Afrika'daki maçlar başlamadan televizyonlarda yorum yapanlar, Kuzey Kore için hem "kapalı kutu" diyorlar, hem de söyledikleri tabirden dolayı pek bilgi sahibi olmamaları gereken takımı uzun uzun anlatıp, turnuvanın en güçsüzü ve en sevimsiz futbol oynayanı "ahkamları" kesiyorlardı... Kuzey Kore'nin Dünya Kupası eleme maçlarında savunma yapmasını beğenmeyenler, aynı zamanda da Mourinho'yu dahi ilan ediyorlardı, ne tuhaf ki... Barcelona ve Bayern Münih maçlarında topu rakibine verip, Eto'o dahil geriye yaslanan İnter maçlarını kazanınca Portekizli hoca "dahi" oluyor ama Kim Jong Hun "sevimsiz" takımın çalıştırıcısı diye anlatılıyordu ekran başındakilere. Oysa ölçü başarıysa, biri şampiyonlar ligini kazanırken, diğeri de Afrika 2010 biletini kazanmış, güzel oyundan yana isek biri "uzay futbolu" oynayan Barcelona'ya karşı kora kor oynamayıp, "Çanakkale geçilmez" oynarken, diğeri de 5 savunmacıyla çıkmaktaydı maçlara...
Bu gece de Kuzey Kore takımı 5 savunmacı ve onların önünde de iki ön libero ile koruyacaktı kalesini sambacılara karşı. "Kağıt üstünde" Brezilyanın fark atacağı maç gibi düşünülen karşılaşmaya, gol atıp rakibi açmak taktiği ile başladı Dunga'nın topçuları ve Kaka, Elano ve Dunga ile pozisyonlar yakaladılar ama soğuktan donan taraftarlarını ve kalın kalın montlar içindeki yedek kulübesinde bekleyen arkadaşlarını ısıtamadılar. Sıcaklıktan konuyu açmışken devam edelim, sanki Brezilya, coğrafi konum olarak dünyanın en sıcak ülkesi, orada asla yağmur dahi yağmıyor, sürekli güneş var imajı yaratılarak Brezilya'lı topçuların soğuklarda iyi performans gösteremedikleri yazılıyor, söyleniyor. Lakin, aynı bahaneler Brezilya'nın komşuları Arjantin, Kolombiya, Peru, Bolivya için söylenmiyor...
Defansı sağlam tutan Kuzey Kore, Lucio ve Juan'ın kucağına 9 numaralı Jong Tae Se'yi vermişti. Koreli oyuncu ulusal marşlar çalınırken göz yaşlarınına boğulurken, Dünya kamuoyunu da kendi tarafına çekiyordu.
İlk devre golsüz bitince tribünlerdeki taraftarda olduğu kadarıyla sarı formalı oyuncularda da bir şaşkınlık seziliyordu, gol çoktan gelmesi gerekti, oysa içeriye rakibe santra yaptırmadan gidiliyordu...
Devre başladığında Brezilya işi daha ciddiye alıp sağlı sollu gelirken Kore kalesine, Kaka'nın pasında Maicon kaleci Ri Myong Guk'un acemiliğinden yararlanıp Brezilyaseverleri rahatlatıyordu. Golün şaşkınlığı ile dağılan Koreliler önünde biraz yetenekli olsalar farkı Fabiano ve Bastos açacaktı ama Robinho'nun "milimetrik" pasında Jabulani'yi ağlarla buluşturmak "bizim" Elano'ya nasip oldu. Elano Blumer'in golüne en çok Dunga sevinmiş olacak ki, 7 numaralı golcüyü hemen yanına aldı, yerine Alves'i sokarak.
Yenilecek kaza golü riskini de yok eden Brezilyalılar, "üçlemek" için rakiplerini Kore yarı alanında tutarken topu, korktukları kaza golü 89'da Ji Yu Nam'dan geldi ama ondan öncesi Juan son anda aynı pozisyonda topu kornere atmıştı. Kuzey Korelilere Brezilya'ya gol atma sevinci yaşarken, Hasan Şaş'ı hatırlayan bir tek ben değildim herhalde...
Kupanın favorisi Brezilya, sahaya çıkmadan kolay kazanacağını düşündüğü maçı, son iki dakikada ecel terleri dökerek kazandı lakin futbolseverlerin beğenisini pek az bir şey bildikleri Kuzey Kore takımı çoktan çelmişti bile... Kuzey Kore'yi haritada bile bulamayacak olan bizler gibi bir çok dünya vatandaşı bu maçı seyrederken, Kuzey Korelilerin seyredememesi ise mağlubiyetten daha da acı aslında...
1 yorum:
İlk golde asisti kakaya yazmışın ama Elano yapmadı mı o asisti? Yanlış mı görmüşüm..
Yorum Gönder