15 Haziran 2010 Salı

"Bir Tek Kobe Yetmiyor"

Ben iki gecedir niyetleniyorum seriyi izlemeye ama daha ikinci çeyreğe başlayamadım bile, Gürkan ise inatla takip ediyor Lakers'ı ve Kobe'yi... Seride geriye düştük ama Kobe bir yolunu bulup, getirir şampiyonluğu...

1996-1997 NBA sezonu öncesi Chicago Bulls takımına katılan Scott Burrel isimli bir oyuncu vardır. Burrel o zamana kadar yetenekli ancak vasatı aşamayan bir oyuncu olarak lanse edilmektedir. Her sene sezon öncesi kampları tüm sporlarda asıl yüklemenin yapıldığı, stratejilerin belirlendiği, oyuncuların birbirini tanıdığı bir okul gibidir. Bulls takımının sezon öncesi kampını Burrel şöyle anlatıyor :
"Sezon öncesi kamplarda yazılı olmayan bir kural vardır. Herkes üç aylık bir tatilden geldiği için ilk günler 1-2 gün sıkı çalışır, sonrasında ise biraz arazi vitesinde takılır. Kaytarmalar, rahat takılmalar, şakalaşmalar vb… Yaz döneminin miskinliği çöker belli bir süre üstünüze. Bu her takımda böyledir ve ben de böyle olduğunu düşünüyordum. İlk 2 gün ben de iyi çalıştım ama üçüncü gün rahatlattım kendimi. Alışkanlıktan olsa gerek işleri ağırdan alıyorum. Tek potada üçe üç maç yapıyoruz. Ben Michael’i tutuyorum. Bir pozisyonda topu aldı, sağa feyk verip sol taraftan bir şut attı. Bir sonraki hücumda basit bir dripling numarası ile yanımdan geçip turnike attı. Üçüncü pozisyonda da şut atacakmış gibi yaptı ve ben hamlemi yapınca da sağdan süzüldü gitti. Aslında tam kapasite savunsam bile kendisini durdurabileceğimi sanmıyordum. Ancak dediğim gibi işleri ağırdan alıyordum. Tam arkamı döndüm ki o anda suratımda bir top patladı. Michael 'Eğer eğlenmek istiyorsan Disneyland’e git. Biz burada çalışıyoruz'diye bağırdı ve fırlattığı topu alıp tekrar oyuna döndü."
Burrel, Jordan’ın iş ahlakını ve çalışmasını bu çarpıcı örnekle anlatırken bizlere bazılarına ders olsun diye de düşünmüştür sanırım. Bu sabaha karşı oynanan serinin 5. maçında da Kobe herhalde takım arkadaşlarının hepsinin yüzüne birer top fırlatmak istemiştir. Adam daha ne yapsın savunma yapıyor, tek başına hücum ediyor belki de istediği gayret ama o da yok kim olsa çıldırırdı ve oyunu bırakırdı. Ama o kadar azimli ve disiplinli bir oyuncu ki sona na kadar maçı kovaladı. Aklında da büyük ihtimalle “son düdük çalmadan maç bitmez” felsefesi yatıyordu. Ancak o da olmadı. Takım sporlarında başarı, adı üstünde takım halinde kazanılıyor. Kobe de tanrı değil ki skoru değiştirsin. Karşısında tam anlamıyla oturmuş, mücadele düzeyi hat safhada bir takım var. Boston’un zaten inanılmaz bir savunma anlayışı var. Yıldızı fazla ve diğer parçalar yapbozu tamamlayan cinsten. Rakibi evlerinde boğmak için her şeyi yapabilirler. Buna seyircilerin “Beat LA!” tezahüratları da eklenince maç başka bir seyir almaya başlıyor. Zaten ilk yazımda da değinmiştim yedek oyuncu katkısına. O da zaten Lakers adına ilk maç için olumluydu. Sonrasında ise hepsi kayıptı. İşte elinizde Kobe Bryant gibi bir oyuncunuz olunca tutunuyorsunuz kupanın bir kulbuna. Bir sporcunun büyüklüğünü tanımlamak için değişik değerlendirme kriterleri vardır. Bryant’ı tanımlamak için her şey söylenebilir. Hatta o lige ilk girdiğin Jordan olabilir mi tartışmaları vardı. Jordan başka bir boyutta oynuyordu bu oyunu. Hala da onun gibisinin gelebileceğini düşünmüyorum. Bildiğim bir şey varsa o da Kobe’nin, Jordan’ın bir seviye(level de diyebiliriz) altında olduğudur.

Boston Celtics'in Los Angeles Lakers'ı konuk ettiği NBA final serisi 5'inci maçında zafer Celtics'in oldu. Lakers'ı 92-86 yenen Celtics, bu seride peş peşe 2 maç kazanan ilk takım olarak durumu 3-2 yaptı. Neredeyse bütün yazılarımda bahsettiğim bazı anekdotlar var ki hala onlar kendilerini tekrarlamakta devam ediyorlar. Şöyle ki iki takımda kendini o kadar iyi tanıyor ki adeta atacakları her adımı biliyorlar. Hani bizde “ciğerini bilirim ben onun” diye bir deyim vardır ya iki takımda o derece tanıyorlar birbirlerini. Bundan dolayı da maçların sonucunu küçük detaylar, sürpriz isimler belirliyor.( Bu maç hariç tabi) Son maçta bazı detaylara değinmiştim. Özellikle Bynum’un durumu, Odom’un isteksizliği, Lakers’ın kötü savunması bunlardan bazılarıydı. Öncelikle Bynum bu serini kilidi olmaya devam ediyor. O olmadığı zaman pota altı adeta istiklal caddesine dönüyor. Ellerinden gelse Celtics’in dansçı kızları bile girip birkaç turnike atabilirler. Bynum bu maçta 31 dk süre aldı ve en azından ribaund dengesini yakalamasını sağladı takımı adına. 4. maçta 16 hücum ribaundu yapan Yoncalar bu maçta 7 tane toplayabildi. Bu tabi ki Bynum’un orada durmasının bir artısı. Ancak onun da yapabileceği bu kadar çünkü sakat dizi anca o kadar ona izin verebiliyor. 5. maç öncesi dizinden sıvı alınmış ve kendini hazır hissettiğini söylemişti genç oyuncu. Ancak fazla mücadele etmesine yardımcı olmadı yine dizi. Kısıtlı uzun rotasyonunda en güvendiğiniz oyuncunuz sakat. Diğeri yani Gasol, 4 maçtır 40 dakikanın üzerinde oynuyor zaten. Geriye Odom kaldı. Herkes ondan en azından aktif olmasını bekliyor ama aklı sanki başka yerde. Odom’un sahada yok gibi bir tavrı var. Aslında iyi diyebileceğimiz seviyede bir savunma yapabildiğini biliyoruz. Hücumda çeşitlilik yaratan ciddi bir silah olsa da savunmada feci oynuyor.
4. maçta hücum ribauntlarının Lakers’ın yumuşak karnı olduğuna değinmiştim. Bu maçta az ribaunt verdiler ve ev sahibi ekipten 2 kat fazla hücum ribaundu aldılar. Hatta bunların 7 si Gasol’un hanesinde yazılı. Ancak bunları sayıya çevirmekte ciddi sıkıntı yaşadı Lakers oyuncuları. Bu gruba Gasol de eklenince Kobe haliyle tek kaldı. Hücumda takımına 12 sayılık katkı verirken savunmada da ilk 4 maçtaki oyunundan çok uzak bir görüntü sergiledi. Bu onun isteksizliği olarak görmemek lazım. Savunmada tek başına kaldığı için yorulduğunu düşünüyorum İspanyol pivotun.
2-3-2 sisteminin ev sahibine avantaj sağladığını söylemiştik. Gerçekten ciddi bir avantaj sağlıyor ev sahibi ekibe. Çünkü ilk iki maçı kazanan ekip deplasmandaki maçlardan bir maç ve daha fazlasını kazanabiliyor. Çünkü 3 maç üst üste evinde kazanan sayısı da bu sitemde biraz zor oluyor. Bu seri de bu konuda bizi biraz yanılttı. Çünkü en önemli maçı Boston kendi sahasında oynamış oldu ve seri 2-2’ydi. Boston da bu avantajı muazzam kullandı diyebiliriz. Gerçekten Kobe hariç bütün Lakers oyuncularını sindirdi Boston takımı. Boston ilk yarı sonunda %66’larda bir şut isabetinde geziniyordu. Hatta öyle bir görüntüleri vardı ki final serilerinin rekoru olan %61’i kırabilirler mi diye düşünmeye başlamadık değil.
Buna karşılık Lakers ise yarısındaydı bu yüzdenin.(%33) İkinci yarıda Yoncalar yüzdelerini düşürseler de maçı %56,3 gibi muazzam bir ortalamayla tamamladılar. Bu yüzdeyi sağlayan oyuncular içinde de maça damgasını vuran Garnett ve Pierce’tı. Pierce 12-21 isabetle maçı 27 sayı ile tamamladı. Artest’e takım olarak çare bulmuşlardı bir önceki maçta ama bu maçta Artest tembel bir oyun sergileyince Pierce elini kolunu sallaya sallaya şutlarında isabeti sağladı. Artest cidden çok kötü bir maç çıkardı. Özellikle maçın son anlarında 4 serbest atıştan bir isabet bulması( iyi bir atıcı olmasına rağmen) onun aklının başka yerlerde olduğunu gösterdi bize. Garnett ise olağanüstü oynadı gerçekten. Çok faydalı bir görüntü sergiledi biz izleyenlere. 6-11 isabetle 18 sayı buldu ve buna 10 ribaunt 5 top çalma 2 blok ekledi. Bloktan söz açmışken Celtics’in toplamda 7 blok yaptığına ve buna karşlık olarak Lakers hanesinde 1 yazmış olmasına dikkat etmekte fayda var. Zaten o bloğu da maçın yıldızı Kobe yaptı. Ayrıca Lakers’ın pota altını hiç zorlamadığını de eklemekte fayda var.
Bench katkısı ilk maçtan beri felaket boyutunda Lakers adına aslında çok da tekrarlamanın anlamı da yok Odom dışında katkı neredeyse hiç gelmiyor ki Odom da aslında bir altıncı adam. Diğer yedek oyunculardan katkı hiç gelmiyor ne savunmada ne de hücumda. Gasol’un kötü günü, Fisher’ın bence biraz tembelliği, Artest ve Odom’un sahada sadece bedenen bulunmaları, olmayan bench katkısı her şeyi yine Kobe’nin üzerine yıktı.Ev sahibi ekip zaten ligin en iyi yedek oyuncularına sahip. Bu maçta aslında iki takımın bench katkısı eşit ancak bu sadece hücum anlamında. Savunmada Boston tarafında giren her oyuncu inanılmaz katkı verdi. Özellikle de Rasheed Wallece.
Son sözü maçın yıldızına ayırdım. Evet ben de bir Kobe sevgisi var.(Bundan 5 sene önce de kendisinden nefret ettiğimi hatırlıyorum) O da bu sevgiye değecek kadar hatta fazlasıyla oynuyor. Bu sabah da inanılmaz oynadı hatta serinin en iyi maçıydı onun için. Her maç üstüne hem skor olarak hem de yaratıcılık olarak daha fazlasını koyuyor. Maçın ilk yarısında 10 sayısı vardı “Kara Mamba” lakaplı oyuncunun. İlk yarıda maç az çok dengedeydi zaten. Ancak öyle bir üçünü çeyrek oynadı ki. Yorgunluktan sürekli kapanan gözlerimi adeta fal taşı gibi açtı. Kobe böyle oynamasa sızabilirdim bizim üçlü koltuğun üzerinde. Maça damgasını vurduğu bu çeyrekte Kobe tam 19 sayıya imza attı. Ard arda attığı üçlükler ,(ki biri 9 metredendi) penetre üzeri sayıları, muazzam savunulmasına rağmen durdurulamaz şutları adeta büyüledi bizi. Kendimden geçtim desem yeridir. Bu çeyrekte Lakers’ın bulduğu 26 sayının 19’unda onun imzası vardı. Hatta Lakers’ın attığı son 23 sayıda onun imzası vardı. Son 2 dakikayı dinlenerek geçirmese belki rekora bile gidebilirdi. Ama işte ne yapsın adam tek başına anca maçın 6 sayı farkla bitmesini sağlayabildi. Maçın sonunda attığı birkaç çok zor şut dışında çok iyi şut attı yıldız oyuncu. Maçı da 13-27 isabetle 38 sayı,5 ribaunt 4 asistle tamamladı. Kobe bu kadar iyi oynayıp mücadele ederken serinin en kritik maçında Lakers takımının bu kadar kötü mücadele etmesi gerçekten inanılmaz!
Serinin kalan maçları Steples Center’da yani Lakers’ın evinde oynanacak. Bu maçı kazanan Boston çok büyük bir avantaj sağladı şampiyonluk adına. Lakers cephesi de bu maçtan gerekli dersleri çıkarmıştır(öyle umuyorum). Ayrıca Lakers kenar yönetimi Jack Nicholson’u aramıyor da değil!?...İşin şakası bir yana Boston artık seriyi ve şampiyonluğu kazanacak görünüyor. Bu savunma ve disiplin anlayışıyla olmaması da mümkün değil zaten. Dileğimiz tabiî ki serinin 7. ve son maça uzaması… Ne dersiniz Kobe birer top fırlatmış mıdır takım arkadaşlarının suratına?

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin