Adından da, kapağındaki yorumlardan da anlaşılacağı üzere yine bir “Da Vinci Şifresi” benzeri bir kitap. “Da Vinci Şifresi”nin bu kadar tutması, yazarların hayal güçlerini duygusal sebeplerle sürekli Vatikan’ın sakladığı sırları keşfetmeye çalışan profesör temalarına odaklandırmışa benziyor.
Daha birinci sayfadan Robert Langdon’un ikizi, Thomas Lourds ile hikâyeye başlıyoruz. Benim gerçek hayatta hiç dilbilimci tanıdığım olmadı ama Amerikan romanlarında adım başı rastladığımız dilbilimciler sayesinde, bir gün görsem hiç yabancılık çekmeyeceğim. Yalnız, Langdon’dan farklı olarak, ikizinin libidosu fazla kaçmış ve ne hikmetse her limanda bir kadın üstüne atlamış. Kayıp kıta Atlantis efsanesi her kesim tarafından farklı yorumlandığı için – Gürcü kökenli olduğumuz için bizde bile Atlantis’te yaşayanların Gürcü olduğu efsanesi vardır - özellikle bu kitapta nasıl yorumlandığını merak ettim. Bu efsane ile birlikte beş kutsal müzik aleti okuyucuyu sayfaları çevirmeye teşvik ediyor.
Ne yazık ki kitapta kahramanımızın kadınlarla yapay cilveleşmeleri ve ilişkileri Atlantis efsanesinden ve sırlardan daha çok yer alıyor. Kitabın yazarı aslında erkeklerin iki cevval kadınla dünya seyahati fantezisini gerçekleştirmek istemiş ama kadın okuyuculardan nasıl tepki alacağını sanırım pek hesaplayamamış. Üstüne üstlük kahramanımızın hiçbir şey yapmasına gerek yok; halihazırda kadınlar sıraya giriyorlar onun için. Yalnız bu kadınlardan Leslie olan az çok silah kullanabilen, çatışmalardan korkmayan hafif cabbar bir tip iken, diğer kadın Natasha devreye girince (isim bile fanteziye uygun) Leslie'nin kaprisli, çıtkırıldım bir kıza dönüşmesini de anlayabilmiş değilim. Kitaptaki bir diğer ilginç olay ise Dünya'nın dört bir yanındaki televizyonlarda CNN kanalının çekebilmesi, Nijerya'nın kasabasındaki bir otelde bile izlenebiliyor.
Dünya seyahati demişken gidilen ülkelerde o ülkelerin yaşamlarına ve topraklarına ait biraz daha bilgi okumak isterdim. Özellikle Senegal ve Nijerya kısımlarından, hatta Abebayo gibi bir “dayı” bulmuşken ilginç saptamalar çıkabilirdi, yazık oldu.
Indiana Jones ile birlikte arkeolojik macera türü birçok yerde işlendiği için bu kitap da daha tahmin edilebilir, basite indirgenmiş ve beklenen son ile biten bir eser olmuş. Bu türde fazla kitap okumamış kişilere kesinlikle ilgi çekici ve hareketli gelecektir ama diğerleri için kafayı dağıtacak, güzel eğlencelik bir kitaptan öte olmayacaktır.
Kitabın bomba kısmı: İlk zamanlar bütün halklar birlikmiş, tek dil konuşurlarmış(...) Ada halkı Tanrı'yı kızdırmış, Tanrı denizi kabartmış ve insanların yaşadığı toprakları sular altında bırakmış(...) Kalanlara kendi dillerini vermiş, insanlar ortak dilleri olmadığı için birbirleriyle savaşmış.
Daha birinci sayfadan Robert Langdon’un ikizi, Thomas Lourds ile hikâyeye başlıyoruz. Benim gerçek hayatta hiç dilbilimci tanıdığım olmadı ama Amerikan romanlarında adım başı rastladığımız dilbilimciler sayesinde, bir gün görsem hiç yabancılık çekmeyeceğim. Yalnız, Langdon’dan farklı olarak, ikizinin libidosu fazla kaçmış ve ne hikmetse her limanda bir kadın üstüne atlamış. Kayıp kıta Atlantis efsanesi her kesim tarafından farklı yorumlandığı için – Gürcü kökenli olduğumuz için bizde bile Atlantis’te yaşayanların Gürcü olduğu efsanesi vardır - özellikle bu kitapta nasıl yorumlandığını merak ettim. Bu efsane ile birlikte beş kutsal müzik aleti okuyucuyu sayfaları çevirmeye teşvik ediyor.
Ne yazık ki kitapta kahramanımızın kadınlarla yapay cilveleşmeleri ve ilişkileri Atlantis efsanesinden ve sırlardan daha çok yer alıyor. Kitabın yazarı aslında erkeklerin iki cevval kadınla dünya seyahati fantezisini gerçekleştirmek istemiş ama kadın okuyuculardan nasıl tepki alacağını sanırım pek hesaplayamamış. Üstüne üstlük kahramanımızın hiçbir şey yapmasına gerek yok; halihazırda kadınlar sıraya giriyorlar onun için. Yalnız bu kadınlardan Leslie olan az çok silah kullanabilen, çatışmalardan korkmayan hafif cabbar bir tip iken, diğer kadın Natasha devreye girince (isim bile fanteziye uygun) Leslie'nin kaprisli, çıtkırıldım bir kıza dönüşmesini de anlayabilmiş değilim. Kitaptaki bir diğer ilginç olay ise Dünya'nın dört bir yanındaki televizyonlarda CNN kanalının çekebilmesi, Nijerya'nın kasabasındaki bir otelde bile izlenebiliyor.
Dünya seyahati demişken gidilen ülkelerde o ülkelerin yaşamlarına ve topraklarına ait biraz daha bilgi okumak isterdim. Özellikle Senegal ve Nijerya kısımlarından, hatta Abebayo gibi bir “dayı” bulmuşken ilginç saptamalar çıkabilirdi, yazık oldu.
Indiana Jones ile birlikte arkeolojik macera türü birçok yerde işlendiği için bu kitap da daha tahmin edilebilir, basite indirgenmiş ve beklenen son ile biten bir eser olmuş. Bu türde fazla kitap okumamış kişilere kesinlikle ilgi çekici ve hareketli gelecektir ama diğerleri için kafayı dağıtacak, güzel eğlencelik bir kitaptan öte olmayacaktır.
Kitabın bomba kısmı: İlk zamanlar bütün halklar birlikmiş, tek dil konuşurlarmış(...) Ada halkı Tanrı'yı kızdırmış, Tanrı denizi kabartmış ve insanların yaşadığı toprakları sular altında bırakmış(...) Kalanlara kendi dillerini vermiş, insanlar ortak dilleri olmadığı için birbirleriyle savaşmış.
Orjinal Adı: The Atlantis Code
Fiyatı: 9 TL
Toplam Sayfa: 472
Not: 6/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder