren arkadaşa hediye edeceğiz bileti. Böylece Galatasaray golü atarsa, bilet kazanacak arkadaş çifte mutluluk yaşayacak, golü yerse de bir nevi teselli olacak...
Örnek verecek olursak: Galatasaray dakika 30'da Arda ile golü bulup 1-0 öne geçerse, hemen yarışmamıza katılıp doğru cevabı vermiş ve cevabın yanına da GSBilyoner hesap numarası yazmış 30. kişiyi bulup, bileti kendisine hediye edeceğiz...
Bu kadar basit...
Yalnız, bu yarışma için şimdiden GSBilyoner'e üye olmayan arkadaşlar üye olup birer adet hesap numarası elde etmeleri lazım zira cevabın yanına hesap numarası yazmamış üyeler yarışmaya katılamayacaklar... Sadece yarışma için değil, iddiaa oynayan arkadaşlara ufak bir tüyo, GSBilyoner sitesinin yapımı son sürat ilerliyor, çok yakında "bomba" gibi bir bahis sitesi görecekler...
Peki ikinci bilet ne olacak? Onun için de aynı şartlarda bir yarışma Cuma sabahı başlayacak ve Beşiktaş lig maçındaki ilk golün dakikası kazananı belirleyecek...
Maçlarda gol olmaması durumunda ise ilk oyuncu değişikliğinin yapıldığı dakikayı hesaba katacağız...
Son olarak ilk yarışmada tüm yorumları doğru olsa da yanlış olsada, tekrar tekrar yollansa da kabul ettik lakin bu sefer sadece doğruları kabul edip, tekrar yorumları da hesaba katmayacağız...
Şimdilik bu kadar, yarın sabah 7.30da başlıyor yarışma... Detaylı açıklama zaten orada olacak...

Taraftar Düğünü


Kuşkusuz ki bir çok taraftarın düşlediği düğün salonuna giriş anı... Mutluluklar dileyelim biz de...

Blog Widget by LinkWithin