29 Ocak 2018 Pazartesi

Yarasın Selçuk


Yerel gazeteleri bilir misiniz? Ulusal basın gibi gazete bayiilerinde satılmaz, okullara, derneklere, kahvelere, parti binalarına abonelik karşılığı her gün bırakılır. Bu gazetelerin bölge temsilcilerinden biri geçtiğimiz senelerde bir lise müdürüne gider ve gazetesini okula satmak ister, müdür okul-aile birliğinin parasını gazete için değil eğitim masrafları için harcayabileceğini söyleyerek teklifi reddeder. Bu duruma bozulan söz konusu gazete yönetimi okul müdürüne tavır alır, her fırsatta kendisiyle ilgili "nahoş" haberler yapmaya fırsat arar ve bir gün gazetenin ön sayfasında okul müdürünün elinde rakı kadehi olan fotoğrafı poster gibi yayınlanır. Bir hafta sonu oldukça nezih bir restaurantta arkadaşlarıyla sohbet edip, yemek yiyip rakı içerken gizlice çekilmiş bir fotoğrafı "Okul müdür nasıl içki içer? Nasıl örnek olurmuş? Kaymakam bey bu duruma ne dermiş?" Tabii ki, kimse bu olayı ciddiye almadı, güldü geçti, gazete yayın yönetmeni "kalitesini" bölgeye göstermiş oldu.

Dün Selçuk İnan'ın elinde rakı kadehi yayınlanmış fotoğraflarını görünce aklıma bu olay geldi. Galatasaray'da Fatih Terim'in takımın başına getirilmesi, Mustafa Cengiz gibi Galatasaray yönetimine beyaz bir sayfa açmış başkanın gelmesi, taraftarın kenetlenerek "YellowFriday" gibi bir oluşumla Galatasaray kulübünün en zayıf halkalarından biri olan "gsstore"un ürünlerini tüketip, kulübe maddi yönden nefes aldırması oluşumları sonrası Galatasaray'ı karıştırma hamlelerinden biri olarak Selçuk'un rakı içmesi "pazarlanmaya" çalışıyor. Ama maalesef bu oyunlara Galatasaray taraftarının karnı tok... Bu fotoğraflara gülüp geçen mi dersin, "kaptan gel bizimle takıl" diye kendi rakı kadehli fotoğraflarını yayınlayan mı dersin, çeşit çeşit destek mesajları yer alıyor sosyal medyada. Bizim için Selçuk olsun ya da bir başka topçu olsun rakı ya da bira içmesi önemli değil, "yarasın koçuma" der geçeriz, biz topçunun saha içinde gösterdiği mücadeleye bakarız, formasını terletip terletmediği, armasına sahip çıkıp çıkmamasına dikkat ederiz. Kaptan Selçuk İnan'ın kaldırdığı kadehe gönül koymayız da bir Fenerbahçe derbisinde formayı çıkarıp Tugay'a vermesi hala içimizde yaradır.

Galatasaray:2-0:Osmanlıspor


İş yoğunluğunun arasında tatil yapmak iyi hoş, hele hele değişik ülkelere gidip, farklı kültürler ve mekanlar görmek oldukça kafa dinlendirici de, hafta sonuna gelmesi, maç gününe denk düşmesi ağzımızın tadını kaçırmıyor da değil. Bu hafta sonu da yurt dışında olunca maçı Galatasaray-Osmanlıspor maçını seyredemedik, özetleri izlemekle yetindik. Hal böyle olunca, özetlerden, twitter yorumlarından edindiğimiz izlenimleri paylaşıp, blog sayfalarında arşiv olması münasebetiyle resmi sitede galatasaray.org'tan maç yazısını aşağıda paylaşıyoruz.


*Maç N'Diaye krizi ile başlamış. Yurt dışından gelen teklifler oyuncunun "kafasını karıştırınca" Fatih Terim, N'Diaye'ye "Git ailenle zaman geçir, kafanı rahatlat. öyle gel" diyerek kadrodan çıkarmış.
*Denayer bu sene oldukça kötü performans sergiliyor, Tudor zamanında bekte olsun, stoperde olsun "faciaydı", Fatih Hoca geçen hafta Kayseri'de zorunluluktan Denayer'i stoperde oynattı ama orda da iki kritik hata yaptı ki bereket gol olmadı pozisyonlar. Bu hafta sonu Belçikalı topçu yine şans bulmuş ve yazılanlara bakılırsa "hatasız" bir oyun oynamış. Umarım böyle oynamaya devam eder ama benim ilk tercihim her zaman Maicon-Serdar olur...


*Özetten gördüğüm kadarıyla Feghouli'nin golünün yarısı Eren'e yazılmalı. Bu sene ikinci yada üçüncü pozisyon böyle, Eren'in kafayla yaptığı asist. Geçen hafta Kayseri'de golcülüğü ile ön plandaydı Eren, bu hafta da gol attırmış. Yeni hoca ile değişir bazı şeyler...
*Latovleviçi yine ıslıklanmış. Hoca değişti, yönetim değişti ama "bencil" taraftar değişmedi. Sami Yen'de asla böyle ortam yoktu, Fener'den Revivo geldi, Abdullah geldi, Beşiktaş'tan Ayhan geldi ama asla tepki görmedi, maç sonu yapılırdı gereken protesto. Oysa yeni stad yeni seyirci kitlesi oluşturdu, "önyargılı", acımasız "vefasız" bir seyirci kitlesi, taraftar demek yanlış olur... Fatih Terim maç sonu verdiği demeçte bu konuya değinmiş, umarım bundan sonra bu tarz "salaklıklar" görmeyiz.


*Maçın akıllarda kalacak en önemli pozisyonu ise Gomis'in attığı gol sonrası verdiği mesaj. Kayserispor maçı öncesi sakatlığı sebebiyle kadrodan çıkartılınca Fanatik gazetesi yapıştırmıştı manşeti: "Gomis'in kasığına para sıkıştı" diye. Ahlaksızca suçlamışlardı Fransız oyuncuyu, para alamadığı için sakatlık bahanesiyle oynamadığı ima ediliyordu. Oysa herkes biliyordu ki Gomis oldukça profesyonel bir topçuyudu, bir sıkıntısı varsa evelemeden gevelemeden derdini söylerdi. Cumartesi gecesi "değerli(!) basının" istediği mesajı verdi, para için değil, arma için oynuyorum...



Galatasaray, Süper Lig İlhan Cavcav Sezonu’nun 19. hafta maçında konuk ettiği Osmanlıspor’u 2-0 yendi. Takımımızın gollerini Feghouli ve Gomis kaydetti. Galatasaray böylece puanını 41’e çıkarırken maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturdu.
Karşılaşmanın ilk yarısında topa çok daha fazla sahip olan taraf Galatasaray’dı. Konuk ekip ise zaman zaman yakaladığı hızlı ataklarla Galatasaray kalesinde tehlike üretmeye çalıştı. Maçın 4. dakikasında sağ kanattan kullanılan kornerde Eren’in kafasıyla tehlike yaratan Galatasaray, 9’da da Garry Rodrigues’in sağ kanattan getirdiği atakta Tolga Ciğerci’nin bomboş pozisyonda topa dokunamamasıyla mutlak bir fırsatı kaçırdı. Dakika 16’da Selçuk’un sol kanattan kullandığı köşe vuruşunda Maicıon’un kafası az farkla auta çıkarken; takımımız 22’de de yine Garry Rodrigues’in çıkardığı topa bu kez Feghouli’nin dokunamamasıyla bir gol fırsatını daha değerlendiremedi.
İlk 35 dakikalık bölümde konuk ekip Umar, Serdar ve Regattin gibi hızlı oyuncuları ile Galatasaray savunmasını zorlamaya çalıştı. 37. dakikada ise Galatasaray’ın golü geldi. Tolga Ciğerci’den aldığı pas sonucu Yasin’in kaldırdığı topta Eren Derdiyok kafayla müsait durumdaki Feghouli’yi gördü. Sofiane Feghouli’de Eren Derdiyok’un “Al da at” niteliğindeki pasını filelerle buluşturdu ve Galatasaray’ı 1-0 öne geçirdi. Golün ardından Galatasaray 39’da Garry Rodrigues’in ceza sahası sağ çaprazından attığı şutla tehlike yaratsa da takımlar soyunma odasına 1-0’lık sonuçla gitti.
Maçın ikinci yarısına ise etkili başlayan taraf konuk Osmanlıspor’du. 50’de ceza sahası çizgisine çok yakın bir bölgeden kazanılan serbest vuruşta Serdar Gürler’in şutu auta çıkarken 51’de de Regattin’in ortasında Lumanza’nın boş durumdaki şutu Galatasaray kalesinde büyük bir tehlike yaşanmasına sebep oldu. Galatasaray’ın ikinci yarıdaki ilk tehlikesi ise 55’te geldi. Sol kanattan Latovlevici’nin çıkarttığı topta Eren pasını bekletmeden Belhanda’ya aktardı. Belhanda’nın ceza sahası sol çaprazından şutunu ise Karcemarskas topu kornere çeldi. 57’de ise Rodrigues’in kaleye paralel ortasında Yasin topa istediği gibi dokumadı.
Mücadelenin son 20 dakikasına girilirken Serdar Gürler’in ceza sahası dışından vuruşunda Muslera başarılıydı. 74. dakikada Yasin şutunda Karcemarskas’tan dönen topa Feghouli’nun müsait durumdaki kafası auta gitti. 79’da ise bu kez Feghouli’nin ön direğe ortasında Eren topu Karcemarskas’a nişanladı. 83’te de oyuna yeni giren Gomis’in önünü boşaltıp yaptığı vuruşta Litvanyalı kaleci golü önledi. Ancak Litvanyalı kalecinin art arda yaptığı kurtarışlar Gomis’e engel olamadı. Feghouli’nin ara pasıyla Rodrigues’in ön direğe çıkardığı topu ağlarla buluşturan Gomis maçın skorunu tayin etti: 2-0
Galatasaray-Osmanlıspor maçı öncesi, Türkiye'nin ev sahipliğine aday olduğu 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'nın (EURO 2024) standı Ali Sami Yen Spor kompleksi Türk Telekom Stadyumu'nun çimlerine kuruldu. Her iki takımın oyuncuları bu standın arkasında birlikte poz verdi. Sezonun devre arasında hibrit çime dönüştürülen Türk Telekom Stadyumu'nun zemininde ilk kez maç oynandı. Karşılaşma öncesi Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Zeytin Dalı Harekatı'na da tribünlerde pankartlar ve tezahüratlarla destek olundu. "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" tezahüratları yapılırken her iki takım oyuncuları sahaya "Kalbimizle ve duamızla Mehmetçiğin yanındayız" pankartıyla çıktı.
STAT: Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Halil Umut Meler,  Mustafa Emre Eyisoy, Cevdet Kömürcüoğlu, Serkan Çınar
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Denayer, Selçuk (Belhanda 46), Tolga, Yasin (Donk 90), Rodrigues, Feghouli, Eren (Gomis 81)
OSMANLISPOR: Karcemarskas, Vrsajevic, Numan, Yalçın, Muhammed, Lumanza, Mehmet Güven (Sokol Cikalleshi 72), Serdar, Musa (Özer 85), Regattin, Umar
GOLLER: Feghouli 37, Gomis 88
SARI KART: Mehmet Güven

24 Ocak 2018 Çarşamba

Riera da Kramponlarını Astı


"Sol ayaklı sol bek" aradığımız bu günlerde, Galatasaray'a sol açık olarak gelip, sol bek olarak hafızalarımıza kazınan Albert Riera kramponlarını asmış ve aktif futbolculuk hayatına son verdiğini belirtmiş instagram hesabında. Fatih Terim'in Galatasaray'ın başına tekrar geldiği ve "old boys"u topladığı bu günlerde, Riera'yı da Florya'da görürsek memnun olmaz mıyız...


23 Ocak 2018 Salı

Yeni 7 Numara


George Best, Bryan Robson, Eric Cantona, David Beckham ve Cristiano Ronaldo'dan sonra Manchester United'in 7 numarası "Çocukluğumdan beri United'i tutuyordum" diyen Alexis Sanchez oldu. Yeni takıma transfer olduktan sonra pek modadır "hayallerimin takımına, çocukluğumun takımına transfer oldum" kalıpları... Bol sıfırlı mukaveleye imza atan Alexis Sanchez de imza töreni sonrası bu sözleri sarf etmiş, "Hadi len ordan" diyenlere de hayranları Şilili oyuncunun gençliğinde giydiği Manchester United armalı eşofman üstlü fotoğrafını yayınlamışlar...


Ya Robinho Suçlu Bulunursa


Sivasspor'un Robinho'yu Türkiye'ye getirmesi büyük yankı uyandırdı ama akıllarda bir soru var: Ya Robinho suçlu bulunursa?
Brezilyalı futbolcu Milan'da top oynadığı dönemde bir diskoda Arnavut kökenli bir kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle İtalyan mahkemeleri tarafından 9 yıllık bir hapis cezasına çarptırılmıştı. İtalyan yasalarına göre suçlu, kendisi hakkında verilen cezaya itiraz edip, cezayı düşürme talebinde bulunma hakkına sahip ve Robinho'nun avukatı da müvekkilinin böyle bir suçlamayı reddettiğini ve cezanın düşmesi için gerekli itirazları yaptıklarını söylemişti geçtiğimiz aylarda. Dava sırasında ve sonrasında Brezilya'da bulunan Robinho, Brezilya hükümetinin kendi vatandaşlarını başka ülkeye iade etme gibi bir anlaşması olmadığı için serbest dolaşırken, şimdi Türkiye'ye geldi ve İtalya ile Türkiye suçluları iade etme şartının da olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine imza atmış durumdalar. İtalyan yargıçlar "Yollayın Robinho'yu bize" derse, ne olacak? Bekleyip göreceğiz bakalım...

Kayserispor:1-3:Galatasaray


Yepyeni bir başkan ve yönetim kurulu üyeleri...
Yeni bir hoca ve yardımcıları...
Deplasmanda koreografi yapan inanmış bir taraftar grubu...
Kenetlenmiş bir Galatasaray ve ligin ikinci yarısına Kayseri gibi zorlu bir deplasmanda atılan üç golle alınan üç puan...
Bu gece öyle bir maç izledim ki, seyrederken ilk defa üç sayfa dolusu not tuttum, maç bittiğinde acayıp bir zevk aldım, üşenmedim yorumları seyrederken "zevk rakısı" koydum, yudum yudum içime çekerken, "Ulan Galatasaray, sen ne güzel birşeysin" diye içimden geçirdim, durdum...

Maicon, Fernando, Gomis gibi ligin ilk devresinde sezonun ilk onbirine rahatça yazılabilecek adamlarının olmadığı bir deplasmanda hafta içi oynanan Bucaspor kupa maçının iyilerinden olan Belhanda'yı da kenara çekmek sadece Fatih Terim gibi "yürekli" ve "kredili" bir hocanın alabileceği bir karardı. Doğru da yaptı hoca, zira Faslı oyuncu böyle "sert" bir deplasmanı kaldırabilecek bir görüntü vermedi Galatasaray'a geldiğinden beri. Onun yerine Selçuk'a görev verdi, bildiği ve tanıdığı oyuncuydu Selçuk İnan ve "kaptanına" güvendi hoca, sorumluluk verdi, arkasında durdu, "rahat" oynamasını istedi ve Selçuk'un başlattığı "çalışılmış" iki akından da Galatasaray, Eren'in attığı iki golle tabelayı değiştirmiş olarak orta sahaya döndü. Fizik olarak yorulup oyundan alınana kadar Selçuk İnan bu sezonki en iyi oyunlarından birini oynadı. Bu formunu sürdürmesi durumunda Belhanda, Sneijder'dan aldığı 10 numaralı formayla ancak yedek kulübesini ısıtır...


Maç sonu BeIn Sports kanalına verdiği röportajda Fatih Terim'in belirttiği gibi ilk 25 dakika Galatasaray maçın mutlak hakimiydi ve bu sezon oynamayı arzuladığı oyundan pasajlar seyrettirdi izleyenlere. Deplasman fobisini üzerinden atmış Galatasaraylı topçular, sanki iç sahada oynarmışçasına rakip yarı sahada Kayserisporlu meslektaşlarına üçlü dörtlü baskılar yaparak top yapmalarına izin vermezken, tek paslarla, ara paslarla ceza sahasına girmeye çalıştılar. Özellikle Mariano ve Rodriguez'in görev yaptığı sağ kanattan saldıran Galatasaraylılar, yeni saç imajıyla sahaya çıkan Garry Rodriguez'in bir iki başarısız denemesi sonrası Eren'e yaptığı asistle kapıyı açtı, benzer paslaşmalarla ters kanattan Feghouli'nin asistiyle farkı ikiye çıkardı. Feghouli teknik oyuncu, rahat adam geçebiliyor, topa vurma becerisi de var, bazen başına buyruk davransa da, her an skora etki edebilecek seviyede bir oyuncu. Eren'e yaptığı asistin yanında, maçı bitirebilecek iki pozisyon da yakaladı, uzun boylu rakip stoperler arasında vurduğu top az farkla auta giderken, ikinci devre ceza sahası dışından yaptı plaseyi kaleci Lung parmak ucuyla ancak çelebildi.


İlk yarım saat sonrası ev sahibi "gaflet uykusundan" uyanıp, sarsıldı, kendine gelmeye başladı da yine Galatasaraylı üç oyuncunun rakip ceza sahası önünde yaptığı presle kaptığı top sonrası Rodriguez karşı karşıya kaldığı pozisyonda topu ağlara yollayabilse, o an maç kopardı... Olmadı...

Kayserispor, Muslera'nın kalesine gelmeye başlayınca da, Maicon'un eksikliği hissedilmeye başlandı. Eren son topları kaleye başarıyla yollaması, hava toplarını alması ve yaptığı presle Gomis'i aratmazken, N'Diaye ve Selçuk'un orta sahadaki temposuyla maçı seyredenler Fernando'yu unutmuşken, Denayer'in "bombalarıyla" "Ah be Maicon neredesin" demedi değil Galatasaraylı taraftarlar. Orta sahadan doldurulan bir topta etrafına bakınırken yanındaki Umut Bulut'u kaçıran Denayer, az kalsın bir gol ya da kırmızı karta sebebiyet verecekken, ikinci yarının başında da yine zamanlama hatasıyla yürekleri ağıza getirdi. Kayserispor'un attığı golde, Umut Bulut'a daha yakın pozisyonda Serdar gözükmesine rağmen, Denayer o golde de adamını kaçırarak hatalıydı. Tudor zamanında bekte denenen, bu gece stoperde oynayan Denayer, Belhanda ile birlikte Galatasaray'ın en "başarısız" transferi olarak göze çarpıyor... "Eldekileri adam edeceğiz" diyen Fatih Terim'in "sihirli" değneği umarım bu ikiliye de değer...


İkinci yarıya Güray ve Amorim'i oyuna alarak başlayan Sumudica'nın Kayserispor'u, ilk 45 dakikanın tam tersine bir oyun anlayışıyla başladı karşılaşmaya. Ev sahibi olduklarını hatırlayıp, seyirci desteğini de arkasına alan sarı-kırmızılılar taze kuvvetlerin yer aldığı sol kanattan delmeye çalıştılar Galatasaray savunmasını ve arzuladıkları golü de Umut Bulut'la buldular. Farkı bire indirdikten sonra da beraberlik için akın akın geldiler Galatasaray kalesine de, kırılma anlarında ya Muslera çok başarılıydı, ya da ev sahibi topçular beceriksizdi. Nasıl ki ilk devre Feghouli ve Rodriguez'in kaçırdığı pozisyonlar Galatasaray adına kırılma noktasıydı, 56. dakikada Mendez'in direği sıyıran topu ve 65'te Şamil'in plasesinde Muslera'nın uzanması ve seken topta Mendez'in kaleyi ıskalaması ev sahibi adına dönüm noktasıydı.

Riekerink ve Tudor'un en çok eleştirilen yanlarından biriydi "oyunu okuyamamak", maçın gidişatına göre oyuncu değişikliği yapamamak. Bu gece Fatih Terim, Kayserispor'un ipleri eline aldığı ve akın akın beraberlik için geldiği dakikalarda 10 dakika içinde üç oyuncu değişikliği yaparak (Feghouli yerine Tolga, Selçuk yerine Donk ve Yasin yerine Sinan) rakibin hızını kesti ve tekrar ipleri eline aldı. Simudica'nın da "ya hep ya hiç" diyerek savunmacı Sapunaru'yu çıkarıp Asamoah Gyan'ı oyuna dahil etmesi, stoperleri Kana Bıyık'ı hücüma yollamasıyla Galatasaray son 10 dakikaya girerken Sinan'la arka arkaya iki defa maçı bitirme fırsatı yakaladı ama genç oyuncu son dokunuşları başarıyla yapamadı.

Ligin ilk yarısında Kadıköy'de oynanan  Fenerbahçe-Kayserispor maçında, Kayserili oyuncu kendisine yapılan faul sonrası yerde yatarken, Fenerbahçeliler topu taca atmamış, top çevirmiş ve gol atmıştı. Bu pozisyona sarı-kırmızılılar uzun süre isyan etmiş, rakiplerini "gayri ahlaki" davranmakla suçlamıştı. Bu gece de maçın son dakikalarında Denayer'in sakatlığı sonrası topu taca atan Galatasaraylı futbolcular, rakiplerinden "centilmenlik" bekleyip topu kendilerine vermesini umarken, Kayserililer beraberlik için Muslera'nın kalesine orta yapmış ama dönen topu N'Diaye cesurca rakip ceza sahasına kadar sürmüş ve Rodriguez'e yaptığı asistle maçın bitmesini sağlamıştı. Futbol ilginç oyun işte, futbol ilahları sahneye çıkar ve adamı öyle bir çarpar ki...


Kayseri gibi zorlu deplasmanı üç puanla atlatan Galatasaray, şampiyonluk yolunda önemli bir engeli geçmiş oldu. Bundan sonra fikstür olarak önemli bir avantaja sahip, iç sahada kazanacağı maçlarla rakiplerin birbiriyle oynadığı haftalarda zirvede yalnız kalabilir. Peki, ısrarla deplasmanda kaybeden Igor Tudor ile Fatih Terim'in farkı neydi? Tek cümle ile, Tudor bu maçta Kayseri'den çekinir ve onları durdurmak için pozisyon almaya çalışacakken, Fatih Terim kendi oyununu rakibine "empoze" etti ve "bam bam bam" kazandı...

Son olarak, dün Antalya'da dönüşü kaza geçiren Beşiktaş taraftar kafilesi ile bugün Kayseri'ye takımını desteklemek için gelirken kaza yapan Galatasaraylı taraftarlara geçmiş olsun... Taraftar demişken, ilk defa bir teknik direktörün ağzından ultrAslan kelimesini duydum. Fatih Terim maç sonu röportajda ultrAslan'ın 17. yaşını kutlarken, Mustafa Cengiz'in yönetimindeki bir çok üyenin Galatasaray tribünlerinden gelip, ultrAslan'ın kurucuları arasında olması uzun seneler arzuladığımız gelişmelerdi.


Cüneyt Çakır'la bitirelim. Biz uzun yıllardır yazıyoruz da memleket medyası yeni yeni uyanıyor, Cüneyt Çakır iyi bir hakem değil, hem de kötünün kötüsü bir hakem. Bu gerçeği artık herkesin kabul etmesi gerekiyor. Bu akşam kestane rengine boyadığı saçlarıyla sahne alan Cüneyt hoca, yine "adından söz ettirecek!" kararlarla maçı bitirdi. Ev sahibi ekip, Galatasaray'ın ilk golünde ofsayt olduğunu iddaa ederken, orada yan hakemine kurban giden Cüneyt Çakır, 23. dakikada Galatasaray ceza sahası önünde Deniz'in "müdahalesiz" düşmesine serbest vuruş kararı uydurarak, ev sahibine gol şansı verdi. Temassız pozisyonda düdük çalan "hakemimiz" Denayer'in Umut'a temasına "oyna" dedi. Maçın son dakikaları yine sahneye çıkmaya çalıştı, Galatasaray ceza sahasının sağ köşesinde Rodriguez'in yerde sabit olan ayağına takılan Amorim'in düşmesine faul düdüğü çalarak, ev sahibine bir avantaj daha verdi. Eren'in ayağına basılıp, devam kararı vermesini, Mariano'nun rakibini arkadan çekmesine devam demesi aklımızda kalan diğer hatalı kararlardı... As artık düdüğü Cüneyt as...



STAT: Büyükşehir Belediyesi Kadir Has
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
KAYSERİSPOR: Lung, Lopes, Kana Bıyık, Atila Turan (Dk.46 Amorim), Sapunaru (Dk. 77 Asamoah Gyan), Şamil Çinaz, Badji, Boldrin (Dk.46 Güray Vural), Mendes, Deniz Türüç, Umut Bulut
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Denayer, Serdar Aziz, Latovlevici, Selçuk İnan (Dk.66 Donk), Ndiaye, Feghouli (Dk.60 Tolga Ciğerci), Yasin Öztekin (Dk.70 Sinan Gümüş), Rodrigues, Eren Derdiyok
GOLLER: Dk.13 ve Dk.19 Eren Derdiyok, Dk. 90+1 Rodrigues (Galatasaray), Dk. 52 Umut Bulut (Kayserispor)
SARI KARTLAR: Dk. 20 Boldrin, Dk.29 Umut Bulut (Kayserispor)

22 Ocak 2018 Pazartesi

Basın Yalan Yazıyor


Memleketin 2-3 spor gazetesinden biri olan Fanatik, bugün içeriğinde ve logosunda değişiklik yaparak okuyucusu karşısına çıktı. "Ülkemizde uzun uzadıya yazı okunmuyor" diyerek köşe yazarlarına yazılarını kısa notlar şeklinde yazdıran gazete, logosunu da L'Equipe tarzı yapmış. İmaj değişmiş ama zihniyet hala aynı... Olay mı ne?  Bugün gazetenin internet sitesine girdiğimizde yukarıda fotoda yer alan iki başlıkla karşılaştık. Gazetede çalışan arkadaşlar yememiş-içmemiş, daha yeni başkan mazbatasını almadan başlamışlar "haberlerine!?"... Gomis parasını alamadığı için sakatlık numarası yapıyormuş, Fatih Terim yeni başkanın önünü açmak için istifa edecekmiş... Oysa gazeteci oldukları için en iyi onlar tanımaları lazım Gomis'i, Fransız topçunun ne kadar profesyonel, işine ne kadar saygılı olduğunu ve bir sorun varsa bunu doğrudan muhattaplarıyla görüştüğü, "sinsi" numaralar peşinde olmayacağı. Ya da başkan Mustafa Cengiz'in adaylığını açıkladıktan beri sürekli ağzında Fatih Terim isminin dolaştığı ve Dursun Özbek'in hocayı takımın başına getirmeden önce Mustafa Cengiz ve yönetiminde yer alanların tek arzusunun Fatih hoca olduğunu...
Yıllar onca ultrAslan kale arkasında aşağıdaki pankartı açmıştı, maalesef seneler geçse de basındaki niyetler değişmiyor, sonra da gazetelerde çalışanlar ülkede gazete tirajları çok düşük, kimse okumuyor diye ağlıyor. Gerçek dışı haber yazdığınız sürece sizi kimse almaz...


Robinho Sivas'ta


Antalya, turizm-hotel-motel diyerek bölgenin tanıtımını yapmak için sponsorlar eşliğinde Eto'o'yu, Nasri'yi getiriyor da Sivas'ın Robinho transferi şaşırttı. Daha önce Real Madrid, Manchester City, Milan, Santos gibi takımlarda top koşturan 33 yaşındaki topçu ligin ikinci yarısı Sivasspor forması giyecek. Tabii, oyuncunun ülkemize gelmesinde daha önce kırmızı-beyazlı ekipte görev almış Roberto Carlos ve Cicinho'nun etkisi çok büyük.

21 Ocak 2018 Pazar

Sana Gitme Demeyeceğim


O meşhur şarkıda dediği gibi "Sana gitme demeyeceğim", hatta öyle bir git ki, bir daha Galatasaray ve adın yan yana anılmayacak şekilde uzak kal bu diyarlardan... Hani sırf lise mezunu olduğun için kulübe üye olup, üyelik aidatlarını ödemediğin günlerde olduğu gibi, çıkma ortaya ey Galatasaray kulüp tarihinin gördüğü en başarısız başkan...
Ne demiştik Melo'yu yolladığında, Sneijder'i yolladığında yazmış olduğumuz veda yazılarında: "Bugün belki siz gidiyorsunuz ama arkanızdan milyonlar göz yakışı döküyor, oysa Dursun Özbek gittiğinde bayram edecek Galatasaray taraftarı ve bir daha adını dahi anmak istemeyecek kendisinin..."
Bugün o "arzulanan" gün geldi çattı, çapına bakmadan cinlik peşinden koşan Dursun Özbek, kendi kurduğu tuza düştü ve seçimi kaybederek, o çok sevdiği koltuktan al aşağı edildi... Kaderin oyunu mudur bilinmez, 20 Ocak aynı zamanda Wesley Sneijder'in Galatasaray'la sözleşme yaptığı tarih...
"İstifa et" diye inletirken dört bir yanı Galatasaray taraftarı, bıraksaydın görevi, belki bu kadar acı olmayacaktı ama mezun olduğun lisenin salonlarından daha seçim bitmeden "kaçar" gibi uzaklaşmak çok onur kırıcıydı be Dursun Başkan... Kendin ettin, kendin buldun...
Şimdi git...
Kardeşini de al git...
PlayStationdan babasına oyuncu tavsiye eden yeğenini de al git...
Kulüpte görev verdiğin Fenerbahçeli dostlarını da al git...
Seni pohpohlayan gazeteci arkadaşlarını da al git...
 Gidin ve bi' daha geri dönmeyin...

Hoşgeldin Mustafa Cengiz


Eski Açık, Ali Sami Yen'in en varoş tribünüydü, biletleri en son tükenen tribündü, cebinde parası olanlar Numaralı yahut Kapalıya kombine alırdı da, oraya giremeyenler Yeni Açık üst tribün bileti için çırpınırdı. Pek istenmeyen tribündü Eski Açık ama maçta "ateşi" de onlar kıvılcımlardı; Kapalı tribünün "Eski Açık Sarı Desene" davetine "Sarı" diye başlarlar, Numaralı "Kırmızı" diye devam eder, Yeni Açık "Şampiyon" şeklinde sürdürür sloganı ve Kapalı noktayı koyardı: "Cim Bom..." Kimsenin gitmek istemediği tribünken, ultrAslan-ÜNİ'nin ilk doğuşuna da ev sahipliği yaptı Eski Açık. Hatta Mustafa Cengiz'in listesinde yer alan Adil Araboğlu abinin yakıştırmasıyla "Dans eden güller gibi" kırmızı polarlarıyla Sami Yen'de artık "üniler" bağırıyordu "Sarı" diye...

Ve Galatasaray'ın kaderini etkileyecek en önemli seçim öncesi yapılan renk seçiminde Dursun Özbek kırmızı rengi seçerken, Mustafa Cengiz'in şansına sarı çıkmıştı. Aslında, o gün sarı renk olacakları müjdeler gibiydi... Galatasaray'da statikoya karşı meydan okuyan "bizden" yani "tribünden" Galatasaraylıların yer aldığı listesiyle Mustafa Cengiz, her sandık açıldığında Galatasaray Lisesi koridorlarının inleten "Eski Açık Sarı Diyecek" sloganları eşliğinde başkanlığa hak kazanarak, yıllarca kulübün sırtında bir yük gibi duran Dursun Özbek'e "kapıyı" gösterdi. Tarihi bir zaferdi bu gece kazanılan zira, genç Galatasaraylılar "köhnemiş düzene" kafa tuttular ve kazandılar...

Tebrik ederim sayın Mustafa Cengiz
Tebrik ederim sayın Celal Açar
Tebrik ederim sayın Ahmet Sabri Şenkal
Tebrik ederim sayın Acar Baltaş
Tebrik ederim sayın Nejat Güney 
Tebrik ederim sayın Okan Böke
Tebrik ederim sayın Adil Araboğlu
Tebrik ederim sayın Emre Erdoğan
Tebrik ederim sayın Cenk Soyer
Tebrik ederim sayın Hacı Hüseyin Toprak
Tebrik ederim sayın Ahmet Ünal Çeviköz
Tebrik ederim sayın Mahmut Recevik
Tebrik ederim sayın Mehmet Öner Cansever
Tebrik ederim sayın Dinç Üner
Tebrik ederim sayın Erol Özmandıracı
Tebrik ederim sayın Arif Badur
Yolunuz açık olsun...

20 Ocak 2018 Cumartesi

Samsun Trafik Anarşisine Yenildi


Böyle yazıyordu 21 Aralık 1989 günkü Milliyet'in manşetinde.  Malatya deplasmanına giderken meydana gelen kazada teknik direktör Nuri Asan, futbolculardan Muzaffer ve Mete ile otobüs şoförü Asım Özkan olay yerinde hayatını kaybetmiş, Yugoslav futbolcu Zoran Tomiç ise altı ay komada kaldıktan sonra ülkesinde vefat etmişti. Kırmızı-beyaz renklerine o gün siyahı da ekleyen Samsunsporlularun başı tekrardan sağ olsun, futbol şehitlerin mekanı cennet olsun...

Dinamo Bükreş-Aris Limassol Maçında Şike İddası


Büyük Şike kitabında Brett Forrest, şikeciliğin dünyanın dört bir tarafına nasıl yayıldığını, maçların nasıl ayarlandığını, kimin kime talimat verdiğini, maç esnasında bir el hareketi ya da şapkanın kafadan çıkarılmasıyla maçın gidişatının nasıl değiştiğini kanıtlarıyla uzun uzun açıklamış ve özellikle hazırlık maçlarında bu işin rahatça yapıldığını yazmıştı kitabında. Söz konusu kitapta organizatörlerin maçları nasıl ayarladığından tutun da, hakemlerin çaldığı "tuhaf" düdüklerden, ulusal federasyonların haberi olmadan oynanan milli maçlara kadar insana "pes bu kadarı da olmaz" dedirtecek tespitler yer alırken, Romanya basını geçtiğimiz gün Kıbrıs'ta oynanan Dinamo Bükreş-Aris Limassol hazırlık maçında Brett Forrest'in yazdıklarını doğrular olayların gerçekleştiğini yazmış.
Gazeta Sporturilor'un aktardığına göre 5-0 Dinamo Bükreş'in galibiyetiyle biten maçta, ilk yarı kafa kafaya bir mücadele oynanırken, Rumen takımı 45. dakikada Mihai Popescu'nun attığı golle soyunma odasına önde gider ve ne olduysa ikinci yarıda olur. Maçın 70. dakikalarına doğru tribünden inen bir adam Güney Kıbrıs takımının kale arkasına doğru yönelip, orada bulunan başka biriyle hararetli bir konuşma yaptıktan sonra telefonla bir yerlerle konuşurlar ve tekrar tribündeki yerlerini alırlar. Bu olaylardan bir kaç dakika sonra Dinamo'nun geliştirdiği atakta Nemec'in vuruşunda kaleci alakasız bir yere atlar ve gol olur. Slovak oyuncu gole sevinmek yerine kaleciyi yaptığı davranıştan dolayı kınarken, sırtında bahis şirketi reklamı taşıyan hakem Dinamo'lu oyuncuya rakibine kızdığı gerekçesiyle sarı kart gösterir. Sırtında numara ve isim yazmayan bir formayla sahada boy gösteren Aris'li kaleci yediği diğer iki basit golden sonra yerini başka kaleciye bırakır da, o da bir gol daha yiyerek skorun 5-0 olmasını sağlar. Gazeta Sporturilor'un haberinde başka ayrıntılar da var, maçın ilk devresi biterken, bir bahis şirketi yöneticisi kendilerini aramış ve karşılaşmada üçten fazla gol olacağı yönünde büyük miktarda bahislerin oynandığını bildirmiş.
Maçla ilgili kısa bir video burada yer alıyor, buyurun...

Bucaspor:0-3:Galatasaray


*Sami Yen'deki 3-0lık galibiyetten sonra İzmir'den de 3-0lık skorla ayrılan Galatasaray, Ziraat Türkiye Kupasında çeyrek finale yükseldi ve rakibini beklemeye başladı diye devam edecekti bu maç yazısı eğer dün gece yazmış olsaydık ama şimdi rakibi de belli: Konyaspor...  İlk maçı farklı kazanmış Galatasaray'ın rövanşa daha çok "yedek" ağırlıklı bir kadro ile çıkmasını bekleyenleri pek şaşırttı Fatih Terim esame listesine Gomis, Belhanda, Feghouli gibi topçuları yazarak. 2011 senesinde "harabe" halinde aldığı Galatasaray'da ilk sözleriydi hocanın "kazanma alışkanlığı kazandıracağız takıma" demeci. Tudor döneminde de güçlü-güçsüz rakip farkı gözetmeksizin dış sahada kaybetme alışkanlığı olan topçulara "kazanma" huyu edindirmek için asları sürmüştü sahaya. Nazar değmesin, çok ta hırslıydılar sarı-kırmızılılar ve attıklarının 3-4 katını da kaçırdılar. Kazanmak güzel, Buca karşısında da, Bursa karşısında da, Beşiktaş karşısında da...
*Kazanma iştahının yanında oyun içi disiplin de fark edilmeye başladı Fatih Terim'le birlikte. Futbolcular "canlarının istediğini" değil de kendilerine söylenileni yapıyorlar, olması gerektiği gibi. Takım olarak kazanıp, takım olarak kaybedeceklerini iyice kafalarına sokmuş hoca. Feghouli'nin Yasin'e asisti, Yasin'in Gomis'e "al da at" demesi skordan ziyade kafalardaki mentalite açısından oldukça önemli ipuçları verdi...
*Fatih Terim'in dokunuşları saha içi kadar saha dışında da kendini gösteriyor. Oyuncu değişiklikleri esnasında çıkanın yüzü hiç asılmıyor, görevini yapmanın tatminkarlığı ile kulübeye geliyor, tek tek yedeklerle tokalaşıp yerine geçiyor. Önemli bir detay bu... Yerlisi tamam da yabancılar da hocanın bu kulüpteki ağırlığını kavramışlar, kimsenin "kapris" yapacak cürreti yok...
*Geldiğinden beri eleştirdiğimiz Belhanda da "pabucun pahalı olduğunu" anlamış gözüktü Buca maçında. Koskoca bir yarı sezon ağzında sakız, kafasına göre takılan Faslı topçu, "hazırlık maçı kıvamındaki" bu karşılaşmada oldukça arzulu ve ciddiydi. Yetenekli olduğundan dolayı milyon eurolara alındı, yeteneği yadsınamaz da sorun karakteriydi, vurdumduymazlığı idi de oyuncu psikolojisi Fatih Terim'in "doktora" yaptığı alan...
*"Sol bek geldi gelecek" derken bu sezonu Latovleviçi ve Hakan'la noktalayacağız gibi. Transfer dilencisi değilim, sırf transfer olsun diye oyuncu alınmasından hiç hazzetmem, eğer "adam gibi" biri gelmeyecekse, böyle devam edelim. Lato da desteklenirse, bu işi yapacağını gösterdi, sahanın iyileri arasındaydı Buca maçında...
*Fatih Terim'in "Transfer yapamazsak, transferi içimizden çıkarırız" demecini en fazla üzerine alınanlardan biri Donk olmuş gibi. Belli ki hazırlık kampını iyi geçirmiş, fiziksel yüklemelerini yapmış, güçlenmiş ve Fernando'nun sakatlığı nedeniyle formasından uzak kalacağı şu periyotta ki özellikle pazartesi gecesi Kayseri'de hocası tarafından şans verilir ve iyi bir performans gösterirse Ryan Donk, bu "gazla" çokça maçta forma yüzü görebilir.




STAT: Yeni Buca
HAKEMLER: Serkan Tokat, Mustafa Sönmez, Mustafa Savranlar
BUCASPOR: Hüseyin Koç, Sancar Yıldırım, Uğurcan Yazğılı, Emre Özkan, Abdullah Balıkuv, Alpay Aldemir, Saruhan Fındıkcı, Emre Toraman, İbrahim Şirin (Dk. 81 Deniz Pero), Onur Alkan (Dk. 66 Enes Alıç), İlyas Çakmak (Dk. 76 Kerem Atakan Kesgin)
GALATASARAY: Eray İşcan, Mariano, Maicon, Koray Günter, Latovlevici, Feghouli (Dk. 68 Sinan Gümüş), Donk (Dk. 62 Tolga Ciğerci), Selçuk İnan, Yasin Öztekin, Belhanda (Dk. 46 Eren Derdiyok), Gomis
GOLLER: Dk. 33 Gomis, Dk. 44 Yasin Öztekin, Dk. 53 Feghouli (Galatasaray)
SARI KART: Dk. 12 Sancar Yıldırım (Bucaspor)

18 Ocak 2018 Perşembe

Ronaldinho'dan Yeşil Sahalara Veda


"Futbol eğlencedir. Futbol top sürmektir. Gol atmak yerine top sürmeyi yeğlerim" diyerek topla yapılabilecek her türlü "cambazlığı" bize sergileyerek gözümüzün pasını silen Ronaldinho ya da tam adıyla Ronaldo de Assis Moreira, profesyonel futbolculuk kariyerini sonlandırdığını belirtti. Eto'o'nun Antalya'ya gelmesi sonrası Ronaldinho'nun da memlekete geleceğe söylentileri çıkmıştı ulusal medyada ama transfer gerçekleşemedi. Keşke gelebilseydi, çok şey katardı futbol alemimize. "Eğer futbolcu olmasaydın ne olurdun?" sorusuna "Böyle bir ihtimali hiç düşünmedim, hayallerimde hep futbolculuk vardı ama şimdi sakin kafayla düşündüğümde, futbolcu olmasaydım, müzisyen olurdum" verdiği cevapta dediği gibi, madem futbolu bıraktın, şarkıcılık hayalini gerçekleşme zamanı gelmiş demek be usta...


16 Ocak 2018 Salı

Temizlik Kültürdür


İsveç milli takımı teknik direktörü Janne Andersson'un İtalya maçı sonrası soyunma odasını temizlerken çekilen fotoğrafını burada yayınlamıştık. Kültür meselesi bu demiştik, sonrada kazanılmıyor. Yukarıda ve aşağıda yer alan fotoğraflar ise Bursaspor-Gençlerbirliği Ziraat Türkiye Kupası maçı sonrası deplasman takımı soyunma odasından çekildi. Ankara ekibi belki de ümitsiz geldiği Bursa deplasmanından turla Başkente dönerken, Dünya Kupası vizesi alan Andersson hoca kadar  duyarlı olamamış anlaşılan... 


Son Deplasman


20 Ocak 1989 günü Samsun ve Türk futbolu için kara gün olarak tarih sayfalarında yerini aldığından beri 29 sene geçti ve Samsunlu yönetmen Okan Açmak'ın yönetmenliğini yaptığı "Son Deplasman" belgeseliyle kırmızı-beyazlı taraftarlar "futbol şehitlerini" bir kez daha anacaklar. 19 Ocak 2018 Cuma gecesi saat 19.00'da Canik Belediyesi Kültür Merkezinde düzenlenecek olan galayla belgeselin tanıtımı yapılacakken, Canik Belediye Başkanı Osman Genç, tüm Samsunspor severleri beklediklerini belirtmiş basın mensuplarına verdiği röportajda. Biz tanıtımını yapalım, elimizde olsa da gitsek de, Samsunlu takipçilerimiz bir fırsat ayarlayıp orada olacaklardır, eminiz...




İlk Günkü Destek Ruhuyla


Galatasaray geçen hafta Turkcell'le sponsorluk anlaşması imzaladı ve akabinde de bu sponsorluk kampanyası için çekilen reklam filmi internet alemine düştü. Ali Sami bey ve arkadaşlarının Galatasaray'ı kurdukları günleri anlatan filmde, forma için nasıl para topladıklarına vurgu yapılmış. O günkü ruhla bugün de Galatasaray için elimizi cebimize atmamız beklenirken, hali-hazırda Galatasaray 'ın başında olan idareciler nedense hep para lazım olunca biz taraftarı düşünüyorlar. Keşke kulübe uyelik şartlarını gözden geçirirken de bugün reklam filmleriyle ceplerindeki paraya göz diktikleri taraftarlar akıllarına gelse. Neyse, umarım yakın zamanda gerçekleşecek olan seçimde bizden birileri gelir de, Galatasaray'ın aydınlık geleceğine doğru adım atarız... Reklam filmi harika, sonundaki Turkcell hat bölümü dışında tabii, bir de buna benzer bir Galatasaray filmi çekiminin çalışmaları olduğunu duydum, müjdemiz olsun...

Come to Beşiktaş


Beşiktaş bu "Come to Beşiktaş" olayına iyice sardı, sloganın üzerinden yürümeye devam ediyorlar. Topçu transferinde kullandıkları sloganı şimdi Mevlana'nın sözlerini de İngilizceye çevirerek yurt dışı tanıtım kampanyasında kullanmışlar. Videoda Beşiktaş'tan giden (go) Cenk'in "Beşiktaş'a gel (come)" sloganında kullanılması da tebessüm ettirdi...

14 Ocak 2018 Pazar

Facebook'taki Fotoğraflara Dikkat


Kuşkusuz ki sosyal medya hayatımızda büyük yer kaplıyor. Hele ki akıllı telefonların da çıkmasıyla dakika başı fotoğraf çekip, facebook yada instagramda paylaşıyoruz. Hatta, bu öyle bir çılgınlık ya da "hastalık"hali almış ki  adam tuvalete gitse "X Cafenin tuvaletinde" diye yer paylaşımı yapacak. Tabii, bazen bu paylaşımlar "paylaşanların" başına bela da açmıyor değil? İş seyahatine gidiyorum diyen, "hatunlarla" Tayland'da çekilmiş fotolarla da yakalanıyor "çapkınlar", hastayım diye sınava girmeyen öğrenciyi facebooktaki "sinema" etiketi ele veriyor... Dinamo Moskova'nın golcüsü Pavel Pogrebnyak da sosyal medya kurbanları arasında yerini alacağa benziyor. Geçen aralık ayında takımının Anzhi ile oynayacağı maç öncesi hasta olduğu gerekçesiyle hocasından izin alan Pogrebnyak, evinde yatıp dinleneceği yere İnter-Juventus maçına gitmiş. Gitmiş gitmesine de, hatıra fotoğrafı çektirip, sosyal medyada yayınlamış. Doğal ki, fotoğrafı gören Dinamo yöneticileri küplere binmiş ve oyuncunun iş ahlakını hiçe saydığı için sözleşmesini fesh edip, 20 milyon euro da tazminat almak için girişimlere başlamış. Bir fotoğraf 20 milyon euro... Ya da kaç beğeni 20 milyon euro mu desek?

Roma Totti'nin Veliahtını Buldu



Roma alt yapısıyla başlayan kariyerini 24 sene sonra aynı takımda noktalayan bayrak adam Francesco Totti'nin veliahtı alt yapıdan geliyor. Roma u-19 takımında oynayan Mirko Antonucci, attığı ve attırdığı gollerle takımını başarıdan başarıya koştururken, bir çok kulübün genç topçunun peşinden koşmaya başlaması üzerine kulübün sportif direktörü Monchi şimdiden 2022 senesine kadar sözleşmeyi imzalatmış Antonucci'ye. Genç topçu bugün takımı Genoa'yı 5-0 yendiği maçta bir gol atarak galibiyete katkı sağladı...



13 Ocak 2018 Cumartesi

Yeşil Zemine Saygı


Barcelona'nın Palmerias'tan 12 milyon euroya transfer ettiği Yerry Mina, gün itibarıyla formayı giydi, Nou Camp'a çıktı ama bugüne kadar kimsenin yapmadığı bir ritüel gerçekleştirdi. Kolombiyalı oyuncu saha çıkmadan önce ekmek parası kazandığı yeşil zemine saygıdan dolayı tozluklarını ve futbol ayakkabılarını çıkararak sahada dolaştı ve daha sonra kramponlarını giyerek tekrar zemine geri döndü.



Suudi Arabistan'da Bir İlk


Suudia Arabistan liginde bugün oynanan Al-Hilal ve Al-Ahli takımlar arasındaki mücadele sadece ligin zirvesini ilgilendirdiği için çekmedi dünyanın dikkatini, aynı zamanda bu karşılaşmada bir ilk yaşandı ve Arap kadınlar da stadyumda serbestçe futbol maçı izleyebildiler. Kadın-erkek eşitliğinde 144 ülke arasında 141. sırada yer alan Suudi Arabistan'da daha önce kadınlar sadece evlerinde televizyondan takip ederken futbol müsabakalarını, geçen kasım ayında Suudi yetkililer yeni yılda bu yasağın kalkacağını müjdelemişlerdi.


10 Ocak 2018 Çarşamba

Mathias Cardacio'nun Milan'ı


Milan'ın eski Uruguaylı oyuncusu Mathias Cardacio, ülke basınına verdiği röportajda Milan'da beraber oynadığı takım arkadaşları hakkında ilginç bilgiler vermiş. Kim hakkında, ne mi demiş Cardacio, hepsi aşağıda:

Maldini:
Tüm yönüyle örnek olacak bir futbolcu varsa, o da kaptanımız Paolo Maldini'ydi.  Yaşına bakmadan, maçlarda herkesten daha hazır ve fitti her zaman. Benim oynadığım takımlarda gördüğüm en iyi kaptandı. Futbolu bıraktığında, takımdaki bütün oyunculara, hocalara, aşçılara ve çalışanlara adının ve numarasının yazılı olduğu Rolex saat hediye etti.

Gattuso:
Futbol kariyerimde tanıştığım en büyük karakter, kuşkusuz ki Rinbo'ydu. Asla kaybetmekten hoşlanmayan, sürekli kazanmak isteyen bir yapısı vardı. Eğer kötü oynayıp, kaybederseniz, soyunma odasında kesinlikle mevzu çıkardı. Pirlo'nun yüzüne tükürdüğünü de gördüm, Jaap Stam'la kavga ettiğini de. Eğer kaybederse, gözü kimseyi görmezdi, herkese saldırabilirdi.

Ronaldinho:
kariyerim boyunca bana bir çok kez yol gösteren ve sürekli doğru adımları atmamı sağlayan alçak gönüllü ve neşeli adamdır Ronaldinho. Milan'a transfer olduğumda onunla çok zaman geçirdik. Dünya çapında bir yıldız olduğu için öyle kafasına göre her yere gidemezdi, kendine göre bir tarzı vardı ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yıldız topçular arasında en evcimeniydi. Ronaldo ile "kanka"ydık, beraber zaman geçiriyorduk, hatta evde bana biftek pişirmişliği bile vardı. Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım. Bugünlerde sosyal medya ile oldukça sıkı fıkı ama o senelerde teknoloji ile arası pek yoktu, işlerini kardeşi ve kayınçosu yapardı.

Suarez ve Cavani:
Luis benim kardeşim gibidir, beraber büyüdük, herşeyi birlikte yaptık, kötü zamanları da birlikte yaşadık, iyi günleri de birlikte gördük, beraber ağladık, beraber güldük, ailemle aynı evde yaşadı. Luis aslında bir çok kişiye örnek olmalı, futbolculuğu süresince başına çok talihsizlikler geldi ama hepsini yendi ve hep zirvede olmayı bildi.
Cavani'nin hayatındaki en kritik kararı verdiğinde aynı odayı paylaşıyorduk, U20 milli takımında kamptaydık ve o gece Palermo'ya gideceğini söyledi bana. Oldukça mücadeleci ve yarışmacı bir oyuncudur, Neymarsız da İbrahimoviç olmadan da PSG'de hep başarıyla oynadı.

Seedorf:
Yedi dil konuşabilen, oldukça duygusal bir oyuncuydu Clarence. Çok da alçakgönüllüydü, boş zamanlarında genç oyuncuları çalıştırmayı severdi. Bana hayatın insani yönlerini de öğretti.

Beckham:
David geldi ve Milano'da bir sürü dükkan açtı.Alışverişe çıktığında dükkanlar kapılarını kapatıyordu diğer müşterilere ki o rahatça alışveriş yapsın. Lord diye çağırılıyordu ki isminin hakkını veriyordu, oldukça sakin ve karizmatikti. Az İspanyolca konuşurdu ama onunla da anlaşabildik. Aslında kremler ve parfümlerden arındığında bizim gibi sıradan bir adamdı.

Inzaghi:
Tipik bir İtalyan'dı İnzaghi, oldukça bencildi ve o da hep kazanmak istiyordu. 5-0 kazandığımızı bir maçı hatırlıyorum da son golü atmış ve çılgınca sevinmişti.

Ancelotti:
Oyuncularına karşı oldukça adil bir hocaydı, aynı zamanda herkese saygı duyardı ki topçular da ona güvenir ve sayarlardı. Maç taktiklerine kafa yoran "winner" bir hocaydı ve bizi de "kazanan" bir takım haline getirdi.


Maçın Adamı


Takımınız adına oldukça kritik bir maça çıktınız, çok iyi oynadınız, gol attınız, gol attırdınız ve üç puanın kazanılmasında baş rol oynadınız. Doğal olarak da maçın adamı seçildiniz. Peki, ödül olarak ne beklersiniz? Prim? Mini kupa? Beklentileriniz çok yüksek... Neden mi?

Güney Afrika'da maçın adamı seçilen Hlompho Kekana'ya 5 GB internet hediye edilmiş maçtan sonra, artık soyunma odasında Wi-Fi aramadan oynadığı maçın özetini rahatlıkla seyredebilir. İnternet mi? Olamaz diyorsanız, Zimbabwe'deki ödül sizi daha da şaşırtacak: 24 şişe bira... İster maç sonu soyunma odasında takım arkadaşlarınla paylaş, ister evde bir sonraki maça kadar tüket.
Daha da şaşırmak isterseniz, Gana'yla bitirelim, maçın adamına terlik hediye etme fikri kimden çıktıysa "helal!" olsun valla...

Futbolcuların Malikhaneleri


Milyon dolarlara top koşturan futbolcular nasıl evlerde yaşarlar? Pek tabii ki, adlarına ve şanlarına yakışır "malikhaneleri" tercih edecekler. İşte aşağıda bazı futbolcuların lüks mekanları:


Yukarıdan baktığımızda "10" rakamını andıran ev, Barcelona'nın 10 numarası Messi'nin ikametgahı. Luis Garrido tarafından dizayn edilen evi, geçen sene 6.2 milyon pounda satın almış Lionel Messi. Koskocaman bir havuzu ve etrafı da yeşilliklerle kaplı evin adı da "Bir Sıfır Ekolojik Ev" ve şimdiki değeri 10 milyon poundu buluyormuş yazılanlara göre...


Messi'nin evinden bahsedeceğiz de Ronaldo'yu unutur muyuz? Portekizli'nin evi Madrid'in elit bir semtinde ve Penelope Cruz'la yan yana... 8600 metre karelik evde yedi yatak odası, sekiz banyo ve "junior" Ronaldo'lar için minik de bir futbol sahası var. Evin içinde bir oda sadece Ronaldo'nun aldığı ödüllere ayrılmış. Yüzme havuzu mu? Olmaz olur mu, en klasından var. Ama Madrid'li yıldız 8 milyon poundluk evinde en çok nerede vakit geçiriyor derseniz, cevap mutfak olacaktır.


Yukarıdaki villa ise Wayne Rooney'in ve 20 milyon pound değerinde. İçinde ne mi var? Üç çalışma odası, beş yatak odası, yuzme havuzu, fitness salonu, jakuzi ve sinema...

Beckham 2013 yılında yukarıda içi gözüken ve yazının başlığında genel görüntüsü yer alan evi yaklaşık olarak 32 milyon dolara satın almış. Villa Londra'da bulunuyor ve sekiz yatak odası, iki kıyafet odası, bir oyun odası, fitness salonu, spa ve geniş bir salona sahip. Bugünkü değeri 40 milyon pounda yaklaşan evin camından baktığınızda Robbie Williams ve Elton John size el sallayabilir.




Blog Widget by LinkWithin