9 Ekim 2024 Çarşamba

Galatasaray:1-0:Alanyaspor

 


"Sahaya çıkın ve yediğiniz haltı temizleyin!"

Böyle demiştir Okan Buruk, Alanyaspor maçı kadrosunu taktik tahtasına yazarken...

Önce Kasımpaşa beraberliği ve sonrasında deplasmanda "köy takımı!" Rigas'a kaybedilen puanlardan sonra Letonya deplasmanına çıkan ilk onbiri sahaya sürüp, "Bu b.ku siz yediniz, temizlemek de size düşer" demiş gibi sanki... Bir farkla, Günay kenarda, kaptan Muslera sahada...


Bazı bölümlerde zorlansa da sarı-kırmızılı topçular, özellikle ilk yarı Fatih Tekke'nin takımını Muslera'nın kalesine yaklaştırmadan, bir atıp, üç puanı cebe indirdi ve milli araya kaostan uzak, yüzlerde gülücüklerle 5 günlük "tatile çıktılar"... Kimi eleştirse de, hakları, 23 günde 7 maç yapmak, kolay değil... "Milyonlar kazanıyorlar, ne tatili" diyenleri duyabiliyorum da, insan yahu bunlar, insan olduklarını unutmayalım...

Saha içine dönersek, Francesco Farioli ile Alanya'ya gelen, Pep'in Barcelonasının dünya futboluna mirası "geriden pasla çıkma" stratejisini Fatih Tekke de takımına oynatınca, Galatasaray'ın çok arzuladığı bir oyun oldu. Okan Buruk'un takımı ön alanda baskı kurdu, Sanchez ve Abdülkerim orta sahaya kadar geldiler ve maç tek kale oynandı, Muslera bir sandalye çekip matesini içse kimse farkında bile olmazdı.

Özellikle 14 ile golün geldiği 27. dakikalar arası Mertens, Sara, Yunus ve Barış kaleyi yokladılar da Fenerbahçe'den Boluspor'a zamanın parasıyla 1 milyon dolara transfer olup yedek beklemesiyle adını ülke futboluna duyuran Ertuğrul yıldızlaştı... Hatta ikinci devre de Sara'nın şutu ve Apo'nun Sara'nın kornerinde vurduğu kafayı çıkarması da farkın açılması adına önemliydi.


Galatasaray şutlarla golü bulamadı ama Sara'nın Yunus'a attığı savunma arkası pasında Yunus iyi kontrol ve aşırtma ile takımını öne geçirmesini biliyordu. Genç Yunus'un bu golü ve Riga'da Sanchez'in asistinde top kontrollerini görünce Kerem Aktürkoğlu'nun Galatasaray'da oynarken taraftardan en fazla tepki çeken eksikliği olan "first touch" gözümde canlandı, ne kadar önemli değil mi ilk kontrol...

İkinci devre, Alanyaspor biraz daha ileri çıktı, pozisyonlar da buldu ama Galatasaray taraftarının yüreklerini ağzına getirecek anlar değildi onlar. Lakin oyun biterken, uzatmalarda Alanyasporlu topçunun iki Galatasaraylı yıkarak ceza sahası içinde Serdar Dursun'a "al da at" pasını "Fenerbahçeli" Serdar auta atınca olanlar oldu... Muslera çileden çıktı, hakemin üzerine yürüdü, Okan Buruk kenarda çıldırdı... Mourinho'nun övdüğü Mehmet Türkmen az kalsın Galatasaray'ın iki puanını "eziyordu"...


"VAR'dan dönecekti o pozisyonlar" diyenleri duydum da, VAR'da kim vardı? Yaşar Kemal Uğurlu... Yaşar Kemal Uğurlu'nun Galatasaray sicilini burda dökmeye kalksam, blog satırları yetmez... Çok uzağa gitmeye de gerek yok, 88de Sallai'nin ceza sahasında düş(ürül)mesine inanmamış olabilir de, ya 83te Kerem Demirbay'ın ortasında Barış kafa vurmadan önce ayaklarına çelme takılmasına ne demeli. Mehmet Türkmen topa bakıyordu diyelim, VAR'daki hakem nereye bakıyor acaba? 

Maç sonu Okan hocanın "Eleştirileri kaale almıyorum" demeci sosyal medyayı "zıplattı"... Maçlar biter bitmez kameraları tripodlara kurup youtube'ta futbolcu, hoca, yönetim linçleyenler hocanın gözünde hiç olduklarını görünce sinirden zıp zıp zıpladılar... Onların anladığı dille yazalım "Beğenmediyseniz, ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz."


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Mehmet Türkmen, Deniz Caner Özaral, Samet Çavuş.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 90+5 Metehan Baltacı), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Torreira, Sara, Yunus Akgün (Dk. 81 Kerem Demirbay), Mertens (Dk. 65 Sallai), Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+5 Jelert), Icardi (Dk. 81 Batshuayi).

Alanyaspor: Ertuğrul Taşkıran, Hadergjonaj, Lima, Aliti, Balkovec, Makouta, Richard, Augusto (Dk. 90 Juan), Efecan Karaca (Dk. 57 Janvier), Yusuf Özdemir (Dk. 64 Lopes), Cordova (Dk. 64 Serdar Dursun).

Gol: Dk. 28 Yunus Akgün (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 6 Balkovec, Dk. 30 Richard, Dk. 66 Janvier (Alanyaspor), Dk. 69 Kaan Ayhan, Dk. 90+2 Muslera (Galatasaray).

5 Ekim 2024 Cumartesi

Rigas Skola:2-2:Galatasaray


Tarih tekerrürden ibarettir derler...

Bir çok olay zaman dilimleri içinde tekrarlanır.

İnsanoğlu bu yaşanmışlıklardan ders alıp, geleceğini inşa eder.

En azından "medeni" devletler bunu yapar...

Galatasaray da 5 gün evvel kendi sahasında yaşadığı 3-3lük Kasımpaşa maçının bir benzerini UEFA Avrupa Liginde Rigas Skola karşısında yaşadı...

2-0 öne geçip, güle oynaya bitireceği maçı 2-2 bitirip, büyük bir kaosla döndü memlekete...


Brad Pitt ve Morgan Freeman'ın 1995 yapımı Seven filmini seyreden vardır. İnsanoğlunun 7 ölümcül günahından bahseder ve bunlardan beşincisi "kibirdir"...

Galatasaraylı topçular son iki maçtır bu ölümcül günahın cezasını çekiyor, bedelini taraftara ödetiyorlar. Nasıl ki Kasımpaşa'yı küçümsedi ve 6-7 kişilik rotasyon yaptı Okan Buruk, Galatasaraylı topçular da doğru dürüst sahası olmayan Letonya takımını "ciddiye almadı". Neredeyse Galatasaraylı herhangi bir oyuncunun aldığı maaşla koca takımı kuran Rigas Skola karşısında as kadro ile sahaya çıkıp, ilk 40 dakikada da pozisyon vermeyip, %70 topla oynayıp, Mertens ve Yunus'un attığı hem organizasyon hem son vuruş olarak şapka çıkarılacak ile golle 2-0 öne geçince, kafalara "nasılsa kazandık" düşüncesi girince, rakip 2 kere geldi, iki de gol atıverdi...

"Futbol hayata fena halde benzer" sözü yaşam sloganımdır. Nasıl ki hayatta kibirli olmayacaksınız, futbolda da kibirli olanı cezalandırırlar...  Daha ligin erken haftalarında alınan bu dersler umarım sarı-kırmızılılar için faydalı olmuştur...

Seven filminde bir de "Tembellikten" bahseder... O da ölümcüldür... Geçen yıldan beri sayısız maç oynayan Galatasaraylı topçuların maçların ikinci devreleri oyundan düşmelerini "yorgunlukla" açıklamak isterim. Ama ya "kibirle birlikte tembellik varsa"... Antrenmanlarda dört dörtlük çalışma yapmıyorlarsa? Orada devreye Okan Buruk girecektir, "arkadaşlık başka, iş başka" deyip, forma adaleti sağlamalıdır, hak edene vermelidir parçalıyı önümüzdeki maçlarda...


Maçları sürekli tuttuğumuz takımın penceresinden değerlendiriyor, rakibi yok varsayıyoruz da, perşembe gecesi sahada derli toplu, sistemli ve haddini bilen bir rakip vardı. "Otobüsü çekmek" deyimini gerçekleştirircesine, 11 kişi ile savunma yaptılar, top kaptıklarında da uzun vurup ileri uç adamlarından şans beklediler, çalıştıkları da oldu, bir puanı kaptılar... Bundan sonra puan alabilirler mi, seyredeceğiz, göreceğiz...

Bitirirken, 600 bin euroya oynayan Ikounieks'i bizim Süper Lig takımları bir değerlendirsin bence, fena oyuncu değil...

Stat: Daugava

Hakemler: Filip Glova, Daniel Polacek, Peter Bednar (Slovakya)

RFS: Ondoa, Savalnieks (Dk. 46 Bolodis), Prenga, Lipuscek, Njie, Marhiev, Panic, Odisharia (Dk. 90+4 Stuglis), Ikounieks, Kouadio (Dk. 77 Osuagwu), Ndjiki (Dk. 26 Zelenkovs)

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan (Dk. 64 Batshuayi), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Dk. 86 Berkan Kutlu), Jakobs, Torreira (Dk. 77 Kerem Demirbay), Sara, Barış Alper Yılmaz, Mertens (Dk. 87 Yusuf Demir), Yunus Akgün, Icardi

Goller: Dk. 12 Mertens, Dk. 38 Yunus Akgün (Galatasaray), Dk. 40 Ikounieks, Dk. 55 Odisharia (RFS)

Sarı kartlar: Dk. 18 Yunus Akgün, Dk. 85 Kerem Demirbay (Galatasaray), Dk. 31 Panic, Dk. 83 Ikounieks (RFS)

29 Eylül 2024 Pazar

Galatasaray:3-3:Kasımpaşa

 


"Ne yapacaksak yapalım, Galatasaray'a yakışır şekilde yapalım. Ayrılmayalım, bölünmeyelim. Futbolcularımıza gidip eski futbolcularımızı anlatalım. Onların ruhunu anlamalarına yardımcı olalım. Birlik olalım. Moralimizi bozmayalım. Eğer, bunu başarabilirsek şampiyon biziz" demiş Alpaslan Dikmen 2002 senesinde Fenerbahçe'ye kaybedilen ve herkesin kızgın, üzgün, öfkeli ve ümitsiz olduğu o sevimsiz gecede... 

Mahir Şanlı'nın Büyük Galatasaraylı Alpaslan'a Mektuplar kitabında Mehmet Şenol bu satırlarla anlatıyor Alpaslan Dikmen'i...

10 sene evvel yine blogda bu cümleleri dile getirmişim, Galatasaray'ın "kaos"ta olduğu günlerde...

27 Eylülde kaybetmiştik Alpaslan abiyi, dün de Ali Sami Yen'de vefa pankartları asılmıştı tribünlere Kasımpaşa maçında...


Fırtına gibi başlayıp, 3 gol atıp, sonrasında ise rüzgarın terse dönmesiyle kalemizde aynı sayıda golü görünce, üç gün evvel "yere göğe sığdırılmayan" topçu ve futbolcular yuhlanmaya başlanıp, sosyal medyada linçlenirken Alpaslan abinin sözünü hatırlatmak istedim...

"Birlik olalım... Moralimizi bozmayalım... Eğer bunu başarabilirsek şampiyon biziz."


Elinde Icardi ve Osimhen olunca, hele hele ikisi de formdaysa, bir de evinde nispetten kolay bir rakiple oynayacaksan sadece Okan Buruk değil, Klopp da, Pep de iki dünyaca ünlü forveti yan yana denerdi. Ama onlar bu ikilinin arkasına Sara ve Kerem'i koyar mı, şüpheliyim... 

Torreira olmadan olmazı dün gece yaşadık, bir de Sanchez'sizliğin acısını bir kez daha hissettik... Kolombiyalı yanında değilken Apo tel tel döküldü, ilk ve son goller, o meşhur lafla "Apo'ya yazar"

Yaz ve kış gibi, gece ve gündüz gibi birbirinden farklı iki devrenin birincisinde Galatasaray taraftarını mest ederken, topçular da okuldan kaçıp sokak arasında çift kale yapan çocuklar kadar şendi... Paslaşmalar, yardımlaşma, şakalaşma... Ne ararsan vardı...

Ama ikinci devre Osimhen ve Salai'nin çıkması ile işler birden değişti. Mertens yorgundu, Barış ise bitkindi... Hal böyle olunca rakip savunmaya baskı yapan olmadı, deplasman ekibi tüm hatlarıyla Galatasaray yarı alanında kamp kurdu. Top sürekli bir yarı alanda oynanınca, hakemin de tereddütlü kararlarıyla ikinci gol, Kasımpaşa'nın da şansıyla üçüncü gol geldi son dakikada...


3-0dan maç kazanamamak, can acıtıyor, insan öfkeleniyor ve böyle zamanda en yakınına, en sevdiğine "patlıyor"...

Ama Alpaslan abiyi hatırlayalım:

"Birlik olalım... Moralimizi bozmayalım... Eğer bunu başarabilirsek şampiyon biziz."

Ya da Metin Oktay selamı veren taze Galatasaraylı Osimhen'e kulak kabartalım:

"Sevgili Galatasaray taraftarları, desteğiniz bizim için dünyalar demek ve hepinizi gururlandırmak için savaşmayı bırakmayacağız. Tezahüratlarınız ve inanılmaz sevginiz için teşekkür ederiz. Daha yeni başlıyoruz!"

Yolumuz uzun... 

Daha yeni başlıyoruz...


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Oğuzhan Çakır, Mehmet Akıncık, Ali Can Alp.

Galatasaray: Muslera, Jelert, Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Sallai (Dk. 46 Barış Alper Yılmaz), Sara (Dk. 63 Berkan Kutlu), Kerem Demirbay, Yunus Akgün (Dk. 63 Kaan Ayhan), Osimhen (Dk. 46 Mertens), Icardi (Dk. 74 Batshuayi).

Kasımpaşa: Gianniotis, Winck, Opoku, Yasin Özcan, Ben Ouanes (Dk. 30 Omeruo), Cafu (Dk. 46 Gökhan Gül), Fall, Barak (Dk. 74 Espinoza), Aytaç Kara, Hajradinovic, Da Costa (Dk. 90+8 Sadık Çiftpınar).

Goller: Dk. 20 ve 28 Osimhen, Dk. 34 Icardi (Galatasaray), Dk. 44 Fall, Dk. 83 Hajradinovic (Penaltıdan) Dk. 90+5 Da Costa (Kasımpaşa).

Sarı kartlar: Dk. 57 Hajradinovic, Dk. 79 Gökhan Gül, Dk. 87 Fall, (Kasımpaşa), Dk. 66 Abdülkerim Bardakcı, Dk. 69 Mertens (Galatasaray).

28 Eylül 2024 Cumartesi

Galatasaray:3-1:PAOK

 


İzmir marşı ile karşıladık...

Gençlik marşı ile uğurladık...

25 Eylül gecesi Galatasaray'ın yeni formatıyla UEFA Avrupa Liginde oynadığı PAOK maçının kısa özeti yukarıdaki iki cümlede saklı...

Futbol müsabakalarını siyasi zemine çekmek, futbol taraftarından ziyade siyasilerin işine daha çok gelir. Yunanistan ve Türkiye arasında bizim çocukluğumuzda oluşan gerginlik son yıllarda nihayete ermiş, özellikle bu yaz Türk turistler Yunan adalarında tatillerinde geçirmiş, komşu ekonomiye can vermişti...

Lakin, hiç gereği yokken PAOK sosyal medyasında deplasman taraftarlarını gösteren fotonun altına "Konstantinopolis Yolu" yazması tepki çekince, maçın havası spordan siyasete çekiliverdi..


Buna rağmen, Galatasaray futbolu takımı saha içinde kalmayı tercih etti. Okan Buruk'un takımı Rize maçından beri yakalamış olduğu olumlu havayı bozmadan, aynı hırs ve ciddiyetle sahaya çıktı ve çok "temiz" bir oyunla hem 3 puan kazandı, hem de +2 averaj yapmış oldu. Bu yeni formatta averaj ve atılan goller çok ama çok değerli olacaktır.

Cezalı Muslera dışında Kadıköy fatihi kadro ile maça başladı Okan Buruk, zaten hocayı yakından bilenler bilir, pek fazla değişikliği sevmez, inandığı ve güvendiği oyuncularla çıkar maçlara. Takım da cumartesi gecesinin devamını oynar gibiydi, daha dakika dolmadan Kaan'ın ortasında Osimhen boş kafayı vurdu, auta gitti.

Kırılma anları derler ya, çarşamba gecesi Sami Yen'de çok vardı onlardan. Osimhen atsa ilk dakikada maç çok farklı olacak, 45'te PAOK'lu Konstantelias'ın şutunu Günay çıkarmasa iş çok değişik yere gidecek. Bu arada Yunanlı bu genç forvetin adını bir kenara not edelim, iyi topçu olacak...


Dakika 75 kenarda yedekler beklerken top taca çıksa, Yunus oyundan alınacak ama oyun devam edince Kaan-Mertens-Osimhen paslaşmalarından Yunus takımı öne geçiriverdi...

Futbol, kırılma anları, tahmin edilmezliği ile çok daha güzel...


Tahmin edilmezlikten devam edelim, Jakobs transferi ilk duyulduğunda Paris'te sürgünde olan Cem Uzan'ın bir tweeti vardı: Jakobs gece kulübünde, alemde diye... Çocuk daha gelmeden algı yapıldı, bir çokları sol beki "çöp" diye mimledi... Oysa ki, önce Kadıköy'de Tadiç'i oyundan silmesi, sonra PAOK maçında ileri geri mekik dokuması ile tüm algıları çökertti Jakobs... Diyelim ki alemleri seviyor, sahada bu mücadeleyi göstersin, gece hangi barda soluğu alırsa alsın, bana ne, ahlak bekçisi miyim?

Galatasaray öyle bir maç çıkardı ki, oyuncuların saha içinde yüzlerinden yaptıkları işten zevk aldıkları çok belliydi. "Ne yaparsan yap, aşkla yap" der ya ultrAslan'ın kuruluş toplantılarına da katılan Galatasaraylı Kenan Doğulu,  severek yapılan işin başarısız olması mümkün değil... 

Maçın İspanyol hakemi Hernandez, çok düdük çalmayı sevmeyen biri belli ki, ikili mücadelelerde sürekli "oyna devam " dedi de, 25te Mertens'e atılan dirsek ile 89'da Icardi'nin ayağına vurulması futbol kurallarında "penaltı" cezası gerektiriyordu ama "futbol erkek oyunu" diyen hakem bunları "yumuşak" gördü...


Futbol Erkek Oyunu diye bir söz vardı da, artık bu lakırdı Galatasaraylılar için tedavülden kalkmalı zira PAOK maçından dakikalar önce Cekya'da oynan Şampiyonlar Ligi Play Off maçında Galatasaray Kadın Futbol Takımı, Slavia Prag'ı 2-1 mağlup ederek Türkiye Kadınlar Futbol liginde ilk defa bir Türk takımı Şampiyonlar Liginde gruplara kaldı... Kızları tebrik edelim, erkek meslektaşlarının bu sene başaramadığını onlar başardı...

Galatasaray bu sene transfer yapamadı diye "ağlayanların önüne" Okan Buruk Yunus'u koydu. Geçen sezon Sami Yen'de Fenerbahçe'ye kaybedilen maçtan sonra Mert Hakan koridorlarda bağırırken Yunus tepki vermiş ve o gün demiştim "Bu sene Galatasaray'ın en iyi transferi Yunus olacak" diye... Şimdilik haklı çıkardı beni, sağ olsun... Abdülkerim de yanında Sanchez olunca daha bir güvenli oynuyor, eski havasını buldu, hem top kesiyor hem de hucuma çıkışlara başladı. Sara, Sergio Oliveira'nın ilk sezonu gibi ipleri eline aldı, rakip ceza sahasına giren 8 numara oldu, rakibe eşleşme problemi çıkarıyor, topu ayağına aldığında da kadife paslarla arkadaşlarını oyuna sokuyor. Mertens yıllanmış şarap gibi, seyretmeye doyamıyoruz, bek top kaptırınca onun kademesine Mertens koşuyor, maşallah... Milyonluk Osimhen ise egosuz arkadaşlarına asist yapmayı gol atmaya tercih ediyor. Bir de gol vuruşlarına son anda biri değmese de Osimhen'e yazılsa, Rize'de Apo, burda Baba, Nijeryalıdan rol çaldılar...


Ve Icardi... Bir nesil Metin Oktay'ı gördü... Biz Hagi'yi seyrettik... Bu nesil de o kadar şanslı ki Icardi'yle coşuyor Galatasaray maçlarında... Kerem'in pasında ceza sahası köşesinden o plaseyi kaç topçu yapar? Bir elin parmaklarını geçer mi? Sanmam... Bir kez de yapmadı, daha önceki maçlarda da aynı vuruşla "Aşkın Olayım" çaldırdı stadyum hoparlorlerinden...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Alejandro Hernandez, Jose Naranjo, Diego Sanchez Rojo (İspanya)

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan (Dk. 84 Jelert), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz (Dk. 87 Batshuayi), Mertens (Dk. 77 Kerem Demirbay), Yunus Akgün (Dk. 88 Berkan Kutlu), Osimhen (Dk. 77 Icardi)

PAOK: Kotarski, Jonny, Kedziora, Colley, Baba, Camara (Dk. 81 Bakayoko), Ozdoev (Dk. 77 Schwab), Zivkovic, Konstantelias (Dk. 77 Despodov), Taison, Chalov (Dk. 71 Tissoudali)

Goller: Dk. 48 Baba (Kendi kalesine), Dk. 75 Yunus Akgün, Dk. 90+5 Icardi (Galatasaray), Dk. 67 Konstantelias (PAOK)

Sarı kartlar: Dk. 28 Ozdoev (PAOK), Dk. 56 Kaan Ayhan (Galatasaray)

24 Eylül 2024 Salı

Fenerbahçe:1-3:Galatasaray


"... hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz."

Pazar sabahı kahvemi yapıp, cumartesi gecesinin zafer "sarhoşluğunun" etkisini atmaya balkona çıktığımda masanın üstündeki kitabın arka kapağında yazıyordu yukarıdaki cümleler. Kitabın ismi Ev, yazarı da Nermin Yıldırım'mış, eşimin okuduğu kitap...

Kahvemi yudumlarken, önümdeki kitabın arkasındaki bu sözleri bir kaç defa istemsiz okuyunca gözümde Jose Mourinho canlanıverdi. Portekizli hocayı anlatıyordu sanki... 

Kariyerinde bir çok kupa kazanmış, Chelsea, Real Madrid, Inter gibi takımlar çalıştırmış bir teknik adam Türkiye geldiğinde "kolaya kaçıp" Galatasaray ve Okan Buruk üzerine oynamayı seçmiş, gerekli gereksiz her röportajında onlardan bahsetmiş, Galatasaray'ın kollandığı, Okan Buruk'un kayırıldığını ima etmişti. Ve son iki sezonda ligin son haftalarında oynanan derbilerin aksine İstanbul derbisi daha 6. hafta oynanmış ve Mourinho'nun kendini "inanmaya mecbur hissettiği yalanlar" 3-1 lik skorla ortaya çıkıvermişti. Maç sonu başkan Ali Koç'a yapılan "istifa" söylemleri kadar olmasa da Mourinho da kredisinin büyük bölümünü tüketiyordu sarı-lacivertlilerin kalbinde...

Şimdi Jose Mourinho Real Madrid günlerinden çok iyi bildiği "Türkiye ve Galatasaray gerçeğini" acı da olsa bir kez daha öğrenmiş oldu ve bu öğrendikleriyle yaşamaya devam edecek... Bakalım ders alacak mı?


"Galatasaray maçı sıradan bir maç." , "Yapacak bir şeyim yoktu, yatağımdaydım ve Galatasaray-Rize maçını seyrettim" gibi "kibirli" The Special One açıklamalarına rağmen Okan Buruk son iki Kadıköy deplasmanına olduğu gibi bu maça da iyi çalışmış, takımı ciddi motive etmişti.

"Jelert bek oynasın", "Yeni transfer Sallai on bir başlasın", "Mertens yedekte kalsın" gibi "ergen şımarıklıklarına" kulak tıkayıp, bildiği, güvendiği ve belki de sezonu tamamlamayı düşündüğü tecrübeli oyuncularla Kadıköy'e çıkan Okan Buruk, önce rakibin kendi seyircisini de arkasına alarak saldırısını kesmiş, 20. dakikada da Torreira'nın jeneriklik golü ile yumruğunu havaya kaldırıyordu...


Okan Buruk'un A Planı tıkır tıkır işliyordu, Tadiç Jakobs ile etkisiz hale getirilmiş, ev sahibi Saint-Maximin kanadına yönlenmiş ataklarda ve onun ileri çıktığı anlarda "arkası cevher gibi" işleniyordu Barış Alper ve Mertens tarafından. Yunus da kanatlardan ziyade sık sık orta sahaya gelip, Sara ve Torreira'ya destek atınca, Mourinho'nun "gözünün içine baktığı" Fred topla oynamak yerine adam kovalıyordu. Çok geçmeden de Galatasaray iki farkı buluverdi. Yunus'un ortasında Osimhen Napoli günlerinden çok iyi bildiği Mertens'e "al da at" pasını göğüsüyle veriyor, Belçikalı da Livakoviç'in üzerinden topu aşırtarak filelerle buluşturuyordu...


Galatasaray deplasmanda olmasına rağmen ritmi tutturmuş, taraftarlarının tezahüratları altında gol ve goller ararken, Mourinho kenarda çaresizce seyrediyor, maçın hakemi de çaldığı-çalmadığı düdükler ve verdiği kartlarla "kalitesini!" belli ediyordu...

İkinci devre Mourinho'nun İsmail- Amrabat değişikliği de fayda etmiyor, Sara bir çok Brezilyalının futbola başladığı salon turnuvalarında gibi çalımlarla ceza sahasına girip golü atıyor, ev sahibinin Fred, Tadiç, Maximin'i çıkarması da Galatasaray'ın işini kolaylaştırıyordu. Ümitler tükenmiş, Galatasaray'lılar daha fazla gol, ev sahibi taraftarlar da tarihi hezimet olmasın diye beklerken Atilla Karaoğlan iki takımı da şaşırtan bir penaltı düdüğü çalıyordu...




Fred topa vurmuş, Muslera çıkarmış ama Fred'i savunan Abdülkerim'in ayağı rakibine "dokunmuşmuş"... Kendince bir kuralı uyguluyordu hakem de, 77. dakikada Yunus ceza sahasına girip, topa vurduğunda, Szymanski'nin onun ayaklarını kerden kesmesine neden bu kural uygulanmadı? Atilla Karaoğlan "Ben görmedim" diye kendini sıyırır da VAR ve AVAR olan Onur Özütoprak ile Ahmet Nariç o esnada çay molasında mıydılar?


"Uydurulan" penaltı ile Fenerbahçe "acaba" diye umutlanırken, Okan Buruk da sonra basın toplantısında belirteceği üzere "sisteminin dışına çıkmış" ve skoru korumayı yeğlemişti... Tabii, yine de iki kalede pozisyonlar olmadı değil ama son düdük çalınana dek fileler bir daha sarsılmadı...


Son senelerdeki derbilerin maç sonlarından ders alan emniyet birimleri maç biter bitmez iki takım arasına bir duvar örmüş, Galatasaraylılar da "tahriklere kapılmayınca" Mert Hakan'ın Sivas günlerinde Şükrü Haznedar'a attığı mesajda söylediği gibi "ellerinde bir şey kalmadan" Galatasaraylıların coşkusunu seyrediyordu.


Galatasaray bu galibiyet ile ligde 6 maçta 6 galibiyet elde ederken, Okan Buruk da Kadıköy derbisinde arka arkaya üçüncü maçından da yenilmeden ayrılırken, maç esnasında meslektaşına bir bakışı var ki, "çerçevelet duvara as" mahiyetinde...


Galatasaray maçını sıradan bir maç gibi gören Mourinho ise maç sonu basın toplantısına bile katılmadan stadı terk ederken, Galatasaray medya ekibinin The Crying One kitaplı instagram paylaşımı dünya basınında yer alıyordu...

Saha içini yazdık da, maç öncesi deplasmana gelen Galatasaray taraftarının stada girdiği o daracık tünelimsi yapıdan bahsetmezsek olmaz. İki üç kişinin yan yana zor sığdığı ve oldukça uzun bu "tünel" içinde bir taraftar rahatsızlansa, sağlık ekibi nasıl müdahale edecek? İnsanlık dışı bu uygulamayı en yakın zamanda kaldırmalı Fenerbahçe yönetimi. Tribünlerinin önüne konulan hoperlörlere alıştık da bu artık insanın canına mal olacak bir uygulama...

Ve son olarak Fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografi... Tamam, hiç kimse İngilizce öğrenmek zorunda değil ama neden Türkçemiz varken İngilizce yazıyorsunuz? Onu da yanlış yazınca, "Siz istediniz biz de size saldırıyoruz" deyiverdi Galatasaraylılar... Aslında Galatasaraylılar için iyi bir motto olmuş: Attack Fener...


Stad: Ülker

Hakemler: Atilla Karaoğlan, Ceyhun Sesigüzel, Süleyman Özay

Fenerbahçe: Dominik Livakovic, Mert Müldür, Çağlar Söyüncü, Alexander Djiku (Youssef En Nesyri dk. 67), Jayden Oosterwolde, Fred (Mert Hakan Yandaş dk. 80), İsmail Yüksek (Sofyan Amrabat dk. 46), Dusan Tadic (İrfan Can Kahveci dk. 61), Sebastian Szymanski, Allan Saint-Maximin (Cengiz Ünder dk. 80), Edin Dzeko

Yedekler: İrfan Can Eğribayat, Rodrigo Becao, Oğuz Aydın, Samet Akaydin, Cenk Tosun

Teknik Direktör: Jose Mourinho

Galatasaray: Fernando Muslera, Kaan Ayhan (Victor Nelsson dk. 86), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, İsmail Jakobs, Lucas Torreira (Berkan Kutlu dk. 84), Gabriel Sara (Kerem Demirbay dk. 84), Barış Alper Yılmaz (Elias Jelert dk. 83), Dries Mertens (Roland Sallai dk. 75), Yunus Akgün, Victor Osimhen

Yedekler: Günay Güvenç, Mauro Icardi, Michy Batsuayi, Efe Akman, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Edin Dzeko (dk. 63 pen.) (Fenerbahçe) Dominik Livakovic (dk. 20 k.k.), Dries Mertens (dk. 28), Gabriel Sara (dk. 59) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Mert Hakan Yandaş, Fred, Youssef En Nesyri (Fenerbahçe) Yunus Akgün, Davinson Sanchez, Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, İsmail Jakobs (Galatasaray)

20 Eylül 2024 Cuma

Galatasaray:3-1:Gaziantep FK

 


Dakika 26 ve Galatasaray 2-0 öndeydi...

Tıpkı 3 gün evvelki Rizespor maçı gibi...

Erteleme maçı olduğundan dolayı iki takımda da yeni transferler forma giyemiyordu ama Galatasaray'da değişmeyen oyun yapısı ve kazanma iştahıydı...


Öyle iştahlıydı ki Galatasaraylılar, yaklaşık bir sene evvel bu stadyumda yuhalanan ve İtalya'ya kaçan Berkan aynı taraftarın alkışları arasında sol bekten rakip ceza sahası kenarına bindirip duruyordu...

Yunus Akgün için de özel bir geceydi, Kerem'in Benfica'ya gidişi sonrası formaya aday olan genç topçu, göstereceği performans ile çocukluk düşlerinden biri olan Kadıköy'de parçalıyı sırtına geçirme hayalini geçirecekti. Başarılı da oldu, Okan hocanın talimatları doğrultusunda sıkça rakip ceza sahasına girdi, golünü de attı, bu sene takımın yeni transferi benim dedi...

Selçuk Inan'ın takımı ilk devre hiç de ev sahibinin üstüne gelmeye niyeti olmayınca, Galatasaray bulduğu goller sonrası hafta sonu oynayacağı Fenerbahçe derbisini düşünerek tempoyu yavaşlattı, antrenman maçına döndürdü oyunu. Hal böyle olunca devre bitmeden Gaziantep Sorescu ile iki defa geldi de birinde Muslera başarılı, diğerinde de top az farkla auta gidiyordu.


İkinci devre önce Mertens'in gol müziği çaldıran yan ağlara takılan şutu taraftarı yerinden kaldırdı, sonra da Kerem Demirbay'ın Torreiravari top çalması sonrası Barış'ın al da at pasında Batshuayi farkı üçe çıkarıverdi.

Galatasaray adına oyun o kadar erken bitti ki topçuların kafasında Furkan'ın orta sahadan attığı golde Muslera'nın aklının nerede olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildi.

Barış Alper için ayrı bir parantez açmak gerekir. Geçen sene takımın en iyi çıkış yapan topçusuydu, bu sene de gollerini peşi sıra atmaya devam ediyor. Konya, Adana ve Rize maçlarından sonra Antep'i de boş geçmeyen Barış, serisini Fener derbisinde de devam ettirmek isteyecektir...

Ligin ilk 5 maçında 5 galibiyet.

Okan Buruk yine rekorları egale ediyor...Saygıyı da çoktan hak etti de maalesef burası Türkiye, ilk kötü skorda her türlü hakareti de göğüsleyecektir...

Bu da acı bir gerçek...




Stat: RAMS Park

Hakemler: Cihan Aydın, Samet Çiçek, Suat Güz

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 77 Jelert), Sanchez (Dk. 77 Nelsson), Abdülkerim Bardakcı, Berkan Kutlu, Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz (Dk. 82 Efe Akman), Mertens (Dk. 72 Kerem Demirbay), Yunus Akgün (Dk. 71 Yusuf Demir), Batshuayi

Gaziantep FK: Dioudis, Ömürcan Artan, Ertuğrul Ersoy, Viana, Saborit, Emre Taşdemir (Dk. 46 Mbakata), Sorescu (Dk. 87 Ogün Özçiçek), Kozlowski, Maxim (Dk. 79 Furkan Soyalp), Mirza Cihan (Dk. 46 Mandouki), Kenan Kodro (Dk. 70 İlker Karakaş)

Goller: Dk. 11 Barış Alper Yılmaz, Dk. 26 Yunus Akgün, Dk. 76 Basthuayi (Galatasaray), Dk. 81 Furkan Soyalp (Gaziantep FK)

Sarı kartlar: Dk. 36 Kaan Ayhan (Galatasaray), Dk. 74 Kozlowski (Gaziantep FK).

17 Eylül 2024 Salı

Galatasaray:5-0:Çaykur Rizespor


 Nihayet bitti.

Sevabıyla günahıyla, iyisiyle kötüsüyle, linçiyle istifasıyla transfer sezonu sona erdi de herkesin kafası rahatladı...

En çok da Okan Buruk ve topçular rahat bir nefes aldılar...

Her gün "kim gelecek", "ben gidecek miyim", "istediğim topçu alınacak mı", "sistemi revize etmeli miyim" gibi kafa karışıklığı bitince, Galatasaray kendi sahasında Rizespor karşısına "askerden yeni dönmüş delikanlı" misali çıktı ve daha ilk dakikada golü "patron" ile buluverdi... "The Boss" Sanchez bu sene talihsiz sakatlık yaşamazsa takımın savunma komutanı olacak gibi duruyor.


Herkesin gözü Osimhen'in üstündeydi ama maça damga vuran bir başka yeni transfer, taze baba Gabriel Sara oldu. Skoru açan golde Sanchez'in kafasına topu servis eden Sara, yaklaşık 20 dakika sonra bu defa da Osimhen'in kafasına yolluyordu meşin yuvarlığı ikinci golde. İki asist yapan Brezilyalı ikinci devre başında da fileleri havalandırarak Galatasaray formasıyla siftah yapıyordu.

Partneri Torreira ile de uyumları arttıkça, kendisinden beklenilen gol ve asist katkısı daha da artacaktır, Torreira demişken, Mertens'e yaptığı asist öncesi topu kapması Uruguaylı oyuncunun "imza" hareketiydi: Karşsında Torreira varsa, ayağında topu tutmayacaksın, yoksa cezayı gol asisti ile keser... Golde Mertens'in vuruşu da buram buram tecrübe kokuyordu...

100 milyonluk "fırsat transferi" Osimhen'e dönersek, Nijeryalı oyuncu bir çokların "Galatasaray'ı yarım sezonluk bir sıçrama tahtası olarak kullanıyor" iddialarına karşın "40 yıllık Galatasaraylı" gibi arzulu ve istekli bir görünümdeydi. Okan hocanın pres oyununa yatkın bir şekilde ayak basmadığı bölge bırakmazken Sami Yen'de, hava toplarında da çok etkili olacağı sinyallerini verdi seyredenlere. Öndeki forvet rakibe basınca , arkasındakiler de seyretmediler, onlar da görevlerini yerine getirince, rakip takım 90+3te Eray'ın uzaktan şutu dışında Muslera'nın kalesini zorlamaktan acizdi.


Yenilerden söz etmişken transfer döneminde "alemci" yaftası yapıştırılarak değersizleştirilmeye çalışılan Jakobs da fena bir görüntü vermedi. Rakip kapandığından olsa gerek savunmadan çok hücuma çıkışlarıyla dikkat çekerken, savunmada da bir kaç pozisyonda yaptığı kritik hamlelerle atakları başlamadan da önledi. İlk maç çok bir şey anlatmaz da en kritik sınavı hafta sonu Kadıköy'de oynayacağı derbi olacaktır Jakobs'un...

Son yarım saate 4 farklı öne girince takımı, Okan Buruk da salı günü oynayacağı maçı düşünerek bir çok oyuncusunu alkışlattırıp, dinlenmek için kulubeye alınca maçın geri kalanı da Barış Alper'in attığı golde Galatasaray'ın göze hoş gelen paslaşmaları dışında oldukça sakin ve monoton bir tempoda geçti...



Stat: Rams Park

Hakemler: Arda Kardeşler, Hakan Yemişken, Abdullah Uğur Sarı

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan, Sanchez (Dk. 67 Nelsson), Abdülkerim Bardakçı, Jakobs (Dk. 73 Jelert), Torreira (Dk. 67 Berkan Kutlu), Sara (Dk. 67 Kerem Demirbay), Barış Alper Yılmaz (Dk. 83 Yusuf Demir), Mertens (Dk. 67 Batshuayi), Yunus Akgün, Osimhen

Çaykur Rizespor: Grbic, Taha Şahin (Dk. 59 Eray Korkmaz), Alikulov (Dk. 38 Hadziahmetovic), Mocsi, Anıl Yaşar, Hojer, Papanikolaou (Dk. 46 Emrecan Bulut), Mithat Pala, Olawoyin (Dk. 84 Buljubasic), Akintola (Dk. 59 Zeqiri), Sowe (Dk. 59 Jurecka)

Goller: Dk. 3 Sanchez, Dk. 25 Abdülkerim Bardakçı, Dk. 49 Sara, Dk. 61 Mertens, Dk. 80 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray)

11 Eylül 2024 Çarşamba

Adana Demirspor:1-5:Galatasaray


 "Yuri Gagarin'i uzayda görmekten daha iyi bir şey varsa, o da iyi bir penaltı kurtarmaktır." der Rusların efsanevi kalecisi Lev Yaşin.

Süper Ligin dördüncü haftasında Adana'nın insanı eriten sıcağında oynanan Adana Demirspor-Galatasaray maçında hem futbolseverler, Demirsporlular hariç bolca gol seyretme zevki yaşadı, hem de ligin en genci ile en yaşlı kalecisi penaltı kurtararak Yaşin'e selam çaktılar.


Gerçi maç ev sahibinin genç kalecisi Deniz için pek de iyi başlamadı. Transfer tahtasının kapalı olması nedeniyle çok "mütevazi" bir kadro ile sezona başlayan Adana Demirspor, seyircisinin de desteği ile eski şampiyon karşısında bir çıkış ararken, Galatasaray'ın genç stoperi Metehan'ın uzun pasında Deniz'in teredütünü Kerem Aktürkoğlu iyi değerlendirdi ve erken dakikada takımını öne geçirdi. Deplasman ekibi yine Muslera'nın uzun pasıyla rakip savunmayı geçti, Barış-Mertens paslaşmasında Mertens'in pası ev sahibi savunmacısı Semih'e çarptı ve skor birden 2-0 oluverdi...

Young Boys'a Şampiyonlar Liginde play offunda elendikten sonra "çalkantı" yaşayan Galatasaray için zor olması beklenen maç daha ilk 20 dakikada çözülmüşken, Icardi'nin sakatlanarak çıkması, ağızlarda ekşi bir tat bırakıyordu lakin devre bitmeden Barış ve Mertens'in golleri gözleri bayram ettirmeye yetiyordu...


İkinci yarı da kornerden Abdülkerim'in kafa golüyle Galatasaray farkı beşe çıkarırken, aynı zamanda da oyunu rölantiye alınca ev sahibi de rakip kaleye gelmeye başladı ve Kadir Sağlam ve VAR'daki Halil Umut Meler marifeti ile penaltı kazandı. Topun başına geçen Yusuf Sarı, Muslera'yı geçemedi ama 10 dakika sonra Jelert'in rakip oyuncuya temasının varlığı yokluğu tartışıldığı bir pozisyonda Kadir Sağlam ikinci kez penaltı noktasını gösterdi. Bu kez topun başında Gravillon vardı, onun sert vuruşunu da Muslera az daha kurtarıyordu...

Ev sahibine ikinci penaltıyı hiç düşünmeden çalan Kadir Sağlam, Mertens'in pasında Yusuf Demir'in kafa vuruşunda rakibinin kafasını kanlar içinde bırakacak şekilde tekme atan Tolga'ya neden sarı kart gösterdi, kimse anlamadı. VAR'da pozisyonu izlerken, kararından utanmış mıdır?


Herkes gol atarken, Batshuayi maçı "kurak" geçirmek istemedi, penaltı noktasına topu yerleştirdi de genç kaleci Deniz ilk golde yaptığı hatayı telafi etti, penaltıyı kurtardı...

Maçtan günler öncesinde Galatasaray taraftarına reva görülen 1905 lira gibi uçuk bir bilet fiyatını savunan Demirspor tribünleri, maç esnasında "Yönetim İstifa" tezahüratları yaparken, oyun başlamadan önce yaptıkları kareografi ile de takımlarına bağlılıklarını gösteriyorlardı. 

Nasıl ki Galatasaray formasıyla geçirdiği 13 sezonda 7 şampiyonluk yaşayan Muslera, Young Boys maçından sonra ağır tepkilere maruz kaldıysa, maç bitiminde ev sahibi tribünlerin bağrına bastığı Deniz hiç istemesek de bir gün gelecek istenmeyen adam ilan edilecektir. İki file bekçisi orta sahada karşılıklı forma değiştirirken, belki de Fernando Muslera genç mevkidaşına bunu fısıldıyordu kulağına. Memleketin toksijk futbol ortamı maalesef içinde vefadan iz barındırmıyor...

O halde başladığımız gibi, Yaşin'in bir başka sözüyle bitirelim:

   "Bilemezsiniz o üç direği. Kalecinin en yakın, en vefalı dostudur onlar. Derdini onlara anlatır bazen."



Stat: Yeni Adana

Hakemler: Kadir Sağlam, Samet Çavuş, Bersan Duran

Adana Demirspor: Deniz Eren Dönmezer, Semih Güler, Gravillon, Manev, Abdulsamet Burak (Dk. 46 Fougeu), Maestro, Tayfun Aydoğan (Dk. 68 Salih Kavrazlı), Bünyamin Balat, Ali Yavuz Kol (Dk. 73 Ozan Demirbağ), Alioui (Dk. 68 Tolga Kalender), Aymbetov (Dk. 51 Yusuf Sarı)

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 81 Efe Akman), Metehan Baltacı, Abdülkerim Bardakcı, Jelert, Torreira (Dk. 70 Berkan Kutlu), Kerem Demirbay, Barış Alper Yılmaz (Dk. 81 Yusuf Demir), Mertens, Kerem Aktürkoğlu (Dk. 70 Yunus Akgün) , Icardi (Dk. 25 Batshuayi)

Goller: Dk. 9 Kerem Aktürkoğlu, Dk. 18 Semih Güler (Kendi kalesine), Dk. 31 Barış Alper Yılmaz, Dk. 38 Mertens, Dk. 60 Abdülkerim Bardakcı (Galatasaray), Dk. 79 Gravillon (Penaltıdan) ( Adana Demirspor)

Sarı kartlar: Dk. 19 Abdulsamet Burak, Dk. 40 Tayfun Aydoğan, Dk. 50 Ali Yavuz Kol (Adana Demirspor)

Kırmızı kart: Dk. 90 (Tolga Kalender) (Adana Demirspor)

8 Eylül 2024 Pazar

Galatasaray:0-1:Young Boys


Olmadı...

Hayaller büyüktü...

Umutlar daha da büyüktü...

Coşku en üst düzeydeydi...

Ama olmadı...

Bazen çok isteyince olmazmış. Sadece istemek yeterli değilmiş, gayret de lazımmış.

Hele ki rakibi küçümsemek, en ölümcül günahlardanmış...

Başkasının aklıyla hareket etmek, daha da beter sonuçlar veriyormuş...

Hepsini yaşadık Sami Yen'de... Yeni adı Rams Park da hiç sevmem öyle sponsor adlarını...

Okan Buruk Galatasaray'ı 2 yıl peşi sıra şampiyon yapan dizilişini değiştirip, youtuberların gazıyla çift forvetle çıktı Young Boys karşısına. İlk maçtan -1 gol averajı vardı, coşkulu taraftarının gazıyla ilk 15-20 dakikada işi bitirip, fişi çekmek istedi. Formda Batshuayi kenarda beklemezdi bir çok futbol ulemasına göre, Icardi'yi kulübeye çekmek de "cesaret" isterdi.

Bir de Ziyech vardı tabii ki, Zaha gibi takımın ilk sezon şampiyon olduğunda yakalamış olduğu "kolej havası" ruhunu paramparça eden iki transferden biri. Zaha ile "eline yüzüne bulaştırıp" vedalaşılmıştı da Ziyech hala kadrodaydı, kenarda bıraksan sorun, oyun alsan başka sorun... Barış bekteydi ama Karadeniz çocuğu, bağlasan durmaz, o ileri gidince Ziyech toplar mı arkasını, ara da bulasın...

Hal böyle olunca cıva gibi İsviçreliler ürkekliği üzerleinden atıp, geldi de geldi Muslera'nın kalesine. Gol de attılar da, ititarz etmeye gerek kalmayacak şekilde ofsayttaydı...

Okan hocanın planını tutmamıştı, Galatasaray ilk atağını 34 dakikada buldu, Icardi ortaladı, Kerem voleyle estetik vuruş yaptı, kalecinin kucağında kaldı top. Ziyech'in uzaktan şutu "doslar alışverişte görsün" minvalindeydi.

Gol lazımken, orta saha ya da kanat çıkarıp Batshıayi'yi sahaya sürmek bir kaç maç işe yaramıştı ama şimdi hem Bats sahada hem de Icardi içerdeydi, kilitlemişti hoca kendi kendini. Ziyech'in yerine Berkan, Köhn'in yerine de Jelert girdi ikinci devre başlarken. Barış kanattan gelecekti, Berkan solu, Jelert sağ tarafı koruyacaktı.

Biraz kıpırdanma oldu Galatasaray'da ama gol hatta goller lazımdı Şampiyonlar Ligi müziğini bu sezon bir kez daha Sami Yen'de dinlemek için. 10 dakika sonra gol geldi, Kerem serbest vuruş kullandı Kaan topa dokundu ama yardımcı hakem bayrak kaldırdı, ofsayt...

Rakip tamamen savunmaya geçmiş, eski adı kontra, yeni adı "geçiş hücumuyla" gol ararken, Icardi'nin pasında Batshuayi'nin auta giden şutu, netti, gol olmadı.

Çift forvetle başlamak kadar başka bir hata da maçın iyilerinden Sara'nın çıkıp Kerem Demirbay'ın oyuna girmesiydi. Okan hoca caresizce çırpınıp, bir şeyler değiştirmek isterken hata üstüne hata yapıyordu. 

Ve 75. dakika, maçın bitmesine 15 dakika kala Okan hoca, daha doğrusu onun talimatıyla İrfan hoca Batshuayi'yi çıkarıp Mertens'i sahaya sürdü ve Galatasaray orjinal formasyonuna döndü...

Zaman yetti mi, işleri çevirmeye yetmedi. 

Rakip de çamura yattı, zaman çalmak için yattı, provakasyon yaptı... Tribünleri gerdi, sahadakiler gerildi, maç unutuldu...

O anda Icardi oyun süresince bulduğu en net pozisyonda şut attı, top savunmadan döndü ve o top gitti Muslera'nın kalesinde gol oldu...

Maç koptu, sinirler boşaldı, Muslera tribüne hareket yapan rakibe tekmeyi çaktı, kırmızı kart...

Ve maç biterken, Galatasaray'da kaos başlıyordu...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Espen Eskas, Jan Erik Engan, Isaak Elias Bashevkin

Galatasaray: Muslera, Barış Alper Yılmaz, Kaan Ayhan, Nelsson, Köhn (Jelert dk. 46), Torreira, Sara (Kerem Demirbay 63), Ziyech (Berkan Kutlu dk. 46), Kerem Aktürkoğlu (Günay Güvenç dk. 89), Batshuayi (Mertens dk. 75), Icardi

Yedekler: Batuhan Şen, Yunus Akgün, Dubois, Recep Dilek, Ali Turap Bülbül, Efe Akman, Metehan Baltacı

Teknik Sorumlu: İrfan Saraloğlu

Young Boys: Keller, Blum, Camara, Zoukrou, Hadjam (Persson dk. 68), Niasse, Lauper, Monteiro (Virginius dk. 68), Ugrinic (Males dk. 80), Colley (Chaiwa dk. 80), Ganvoula (Itten dk. 77)

Yedekler: von Ballmoos, Marzino, Husic, Imeri, Benito, Athekame

Teknik Direktör: Patrick Rahmen

Gol: Virginius (dk. 87) (Young Boys)

Kırmızı kart: Fernando Muslera (dk. 87) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Nelsson, Icardi, Kaan Ayhan, Mertens (Galatasaray), Ganvoula, Males, Virginius (Young Boys) 

27 Ağustos 2024 Salı

Young Boys:3-2:Galatasaray

 


Yıl 1993...

Bugün sosyal medyada algı yapanlar daha dünyada yok, babaları ise çocuk...

Galatasaray, "Türk lokumınu yiyeceğiz" diyen Manchester United'a deplasmanda 3 gol atıyor ve rövanşta da "Sami Yen Cehenneminde" kalesinde gol görmeyerek Şampiyonlar Ligi Gruplarına kalıyor...

Şampiyonlar Liginin gruplar halinde oynandığı ikinci sezon...

Galatasaray, İngiliz Şampiyonunu eleyince, ertesi yıl UEFA hemen format değişikliği yapıyor, seri başı ülke takımlarını doğrudan gruplara alıyor ve adını da UEFA Şampiyonlar Ligi koyuyor turnuvanın...

Yıl 2024...

UEFA yine Şampiyonlar Liginde format değişikliğine gidiyor...

Galatasaray da İsviçre'de Young Boys karşısında ilk maçı 3-2 kaybedip, Sami Yen'de rövanş maçında rakibini yenip Şampiyonlar Liginin yeni formatında ilk defa yer almanın hesaplarını yapıyor...

İsviçre deplasmanında alınan mağlubiyet, özellikle ilk devre ortaya konan oyun Z kuşağını "çıldırtırken", biz eskiler sadece tebessüm ediyor ve "Galatasaray bitti demeden bitmez"i hatırlatıyoruz etrafımızdakilere...

Biraz da maça dönersek, neler gördük satırlara dökelim...


Öncelikle rakibin İsviçre Süper Liginde güncel sıralamasından dolayı bir memlekette İngilizlerin 93 yılında bizim için söyledikleri "lokum kura" havası vardı. Oysa Avrupa Şampiyonasında olsun, Lugano'nun bir kaç hafta evvel Fenerbahçe ile yaptığı maçlarda olsun görülen İsviçre futbolunun "şöhretli" isimleri barındırmasa da futbolunun yükselişte olduğuydu. Bunu play stationdan futbol öğrenen gençler neden kafalarına taksın ki?

Saha zemini de ev sahibi takım için avantaj teşkil ediyordu ki, Türkiye'de pek görmediğimiz sentetik bir zeminde oynanacaktı maç. Çim sahada top oynayan şanşlı nesil bunun ne kadar fark yaratacağını bilir, ama sadece halı sahada top koşturanlar bu satırlarda vurgulanan düşünceyi maalesef algılayamazlar...

Deplasmanda, ki stadı yarı yarıya dolduran başta ultrAslan Avrupa'nın desteğini de boş geçmeyelim, erken dakikada yenen gol, hele bir de takımın hocası tribündeyken de olabilecek en kötü senaryoydu ama daha dakika geçmeden Torreira'nın plasesi direği yalıyor, sonra Barıs karşı karşıya pası tercih ediyor, 3 dakika sonra Sara'nın pasında Icardi'nin dokunuşu diğer direği yalıyordu... Çok kısa sürede maçın 3-1 olması işten bile değildi...

Rakip Galataasaray ayarında değildi, sarı-kırmızılılar her an gol atabilirdi ki pozisyon da ararken, ev sahibi de ani ataklarla aradığını buldu, 36, 40 ve 45-6da çok net pozisyonlarda Muslera şanslıydı...

Uruguaylı kaleciden bahsetmişken, sezona pek de iyi başlamadı, Monteiro'nun iki golünü "normal şartlarda" çıkarabilirdi ama maalesef topu filelerde çıkarmak zorunda kaldı. Tabii, Abdülkerim'im ikinci golde rakibini kaçırması da affedilecek hata değil ama orda da 21. dakikada gördüğü gereksiz sarı kartın etkisi var. 

Soyunma odasına şok bir 2-0 mağlubiyetle girmek hiç de beklenen bir sonuç değildi ama esas sürpriz Muslera'nın sakatlanıp çıkması Günay'ın kaleye geçmesiydi. Bir de Mertens'le Ziyech yer değiştirdi...


Değişiklikler oyunu da değiştirdi, Faslı oyuncu hareket getirdi, ortaları tehlike yarattı da esas Günay'ın parmaklarının ucu 3-0'ı engelliyordu 57. dakikada... Galatasaray golü ararken savunmada açıklar veriyor ama Okan Buruk sağ bek Jelert'i çıkarıp forvet Batshuayi'yi oyuna aldı ve maçın kaderi değişiverdi. Belçikalı golcü daha girer girmez ayağının tozuyla kullanılan korner atışında arka direkte topa dokundu, farkı bire indirdi ve 5 dakika sonra Nelsson'un uzun pasında Kerem'in göğüsü ile topu yumuşatmasıyla ceza sahası dışından avladı rakip kaleciyi... 

Kalan dakikalarda iki takım da pozisyon ararken belki de Abdülkerşm'in maç boyu yaptığı "en iyi" savunmada hakem VAR'a çağrıldı ve "ayaktan sekip ele değen" topta penaltı verirken, "ApoKerimi" de ikinci sarıdan ihraç etti. Sonrası penaltı ve 3-2...

Geçmişten anıyla yazıya başladık, başka bir anıyla bitirelim... Galatasaray Mustafa Denizli yönetiminde deplasmanda yine bir İsviçre takımı olan Neuchatel Xamax takımına 3-0 kaybetmiş, rövanşta Mustafa Hoca cezalı olarak teller arkasında elinde telsiz Ahmet Akçan'a talimatlar verip Galatasaray 5-0 kazanmıştı...

Yıl 2024, rakip de yine İsviçre'den, Okan Buruk da cezalı, o da teknolojinin gelişmesi ile cep telefonu ile İrfan hocaya talimatlar verecek ve Galatasaray da inşallah hak ettiği lige ayak basacak...



Stat: Wankdorf.

Hakemler: Daniel Siebert, Jan Seidel, Rafael Foltyn (Almanya).

Young Boys: Von Ballmoos (Dk. 32 Keller), Blum, Camara, Zoukrou, Hadjam (Dk. 67 Persson), Monteiro (Dk. 74 Elia), Niasse (Dk. 74 Males), Lauper, Colley, Ganvoula (Dk. 75 Itten), Ugrinic.

Galatasaray: Muslera (Dk. 46 Günay Güvenç), Jelert (Dk. 66 Batshuayi), Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Köhn, Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz (Dk. 79 Dubois), Mertens (Dk. 46 Ziyech), Kerem Aktürkoğlu, Icardi (Dk. 87 Berkan Kutlu).

Goller: Dk. 4 ve 45+4 Monteiro, Dk. 86 Ugrinic (Penaltıdan) (Young Boys), Dk. 66 ve 72 Batshuayi (Galatasaray).

Kırmızı kart: Dk. 84 Abdülkerim Bardakcı (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 45+6 Torreira (Galatasaray), Dk. 26 Hadjam, Dk. 29 Lauper, Dk. 43 Niasse, Dk. 70 Camara (Young Boys).

20 Ağustos 2024 Salı

Young Boys'un 4 Ölümcül Günahı

 


İsviçre Süper Lig tarihinde ilk defa son şampiyon yeni sezonun ilk üç maçını kaybetti. Sonrası da pek iyi gitmedi ki Young Boys takımı arka arkaya iki beraberlikle 12 takımlı ligde 11. sırada yer alıyor. İsviçre Süper Liginin statüsü gereği bu sene de şampiyon olmaları hala mümkün ama takımın bu hale gelmesinde 4 Ölümcül Günahı yazmış İsviçre basını... Bir inceleyelim bakalım:


Aşırı Özgüven:

Geçen sezonu ikinci bitiren Lugano'nun önünde 12 puan farkla şampiyon olmak bir başarı hikayesi midir? Hayır... Zira Young Boys 2017den beri en genç şampiyonluğu garantilediği sezonu yaşadı. Hatta daha da kötüsü 2007'de FC Zürih'ten sonra en fazla mağlubiyetle şampiyon olan takımdı Young Boys geçen yıl. (7 mağlubiyet) Güzel bir söz var, körlerin arasında tek gözlü adam kraldır diye...

Young Boys'un patronları ger zaman ileri görüşlülükleri ile övünür ve tekrar şampiyon olabileceklerine inanıyorlar ama bu yanlış... Anel Husic, Ebrima Colley, Darian Males, Lukasz Lakomy, Cheikh Niasse, Cedric Itten gibi oyunculara hala kilit topçu gözüyle bakılıyor ama şöyle soralım: Bunların hangisi şu anda eski transfer değerinde? Bizce hiçbiri...

Öte yandan futbolcular da kendilerini sorgulamalı. 2024 Avrupa şampiyonasında boy gösteren 6 tane İsviçre Süper Ligte forma giyen oyuncunun hiç biri Young Boys'tan değil. Öte yandan neredeyse küme düşecek olan Grasshopper FC'den Amir Abrashi turnuvada top koşturdu...

Meschack Eliga, Joel Monteiro ve David von Ballmoos gibi üst düzey liglerde forma giymeyi düşünen yıldız adaylarına hiç teklif yok, bu futbolcuların piyasada çok fazla değer gördüğüne dair bir iz de yok maalesef.


Rahatlık:

Young Boys gibi son 7 sezonda 6 şampiyonluk kazanırsanız, her şeyin bir şekilde yolunda kolaylıkla gideceğine dair bir rahatlık hissedersiniz. Uzun süreli başarı size güven hissi verir, aynı zaman da tatmin duygusu gelişir. Eğer kadronuza ve teknik ekibe yeni personel eklemezseniz, aynı hırs ve arzuyu takımda oluşturmak çok zor olabilir ki takımın önde gelen topçuları Sando Luper ve David von Ballmoos için kupa kazanmak bir alışkanlık haline gelir.

Young Boys'un her zaman rahatlık ve huzur ortamına sahip olduğu söylenir. Gerçekte Young Boys bir insan gibidir: Olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Kulübün "vefasız" bir şekilde topçu alıp satma gibi bir şöhreti yok ama öte yandan bu aşırı rahatlıığın önüne geçmek için de biraz pragmatizm, sertlik ve soğukluk da hiç fena olmayacaktır.

Örneğin 2019 Play-oflarının başında 6 mağlubiyet gibi bir krizden takımı FC Aarau 'yu çıkaran Patrick Rahmen takımın başına hoca olarak getirildi. Ama Rahmen sert bir kişiliğe sahip değil. Bu demek değil ki o dış görünüşüne önem vermiyor ya da diğerlerinden çok fazla şey bilmiyor. Ya da soyunma odasında sözü geçmiyor. Rahmen işlerin uyumlu bir şekilde yürütülmesinden yana. Ve Christoph Spycher tarafından yönetilen yönetim kurulu da sınırları aşan bir hoca yerine her zaman yapıcı diyalog kuran bir çalıştırıcıyı tercih ediyorlar. Belki Rene Weiler daha iyi bir seçim olabilirdi ama onun inatçı ısrarcılığı ve sadece performansa önem gösteren yapısı nedeniyle kesinlikle uygunsuz bir çözüm olacaktı.

Yanlış karar:

Kastriot Imeri ve Jean-Pierre Nsame yanlış transfer politikasının en bariz örnekleri. İki sene önce 3 milyon İsviçre Frangı ile Young Boys tarihinin en pahalı ikinci transferi olarak Imeri takıma dahil olurken mantıklı bir iş gibi görülmüştü. Ama sonra anlaşıldı ki Imeri, Servette'te oldu gibi gol sorununu çözecek anahtar değil. Güçlü kasları ile Milli takımda Xherdan Shaqiri'nin yerini alabileceği gözüyle bakılan Kosova uyruklu oyuncu yedek kulübesinin vazgeçilmezi oldu. Peki neden? Çünkü Young Boys sistemi Imeri gibi 10 numara için uygun değil, bir bakıma traktör için otomobil lastiği almak gibi bir hata, uymaz...

Her iki maçta bir gol atmasına rağmen Young Boys yönetimi Jean-Pierre Nsame ile kontrat uzatmadı ve Kamerunlu geçen kış transfer listesinde adını gördü. Evet, Young Boys Nsame'nin golleri olmadan şampiyon oldu ama hala onu arıyorlar. Nsame sadece bir golcü değildi, aynı zamanda kendisinden önceki Guillaume Hoarau gibi Fransızca konuşan konuşan oyuncular ile hoca ve yönetim arasındaki köprüydü. Yeni bir ortama gelen ya da yüklü transfer ücreti ile kafası karışan topçuların "abisiydi". Bugün böyle bir figür yok ve şaşırtıcı değil ki kendisini daha iyi liglere taşıyacak bir performansı Meschack Elia gösteremiyor.


Umutsuzluk:

Shkelzen Gashi, Gilles Yapi, Serey Dié, Raul Bobadilla, Renato Steffen, Michael Lang: FC Basel'in 2009-2017 yılları arasında Heusler döneminin en önemli recetesi en iyi topçuları transfer etmekti, kaç paraya mal olursa olsun. Bu strateji çok para harcattı ama harcanana da değdi. Daha az transfer geliri sağladılar ama daha fazla performans aldılar oyunculardan ve lige uyum gibi zaman gerektiren süreçleri kısa sürede atlattılar.

Young Boys da kendi liginin "mücevher oyuncularını" kadrosuna katabilir.  Nikola Katic, Kevin Carlos, Timothee Cognat gibi oyuncuları transfer edebilir ama 5 milyon frank oldukça fazla bir rakam. Genç olmayan ama tecrübeli bir Süper Lig topçusu için 5 milyon Frank mı? Her ne kadar kulübün 50 milyon franktan fazla bütcesi olsa da Christoph Spycher ve yönetimi bu işe sıcak bakmıyor.

Aynısı yabancı transferler için de geçerli. Hoarau ve Miralem Sulejmani gibi bir zamanlar yüksek ücret alan oyuncular artık stratejinin bir parçası değil. Sonuç olarak özel oyuncular da Super Ligde top koşturmak için bir neden bulamıyorlar.

Bir yandan bu çok mantıklı ve anlaşılabilir. Ama öbür yandan da cesaret kırıcı. Patrick Rahmen'in pek de parlak olmayan yardımcı hoca olarak Enrico Schirinzi seçme nedeni de bu. İsviçre milli takımında Vincent Cavin'den oyuncular tarafından saygı duyulan Giorgio Contini gibi güçlü bir karaktere yapılan değişikliğin nasıl olumlu sonuçlandığı herkesin malumu. 

Yine cesaret kırıcı bir örnek, kale genç ve yetenekli Marvin Keller yerine David von Ballmoos'a teslim ediliyor. Hem finansal hem de sportif açıdan incileri domuzların önüne atmak gibi bir şey...


17 Ağustos 2024 Cumartesi

Konyaspor:1-2:Galatasaray

 


"Bizi siz şampiyon yapacaksınız" yazıyordu Barış Alper Yılmaz ile Kerem Aktürkoğlu'nun figürlerinin yer aldığı Galatasaray kafilesini Konya'da karşılayan Galatasaraylı taraftarların ellerindeki pankartta. Selçuk Üniversitesinde okuyan ultrAslan-UNİ'deki gençler "sosyal medya algılarına" kulaklarını tıkamış, trübüncülüğü "eski" abileri gibi yapıyorlardı: Formayı giyene sonuna kadar sahip çıkmak... Futbolun tanrıları da gönüllerine göre verdi üniversiteli gençlerin, Konya'da Galatasaray'a üç puanı getiren goller de Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz'dan geldi...  Uzun yıllar konuşulacak, örnek alınacak bir pankart, gerçekten takımın başarısını istiyorsan, ilk tökezlemede "tu kaka" yapmak yerine arkasında durursan takımının, başarı elbette gelecektir...


Geçen senenin son maçında Konya deplasmanında alınan galibiyetle şampiyonluğu kutlayan Galatasaray, bu sezon ilk dış saha maçı için Konya'ya geliyordu. Ev sahibi geçen yıl yaşadığı küme düşme kabusunu tekrar etmemek için kadrosunu yeni transferlerle güçlendirmiş, geçen hafta Kasımpaşa'yı deplasmanda geriden gelerek yenmiş ve oldukça moralliydi. Kağıt üstünde hiç de kolay geçmeyecek bir karşılaşmaydı ki öyle de oldu. İlk yarım saate kadar Barış'ın pasında Mertens'in plasesi dışında dişe dokunur pozisyon yokken, 39. dakikada "atamayana atarlar" deyimi canlanıverdi Konya'da. Ev sahibinde Yusuf Erdoğan Aleksiç'e "al da at" servisi yaptı, yeşil beyazlı topçu amatörce meşin yuvarlağı auta atarken, dönen topta Barış Icardi'yi savunma arkasına kaçırdı, onun "al da at" pasını Kerem Aktürkoğlu geri çevirmedi... 

Futbolu herkesin sevme nedeni farklıdır, kimi desteklediği takımın başarısıyla kendi hayatındaki eksikliklerini gerçekleştirir, kimi sosyal bir ortam yaratmak için trübünlere kaçar, kimi de nedenini kendisinin de açıklayamadığı bir şekilde iki renge gönül verir. Benim için ise futbol hikayeleri ile özeldir, orada 90 dakika içinde bir hayat yaşanır, iyisi ile kötüsü ile, acısı ile tatlısıyla. Beşiktaş ile oynan Süper Kupa maçından sonra çarmıha gerilen Kerem Aktürkoğlu sahadaki mücadelesi ve attığı golle taraftarın gönlüne tekrar girerken, Oscarlık senaryo misali Konyaspor'un attığı golde hatayı yapıp, tekrardan eleştiri oklarının hedefi oluyordu. Forvet oyuncularını savunmaya getirtmek bir hoca meziyetidir ama onlar ceza sahası içi ve çevresinde "serseri mayın" gibidirler, savunma oyuncusu refleksine sahip olmadıkları için yaptıkları hatalar ölümcül olabilir, Kerem'ın de basit bir şekilde taca atacağı topa dokunmayıp, sonrasında kontrol ve kontra atak hayali, Muslera'nın kalesinde golle sonuçlanıverdi.

Dengede giden maçın ilk yarısı beraberlikle sonuçlanırken, ikinci yarı yine ev sahibi kornerden yüzde yüz bir pozisyonda ağları sarsamıyor ama dakikalar sonrasında yeni transfer Gabriel Sara'nın ortasında Kerem kafayla Barış'ı buluyor, onun yerden şutu filelerde nihayetleniyordu... Bir gol bir asist Kerem Aktürkoğlu için kısa günün karı, hiç de fena değildi...


Galatasaray
oyunda ipleri eline almış, ev sahibinin beraberlik için geldiği anlarda ani ataklarla gol ararken, Türk futbolunun resminin çekildiği bir sekans meydana geldi. Galatasaray'da Okan Buruk'un iki yıldır üzerinde kafa yorduğu, futbolcularının ezberine kazıttığı ve Şampiyonlar Ligi maçlarında da sık sık uyguladığı rakip ceza sahası önünde şok presle top kapmayı Torreira çok başarılı bir şekilde yerine getirdi, Mertens'in pasında da Icardi farkı üçe çıkardı. O ana kadar genç yaşına rağmen ve maç öncesi sosyal medyada kendisi ile ilgili yapılan algılara karşın hatasız bir yönetim sergileyen Direnç Tonusluoğlu da düdük çalmadı, golü verdi. Ama... Ama ne olduysa sonrasında oldu... Futbolculuktan gelen, ki bu bir hakem için çok önemlidir, maçın VAR hakemi Volkan Bayarslan, genç hakemi ekrana davet edip, golü iptal ettirdi. VAR uygulamasının ortaya çıktığı günlerden bugüne kadar herkesin tartışmasız tek bildiği bir kural vardır: Sahadaki hakemi VAR'a çağırmak için herkesin kabul edeceği, tartışmasız kanıt sunmalısın... Oysa Torreira-Aleksiç pozisyonunda bırakın kanıtı, Aleksiç Galatasaraylı topçuya vuruyor. Peki 46 yaşındaki Volkan Bayarslan neden hakemi ekrana çağırdı? Kafasından neler geçiyordu? Galatasaray'ın golü iptal ettirildiğinde ne olacaktı? Bütün bu soruların cevabını ben biliyorum da Volkan Bayarslan'ın açıklamasını bekliyorum umutsuzca... Bakalım çiçeği burnunda yeni Federasyon Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ilk sınavından nasıl geçecek, zira seçildikten sonra şöyle bir demeç vermişti: "Sahadaki arkadaşlarımızın insani hata yapma opsiyonu var ama VAR'daki arkadaşlarımızın çok daha dikkatli olması lazım. Çünkü sahada anlık karar veriyorsunuz, kaçırabilirsiniz, insanın doğasında olan şeyler. Ama VAR'da defalarca seyredip de insani hatanın olmaması lazım." Sahadaki hakem Direnç Tunusluoğlu hata yapmadı ama pozisyonu defalarca seyreden Volkan Bayarslan onu hataya teşvik etti.


Galatasaray
'ın başında çıktığı 100. maçında 77. galibiyetini alan Okan Buruk sezona 2de 2 ile başlarken, yeni transferlerden Sara 65 dakika sahada kaldı ve takıma alışma sinyalleri verdi. Öte yanda Jellert ise 15 dakikalık süre içinde "Bu çocukta iş var" dedirtti kendisini alıcı gözle seyredenlere. Galatasaray adına hayal kırıklığı "tecrübeli" Dubois yaşattı, zira ilk sezonunda ister sağ ister sol bekte olsun dikkatli ve görev adamı portresi çizen Fransız oyuncu, sezona çok kötü başladı lakin çaresizlikte Okan Buruk'un iki maçta da can simidi olmakta. Konyaspor taraftarlarının maç boyu ıslıkladığı Abdülkerim savunmada hata yapmadı ama pas tercihleri ile eksi not alanlar arasındaydı. Davinson'un sakatlığında formayı alan Viking Nelsson ise sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer misali Beşiktaş maçından sonra çok ama çok dikkatliydi...


Maçın adamı ile bitirelim, istatistiklerde Kerem Aktürkoğlu öne çıkarken, çıplak gözler ise atom karınca Torreira'yı işaret ediyordu... Topla pek buluşamasa ki, Adil'in de hakemin gözünden kaçan itişlerinden az nasibini almadı Icardi, fit ve arzulu görünüşü ile göze batan oyuncu oldu...


Stat: Konya Büyükşehir

Hakemler: Direnç Tonusluoğlu, Deniz Caner Özaral, Osman Gökhan Bilir

Konyaspor: Slowik, Uğurcan Yazğılı, Jevtovic, Adil Demirbağ, Guilherme, Oğulcan Ülgün (Dk. 88 Emrehan Gedikli), N'dao (Dk. 72 Prip), Aleksic (Dk. 77 Melih İbrahimoğlu), Pedrinho, Yusuf Erdoğan (Dk. 77 Cikhalleshi), Umut Nayir

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan, Nelsson, Abdülkerim Bardakçı, Dubois (Dk. 89 Berkan Kutlu), Torreira, Sara (Dk. 65 Kerem Demirbay), Barış Alper Yılmaz (Dk. 89 Yunus Akgün), Mertens (Dk. 82 Batshuayi), Kerem Aktürkoğlu (Dk. 82 Jelert), Icardi

Goller: Dk. 41 Kerem Aktürkoğlu, Dk. 59 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray), Dk. 45 Oğulcan Ülgün (Konyaspor)

Sarı kartlar: Dk. 69 Kerem Demirbay (Galatasaray), Dk. 79 Umut Nayir (Konyaspor)

Blog Widget by LinkWithin