10 Şubat 2010 Çarşamba

Galatasaray:3-2:Antalyaspor


Kırık kalpler durağında inecek var
Eteğindeki taşları dökecek var
Doldurun kadehleri içelim beraber
Yılların yorgunluğu geçene kadar

***
Ligin devre arasında yaptığı transferlerle ülkede gündem yaratan, ilk devredeki günahları unutulan Galatasaray, ikinci devreye başlayınca da sakatlık kabusuyla bir kez daha yüzleşince, oynadığı maçlarda hep ekşimsi tatlar bırakarak taraftarlarının ağzında gitmişti soyunma odasına, fakat o maçların hep bir telafisi vardı, prova deniyordu, düzelecek ümidiyle bekliyordu sarı-kırmızının aşıkları. Ve her provanın sonunda olduğu gibi sahne alma zamanı gelmişti, sene başında hedef konulan Lig Şampiyonluğu, Türkiye kupası ve UEFA Avrupa ligi şampiyonluğu kupalarından birine ya tamam ya devam maçına çıkmıştı Galatasaray bu gece Ali Sami Yen'de...
İlk maçtan mağlup ayrılması ve başkan Polat ile teknik direktör Rijkaard'ın yeni "kiralık"Jo'nun sakatlığı için Antalyaspor'lu Yalçın özelinde memleket defans oyuncularını suçlamaları ortamı oldukça germiş, tribünleri ateşlemişti...
Kupa maçlarında kaleyi yerli eldivenlere emanet eden Rijkaard bu gece Aykut'la başlarken oyuna, onun önüne de Kayserispor maçında denediği Emre Güngör ve Neill ikilisini yerleştirmişti... Avustralyalı oyuncu, oynadığı her maç tecrübesini gösterip, taraftarın gönlündeki bayrak adamlığa yaklaşırken, Emre Güngör ise onun yanında sırıtan isim olmuştu. Ankaragücü'nden transfer edildikten sonra formu tavan yapmış, sonrası yaşadığı sakatlıklar dolayısıyla asla aynı Emre Güngör olmamıştı, bir maç iyi, bir maç "eh işte"... Topu geriden başlatarak oyun kurmayı isteyen Rijkaard, bu işi Emre'yle de yapamaz, Servet'le de, nasılsa kredisi yerli hocalara göre bol olan Rijkaard, illaki bu sistemde devam edecekse Mehmet Topal'ı da denesin Lucas'ın yanına, kaybedeceği ne var ki?
Sabri'nin sakatlığında Uğur sağ bekte alternatifsizken, sol bek Caner'e kiralanmıştı ama mülk sahibi Hakan Balta kulübede oturuyordu. Bir oyuncu 16 kişilik kadroda yer alıyorsa oynayabilecek durumdadır ve maçın ikinci devresi de oynamıştır Hakan, öyleyse Caner neden ileri sürülmemiştir... Cevabı da çok basit, futbol onbir kişiyle oynanıyor ve Dos Santos'a yer açmak gerekiyordu... Belki Antalya'nın oyunu geride kabullenip pek Galatasaray'ın üstüne gelmeyeceğini düşünen Hollandalı hoca, Caner'den bolca ileri cıkmasını planlamıştı, neticede öyle de oldu ama herkes Sabri değil ki 90 dakika bir kale çizgisinden diğerine koşacak ciğeri olsun, Caner iki işi yaparken, etkinliğini kaybediyordu...
Orta alanda yine hafta sonu ligte oynana Kayserispor maçında olduğu gibi 2M ve Elano görev yaparken, Brezilyalı ilk defa kendisinden beklenileni sahaya yansıttı ama bu kez de bozuk Ali Sami Yen zemini kendisine engel oldu düşlediklerini gerçekleştirmede. Elano Blumer milli takıma seçilmenin de gazıyla olsa gerek, yeri geldi defanstan top çıkardı, yeri geldi milimetrik pas attı, yeri geldi penaltı yaptırdı, aldı bir de gol attı... Brezilyalı formda bir gece geçirirken, diğer partnerleri Mustafa ve Mehmet de orta sahada boğuşarak onun daha rahat etmesini kolaylaştırdılar. Futbolun hamallığını yaparken, gol ile de burun buruna geldi Mustafa ama vardı bir kısmetsizlik, sokamadı meşin yuvarlağı Ömer'in kalesine. Aslında, müsabakanın topu daha ilk yarıda göstermişti o hınzırca gülüşünü kırmızı formalılara, Keita ve Caner'in vuruşlarında direğe doğru yol alırken. Yoksa Sarp, iki adımdan kaleciyi de sokardı içeri, dışarı vuracağı yerde topu...
Kırsalda dönümlerce arsaların, şehrin göbeğinde dairelerin, denizlerde yatların, garajlarda arabaların olur da cebinden simit alacak para çıkmaz misali elini sallasan ileri uç elemanı bolluğu yaşayan Galatasaray'da kaç haftadır golü atacak adam yok, olan da ruh gibi geziyor sahada... Rakip kaleye yakın her bölgede oynayacak denilen Keita ve Dos Santos gezmekteydiler sahada avare avara... Fil Dişili, Afrika kupasının yorgunluğunu mu atıyor acaba, doğru dürüst tatil yapamadı diyeceğim ama takım erken elendi, epeyce memleketinde takıldı Keita... Galatasaray onu neden getiremedi İstanbul'a bu birinci soru, ikincisi de Fenerbahçe maçında gördüğü kırmızı kart nedeniyle Rijkaard tarafından "disiplin cezası" alıp, Galatasaray'ın puan kaybetme durumuna rağmen "yeminimi bozmam" diyen hoca, aynı disiplin duruşunu neden sergileyemiyor?
Keita yorgunluk mazeretine sığınacakken, Galatasaray'a gelmeden önce "futbola açım, yeşil sahayı özledim" diyen Dos Santos ne kadar çabuk doydu bu güzel oyuna. Devre sonunda içei girerken futbolcular, Giovanni'nin topla buluşma sayısını merak ettim, var mıdır bilen, 3 ya da 5 mi? Oysa yerine giren Emre, dakika 50de onun kadar topla buluşmuş, 3 katı daha efektif olmuştu... Kredisi bol dedik ya Rijkard'ın, keşke bu gece Emre'den yana kullansaydı o gücünü, maçın başından beri, fizik olarak zayıf Meksika'lıyı oturtsaydı yanında... Dos Santos'u bir ileri uçta, bir kanatta denedi Rijkaard ama Meksikalı beğenmedi yerini, beğenmdi, siesta mahmuru gibi uykulu uykulu dolaştı durdu...
Sol bek yok derken önce Volkan, sonra Alpaslan gönderiliyordu, forvet yokken de Nonda gitti, yetmedi Serkan gitti... Şimdi de golü atacak adam arıyoruz, rakibin gollerini atan Necati'ye de imreniyoruz, oysa onu da yaka paça yollamıştık kulüpten, "alemci" yaftası yapıştırmıştık, istememiştik... Değilmiş alemci demek, "profesyonel"miş Necati, koştu, çabaladı, iki de gol attı, adam gibi de sevindi, kimseye el kol yapmadı, germedi tribünü, vefalı Necati...
Eski dost Orhan Ak da oradaydı, Yalçın gibi... Yalçın'ı severdim, sakatlanmıştı Galatasaray'da, ayrılık düşmüştü ona ama Antalya'daki lig maçında sildim attım kalbimden, korner direği köşeinde topu saklamaya çalışan Kewell'a tekme atmasıyla, o zaman "kasap" denseydi, katılırım ama Jo olayında pek katılmam Yalçın'a yapılan eleştirilere. Arda ve Orhan Ak mücadelesi ilginçti benim için... "Orhan abiden çok destek gördüm, çok şey öğrendim, onun yeri bende ayrı" diyen Arda, abisine karşı oynuyordu, 70 küsürde Orhan'ın ayağı çektiğinde de yanına ilk koşan Arda oluyordu, kaybederken de seviliyordu Arda...
Ama Bünyamin hoca pek sevilmiyordu tribünlerde, sevilmeyecek de, zaman çalmak için her yolu deneyen Ömer'e 90. dakika sarı kart gösterdiğinde. Zaten bir manası yok benim için kaleciye gösterilen sarı kartların, aynı harekete ikinciyi gösteremedikten sonra. Ne zaman ki oyunu başlatmadığından dolayı iki sarı kart gören kaleci duyarım, o maçın hakeminin "delikanlı "gibi maç yönettiğine kanat getiririm...

Candan ablayla açtık, yine onunla kapatalım:

Sonra bir sabah uyanırsın hayata
Bakarsın durmamış dünya dönüyor etrafında
Anlarsın eskisi gibi olmaz bir daha
Ama yepyeni bir güçle sarılırsın hayata

Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Bünyamin Gezer, Baki Tuncay Akkın, Asım Yusuf Öz
Galatasaray: Aykut, Uğur (Dk. 86 Servet), Emre Güngör, Neill, Caner, Mustafa, Mehmet (Dk. 74 Hakan), Keita, Elano, Giovani (Dk. 46 Emre Çolak), Arda
Antalyaspor: Ömer, Erhan, Yalçın, Batak, Orhan (Dk. 86 Musa), Sedat, Korhan, Ertuğrul, Gürhan (Dk. 60 Volkan), Necati, Veysel (Dk. 85 Balili)
Goller: Dk. 32 Elano (Penaltıdan), Dk. 48 Emre Çolak, Dk. 86 Caner (Galatasaray), Dk. 35 ve 65 Necati (Antalyaspor)
Sarı kartlar: Dk. 26 Elano (Galatasaray), Dk. 64 Volkan, Dk. 81 Korhan, Dk. 90 Ömer (Antalyaspor)

2 yorum:

g0kh4n dedi ki...

Yine iyi oynadık bence. Ömer'de sanki 2 kez sarı kart gördü gibi geldi bana.

di canio dedi ki...

transfere yıllarca açlık çekmiş bi taraftar olarak ne yapacağımızı şaşırdık son 1ayda ama gerçeklerle o kadar çabuk yüzleştikki şimdi sorgulamaya başladık herşeyi gionun neden hep barçadaki gollerini izlemiştik yada neden emre varken gioya bu kadar birden ilgi gösterdik yada hakaten havalanında o karşılamya layık bi futbolcumuydu ya biz herşeyde çok acele ettik yada ben bu yorumu yapmakta kararsızım aslında!!!ama takım iyi sinyaller vermiyor bu çok açık

Blog Widget by LinkWithin