17 Ekim 2010 Pazar

Mahmuti Felsefesi, Galatasaray:71 - Erdemir:53


"Kendi yalanını söylemek, başkasının gerçeğini söylemekten çok daha iyidir. Kendi yalanınızı söylediğinizde bir insansınız. Başkasının gerçeğini söylediğinizde ise yalnızca bir papağan." Suç ve Ceza'dan-F.M. Dostoyevski

Maç sonunda koçumuz Oktay Mahmuti'nin yayıncı kuruluşa verdiği röportaj sonrası aklıma geldi bu söz. Mahmuti maçın gelişimi konusunda "periyoda iyi başladık, sistemimizi yapmak istediklerimizi, oturtmaya çalıştığımız kimliğimizi ortaya koyduğumuz bir periyot sonrası başka bir şeye dönüşmeye çalışıp kimliğimizi değiştirmeye çalışınca ne hale geldiğmizi gördük. Belki sistem dışı oynayarak da bir şeyler yapabilirdik ancak bu da yapılmış olanların iyi bir fotokopisinden başka bir şey olmazdı. Sonuçta biz bir sistem takımıyız ve son periyotta sistemimizi, kendi kimliğimizi tekrar ortaya koyunca neler yapabileceğimizi tekrar göstermiş olduk. Benim açımdan bu yüzden iyi bir maç oldu diyebilirim" dedi. Yani ne yaparsak yapalım ortaya koyduğumuz ürün bizim olsun, farklı olsun, bizi yansıtsın diyor sayın Mahmuti. Onun felsefesi hep bu anlayış doğrultusunda oldu yıllardır. Galatasaray'ı da böyle görmek beni çok sevindirdi. Dostoyevski'de ünlü klasiğinin en can alıcı yerinde bu sözü konduruyordu eserine. Satır aralarındaki anlam ise ne yaparsak yapalım ortaya konan ürünün kendimize ait olması, bizi yanstıması gerektiği kısaca ifade edecek olursak.

Galatasaray takımı bu anlayış çerçevesinde maça başladı. Sakat Shipp'in oynamadığı maça Rochestie - Evren - Caner - Rancik - Andric beşiyle başladı sarı kırmızılılar. İlk 2 hücumdan boş dönmüş olsa bile seyircinin müthiş desteği savunmanın bir anda sertleşmesini ve aynı ölçüde hücuma yansımasını sağladı. Her ne kadar maçın başında 2 hücum ribaundu versek de sonraki bölümde üst düzey bir konsantrasyon vardı sahada. Özellikle her alanda yapılan müthiş baskı ve bu baskı sonrası kapılan toplar sonrası akın akın ilerliyordu Galatasaray takımı. Her şey Oktay Mahmuti'nin istediği şekilde gelişti. Pas kanallarına yapılan baskılar, bire birdeki agresif savunma anlayışı, kapılan toplar sonrası hızlı hücumlar basketler veya fauller. Bir anda Galatasaray farkı 10 sayılara çıkarmış, periyot boyunca yediği 2 çok zor el üstü üçlük dahil 10 sayıya izin vermişti. Ereğli temsilcisi bu anlayış karşısında sürekli zorlama şutlar, hatalı yürümeler, top kayıpları üretebiliyordu sadece. İkinci periyotta da aynı anlayış sahadaydı. Bu süre zarfında maçı izleyen herkes dahil Oktay Mahmuti kadar sevinen biri olamazdı herhalde. Erdemir ikinci periyotta ilk sayısını 5. dakikada bulmuş ve Galatasaray farkı 20 sayıya kadar çıkarmıştı. Periyot sonunda biraz rahatlık çökünce Erdemir gibi iyi bir takıma bizi yakalama fırsatı verdik. Erdemir üst üste bulduğu 3 üçlükle farkı 11 sayıya kadar indirdi ancak bu geri dönüşü sadece Ereğli temsilcisinin kalitesini yavaş yavaş ortaya koyması ile açıklayabiliriz.

3. periyoda takım biraz rehavetle başladı ve öyle de devam etti. Takımımız ilk 4 hücumdan boş dönmüş ve bu boş dönmeler sonrası Erdemir farkı 6 sayıya kadar indirmişti. Galatasaray takımı ilk yarıda oynadığı basketbolun zerresinden eser vermezken koçumuzunda söylediği gibi "başka bir kimliğe bürünmeye" çalışıyordu. bu süre zarfında Galatasaray 3. periyottaki ilk basketini 4. dakikada bulmuş ve fark 2 sayıya kadar inmişti. Bu farkı sadece Galatasaray'ın kötü oyununa bağlamak Erdemir'e saygısızlık olur. Erdemir kalitesini tamamen ortaya koydu bölümde ve farkı eritti. Oktay Mahmuti üst üste aldığı molalarla ve taraftarın desteğiyle mesaiyi erken bitirmeye açlışan takımını "tecrübe" faktörü( haluk) ve adeta maç boyunca alev topu gibi yanan Rochestie'yi devreye sokarak başarabildi. Haluk'un savumadaki çabaları ve Göksenin'in hem hücumda hem de savunmadaki gayreti periyodun 49-45 lehmize sonuçlanmasını sağladı.
Son periyoda girerken maç tekrar başladı diyorduk ki hakikaten öyle oldu. Mahmuti'nin öğrencileri maç başındaki anlayış, iştah ve doğru oyun tarzları ile adeta 0'dan 100'e çok erken çıkan arabalar gibi bir anda hızlanıverdi. Bu hızlanmada yine seyirci desteğini unutmamak lazım. Erdemir yine periyoda 3'lükle başladı ancak bu 7 dakika boyunca duracakları anlamına da geliyordu onlar açısından. Takımımız yine savunmasını oturtmuş kaptığı topla ve hızlı hücümlarla farkı açmaya başlamış ve Erdemir'i faul sorunuyla başbaşa bırakmıştı. Son periyodun bitmesine 6 dakika varken Ereğli temsilcisi faul hakkını doldurmuş ve maç yavaş yavaş yönünü belirlemeye başlamıştı. Zaten bu saatten sonra Galatasaray bir daha arkasına bakmadı. Erdemir maçın başında bulduğu üçlük sonrası 7 dakika sayı bulamadı. Galatasaray da buna 18-0'lık seri ile karşılık verdi. Son bölümde bir Göksenin resitali seyrettik ki işin kreması olsa desek yeridir. Gerçi sadece son bölümle sınırlamak haksızlık olur. Maç da takımımızın 71-53 üstünlüğü ile sonuçlandı.

Maç sonrasında Koçumuzun yazının başında değindiğim görüşleri, maçı tamamiyle özetliyordu ancak biz artıları ve eksileri ortaya kolaylım. Galatasaray'da bir ribaunt sorunudur ki gidiyor. Bu maçta toplamda aldığımız ribaunt sayısı 21. Bu rakam savunma disiplinli bir takım için kötü bir rakam. Karşılığında Erdemir'in 10'u hücum 34 ribaunt alarak maç içindeki tek üstünlüğünü bu kategoride kurduklarını belirtelim. Ayrıca 2. periyodun yarısı ile 3. periyodun tamamındaki mental düşüş bizim hala işin çok başında olduğumuzu gösteriyordu. Bu 15-16 dakikalık zaman diliminde özellikle rakip takımın koçu Ahmet Çakı doğru beşi bulup adeta maça ortak olacak seviyeye getirdi takımını. Ayrıca Galatasaray'ın yumuşak karnını bulup tepede oynadığı ikili oyunlar ve hızlı gardlarıyla rakip savunmayı delerek eksik yönümüzü ortaya çıkardı. Ancak bu eksikliği yine takım olarak kapatıp maçı öyle kapattığımızı belirtelim.
Maçın oyuncusu tartışmasız genç gardımız Rochestie idi. her ne kadar 2. periyodun sonunda birz kötü oynasa da 5/6 üçlük isabeti ile 21 sayı 1 ribaunt ve 3 asist ile oynayarak maça damga vurdu. Erdemir'in her geri dönüş çabasında ve Galatasaray'ın skor yönünden sıkıntığı çektiği her dakiakda üçlükleriyle hayat verdi takımına. Ayrıca Göksenin'e de ayrı bir parantez açmak lazım. Bugün 25 dakika sahada kalarak(3.periyodun son bölümünde oyuna girip bir daha çıkmadı) ileride bu takımın çok önemli bir ismi olacağını gösterdi. Ayrıca Mahmuti'nin onu en kritik dakikalarda saha tuttuğunu ve bu bölümde sanki 30 yaşında bir youncu gibi oynayarak hiç sırıtmadığını ve maça çok güzel 4 asist ile savunma kısmındaki mücadelesini ve agresifliğini eklediğini eklemekte fayda var. Son söz ise taraftara. Bugün salonda hatırı sayılır miktarda bir taraftar vardı. her ne kadar tribünlerin %40'ı dolmuş olsa da gelen seyirci çok ciddi destek verdi takımına. Galatasaray takımı bu seyirci desteği, Oktay Mahmuti'nin sihirli dokunuşları ve bu oyun anlayışı ile Abdi İpekçi'de çok güzel ve keyifli maçlar izlettirip, rakiplere sahayı dar edebilir. Saha demişken Abdi İpekçi'yi sahiplenme konusunda iyi adımalr attığımızı ve kulübün saha konusunda sarı zemini ve kırmızı koltukarı ile çok doğru bir seçim yaptığı aşikar. Nasıl başlarsan öyle gider derler. Öyle gitmesi temennisiyle...


SALON: Abdi İpekçi
HAKEMLER: Erşan Kartal, Özlem Yalman, Turgut Işık

GALATASARAY CAFE CROWN (71): Melih Mahmutoğlu, Hüseyin Göksenin Köksal 5 (2 ribaund- 4 asist), Caner Topaloğlu (1 ribaund), Preston Anthony Shumpert 10 (3 ribaund- 2 asist), Taylor Campbell Rocshestie 21 (1 ribaund- 3 asist), Tutku Açık (1 ribaund- 2 asist), Luska Andric 4 (2 ribaund), Radoslav Rancik 8 (3 ribaund- 2 asist), Haluk Yıldırım 7 (2 ribaund- 1 asist), Evren Büker 6 (1 ribaund),Ermal Kurtoğlu 10 (3 ribaund- 1 asist)

ERDEMİR (53): Oktay Yılmaz, Altan Erol (3 ribaund), Melih Yıldız 5 (2 asist), Ali Berent Kavaklıoğlu 6 (1 ribaund), Eren Beyaz 4 (2 ribaund- 2 asist), James Dilliard Thomas 6 (12 ribaund), Antwain Lamar Barbour 17 (8 ribaund- 1 asist), Erkan Veyseloğlu 8 (3 ribaund- 2 asist), İsmail Hakan Demirel 7 (1 ribaund- 2 asist), Melih Sevda (2 ribaund)

1. PERİYOT: 21-10
2. PERİYOT: 15-15
3. PERİYOT: 13-20
4. PERİYOT: 22-8

2 yorum:

aksilaz dedi ki...

Bu sezonda gururumuz basketbolcularımız olacak. Rochestie büyü güç savunmada daha istekli olursa çok iyi yerlere geleceğiz.

onur dedi ki...

Shumpert ve Evren'in takıma katılmasının ne kadar fark yarattığını gördük bugün. Rancik'i yedekleyebilecek Türk vatandaşı bir 4 numara bulabilseydik finale bile gidebilirdik...

Blog Widget by LinkWithin