26 Şubat 2024 Pazartesi

Galatasaray:2-1:Antalyaspor


Bam bam bam...

Fatih Terim'in takımı soyunma odasından sahaya yollarken söylediği sözlerdi: Bam bam bam...

İki gece önce Kadıköy'de Fenerbahçe'ye üç puan "armağan" edilen o yıllarca konuşulacak penaltıdan sonra Galatasaray için artık "teknik-taktik" bitmiş ve lig sonuna kadar tek hedef kalmıştı: Bam bam bam, söke söke şampiyon olmak...

Bu hedef doğrultusunda ilk engel Sergen Yalçın'lı Antalyaspor'du.  Gerçi fark etmezdi Fenerbahçe de olsa, Beşiktaş da olsa, Trabzonspor da olsa Galatasaray taraftarıyla birlikte tek vücüt olmuş, önüne geleni "parçalayıp" yoluna devam edecekti...

Maça saatler kala yayıncı kuruluşun onlarca kamerasında olmayıp tiktok videosuyla Icardi'ye verilen "gülünç" cezaya rağmen hedef aynıydı: bam bam bam...


ultrAslan'ın Federasyonu ve hakemleri protesto etmek için 3 dakikalık sessizlik ile başlayan maçta Antalyaspor sessizlik içinde oyuna iyi başladı ama sonra ipleri eline alan Galatasaray ilk on dakika biterken, hakemin devam karar verdiği VAR'ın ise genellikle Fenerbahçe maçlarında görmeye alıştığımız penaltısında Kerem'le öne geçti...


Golü atan Kerem Aktürkoğlu, önce Harry Potter selamı ardından da Icardi hareketi ile tribünlerdeki takımdaşına selam yolluyordu. Çok geçmeden Köhn'ün ortasında Mertens'in kafayla pasında Tete karşı karşıya topu fileler yerine Leite'nin üstüne yollayınca, deplasman takımına öldürücü darbeyi vuramadı...


Tribünler ne kadar coşkulu olsa da gergindi, gerginlik saha içindeki topçulara da yansıyordu...  Galatasaraylı oyuncular bir an önce ikinci golü bulmak için acele edince, hiç yapmadıkları kadar pas hatası yapınca Akdeniz ekibi Buksa ile Sariç ile gelmeye başladı, Sariç'in topu direkleri salladı, on dakika sonra Van de Streek sahneye çıktı, bir vurdu Muslera çıkardı, dönen topta Uruguaylı nadiren yaptığı hatalardan yaptı ve Antalyalı oyunu boş kaleye dokunuverdi...

Galatasaraylılar bu ortamda o kadar beklemiyordu ki gol yemeyi, şaşkınlıkla santrada kaptırdılar topu, Van de Streek bir kez daha vurdu, Muslera bu kez çevikti, gole izin vermedi.

Icardi'nin yerine oynayan Brezilyalı Vinicius, Okan Buruk'un istediği koşan, basan, pres yapan santrafor görevini yaparken Kerem Demirbay'ın kornerinde kafa ile golünü attı, hakem faul çaldı ama devre biterken Torreira'nın al da at pasında topu taşıyabilseydi, siftahı da yapacaktı...

Ve devre biterken, Galatasaray'ın presle kaptığı bir topta Torreira ortaladı Vinicius kafayla yolladı, Leite çıkardı "Potter" Kerem boş kaleye yuvarladı topu. Ama karşı yardımcı hakem maç boyu olduğu gibi "tak" diye bayrağı kaldırdı. Ofsayt bayrağını kaldırdı kaldırmasına da gözü önündeki Antalyalıyı göremedi, VAR'dan verilen karar goldü...


8 günde yapılan 3 maç sonrası Galatasaraylı oyuncularda "yorgunluk" emareleri pas hatalarında ve arzu ettikleri hareketleri yapamayınca görülüyordu ki sarı-kırmızılı forma ile oynadığı nadir kötü maçların birini sergileyen Torreira, düdükten sonra topa vurup sarı kart görüyordu.

İkinci devre yine Antalya savunmayı sağlam tutup, ileri bölgede yaptığı baskılarla top kapmaya çalışıyordu ki, başarılı olduğu anlar ama Mertens'in Köhn'ün önüne yuvarladığı topta Erdoğan Galatasaraylı sol beki ancak düşürerek durdurdu ve Abdülkadir Bitigen tartışmasız penaltıyı gösterdi. Kerem Aktürkoğlu için hattrick şansıydı da genç topçu direkleri salladı. Galatasaray'ın direklerden dönen kaçıncı topuydu, saymayı bıraktık...


Gol olsa rahatlayacaktı Galatasaray, belki de hafta içi kupa maçını düşünecekti ama fark açılmadı penaltıdan, 66da Mertens'in şutunda Leite foto muhabirlerine poz verdi, Kerem Demirbay'ın kornerinde Sanchez altı pastan kafayla auta atarken, 82de Mertens'in kendine has plasesi auta gidiyordu...

Gol gelmeyecekti, Okan Buruk da "bari yemeyelim" dedi ve Abdülkerim'i oyuna aldı, savunmayı güçlendirdi, maçı da istediği skorla bitirdi...

Girizgahta dedik, önemli olan kazanmaktı, "öyle ya da böyle" ve üç puan alındı, liderlik devam etti...


Bu yıl lige şüphesiz hakemler damga vuracak, Antalyalılar Galatasaray'ın golünde penaltı olmadığını ve ikinci golde "yarı otamatik ofsayt sistemine" rağmen ofsayt olduğunu iddia ederken, Buksa'nın Torreira'ya dirseğinde kırmızı yerine faul bile vermeyen ve Erdoğan'ın "Dayı" Kerem'e salladığı tekmeyi sarı kart ile yumuşatan Bitigen'e Galatasaraylılar ne desin?

Zaha da Vinicius'a formayı kaptırdı ya, umarım onu bu sene sonu sadece Trabzon deplasmanı ile anmayız da memleketlisi Drogba gibi efsane olur gider...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Abdülkadir Bitigen, Mustafa Savranlar, Anıl Usta

Galatasaray: Muslera, Barış Alper Yılmaz, Nelsson, Sanchez, Köhn, Kerem Demirbay (Dk. 80 Berkan Kutlu), Torreira (Dk. 87 Abdülkerim Bardakcı), Tete (Dk. 46 Kaan Ayhan), Mertens (Dk. 88 Eyüp Aydın), Kerem Aktürkoğlu, Vinicius (Dk. 70 Zaha)

Bitexen Antalyaspor: Leite, Erdoğan Yeşilyurt, Veysel Sarı, Bahadır Öztürk, Güray Vural, Kaluzinski, Van de Streek, Saric, Ufuk Akyol (Dk. 77 Safuri), Larsson (Dk. 73 Emre Uzun), Buksa

Goller: Dk. 12 (Penaltıdan) ve Dk. 45+2 Kerem Aktürkoğlu (Galatasaray), Dk. 33 Van de Streek (Bitexen Antalyaspor)

Sarı kartlar: Dk. 17 Veysel Sarı, Dk. 18 Güray Vural, Dk. 60 Erdoğan Yeşilyurt, Dk. 90 Buksa (Bitexen Antalyaspor), Dk. 45+7 Torreira, Dk. 90+1 Kaan Ayhan (Galatasaray)

29 Aralık 2023 Cuma

Atatürk Kazandı


2022-2023 Futbol Sezonu Şampiyonu Galatasaray ile 2022-2023 Ziraat Türkiye Kupası galibi Fenerbahçe'nin Süper Kupa mücadelesi TFF tarafından birden "şapkadan tavşan çıkarırcasına" yurt dışında oynanacağı belirtilmişti. Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılında iki güzide kulübün bu "kapışmasının" yarı yarıya tribünler önünde İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadı ya da Kurtuluş Mücadelesinin ilk meşalesinin yakıldığı Samsun'da oynanması en akla yatkın çözümlerken, önce Azerbaycan fikri öne atıldı, en son da Arabistan'da karar kılındı...

Türkiye Futbol Federasyonunca Arabistan ismi açıklandığında önce taraftarlardan tepki geldi, bu maçın yurt dışında oynanması istenmiyordu. O günlerde Fenerbahçe hocası İsmail Kartal yorumsuz kalıp, topu her zamanki gibi yönetimine atarken, Okan Buruk maçın tarihine tepki gösterdi. Sonra kulüplerin Divan Kurulları, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılında yapılacak bu derbinin Arabistan'da düzenlenmesine karşı geldiklerini belirtti ama iki kulübün yönetimleri Federasyona gerekli baskıyı yapamadı, belki de kazanacakları parayı düşündüler ve Federasyon almış olduğu karardan dönmedi...

Maç Arabistan'da oynanacaktı da, kim seyredecekti? Maça günler kala biletler satılmamış olacak ki, maç biletlerine yarı yarıya indirim yapıldı. Tur şirketleri maç bileti ve umre seyahatleri düzenledi. Diyanet İşleri Başkanı Süper Kupa oynayacak tüm futbolcuların hacı sayılacağını belirtti. 

Ve maç günü geldi, çattı...  Protesto edip seyretmesek mi yoksa "tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış" misali ben seyretmesem ne fark edecek düşüncesi içindeyken, maçla ilgili kriz haberleri düştü sosyal medyaya... Arap yetkililer maç öncesi İstiklal marşına izin vermemişler dendi, sonra da kulüplerin maça çıkacakları pankartlara yasak getirmişler... Önce Federasyon bu bilgileri yalanladı, "dezenfermasyon" dedi ama Riad'dan haberler geliyordu, Atatürk posterlerine "olmaz" denilmiş, Galatasaray futbol takımının ısınmaya üzerinde Atatürk olan t-shirtlerle çıkmasına "izin" çıkmamış... Bu ülkenin kırmızı çizgisidir Mustafa Kemal Atatürk ve İstiklal Marşı... Bu kutsallara kimse "yasak" koyamaz, koymaya kalkarsa da cevabını alır...

Galatasaray Başkanı Dursun Özbek de "Atatürk resimli t-shirtler yoksa biz de yokuz" deyip, maça yollamamıştı takımı. Fenerbahçe takımının da maça çıkacağı "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" pankartına izin verilmemiş, hatta soyunma odasından pankartın alındığı yazılmıştı sosyal medyada. Ali Koç da bu gelişme üzerine Dursun Özbek gibi takımını sahaya yollamamıştı.

TFF başkanı, Spor Bakanı ve iki kulübün başkanı dörtlü toplantı yapıp, bu krizi nasıl aşacaklarına kafa yorarken, sosyal medya üzerinde tek ses vardı: "Maça çıkmayın, ülkeye dönün, kahraman gibi alkışlayalım sizi."

Sadece iki takım taraftarları değildi desteklerini gösteren, bir çok futbol kulübü, taraftar, sporsever, sanatçı, siyasetçi, iş insanı da Atatürk ve Türk Bayraklı fotoğraflar altında iki kulüp başkanına desteklerini bildiriyordu...

Hani derler ya, "futbol asla sadece futbol değildir" diye, bu sözün gerçekliğini 29 Aralık 2023 gecesi herkes yaşamış oldu...

Pazar günkü derbiden 5 gün sonra oynanacak ikinci derbi yapılamadı, kupayı kaldıran olmadı ama kazanan yine her zaman olduğu gibi Atatürk oldu...

Nasıl ki Kurtuluş Savaşında bu milleti birleştirdiyse Ulu Önder, sarı-kırımızı ya da sarı-lacivert diye ikiye ayrılsak da gündelik hayatta, söz konusu vatan, bayrak, İstiklal Marşı ve Atatürk olunca çok çabuk bir araya gelebildiğimizi gösterdik dosta düşmana...

Türkiye Futbol Federasyonu ve iki kulüp birlikte yaptıkları açıklamada "maçın ileri bir tarihe ertelendiğini" belirtseler de bu maç artık oynanmamalı, kupa ikiye bölünüp kulüplerin müzelerinde sergilenmeli ve gelecek kuşaklara da 29 Aralık gecesi yaşanılanlar anlatılmalı...

Ya da kupa Anıtkabir'e yollanmalı, orada müzede sergilenmeli ve bundan sonra da Süper Kupa ismi Atatürk Kupası olarak değiştirilmeli...

25 Aralık 2023 Pazartesi

Fenerbahçe:0-0:Galatasaray


17 Ocak 1909 senesinde ilk defa karşı karşıya gelen Galata Sarayı Terbiye-i Bedeniye Kulübü ile Fener Bahçe Spor Kulübü arasında oynanan maçlarda Galatasaraylılar rakiplerini ilk altı kapışmada 2-0, 3-0,6-0, 7-0, 1-0, 6-0 gibi skorlarla geçerken, 25 Mayıs 1913 tarihinde Kadıköy Çayırında oynanan maçta Galatasaray Bekir'in kafası ile golü bulunca Fenerbahçeliler itiraz eder ve sahayı terk ederler...

İki kulüp arasında olaylar bu mevzu ile başlar ama Fenerbahçe'nin şampiyon olduktan sonra ertesi sene şampiyon olan Galatasaray'a statü gereği vermesi gereken kupayı vermemesi ile daha da şiddetlenir...


Ve aradan yüz yılı aşkın zaman geçmesine rağmen 24 Aralık 2023 gecesi yine Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı kendi sahasında ağırlayacağı bir maç öncesi Galatasaray teknik direktörü Okan Buruk'un evladının soyunma odasına alınmamak istenmemesi, sahayı incelemeye çıkan Galatasaraylı oyuncuların üzerine fişkiyelerle su atılması, maçı seyretmeye gelen Galatasaray taraftarının bulunduğu tribün önüne onlarca hoperlör konulup ev sahibi taraftarı küfre teşvik edecek şarkıların açılması gibi nahoş olaylar devam ediyordu...


Sadece tribünde kalmıyor bu "hadiseler", maçı idare etmesi için atanan "çaylak" hakemin gözetimi altında yeşil zeminde de ev sahibi "futbol kurallarını hiçe sayıyordu." Özellikle 22. dakikada ev sahibinden Djiku'nun misafir oyuncu Icardi'ye "boks ringinde" puan verilecek sağlı sollu darbeler atmasına hem Arda Kardeşler, hem de VAR'daki Mustafa İlker Coşkun "üç maymunu" oynuyordu... Bu pozisyonu "görmeyenlerden" King'in Boey'e salladığı yumruğa kırmızı kart vermesini beklemek ise hayalcilik olurdu...


Oynamaktan ziyade oynatmamak taktiği ile sahaya yollayınca topçularını Fenerbahçe takımı "teknik direktörü", futbolcuları da geçen sene iki maçtır kaleye isabetli şut atamama geleneği sürdürüp, koca doksan dakika üç direğin arasını isabet ettirememişlerdi. Haklarını yemeyelim, Szymanski az kalsın bunu başarıyordu da vurduğu top az farkla dışarı çıkmıştı...

Her düdük çalmasında hakemin üstüne yürüyen futbolcular, Galatasaray'ın atağını kesmek için elindeki topu sahaya atan topçusu, beğenmediği düdüklerde tribünlerden edilen küfürlerle devam eden "nahoş hadiseler", ev sahibi "takım teknik adamın" basın toplantısında adını çok iyi bildiği meslektaşından bahsederken isim zikretmekten kaçıp, "rakip teknik adam" diye konuşması ile sürüyordu Kadıköy'de...

Şimdi gel de futboldan konuş...

Okan Buruk ise deplasmana liderlik maçına çıkarken son haftaların formda iki oyuncusu Barış Alper ve Kerem Demirbay'ı ilk onbire yazmış, savunmada sakatlığı süren Davison yerine Nelsson'u görevlendirmişti. Maçta topu ayağında tutan, pozisyon arayan takım Galatasaray'dı ama kapalı savunmayı açmakta zorlandı. Icardi'ye atılan ara paslarda Arjantinli güçsüz kalınca, Kerem Demirbay'ın da üç şutundan biri bile kaleyi tutmayınca aranan gol bir türlü gelmedi...


Ev sahibi "takımın hocası" kendi taraftarı önünde golcü çıkarıp golcü oyuna alırken, Galatasaray ise maçı Icardi-Bakambu-Halil-Zaha gibi dört forvet ile tamamlıyordu... "Acemi" hakem de "zırt-pırt" çaldığı düdüklerle iki takımın rakip kaleye gitmesini engelleyip, maçı da "aman başıma bela almayayım" hissiyatı içinde apartopar bitirince (6 dakika uzatma verip, uzatma içinde sakatlık ve oyuncu değişikliği ile kaybedilen zamanı değerlendirmedi) derbi de puanlar paylaşılarak sona erdi...


Ev sahibi "takım teknik direktörü" kaybetmediği için mutlu, hakem ilk derbisini kendince "kazasız" bitirdiği için mutlu, Okan Buruk da deplasmandan 1 puan alıp, ligin sonun maçını rakibiyle evinde oynayacağı için mutlu gitti evine de bakalım 2024 senesi mayıs ayında kim gerçekten mutlu olacak... 

Bazıları futbolu ne kadar çirkinleştirmeye çalışırsa çalışsın, biz şu güzel fotoğraf ile bitirelim yazıyı...



Stat: Ülker

Hakemler: Arda Kardeşler, Mehmet Emin Tuğral, Süleyman Özay

Fenerbahçe: Livakovic, Osayi-Samuel, Djiku, Oosterwolde, Ferdi Kadıoğlu, Crespo, İrfan Can Kahveci, Cengiz Ünder (Dk. 46 İsmail Yüksek), Szymanski, Tadic (Dk. 69 King), Dzeko (Dk. 90+4 Batshuayi)

Galatasaray: Muslera, Boey, Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, Kerem Demirbay (Dk. 90+1 Ndombele), Torreira (Dk. 86 Kaan Ayhan), Ziyech (Dk. 86 Bakambu), Mertens (Dk. 67 Zaha), Kerem Aktürkoğlu (Dk. 90+2 Halil Dervişoğlu), Icardi

Sarı kartlar: Dk. 12 Osayi-Samuel, Dk. 57 İrfan Can Kahveci, Dk. 73 King (Fenerbahçe), Dk. 64 Torreira, Dk. 73 Boey, Dk. 85 Ziyech, Dk. 90+1 Kerem Aktürkoğlu (Galatasaray)

14 Aralık 2023 Perşembe

Yumruk









Türk futbol tarihinde yıllar geçse de unutulmayacak o an:

Ankaragücü-Rizespor maçı bitiminde ev sahibi kulübün başkanı Faruk Koca, maçın hakemi Halil Umut Meler'e yumruk attı... 

13 Aralık 2023 Çarşamba

We F@cking Played Great The Whole Season

 


"We f@cking played great the whole season and we deserved it." sözü hafızalardan silinmezken, üstünde Galatasaray forması varken yüzü kanlar içinde kalmış fotoğrafı ise hep hatırlanacak olan Johan Elmander'in Galatasaray sevgisi bitmek bilmiyor. Daha önce "Galatasaray beni tekrar istese de İstanbul'a kadar yürüyerek gelirim" diyen "Ulu" Johan, dün Galatasaray'ın Kopenhag maçında kale arkasında sarı-kırmızılı taraftarlar ile birlikte yer aldı...




Kopenhag:1-0:Galatasaray


"Kazanmaya alışmış kişiler olarak kaybetmenin bizi öldürmediğini keşfettik " diyor Vahşiler ve Duygusallar kitabında Real Madrid taraftarı İspanyol yazar Javier Marias. 

UEFA Kupasını Kopenhag'ın Parken Stadında kazandıktan 23 yıl sonra tekrar aynı stada bir "final" maçına çıktık ve kaybettik... Ümitliydik, hevesliydik ama başaramadık, istediğimiz oyunu öyle ya da böyle oynayamadık ve büyük sükse ile başladığımız Şampiyonlar Ligi yolundan UEFA Avrupa Ligine kırdık direksiyonu...

Futbolda dün yoktur, vefa hiç yoktur, hele ki sosyal medya çağında sırtlanlar gibi bekleyen bir yığın insan olunca pek tabii ki Okan hocadan başlandı, Zaha ile devam edildi, Kerem geçildi, İcardi'ye bile "sallandı"...

10 küsür milyonu kaybetmişlermiş, Şampiyonlar Ligi için kadro kurulmuşmuş, ülke puanına fayda sağlanmamışmış ... Mış da mış...

Kaç ön eleme oynandığını, kaç euro gelir kazanıldığını, ülke puanına ne kadar fazla katkı yapıldığını, kurulan kadronun da çok para harcamadan "sıfır bonservisli" oyunculardan oluştuğunu hatırlayanlar mı? Onlar zaten maçtan sonra "Başın öne eğilmesin, aldırma cim bom aldırma, en büyük sen değil misin, aldırma cim bom aldırma" tezahüratını yapıp, önümüzdeki maçlara bakanlardı, bu yazının konusu değiller.

13 Mayıs 2001 günü Ali Sami Yen'de Okan Buruk'un 33. dakikada kırmızı kart görüp Galatasaray'ın şampiyonluğunu "verdiği" maçı yeni açıktan büyük bir üzüntü, hiddet, nefret ve öfke ile izlemiş biri olarak Okan Buruk'un geçen sene takımın başına gelmemesini isteyenlerin başındaydım lakin hoca hal ve davranışları ile Galatasaraylı olduğunu gösterirken, kazandırdığı şampiyonluk ile gönlümde kendini affettirdi. Şampiyonlar Ligi serüveni içinde Bayern Münih maçları ve Manchester United deplasmanında nasıl rüştünü ispat ettiyse, dün gece de kurguladığı oyun, yaptığı değişiklikler ile hatalı olsa da kendisine en büyük desteği vermekten gurur duyacağım...


Tabii, oyuna Mertens'le başlasaydı, Zaha'da bu kadar ısrar etmeseydi, fizikli Danimarkalılar karşısında yapılı ve süratlı Barış'ı Angelinho yerine oynatsaydı, Ziyech'i daha erken oyuna dahil etseydi gibi bir çok tavsiyede bulunulabilir ama en nihayetinde Florya'da takımla idman yapan Okan Buruk, topçuları en fazla tanıyan da o...

Kaybetmenin üzüntüsüyle herkes saldıracak yer ararken, ben bu grubu bu hale getiren üç suçluyu afişe ediyorum: Bayern Münih deplasmanındaki Portekizli hakem, Manchester ile Sami Yen'de oynadığımız maçın hakemi ve Bayern Münih teknik yönetimi. Hakemler oynadığımız maçlarda puan ve puanları Galatasaray'dan alırken, Alman takımı yönetimi grupta herkesi yenip Kopenhag maçında yedek ağırlıklı kadro ile sahaya çıkıp, Danimarkalılara puan verdi. Hal böyle olunca da Kopenhag son maça Galatasaray'ın averajla önünde girdi ve "otobüs ve tırı park etti" kale önüne. Tam tersi bir senaryoda gol atmak için açılacaklar ve kalelerinde golü göreceklerdi. 3 gün önce Danimarka Kupasında 2-0 kaybettikleri maçın rövanşında yaptıkları gibi...

Ne diyordu o meşhur sözde "İntikam soğuk yenen bir yemektir." Bir gün karşılaşacağız Almanlarla...


Polyannayı hatırlayacak olursak, Almanlar dün gece Manchester'da Kırmızı Şeytanları yenerek Galatasaray'a UEFA Avrupa yolunu açtılar. Belki 23 sene evvel olduğu gibi geriden gelip, son dakika penaltısı ile Galatasaray'ın Kopenhag'taki final yolculuğu başlamadı ama Oscar alan her filmin açılış sahnesinin de insanı oturduğu koltuğa çivilemesine gerek yok, bazen çok sade ve sıradan başlayan yapımlar da unutulmaz sonla nihayetlenebiliyorlar... Okan hoca ve talebelerinin bu sezon yapacakları gibi...



STAT: Parken

HAKEMLER: Daniele Orsato, Ciro Carbone, Alessandro Giallatini

KOPENHAG: Grabara - Ankersen, Vavro, Diks, Jelert, Lerager, Falk, Diogo Gonçalves (Dk. 67 Cornelius), Achouri (Dk. 81 Boilesen), Elyounoussi (Dk. 90+3 Oscar Höjlund), Claesson

GALATASARAY: Muslera - Boey, Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Angelino (Dk. 77 Barış Alper Yılmaz), Torreira (Dk. 77 Sergio Oliveira), Kaan Ayhan (Dk. 61 Mertens), Tete (Dk. 61 Ziyech), Kerem Aktürkoğlu, Zaha (Dk. 65 Bakambu), Icardi

GOL: Dk. 58 Lerager (Kopenhag)

KIRMIZI KART: Dk. 90 Lerager (Kopenhag)

SARI KARTLAR: Jelert (Kopenhag), Zaha (Galatasaray)

12 Aralık 2023 Salı

Kerem Aktürkoğlu Röportajı



The Athletic'ten Nick Miller, bu geceki "tarihi" Kopenhag-Galatasaray maçı öncesi Kerem Aktürkoğlu ile ilgili bir yazı kaleme almış...

Buyurun, ultras/Movement blog takipçileri için tercüme ettim.


Kerem Aktürkoğlu depremde enkaz altında kaldığı günleri pek hatırlamıyor çünkü ailesiyle depremi yaşadığında daha 10 aylıktı. Ağustos 1999'da 7.6 şiddetinde Türkiye'yi yasa boğan deprem yaşandığında Aktürkoğlu ailesi İzmit'te yaşıyordu.

Kerem'in dedesi kasabanın belediye başkanıydı, bu yüzden hem işi gereği hem de kişisel olarak bu dehşetin ağırlığını yaşadı. O, bebek Kerem'in aramalarına öncelik etti, bebek sağ-salim bulundu, Aktürkoğlu ailesi de depremi çok az fiziksel yara ile atlattı. Ama depremin aile üzerinde psikolojik etkisi büyük oldu, bu yüzden- Galatasaray'da forma giyen ve Manchester United'a her iki maçta da gol atan- Kerem, geçen şubat ayında Türkiye'nin güneyini vuran deprem sonrası bir şeyler yapmak zorunda hissetti kendisini.

"Ailemleydim ve depremi ilk duyduğumda aklıma gelen tek şey orada olmam gerektiğiydi" şeklinde konuştu Kerem The Athletic'e.

Türkiye'de liglere uzun bir zaman ara verildi, bir çok kulüp deprem bölgesine yardım yolladı. Felaketten en fazla etkilenen şehirlerin takımları olan Gaziantepspor ve Hatayspor Süper Ligten çekilirken, Hatayspor forması giyen eski Chelsea ve Newcastle oyuncusu Christian Atsu hayatını kaybetti.

Deprem bölgesine yardım yollayan kulüplerden biri de şahsen bölgeye giden ve orada kordinasyonu sağlayan başkan yardımcısı Erden Timur önderliğindeki Galatasaray'dı. Kerem Aktürkoğlu da onunla gitti. Bugüne kadar yaptıkları ile ilgili pek fazla konuşmadı ama kişisel geçmişinden dolayı sadece para göndermeyip, bizzat orada bulunmak istediğini biraz da utanarak bizlere anlattı.

"Biz, Türk ve İslam kültürüne göre yaptıklarımız ya da birine verdiğimiz bir şey hakkında konuşmayı sevmeyiz. Bir elin verdiğini diğer el görmemeli fikrindeyiz. Sessizce yardım ederiz. Bu yüzden bu konuda konuşurken oldukça çekingenim."

Ama bu anlatılmaya değer bir hikaye.

"1999 depremini yaşayan insanlar gerçekten deprem mağduru olmanın ne olduğunu iyi bilirler, her ne kadar ben hatırlamasam da benim ailem de bu sıkıntıları yaşadı."

Erden Timur ve Galatasaray kulübü deprem felaketini yaşayan insanlara maddi yardım sağladı ama Kerem onların hislerini en iyi anlayan kişiydi. "Başkan yardımcımız deprem bölgesine yardım malzemesi dolu bir çok tır gönderdi, biz de bu yardımların ailelere ulaşmasına yardım ediyorduk. Bu işin bir bölümüydü ama orada ailesini kaybetmiş ya da enkaz altından gelecek bir haberi bekleyen insanlarla olmak, onlarla konuşmak, psikolojik destek vermek çok daha önemliydi. İnsanlarla konuşup, onları bir nebze de rahatlatmak için etrafta dolaştım."

Kerem, Galatasaray'ın Başakşehir'i 7-0 ile geçtiği maçta hattrick yaptığı topu depremzedelere yardım kampanyasında açık arttırma ile satılması için bağışladı. "Bizden, bizim için oldukça değerli olan bir şeyleri vermemizi istediler. Bir çoğumuz maddi olarak yardım etti ki bu çok önemliydi. Öte yandan, kişisel olarak bir dokunuş, oradaki insanların duygularını anlamak da çok önemliydi. Eğer orada olabildiysem, o insanlara biraz da olsa ümit verebildiysem, bir şeyler başarmışım demektir."

Ülkenin en ünlü futbol simalarını yardım kolileri taşırken görmek bir kaç kişi için ilginç gelmiş olabilir ama herkes o kadar meşgül ve felaketten etkilenmişti ki kimsenin ünlü peşinden koşacak zamanı yoktu.

"Aile bireylerini kaybeden insanların hikayelerini duydum. Onların üzüntülerinin parçası olmak, onları teselli etmeye çalışmak ve "bizimle olduğun için teşekkürler" cümlesini duymak çok değerli hissettirdi. Onlarla olduğunu, onların bir parçası olduğunu hissetmeye başlıyorsun. Aile üyelerini kaybettikleri için çok acı çektikleri anları onlarla paylaşıyorsunuz. Bu çok değerli, benim için çok şey ifade ediyor. Bunu bireysel olarak üzerinize alıyorsunuz ve görevinizi yapmış hissediyorsunuz."

"Oradayken o acıyı görüyor, o felaketi hissediyorsunuz. Birini kaybetmiş insanlarla konuşuyorsunuz, ağlamamak çok zor. Gerçekten zor. Eğer ağlarsanız, onlardan biri olduğunu hissetirirsinız ama onlar için güçlü durmak zorundasınız. Sürekli bu iki çelişki arasında hissettim kendimi. Bunu yaşamak lazım, televizyondan görülenden çok farklı."

Lige Şubatın ilk haftasından Martın ilk günlerine kadar ara verildi. Ama maçlar tekrar başladığında Kerem ezeli rakipleri Fenerbahçe'ye 8 puan fark atan şampiyon Galatasaray takımının kilit oyuncusuydu. 

Bu sezon da bu iki takım (Galatasaray ve Fenerbahçe)  zirve için yarışıyor, benzer rekorlara sahipler, 15 maç sonrası bir beraberlik ve bir mağlubiyetle topladıkları 40 puana sahipler. Lig üçüncüsü Kayserispor 29 puanla onların çok gerisinde. Bu iki takım önce 24 Aralıkta karşılaşacaklar ve aradan bir hafta geçmeden Süper Kupa için Riyad'da bir kez daha kozlarını paylaşacaklar.

Belki de bu iki İstanbul büyüğünün geçen yaz transfere harcadığı para düşünülünce pek sürpriz değil, her ikisi de eski tarz transfer çılgınlığına girdi. Fenerbahçe Edin Dzeko, Fred ve Dusan Tadiç'i getirirken, Galatasaray Mauro Icardi'nin bonservisini aldı, Wilfried Zaha, Tanguy Ndombele, Hakim Ziyech ve Davinson Sanchez ile kadrosunu güçlendirdi.

Zaha'nın transferi Kerem için önemliydi zira bu genç oyuncunun pozisyonunda bir değişiklik demekti: Genellikle solda oynarken bu sezon daha çok 10 numara oynadı ve çok da başarılıydı. Galatasaray gibi büyük kulüpler yurt dışından önemli isimleri transfer ettiğinde, yerli oyuncular sıkıntı çeker ama Kerem yeni rolünü benimsemede çok başarılıydı.

"Oyunumu geliştirmem için bana daha fazla imkan sunuyor" diyor Kerem "Yıllarca sadece solda oynadım ama şimdi daha çok ortada oynuyorum. Bu bir meydan okuma ama aynı zamanda benim için de fırsat. Benim için sanki "Hey, yerimi korumak çok daha iyi olmalıyım" der gibi ve bu beni motive ediyor. Ne kadar iyi topçular gelirse, benim için de o kadar iyi."

Ayrıca bu rekabet, onun takımda ayrılma vakti geldiğinde ona bir hazırlık olarak da iyi gelecek. Kerem şimdiden gelecek için yüksek hedefli kariyer planları yapıyor.

"Kariyerimde bir sonraki adımı atmak kesinlikle bir hedef, zamanı geldiğinde, en üst liglerden birinde ve en iyi takımlardan birinde oynamak istiyorum. Bu yüzden her gün sıkı antrenman yapıyorum. Şu anda oynadığım maçların hepsi bir süreç — her yıl daha gelişiyorum. Bunu sürdürdükçe, kariyerimdeki bir sonraki adım doğal olarak gelecek.

Bu seviyedeki bu oyuncularla oynamak başka bir lige gitmem durumunda benim adaptasyon sürecimi kısa veya hiç olmayacak şekilde hazırlıyor.

Şampiyonluk yarışı önemli ama Şampiyonlar Ligi bambaşka bir şey. Galatasaray, Avrupa kupası kazanan tek Türk kulübü olmaya devam ediyor (2000 UEFA Kupası, Arsenal'ı penaltılarla yendikleri sezon) ve kimse onlardan bu sezon büyük olan kupayı kaldırmalarını beklemiyor, ancak bugün (Salı) Kopenhag'ı yenerlerse, on yılın ardından ilk kez eleme turuna kalacaklar.

Ve Kerem Aktürkoğlu bu başarıda büyük bir rol oynadı, özellikle Manchester United'a attığı gollerle: ilki, Galatasaray'ın 3-2 kazandığı maçta Old Trafford'da şık bir bitiriş, diğeri ise İstanbul'da iki hafta önceki çılgın 3-3 beraberlikte harika bir driplingle atılan tek gol, o gece Andre Onana'nın hatasının olmadığı tek gol.

"Bu gerçekleşmiş bir hayal. Şampiyonlar Ligi'nde oynamak ve gol atmak bir hayaldi, özellikle de Manchester United gibi bir takıma karşı attığım bu özel iki golle daha da güzel hale geldi."

Bu gollerin ardından Kerem'in gol kutlamasını fark etmiş olabilirsiniz; o kutlamada havada hayali bir sihirli değnek sallıyordu. Bu, Harry Potter'a bir selam.

"Harry Potter ile aramda bazı benzerlikler var - aynı renklere sahibiz (Galatasaray ve Gryffindor  kırmızı ve sarı) aynı forma numarasına sahibiz (yedi, karakterin Quidditch formasındaki numara) ve yuvarlak gözlüklerimi taktığımda bazı taraftarlar bana 'Kerem Potter' demeye başladılar."

"Bunu ben oluşturmadım, taraftarlarımız yaptı. Şimdi bu kutlama benim bir parçam oldu. Antrenmanda bile takım arkadaşlarım yapıyor. Son maçta (Adana Demirspor'a karşı) gol attım ama düştüm ve biraz sakatlandım, bu yüzden Dries Mertens kutlamayı yapmaya başladı."

Aktürkoğlu'nun gelişimi devam ederse, bu kutlamayı herkes daha çok görebilir. Kerem, Türkiye Milli Takımı için de önemli bir oyuncu ve eğer Türkiye'yi önümüzdeki yaz Avrupa Şampiyonası'nda başarıyla temsil ederse, özellikle Galatasaray ile Avrupa'da daha ileri gitmeyi başarırlarsa ve başka bir lig şampiyonluğu kazanırlarsa, bir çok kulübün transfer listesinde adını görebilir.

Ama bunların hiçbiri gerçekleşmese bile, Kerem belki de çoğu insanın bilmediği diğer önemli şeylerin ne kadar önemli olduğunu ve futbol dışındaki yaşamın gerçekten ne anlama geldiğini çok daha iyi biliyor.


9 Aralık 2023 Cumartesi

Galatasaray:3-1:Adana Demirspor


Geçen sezon her maç öncesi her Galatasaray maçı öncesi şöyle bir hashtag vardı : "Galatasaray tarihinin en önemli maçı..." diye...

Rakip kim olursa olsun, her hafta "Galatasaray tarihinin en önemli maçı" oynanırdı...

Böyle böyle Galatasaray taraftarı konsantre olup, oyuncular da motive edilerek şampiyonluk geldi...

Ve şimdi de "gerçekten" son yıllarda Galatasaray tarihinin en önemli maçı için geri sayım başladı: Kopenhag maçına 4 gün kala Galatasaray'ın rakibi Adana Demirspor'du...

Kimileri fiksitür avantajına inanmasa da ben inanırım, dünkü maç Sami Yen'de değil de Adana'da olsaydı Galatasaray için çok daha sıkıntılı olurdu.

Kafalar Kopenhag'ta bünyeler Adana'da, bir de rakip taraftarın baskısı... Çok ama çok ağır olurdu Galatasaray için.


Oysa dün, teknik direktörsüz, bol sakatlı ve "ununu elemiş eleğini asmış" Nani'li Demirspor'u ilk dakikalarda "nakaut" edip, "Galatasaray tarihinin en önemli maçını" düşünmek isteyen bir Galatasaray vardı. Hani bir tabir vardır ya "askerden yeni gelmiş gibi", ev sahibi topçular rakiplerine öyle bastılar ki, Adanalılar neye uğradıklarını şaşırdılar. Sağ tarafta zaten Boey'li Tete'li işleyen bir mekanizma vardı, sol tarafa da "devşirme bek" Barış monte edilip, önüne de Kerem konulunca orası da saat gibi çalıştı, tabi bu iki tarafı da oynatan "maestro" Mertens yine sahnedeydi. Sağdan soldan gelirken önce Kerem, Boey'e attırdı golü, sonra  İcardi "şapkadan tavşan çıkardı" Kerem'e asist yaptı... 


Galatasaray fark için gelirken, Barış pozisyonunu unutup rakip sahada top kaptırınca, Adana tehlikeli geldi, Emre vurdu korner oldu, top bir şekilde bizim sahada oynanmaya başladı ve Nelssson'un dirseğine çarpan topta VAR Abdülkadir Bitigen'i çağırdı... VAR'dan penaltı kararı çıktı...

Oysa 2 hafta evvel Kadıkoy'de oynanan Fenerbahçe-Karagümrük maçında Samet elini kaldırmış, topu savuşturmuş, devam kararı çıkmıştı... Ama burda Nelsson'un eli arkada olduğu halde karar penaltıydı... Türkiye futbol gerçekleri bu kadar açık seçik ortaya konmazdı... Hakemi tebrik edelim, bu sene Galatasaray'ın kimlerle mücadele ettiğini gösterdiği için...


Hakemle devam edersek, verdiği vermediği o kadar pozisyon oldu da kafasının ne kadar bulanık olduğunu 90. dakikada Kaan ve Adanalı topçu arasında kalıp, Kaan topu alamayıp hakeme çarptığında Adanalılar kontra atağa çıkarken, maçı durdurmasından anlıyoruz. Belini filan tutarak ufak bir tiyatro sahneledi de, esas korktuğu Adananın o dakikada atacağı bir goldü, zira kafası hala "yanlış" verdiği penaltıdaydı... Belki de Muslera'ya çıkardığı sarı kartta... Kimse bir anlam verememişti...

İkinci devreye de Galatasaray maçı koparmak için "fena" çıktı, Tete vurdu, kaleci çıkardı, Tete vurdu savunmadan seken topu direk çıkardı, İcardi voleledi çizgiden çıktı, Kerem bomboş ultrAslan tribüne yolladı topu derken, "fişi çekecek "gol gelmedi, Galatasaraylılar yoruldu, Adana hocası da Stambouli ve Akintola'yı alınca oyuna rakip Yusuf Sarı ile Muslera'nın kalesine daha sık geldi, onun şutları kaleyi tutmazken, kornerden Semih'in kafası az kalsın üzüyordu topa hatalı çıkan Uruguaylı file bekçisini...


Okan Buruk, yaptığı oyuncu değişiklikleri ile son 20 dakikada tekrar oyunun iplerini eline alırken, uzatmalarda Barış'ın artık dil dışarda son nefes direnirken kaptığı topla başlattığı atakta Bakambu penaltı aldı, Icardı meşhur besteyi söyletti tribünlere...

Kluvert'ın Cisse ve Nani'yi neden oynatmadığını dün gece herkes görürürken, sol kanat Barış'ın sol beke geçmesi gibi forvet Yusuf Erdoğan'ın Adana Demirspor'da sol bek oynaması da ilginçti. Eski Galatasaraylılar Emre Akbaba, Ndiaye ve Belhanda'dan Emre ve NDiaye canla başla oynarken, Belhanda Galatasaray'da sıkça gördüğümüz "umursamaz" günlerini hatırlattı.



Stat: RAMS Park.

Hakemler: Abdulkadir Bitigen, Erdem Bayık, Mustafa Savranlar.

Galatasaray: Muslera, Boey, Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, Kerem Demirbay (Dk. 65 Kaan Ayhan), Torreira (Dk. 79 Oliveira), Tete (Dk. 83 Halil Dervişoğlu), Mertens (Dk. 65 Zaha), Kerem Aktürkoğlu (Dk. 78 Bakambu), Icardi.

Adana Demirspor: Magomedaliyev, Svensson (Dk. 88 Dorukhan Toköz), Semih Güler, Cisse, Yusuf Erdoğan, Emre Akbaba (Dk. 65 Stambouli), Ndiaye, Yusuf Sarı, Belhanda (Dk. 74 Michut), Nani (Dk. 46 Akintola), Niang (Dk. 74 Yusuf Barasi).

Goller: Dk. 22 Boey, Dk. 29 Kerem Aktürkoğlu, Dk. 90+5 Icardi (Penaltıdan) (Galatasaray), Dk. 45+3 Niang (Penaltıdan) (Adana Demirspor).

Sarı kartlar: Dk. 37 Tete, Dk. 45+2 Muslera (Galatasaray).

3 Aralık 2023 Pazar

Pendikspor:0-2:Galatasaray


Şampiyonlar Ligi müziği ile başlayıp, Premier Lig orjinli Manchester United'a 2 fark geriden gelip, maçı da kazanacak bir oyundan sonra Pendik'te suni sahaya çıkmak ciddi konsantrasyon gerektirirdi... Okan hoca da bunun farkında olmuş olacak ki, yorgunluk ve sakatlık bir yana, fazlaca forma şansı bulamayan oyuncularına "Alın size şans, gösterin kendinizi" demiş ve onların kişisel hedeflerinden faydalanmayı ummuştu.

Ama ve lakin...

Evdeki hesap çarşıya uymadı, ilk yarı sahada uyur gezer bir Galatasaray vardı. Sağ kanattan ceza sahasına bolca amaçsız orta yapmak dışında pek varlık göstermeyen sarı kırmızılılar, ilk defa Ziyech'in orta şut karışımı vuruşunda topu kaleci Erdem'le buluşturdular. Ve yine en tehlikeli atak da Ziyech'in Maradonavari slalomu sonrası Tete'ye verdiği pasla başladı, Tete bencildi, kalecinin CVsinde kullanacağı bir şut yolladı Erdem'e, oysa Kerem ve İcardi boştu, gol için bekliyordu. 

İlk devre tek pozisyon, buçuğu da Kerem'in ortasında Ziyech'in şutunda savunma dönüp, Faslının pasında Icardi'nin altı pas içinde ağır kalması... Başka yok. Ev sahibi ise Kazımcan ile Erencan'ın mücadelesinde bir penaltı beklerken, Vukoviç'in kafası da direkten dönüyordu...


Elini ayağından daha iyi kullanan Kazımcan'ın yerine Barış, Tete'nin yerine de "maestro" Mertens ile ikinci yarıya başlayan Okan Buruk, ilk 45 dakikadaki "mıymıy" oyunu da sonlandırıp, işi sıkıya aldı ve Galatasaray'ın atakları da iki kanattan gelmeye başladı. "Sol bek" Barış'ın hücumu desteklemesi, Boey-Ziyech-Mertens'in sağ kanatta üçgenlerle ceza sahasına dalması muhtemel golün de habercisiydi ki Oliviera-Bakambu değişikliği ile forveti çiftleyen Okan Buruk, değişikliklerin meyvesini yedi: Mertens vurdu, kaleciden seken topu Bakambu kafayla boş kaleye yolladı...


Kaan Ayhan'ın sakatlığı sonrası Nelsson'un stoper partneri Kerem Demirbay oluyor, Mertens "8 numara oynuyor" derken "kapalı savunmalar uzaktan atılan şutlarla delinir" sözünü doğrularcasına Ziyech çok uzaklardan vuruyor, Erdem topu seyredince Galatasaray farkı ikiye çıkarıyordu. Gol jeneriklikti, Ziyech alkışları aldı da rakibe baskı yapıp, topu kapan ve atağı başlatan Bakambu'nun hakkını vermek lazım, golün yarısını ona yazarım ben...


Herhangi bir Anadolu deplasmanında fena halde zorlanacak, hatta belki de puan kaybı yaşayacak Galatasaray şanslıydı, zor bir Avrupa gecesi sonrası İstanbul'un ilçe takımı ve tek taraf tribünü olan bir sahada mücadele etti. Klasik sözdür "Şampiyonluk yolunda kötü oynarken kazanmak hayatidir", Okan Buruk'un takımı bunu başardı, 250 şanslı Galatasaray taraftarı da galibiyeti yerinde seyretti...

Pendiksporlu oyuncuların Filistinli çocukların katledilmesine dikkat çekmek için yüzlerinde kırmızı boya ile çıkması ile gecenin en duygusal anıydı... Futbol asla sadece futbol değildir...



STAT: Pendik

HAKEMLER: Volkan Bayarslan, Süleyman Özay, Aleks Taşçıoğlu

PENDİKSPOR: Erdem Canpolat - Serkan Asan, Berkay Sülüngöz, Welinton, Sequeira, Vukovic, Lusamba, Halil Akbunar (Dk. 83 Thuram), Romero (Dk. 77 Diaby), Gökcan Kaya (Dk. 77 Endri Çekiçi), Erencan Yardımcı

GALATASARAY: Muslera - Boey, Nelsson, Kaan Ayhan (Dk. 78 Kerem Demirbay), Kazımcan Karataş (Dk. 46 Barış Alper Yılmaz), Oliveira (Dk. 64 Bakambu), Torreira, Tete (Dk. 46 Mertens), Ziyech (Dk. 83 Ndombele), Kerem Aktürkoğlu, Icardi

GOLLER: Dk. 69 Bakambu, Dk. 82 Ziyech (Galatasaray)

SARI KARTLAR: Vukovic, Çekiçi (Pendikspor) - Torreira, Oliveira, Boey (Galatasaray)

1 Aralık 2023 Cuma

Galatasaray:3-3:Manchester United

 


"Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil." der Samuel Beckett. Bir çoğumuz bu sözü de Fatih Terim'den öğrenmiştir ya, orası da ayrı yazı hikayesi.

Doğarsın, yaşarsın, ölürsün. Hayatın akışı böyledir, başlangıç ve sonu vardır. Maçlar da başlar ve biter, yazdığım bu yazının da bir başlangıcı ve sonu vardır...

Bu sefer sondan başlayalım, en son söylenecek olan kelimeler en başından dökülsün ağzımızdan... Olmaz mı?

2000 yılının tatlı bir bir mayıs akşamından sonra ikinci defa Galatasaray Kopenhag'ta Parken'de bir finale çıkacak. Belki ucunda kupa olmayacak ama "kazanmanın" tek şart olan bir maç oynanacak 12 Aralık gecesi...

Futbol bu kazanırsın, kaybedersin, berabere kalırsın ama geriye baktığımızda Okan Buruk ve takımının "yazılı ve sözlü notları" ne olursa olsun "kanaat notunu" 100 olarak almayı hak etti. Varsa futbolun bir adaleti, Galatasaray mart ayında Şampiyonlar Liginde taraftarına heyecan yaşatmaya devam etmelidir... Futbol tanrılarının kulaklarına kar suyu kaçıralım... UEFA yönetimi son görevlendirdiği hakemlerle Galatasaray'ın ilerlemesini pek arzulamadığını gösterse de, en nihayetinde "Futbol tanrılarının" dediği olur, o top bazen çizgideki su birikintisine takılır, bazen direğe çarpıp "içeri mi dışarı gitsem kararsızlığında" filelerle sarmaş dolaş olur, dememiş mi Prekazı "futbol topunun canı vardır" diye, futbol tanrıları üfler o canı işte...


Her türlü kazanılması gereken final maçı öncesi son maça Galatasaray da İstanbul'dan sürekli eli boş gönderdiği Manchester United'ı bir kez daha yenip, Parken'e beraberliğin de avantaj olacağı bir skor elde etmek için çıktı. Tarihinde yerel ligde sayısız başarı, bir çok Şampiyonlar Ligi kupası olan İngiliz rakibi "çantada keklik" görmenin cezası az kalsın ilk 20 dakikada yenilen iki golle pahalı ödeniyordu. Önce Garnacho, sonra Bruno Fernandez "gafil avlamıştı" Muslera'yı, hele ki uzaktan gol yemeyen Uruguaylı kalecinin Portekizli meslektaşının şutuna şapka çıkarmaktan başka yapacak neyi vardı ki?

Skor tabelasında geriye düşmüş, daha paylaştığı instagram storylerine beklediği etkileşimi alamayan yeni nesil taraftarın "homurdanma" hastalığı başlamadan Hakim Ziyech farkı bire indirirken, Icardi de topa hiç temas etmeden nasıl gol atılacağını sergiliyordu, vücudunun her organı ile gol atan Arjantinli, bir de böyle gole katkı sağlıyordu... Sami Yen cehenemini maç öncesi yapılan koreografi ile hatırlatmıştı sarı-kırmızılı taraftarlar da şimdi "inferno"yu yaşatma vaktiydi. Tribünün coşkusu ile Galatasaray, Onana'nın kalesine geldikçe geldi, Ziyech auta attı, Zaha'yı Maguire durdurdu, Icardi'yi de hakem... Hatta Bayern Münih deplasmanında olduğu gibi VAR'daki hakemler... Devre biterken Kaan'ın neden savunmada tercih edildiğini gösteren uzun pasında topla buluşan Icardi, Onana'yı Manchester'dan sonra bir kez daha avladı ama gol geçersizdi. Yarı otomatik ofsayt teknolojisiymiş, adı güzel, fiyakalı da ben o pozisyonda ofsaytı göremedim, var mı anlayan?


Maçı oynatmaktan ziyade, ki Galatasaraylılara yapılan faullerde bunu başardı da, çaldı düdüklerle tempoyu düşüren İspanyol hakem Sanchez, 70li yıllardan kalma 2 dakika uzatma verdi ilk devre biterken, sadece 2 dakikacık...


15 dakikalık dinlenmenin ardından Galatasaray beraberlik için yine bastırdı, Mertens'in ortasında Kaan'ın dokunuşu filelere gitmedi ama İngilizler fena halde ürktüler de Galatasaray'ın eşitlik için "topla tüfekle" saldırdığı bir anda baskın yapıp farkı yine ikiye çıkardılar. Sahadaki topçuların kafası yere düşmedi ama tribünlerde yine o "homurtu" başladı, Ndombele çıkıp Sergio girerken yuhlamalar arşa erdi.  Bir de Mertens'in yerine Kerem oyuna dahil olmuştu. 


Değişiklikler meyvesini verdi, kazanılan serbest atışta Ziyech bir kez daha Onana'yı avladı, fark tekrar azaldı ve sonrasında bir kaç ısınma şutunun ardından "Harry Potter" yaptı sihrini, zımbaladı topu filelere... 


Galatasaray'a inanmayanlar otoparka giderken, metroya yol alırken Ali Sami Yen'den gelen gol seslerini duydukça iç geçirmişlerdir de artık o stadda biz bizeydik, "Bizim için Manchester'a koy" diye bağıranlar, cehennemin gerçek bekçileri. Uğraştı da Galatasaray bu epik geri dönüşü bir galibiyetle taçlandırmaya, "nefesleneyim" demeden golü de aradı da, rakip için de maç "var mısın yok musun" havasındaydı, onlar da geldi Muslera'nın kalesine, direkleri dövdü Fernandez, auta attı Pellistri, McTominay...


Ama ya Zaha'nın üç gün önce Alanya'ya attığı imza golünün benzerini Fil Dişili topçu 83te eski takımına atsaydı, ah neler yazılırdı İngiliz basınında ah, hayal ederken bile tebessüm ettiriyor...

Olmadı, üç puan gelmedi, beraberlik geldi, o da iyi derken, Münih'te başlayan maçta Almanlar komşuları Danimarkalılara sürpriz yaptı, beklemedikleri bir puan verdi, Kopenhag'taki final öncesi ev sahibine beraberlik avantajını hediye ederken, iki maçta da ölüp ölüp dirildikleri Galatasaray'ı da kendilerince cezalandırdılar...

Başa sararsak, 12 Aralık gecesi Galatasaray Kopenhag'ı yenecektir, kesinlikle yenecektir. Ama yenilirse de Beckett'in dediği gibi "çok daha iyi yenilecektir."




Stat: RAMS Park

Hakemler: Jose Maria Sanchez, Raul Cabanero, Inigo Prieto

Galatasaray: Muslera, Boey, Abdülkerim Bardakcı, Kaan Ayhan, Angelino (Dk. 82 Nelsson), Torreira, Ndombele (Dk. 60 Sergio Oliveira), Ziyech (Dk. 83 Barış Alper Yılmaz), Mertens (Dk. 60 Kerem Aktürkoğlu), Zaha (Dk. 88 Kerem Demirbay), Icardi

Manchester United: Onana, Wan-Bissaka (Dk. 78 Dalot), Maguire, Lindelöf, Shaw, McTominay, Amrabat (Dk. 58 Mainoo), Antony, Bruno Fernandes, Garnacho (Dk. 78 Pellistri), Hojlund (Dk. 58 Martial)

Goller: Dk. 11 Garnacho, Dk. 18 Bruno Fernandes, Dk. 55 McTominay (Manchester United), Dk. 29 ve 62 Ziyech, Dk. 71 Kerem Aktürkoğlu (Galatasaray)

Sarı kartlar: Dk. 27 Bruno Fernandes, Dk. 45+2 Amrabat, Dk. 59 Shaw, Dk. 64 Wan-Bissaka (Manchester United), Dk. 42 Boey, Dk. 54 Kaan Ayhan (Galatasaray)



Blog Widget by LinkWithin