31 Aralık 2015 Perşembe

Karlar Düşer

 Karlar düşer...
Düşer düşer ağlarım...
Hep ismini...
Hep ismini anarım...



29 Aralık 2015 Salı

Teksas Ultras Deplasmanda



Sorarsan hepimiz e-bilete hayır diyoruz, pasoligi protesto ediyoruz da bu arkadaşlar sanki bir başka yapıyor bu işleri. Teksas'ın gençleri iki yıldır elektronik biletin geçerli olduğu A takım maçlarını bırakıp, u-19'un peşindeler... Sadece genç timsahları değil, filede, potada yeşil-beyaz Bursaspor adının geçtiği her yeri inletiyorlar... Bırakın abileri takıma destek vermek bahaneleriyle Bursa Atatürk Stadında yerlerini alsınlar, onlar bildikleri yolda ilerlemeye devam ediyorlar...
Yolları açık olsun... Deplasmanları bol olsun...



Futbol Bu!

Gençlerbirliği'nde başkan İlhan Cavcav'ın teknik direktör kovmada gösterdiği maharet ve rekor! denemelerinden sonra kırmızı-siyahlı takımın taraftar grubu karakızıl başkanlara hitaben bir mektup yazmışlar ve takımı çalıştırabileceklerini belirtmişler. Belli mi olur, başkan bu teklife belki evet der, futbol bu!


28 Aralık 2015 Pazartesi

Altıncı Gün


"İncil'in söylediği gibi beş gün çalışacaksın. Yedinci gün Allah'a ibadet günü. Altıncı gün için ise futbol günüdür."
 Anthony Burgess
Yazar

27 Aralık 2015 Pazar

Alkol, Kavga ve Botev Plovdiv

Botev'li Bultraslar açıkça söylemişler, yaşam felsefemiz bu demişler:
"Alkol, kavga ve Botev Plovdiv"

Futbol Silah Kullanılmayan Bir Savaştır


"Eğer dünyayı kaplamış kötülük zincirine bir halka daha eklemek istersen bunu Araplarla İsraillilerin, Almanlarla Çeklerin, Hintlilerle İngilizlerin, Ruslarla Lehlerin, İtalyanlarla Yugoslavların karşılaşacağı ve her birinin de yüzbinlerce taraftar tarafından izleneceği futbol müsabakaları organize etmekten daha iyi bir yol düşünülemez.  Futbolun fair-play ile alakası yoktur. Futbol kin, kıskançlık, kibir, tüm kuralları reddetme ve şiddeti seyretmenin verdiği sadistçe mutlulukla birbirine sıkı sıkıya bağlıdır, başka bir deyişle futbol silah kullanılmayan bir savaştır."

George Orwell
Yazar

26 Aralık 2015 Cumartesi

Futbol ve Siyaset


Maçın uzatma dakikaları yaklaşıyordu ki Gavrila Balint'in kafa golü Steaua Bükreş'i 1988 Romanya Kupası finalinde ezeli rakipleri Dinamo Bükreş önünde 2-1 öne geçiyordu. Tam gol sevinci için ellerini havaya kaldırmıştı ki Gavrila, maçın yan hakemi de ofsayt bayrağını havaya kaldırıyordu, oysa herkes golün nizami olduğunun farkındaydı. Ve bundan sonra olanlar Çavuşevsku rejimi altındaki futbolun saçmalığı ile Steaua-Dinamo rekabetinin geldiği boyutu anlatması açısından manidardı. O gün tribünde olan binlerce kişi, Valentin Çavuşevsku'nun -Nikolay Çavuşevsku'nin oğlu ve aynı zamanda Steaua Başkanı- Komunist Parti'nin locasından Steaua'lı topçulara sahayı terk etmeleri için işaret etmesine şaşkınlıkla şahit oluyordu "Çılgın bir gündü, gücün gösterişiydi" diye anlatıyordu yaşanılanları o günün Dinamo Bükreş teknik direktörü Mircea Lucescu. "Oyuncularıma ' Haydi ama, siz profesyonelsiniz' dememe rağmen, onlar da sahayı terk ettiler. Birilerinin bize ne yapmamız gerektiğini söylemesi için yarım saat kadar saha kenarında bekledik." Kargaşa ve bilinmezlik sürerken, Dinamo Bükreş savunma oyuncusu Ioan Andone bu yaşanılanları protesto etmek için birden şortunu indiriyor ve daha sonra kendisini bir yıl futboldan men edecek cezayı alacak hareketi yapıyordu: Komunist Parti locasına dönerek penisini gösteriyordu.  En nihayetinde maçın hakemi karşılaşmayı tatil ediyor ve kupa Dinamo Bükreş takımına veriliyordu. "Biz de kupayla evlerimize döndük ama sevincimiz sadece bir gece sürdü zira ertesi gün federasyon kupayı geri istedi çünkü Çavuşevsku maçı Steaua'nın kazandığına karar vermişti." diye gülerek sözlerini sürdürdü Mircea Lucescu.
İki yıl sonra, Çavuşevku rejiminin yıkılmasının ardından Steaua Bükreş kulübü kupayı Dinamo Bükreş'e teklif etti ama onlar böyle bir teklifi sert bir dille reddettiler. Hal böyleyken, o senenin kupası da sahipsiz kalmış oldu.



En Noel Baba


Bir insana her şey yakışır mı?
Muslera'ya yakışıyor işte...

25 Aralık 2015 Cuma

4 Milyon Euro mu? Koyver Gitsin


Galatasaray'ın tarihinde elde ettiği UEFA ve Süper Kupa'da en büyük emeği olan topçulardan Hagi'yi  "Bu adamdan teknik direktör olmaz" diyerek çok bilmiş(?) futbol ulemalarının (?) gazıyla memleketten iki defa kovduk ya, işte o hoca olmaz denilen Hagi'ye takımlarını çalıştırması için Rusya Premier Lig ekiplerinden Rubin Kazan 4 milyo euro yıllık ücret ve her ay Hagi Futbol Akademisine de kontrat süresince 50 bin euro bağış yapmayı teklif etmişler. Söz konusu çılgın teklifle Romanya'nın en fazla kazanan teknik adamı olacak olan Gica Hagi, Ruslara "Paranız sizin olsun, benim ideallerim var" diyerek kapıyı göstermiş. "Teklifi reddetmemdeki en büyük etken burada büyük bir projeyi yürütüyor olmam ve şu an bu işi yarıda bırakamayacak oluşum. Şimdi başlamış olduğumuz işin tam ortasındayız ve her şey istediğimiz gibi gidiyor. Çıktığımız yol sona erdiğinde ancak o zaman bunun gibi tekliflere açık olacağım. Bana teklif edilen rakam müthiş, profesyonel açıdan bakılırsa harika bir teklif aldım ama ben kararımı Rubin Kazan yetkililerine olumsuz cevap vermekten yana kullandım. İyi ya da kötü zaman gösterecek ama tek düşüncem burada kalıp iyi işler yaptığımızı görmek. Sadece takımın başında teknik direktör olarak değil, ayrıca Akademiyi ve kulübü organize eden biri olarak da burada kalmak en hayırlısı olacaktır" diye Rumen basınına teklifi kabul etmeme gerekçelerini anlatan Hagi, kişilik yapısını da bir kez daha göstermiş olmuş bilenlere bilmeyenlere. Hatırlıyorum da bu senenin ortalarında bir gece Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım Habertürk kanalında canlı yayına çıkmış ve "Bana Ribery, Hagi, Popescu geldi ama onları almadım" demişti, o gece çok gülmüş, "Atma Aziz, din kardeşiyiz" demiştik... Gelmiş mi sizce Hagi? Paragöz di' mi Hagi? Ah ulan ah...





Bileti Attı Arabayı Kaybetti


Geçtiğimiz günlerde Romanya'nın FC Botoşani kulübü taraftarı maçlara çekmek, tribün desteğini arttırmak için araba ödüllü bir kampanya düzenledi. Kırmızı beyazlı ekibin yöneticileri 2015'in son maçı olan Concordia Chiajna maçına bilet alan taraftarlar arasında yapacağı çekilişle son model bir Dacia Logan otomobil vermeyi planladıkları piyango organizasyonunda, Stephan Ciocan  isimli taraftar arabayı kazandı lakin maç biletini ibraz edemediği için eli boş dönmek durumunda kaldı stadyumdan. "Bileti attım çünkü bir işe yarayacağını düşünmedim. Araba çekilişi için baş vururken kuralları hiç okumadım, zaten arabanın bana çıkacağı zerre kadar aklıma gelmemişti." diye duygularını belirten şanssız taraftar, kendisi adına bu talihsizliğin  herhangi bir sıkıntı yaratmadığını, Dacia Logan'dan daha iyi bir arabaya sahip olduğunu belirterek içini de ferah tutmuş. "Bir şeyler ümit eder ve kaybederseniz, o tam bir felakettir ama ben bu çekilişe girerken, hiç bir ümidim yoktu. Ben maça geldim, takımımın 5-1lik galibiyetini gördüm ve bundan sonraki maçlara da gelmeye devam edeceğim. Aslına bakarsanız kısmetimde yokmuş araba, zira çocuklarıma aldığım maç biletleri cebimde dururken, benim biletimi atmışım" şeklinde sözlerini sürdüren Stephan'a FC Botoşani kulübü teselli ikramiyesi olarak futbolcuların imzalarının bulunduğu forma ile maç topu hediye etmiş...


Acı


Esnaf haklı...

20 Aralık 2015 Pazar

Sütten Çıkmış Ak Kaşık


"Sezon başında Cüneyt Tanman ile Hamza hoca sürtüştü. Transfer döneminde bir türlü anlaşamadılar. Cüneyt, "Konoplyanka'yı alalım" diye önerdi, Hamza hoca ısrarla karşı çıktı. Mario Gomez gündeme geldi, "Alacağımız golcü Burak'ı üzmemeli, kırmamalı" dedi. Niasse ve İzlandalı Sighthorsson'u istedi. Hamza hoca Melo'nun gönderilmesini istedi. Ben de "Niye gönderelim. Ondan iyisini mi bulacağız" dedim. O da "Bilal var, Hamit var bana yeter" dedi. Israrla göndermek istemedim. Hamza hoca "Takımda kimse sevmiyor. Gönderelim" diye tutturdu. Ben de "Mancini istiyor ama bedava istiyor. Melo'yu niye bedava göndereyim" dedim. Transferin sonlarına yaklaşırken Melo kalacağını anladı. Bana geldi. "O zaman sözleşmemi uzatalım" dedi. Ben de uzattım. Hamza hocanın hemen haberi oldu ve Florya'dan Seyrantepe'ye adeta uçarak 15 dakikada geldi. Bana "Bu iyi olmadı başkan" dedi. Ben de "Niye iyi olmadı. Oynatmak istemezsen kenarda tutarsın, tribüne gönderirsin. Zaten sözleşmeli oyuncumuzdu. Sözleşmesini uzattım. Dert etme" dedim. Hamza 5 dakika hiç konuşmadı. Oturduğu yerde terledi. O an aklından bir şeyler geçti. Belki istifa etmeyi düşünmüştür. Transferin son gününde Inter 5 milyon Euro önerdi. Hamza "Başkan hemen gönderelim. 5 milyon Euro iyi para" deyince artık dayanamadım. Gönderdim. Şimdi geriye dönüp baktığımda kendime kızıyorum. Keşke "Konoplyanka'yı da aldım. Melo'yu da göndermiyorum. Bu oyuncularla takımı oynat" deseymişim. 4. yıldızı taktı, 3 kupa kazandı diye bir baskı oluştu. Bu baskı altında doğru düşünsen bile doğru hareket edemiyorsun."

Yukarıdaki konuşmanın videosunu izlemedim, başkan tam olarak böyle demiş mi bilemiyorum ama internet sitelerinin hepsi de yazmış, haber yapmış... Kulüpten de yalanlama gelmediğine göre, doğru olarak kabul edeceğiz. Ve Galatasaray'ın içinde bulunduğu durumun ciddiyetini daha iyi anlayacağız aslında...
Öncelikle Dursun Özbek'in sözlerinin hepsinin gerçek olduğunu varsayalım. Galatasaray'ın hocalığına kadar yükselmiş, takımla üç kupa kaldırmayı başarmış bir teknik adamın kendisine önerilen dünyaca ünlü topçuları reddetme gerçeklerine bakar mısınız? "Futbolcu küsecekmiş"... Ya da Melo'yu göndermek arzusuna ne demeli? "Onun yerine Bilal oynayacak" Futbolla az biraz alakası olan herkes Bilal ile Melo'nun kıyaslanamayacağını bilir...
Fakat... Lakin... Ama...
Ben bu sözleri "satış" olarak görüyorum. Keşke Hamza Hamzaoğlu görevi bırakmadan başkan bunları söyleseydi, hatta bırakın açıklamayı, başkan gibi davranıp, doğruları yapsaydı da "yanılmışım, kandırılmışım" masalları anlatmasaydı medya üzerinden taraftara... Galatasaray başkanının yaptığı koltuğu sağlama almak, taraftar baskısını azaltmak için "gidenin arkasından sallamak". Hiç ama hiç yakışmadı başkan...
"Meğer bizim taraftar sütten çıkmış ak kaşıkmış" diyecek taraftar arıyorsun, o iş çok zor be başkan. O tribünlerin esas sahipleri pasolig belasına evlerinde oturuyor da sen tepkinin ne olduğunu daha görmedin ama "yeni nesil Arena seyircisi" bile seni protesto ediyorsa, "böyle ucuz laflarla, suçlamalarla" bu iş yürümez, senin için gitme vakti çoktan geldi de geçti bile Dursun başkan...



Helal Olsun Demir İnşaat


Büyükçekmece Basketbol takımının geçen sene Türkiye Spor Toto Basketbol Ligine çıkış hikayesini merakla, bir o kadar da heyecanla takip ettim, ne de olsa bölgenin takımıydı. O zamanlar Tüyap Büyükçekmece'ydi isimleri, bizim fuarcılar destekliyorlardı takımı. Öyle şaşalı salonları yoktu, ki hala yok, Mimar Sinan Koleji'nin spor salonunda ev sahipliği yapmaktalar konuk takımlara. Taraftarla, azimle, hırsla geçen yıl "başarmışlardı" da bu sene Galatasaray, Efes, Karşıyaka, Beşiktaş,Fenerbahçe gibi devlerle mücadele etmek için paraya ihtiyaç vardı, yoksa "sıfır" galibiyetle geldiğin yere dönmek de vardı işin ucunda. Demir İnşaat serüvenini bilmiyorum ama çok kapı çalıp, bir çoğunun yüzlerine dahi bakmadığını, bakanların da takıma güvenmediğini tahmin edebiliyorum. Ama Demir İnşaat çıkmış, "Bu bölgede o kadar inşaat yaptım, ekmeğini yedim buraların, biraz vefa, biraz da İstanbul'a tanıtımım olur" diyerek kurumsal sorumluluk faaliyetlerine ekleyivermiş Büyükçekmece Basketbol takımını... Fena da etmemişler şimdiye kadarkı süreci ele aldığımızda, İstanbul Büyükşehir Belediye galibiyeti ile başlanılan ligde, Trabzon'u deplasmanda devirip, Fenerbahçe'yi Mimar Sinan Spor Salonuna gömdüler. Bugün de Galatasaray'a karşı yirmi küsür sayıdan geriden gelip maçı uzatmaya götürmeyi bildiler... Demir İnşaat yatırımının karşılığını çoktan aldı, reklam şirketlerine para dökselerdi bu kadar tanıtım yapamazlardı, diğer firmalara da ders olur umarım bu çalışmaları... Helal olsun Demir İnşaat... Helal olsun Hamit Demir...  Hatta, basketbola yatırım yapan bu firmaya bizim de "karınca kararınca" bir katkımız olsun diyerek bu başlığı attık, bu yazıyı yazdık...

10 Aralık 2015 Perşembe

Berkay Şanlıurfaspor'da


Tugay Kerimoğlu'nu takımın  başına getirdikten sonra "radarımıza" giren Şanlıurfaspor twitter hesabından yeni transferini tanıttı dün sabah: pop müziğinin güçlü sesi Berkay... Berkay İstanbul'dan kalkıp soluğu Urfa tesislerinde almış ve idmana çıkmış... Berkay, bir Alişan, bir Çılgın Sedat olur mu bilinmez ama futbolda geleceği varsa, Caner Erkin'le bir gün karşılaşma ihtimalini merakla bekliyorum, John Terry-Wayne Bridge karşılaşması kadar "usturuplu" olmayacağı kesin...

Basın Yalan Yazıyor



Geçtiğimiz günlerde Eskişehir'de oynanan amatör lig karşılaşmasında futbolcu ile hakem arasında yaşanılan olayı futbolseverler anımsayacaktır, hani topçunun hakeme kafa atıp, hakemin hastanelik olduğu müsabaka... Büyük puntolarla yer bulmuştu internet sitelerinde, "inanılmaz olay" diye lanse edilmişti kamuoyuna... İlk defa duyanlara da şöyle bir bilgi geçmekte fayda var, "Eskişehir futbolcu hakeme saldırı" diye google'da arattığımızda önümüze çıkan ilk siteden alıntılayalım:

Eskişehir'de oynanan bir amatör futbol müsabakasında, kırmızı kart gösterdiği futbolcu tarafından kafa ile darp edilen hakem hastaneye kaldırıldı.
HAYATİ TEHLİKESİ YOK
Tepebaşı'na bağlı Hisar Mahallesi'nde oynanan futbol müsabakasında karşı takım oyuncusuna yaptığı müdahale sonrası kırmızı kart gören A.A., maçın hakemi M.H.'ye kafa attı. Futbolcu tarafından darp edilen maçın hakemi 112 Acil Sağlık ekipleri tarafından Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Hakem A.A.'nın hayati bir tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.
Öte yandan futbolcu A.A. hakkında adli soruşturmanın başlatıldığı belirtildi.

Bu kadar da olur mu, futbol bu, ölüm-kalım savaşı mı diye kırmızı kart sonrası hakeme kafa atan A.A.yı lanetlediğinizi duyar gibiyim... Lakin, işin aslı acaba ajansların bize aktardığı gibi mi? Bunu asla bilemezdik, taa ki Çukurhisar Spor Kulübü Başkanı çok değerli dostum Mesut Türker'in kişisel facebook hesabından yaptığı açıklamayı okuyana kadar. Ne mi yazmış Mesut başkan:

Kamuoyu Bilgilendirme
06.12.2015 Pazar günü Çukurhisar' da oynan Çukurhisar Spor - Tepebaşı Kolej maçında yaşanan bir olay ile ilgili hem yerel hem de ulusal basında çıkan haberlerle ilgili açıklamamızdır.
Maç sırasında yaşanan olay İHA' nın dağıtmasıyla tüm basın tarafından kullanılan metindeki gibi olmamıştır.
İHA' nın kim tarafından yazıldığı belli olmayan bu metin, Emniyet güçlerinden aldığı "sağır duymaz uydurur" bilgisi saçmalığından başka birşey değildir.
Hakem arkadaşımızın maç sırasında oyun kuralları dahilinde verdiği ve saygı duyduğumuz kararlardan biri olan ikinci kırmızı kart sonrasında, futbolcumuz hakeme itiraz etmek suretiyle üzerine yürümüş ve eliyle hakemi itmiştir. Bu fiziksel temas sonunda hakem yere düşmemiş, haberlere konu olan hayati tehlikesi olacak bir durum olmamıştır.
Maçı tatil etmesinin tek sebebi verdiği yanlış kararların altında daha fazla ezilmesi ve seyirci baskısıdır.
Zaten darp raporu için gittiği hastaneden herhangi bir darp izine rastlanmadığına dair raporu ve emniyette verdiği ifadede oyuncumuzun kafa atması veya bu şekilde bir temasın olmadığı resmi ifadelerinde yer almaktadır.
Fiziksel temas sonucunda şikayetci olduğunu ve maçı tatil ettiği için şikayettinde vazgeçmeyerek yasal prosedürlerin uygulanmasını karşılıklı olarak karar verilmesi sağlanmıştır.
Fakat gelinen nokta itibariyle hakem kardeşimizin, futbolcumuzun içinde bulunduğu bu zor duruma sebep olması yanına kar olarak kalmıştır.
Çukurhisar Spor Yönetimi olarak futbolcumuzun maç stresi ile yaptığı hareketi onaylamadığımızı fakat sonrasında hakem arkadaşımızın fevriliği ile düştüğü zor durumu anlıyor ve futbolcumuzun arkasında olduğumuzu ve bu işi sonuna kadar takip edeceğimizi bilmesini isteriz.
Eğitimsiz insanlara verilen yetki ve sorumluluk sonucunda yaşanan sosyal olaylardan biridir aslında bu hafta sonu yaşadığımız olay. Bir gün öncesinde yönettiği maç hakkında hiç yorum bile yapmıyoruz bu hakem arkadaşımızın. İl Hakem Kurulu başkanımız dahil, hem bu olayın detaylarını, hem de hakem arkadaşımızın niyetini çok iyi bilmektedirler. Gerekli açıklamayı kendilerinden aynı olgunlukla bekliyoruz.
Son söz; Çukurhisar Spor, içinde bulunduğu her lige renk ve heyecan katan, daha iki sezon önce tek bir kırmızı kart görmeyerek en centilmen takım olan, taraftarı ve yeni sahası ile bu liglerin değişmez takımı olan kulübüz hakkında bir olayla negatif algı yaratılmasını kınıyoruz.
Çukurhisar Spor Yönetim Kurulu adına;
Mesut Türker
Çukurhisar Spor Kulübü Başkanı
Sami Yen günlerinde meşhur bir tezahüratımız vardı, "Basın yalan yazıyor, şampiyon olmayınca" diye... Süper lig, amatör lig fark etmez, medyanın eline düşmeyegör, siyahı beyaz, beyazi siyah yapmakta üstlerine yok... Geçmiş olsun Mesut başkan, artık hakemleri de yenmek zorundasınız, kolay gelsin...


Blog Widget by LinkWithin