29 Haziran 2008 Pazar

Kupa Tribünde


Eskiden güzel bir geleneğimiz vardı, final maçını kazanan takım şeref tribününe çıkar ve oyuncular teker teker madalyalarını aldıktan sonra takım kaptanına kazanılan kupa takdim edilir ve kaptan kupayı havaya kaldırdığı anda büyük bir coşku yaşanırdı tribünlerde. Tabii, daha sonra oyuncular sahaya iner, yarısı çıplak, yarısı sırtında rakibin forması tribünleri dolaşırlardı... Daha sonraları "endüstriyel futbolun" bir icadı olarak kupa saha içine yerleştirilen platform üzerinde oyunculara verilip, arkalarından konfetiler atılmaya başlandı...Maksat televizyonların daha iyi görüntü alması, foto muhabirlerinin net kareler çekmesi... Eskiye özlem içinde olan benim gibiler için sevindirici bir haber Platini'den geldi... "Büyük Başkan" bu gece kupayı tribünde vereceğini açıklamış, tıpkı kendisinin 84 yılında İspanya'yı yendikten sonra kaldırdığı gibi...

Herşey Bunun İçindi

22 gündür kaldırılmayı bekleyen metal parçası

Final

Tatlı rüyanın bu son kapışmasında herkes bir tarafa bahis oynarken takımların ilk 11lerine Mustafa Denizli misali maçtan önce bir maç yaptırmak geldi içimden.


Kaleci
Iker Casillas (İspanya) vs. Jens Lehmann (Almanya)
Takımlar arasında en bariz farkın olduğu mevki. Haginin 0-2lik Dortmund maçında şamar oğlanı yaptığı gün Lehmann benim gözümde kalecilik karizmasını kaybetmişti. Casillas her ne kadar tam kapasite oynamasa da İtalya maçındaki performansı büyük maçların adamı olduğunu gösterdi.
.
Sağ Bek
Sergio Ramos (İspanya) vs. Arne Friedrich (Almanya)
Ramosun ofansif yönü çok iyi ama o oranda da defasta da hatalar ve gereksiz fauller yapıyor. Friedrich de fena değildi bu turnuva. Hangisini transfer edelim diye bana sorsanız, hiç farketmez ucuzunu kap gel.

Göbek defans
Marchena / Puyol (İspanya) vs. Mertesacker / Metzelder (Almanya)
Katalanların gururu Puyol benim gözümde tam bir görev adamı. Dünyanın en iyi 11inde defansın göbeğine koyacağım isim. Marchena ile de uyumlu gidiyorlar. Mertesacker - Metzelder ikilisi de bu turnuvada hata yapmayan ender stoperlerden biriydi. Kolay kolay bu maçta göbekten gol pozisyonu göremeyeceğiz gibime geliyor.

Sol Bek
Joan Capdevila (İspanya) vs. Philipp Lahm (Almanya)
Villerealin bence Nihattan sonraki en önde gelen oyuncusu olan Copdevila yine de Lahm kadar etkili olamadı bu turnuvada. Bizim maçta Lahm her topu aldığında "la kapatın şunun" önünü diye bağırmalarım ne yazık ki hiç boş çıkmadı. Bu sözü söyleme sırası şimdi İspanyollarda.

Sağ Kanat
Andres Iniesta (İspanya) vs. Bastian Schweinsteiger (Almanya)
Bu kıyaslamayı turnuva öncesi yapsaydım kesinlikle Iniesta derdim. Ama turnuvada Schweinsteiger hayatının topunu oynarken Iniesta da bir o kadar forumsuz.

Orta Saha
Senna / Xavi / Fabregas (İspanya) vs. Hitzlsperger / Rolfes / Ballack (Almanya)
Fabregas turnuvaya yedek başladı sonra 2.yarıda oyuna girdi ardından ilk 11e yükseldi. Rolfes ve Hitzlsperger de Fringsin sakatlığından sonra forma şansı bulan ilave oyuncular. Xavi attığı gol dışında turnuvada silik kaldı. Ballack oynarsa orta saha Almanların avantjında olur oynamazsa herhalde Frings oynar, o zaman işler %50-%50 gider.

Sol Kanat
David Silva (İspanya) vs. Lukas Podolski (Almanya)
Bu kanatta da rekabet büyük. Podolski Almanyayı grup maçlarında sırtlayan isim. Silvanın da bir golu ve her geçen gün yükselen formu var. Podolskinin ayrıca David Villa da sakat olduğuna göre atacağı 1 golle gol kralı olma şansı var bu da ekstra motivasyon verebilir ona.

Forvetler
Torres / Guiza (İspanya) vs. Klose / Gomez (Almanya)
Belki Löw Podolskiyi forvet oynatıp turnuva bitsek de gitsek diye bekleyen Gomezi yedeğe çekebilir. Torres ortalarda pek görünmez iken Klosenin de "Aman ben tarihe geçeyim" diye bir iddiası yok. Orta seviyede oynayan Guizadan da pek birşey beklemiyorum açıkçası. Yani bu turnuvada goller orta saha oyuncuların gelir bence.

Lafı uzatma kim kazanır onu söyle derseniz, Almanyadan başkasını tanımam.

Kim Dedi Futbola Ara Verildi Diye?

Tam futbol yaz tatiline girdi derken İnter-Toto kupası ile yeni sezonun kapağını açmış bulunuyoruz. İlk turlar oynandı, 2.turda Sivasspor ayın 5inde Karadağdan Grbalj ile oynayacak. Yaz aylarındaki milli maç turnuvalarıyla İnter-Toto maçlarının çatıştığı senelerde hep merak etmişimdir İnter-Totoya katılan takımın Avrupa/Dünya Şampiyonasında futbolcusu varsa haksızlık olmaz mı? Ama yine de futbolun uykuda olduğu Temmuz ayını benim açımdan renklendiren bir organizasyondu İnter-Toto. Organizasyondu diyorum çünkü bu sene İnter-Toto son kez düzenlenecek. Seneye UEFA Kupası elemeleri biraz daha uzun tutulup İnter-Toto kupasına son verilecek. Her kupanın ilk kazananı bellidir ama en son kazanını oluşturmak zordur. Bir Lazioyu hatırlıyorum son Kupa Galipleri Kupasını kazanan takım olarak. Son İnter-Toto tarihine girmek de Beşiktaş yerine Sivasspora nasip olmuş meğersem.

Kim Kimden Kime#11



  • Bu hafta Mourinho'lu Inter başlıyor transfer atağına... Önceden anlaştıkları belirtilen Quaresma ve Lampard ile resmi sözleşmeler yapılacak. Porto'lu oyuncu ile her konuda anlaşmaya varıldı, Porto ile ufak tefek pürüzler bulunuyor, öte yandan Ronaldo'nun Madrid'e gidecek gitmeyecek söylemleri arasında sözleşmesi bir sene sonra bitecek olan Lampard'ın eski hocası ile el sıkıştığı gözden kaçtı ve Mourinho Chelsea'ye "ya şimdi satın ya da seneye bedava alırız" kozunu kullanmaya başaldı...
  • Julıo Baptista'yı bizim medya Türkiye'ye çok getirmek istemişti geçen yıllarda, Galatasaray ve Fenerbahçe'yle her konuda anlaşmıştı gazete manşetlerine göre ama nedense tatile bile gelmedi memlekete Brezilyalı oyuncu. Bu sene transfer haberlerini yazan muhabirler unuutuler kendisini, zaten Baptista'da kafasını dinlediği memleketinde Roma ile anlaştığını belirtmiş ama ufak bir bonservis sorunu transferin gerçekleşmemesine sebep. Real Madrid 15 milyon avro teklif ederken, Roma 12 milyon veriyor, 13te anlaşırlar diye düşünüyorum...
  • Her ne kadar Wenger "Adebayor hiçbiryere gidemez" dese de, Seedorf "Ben kendisiyle telefonda konuştum ve seneye Milan'da oynamak istediğini belirtti. Takımımız adına büyük bir kazanç olacak bu transfer" diye yalanlamış Fransız hocayı..."Beraber oynayacaksınız demek ki" diyen gazetecilere de " Belli olmaz. Hep Premier ligi düşledim, Real'e gitmeden önce Arsenal ve Manchester ile görüşmelerim oldu, belki İngiltere'ye gidebilirim" diyerek transferin kaynayan kazanına bir odun daha atmış oldu...
  • Klaas Jan Huntelaar'ın Ajax ile mukavele yapmaması İngilizlerin iştahını açmış, hemen Liverpool, Arsenal ve Manchester United 24 yaşındaki oyuncunun aklını çelmenin yollarını düşünmeye başlamışlar. Ajax yönetimi de :"Madem Klaas bizi istemiyor, tekliflere açığız, ama 20 milyon pounddan aşağı inmeyeceğimiz bilinsin" diye de fiyatı biçmiş oyuncularına...
  • Arsenal bir yandan elindekileri tutmaya çalışırken, Arsene Wenger bir taraftan da nerede genç yetenek var, "topçuların" saflarına katmaya niyetli. Şimdi de AZ Alkmaar'dan Oğuzhan Özyakup'un aklını çelmiş ve genç oyuncu 16 yaşına girdiği Eylül ayında resmi sözleşmeyi imzalatacakmış...
  • Juventus'u eski günlerine döndürecek kadronun hesapları yapılırken Avrupa Şampiyonasında Almanya adına kritik goller atan Schweinstager'ın de adı geçiyor. Başarılı oyuncu için İtalyanlar Rummenige'ye Tiago artı bir miktar tekşif etmişler... Finalden sonra Almanlar bir cevap verirler artık..

Üçlü Kader



Franco'nun iktidarı sırasında Barcelona'ya sözleşme yapmış olan Alfredo di Stefano, bin bir "takla" ile Real Madrid'e kazandırılmıştı;


Manchester united'ın üzücü uçak kazasından sonra toparlanması için takıma transfer etmeyi düşündüğü Ferenc Puskas, Real Madrid tarafından İspanya'ya getirilmişti;


Sir Alex Ferguson'un şampiyonlar ligi şampiyonu olan takımının yıldızı Cristiano Ronaldo, Roman Calderon tarafından Real Madrid'te forma giymesi için ikna ediliyor...

Fevri



"Ben normal hayatımda böyle fevri, asabi bir adam değilim. Ciddi bir adamım. Ama makaranın da en kralını yaparım."
Fatih Terim

Hürriyet Gazetesi, Yener Süsoy Röportajı, 18.09.2006

27 Haziran 2008 Cuma

Baba ve Oğul#2



Beckham, arabası ve oğulları...

Sigara ve Futbol













Sigara yasağının resmi olarak uygulanmaya başlandığından sonra, gittiğim bir amatör maçta, sahanın yöneticiliğini yapan spor müdürü, tribündekilkere "söndürün onu, yazarım cezayı" diye bas bas bağırıyordu. Tribünde sigara yasağı da alınmıştı yasanın kapsamına ve bunun nasıl uygulanacağını düşünüp durmaktayım 20bin kişilik stadlarda, uygulanmayacak büyük ihtimal... Tribünde sigara yasaklanmışken, acaba futbolcuların "tütünle" arası nasıl diye merak ettim ve ufak bir araştırmayla aşağıdaki fotoğrafları buldum. İngilizler de "sağlam tiryaki" onbiri yayınlamışlar:"Socrates, Sheringham, Gascoigne, Barthez, Prosinecki, Ginola, Zidane, Maradona, Cruyff, David James, Rooney." Bizim memleketten bir liste yapacaksak benim aklıma gelen Faruk, Arif Erdem, Tümer, eski Fenerbahçeli Tarık,Nouma...

Ronaldo Tatilde







Manchester'dan ayrıldı, ayrılmadı, Real'e gidecek gitmeyecek diye Avrupa Şampiyonasına alternatif bir gündem oluşturan Ronaldo, turnuvadan erken elenince koca bir sezonun yorgunluğunu atmak üzere İtalya'ya kaçmış. Tabii, yanında da kız arkadaşı Nereida Gallardo kendisine eşlik etmiş... Paparazziler de boş durmamış, yakalamış ikiliyi... Yenge sporu pek sevmiyor galiba, ya da sadece izlemekle yetiniyor, nedir o selülitler öyle...

Rusya:0-3:İspanya










Goller: Xavi hernandes 50', Güiza 73', Silva82' (İspanya)

Maçın başlamasını beklerken evde, bir anda "Abi, senin berber nerede?" diye soran bir arkadaşa hem yol tarif edelim hem de gitmişken biraz "ferahlayalım" diye evden çıkarken, her zaman sporu takip eden bizim berberin atv yi de ayarlamış olduğundan adım gibi emindim... Ama, evdeki hesap pazara uymadı tabii ki, maç başladığında "Açalım şu atvyi" deyince "göstermiyor" cevabı aldık... Eve ulaştığımda maçın bitmesine yarım saat vardı ve "al gülüm ver gülüm" ortada bir mücadele vardı. Skorda ise İspanyollar 1-0 öndeydi... Ruslar, eski maçlarını mumla aratıyorlardı, Arshavin var mıydı yok muydu belli değildi...Sıkıcı bir maç izlerlen, defansın arkasına atılan topu iyi kontrol eden Güiza farkı ikiye çıkarıyordu... Büyülenmiş gibiydi Ruslar, rakip kaleye dahi gidemiyordu ve 82'de farkı üçe çıkaran gol geldi İspanya adına... "Yaşlı kurt" Aragones iyi etüt etmiş rakibini, ilk maç 4-1 mağlup ettiği Hiddink'i, bu kez yine üç farklı yenmeyi başarmıştı ve finale hak ederek çıkmıştı. Finalde bizim memleketin gönlü İspanyollar ile olacaktır, Fenerbahçeliler özellikle "oyuncu izlemeye gitmiş menajer" edasıyla Güiza'yı izleyeceklerdir, ama öte yandan Linekeer'in de sözünü unutmamak lazım...
Luis Aragonés, İspanya Teknik Direktörü:"Yarı final ömaçı için oldukça fazla gol attık ve oyuncularım ve taraftarlarım adına oldukça memnunum. Şimdi Almanlara karşı sert bir maç yapacağız. Sakatlanan Villa'nın oynayıp oynayamayacağını bilmiyorum ama tek forvetle de iyi işler çıkarıyoruz. Devre arasında oyuncularıma bir gol attığımızda, maçı koparacağımızı söylemiştim, öyle de oldu. "
Guus Hiddink, Rusya Teknik Direktörü: "Tek pas oynayan, teknik bir takıma karşı oynamak oldukça zordu ve maçı kaybettik. İlk yarı başa baş oynamaya çalıştık ama ikinci yarı yediğimiz golden sonra oyunu çeviremdik. Umarım İspanyollar zevkli bir final yaşarlar."



26 Haziran 2008 Perşembe

Jay Jay de Bıraktı

Basketboldaki sokak basketbolcularının futboldaki versiyonuydu bir nevi. Ronaldinho ile İbrahima Yattara arasında bir tattı. Galatasaraya patlardı habire. Giydiği kırmızı kramponlar ile birçok halı saha müdavimine krampon konusunda ilham kaynağı olmuştu. Ali Şenin gazıyla Muhammed Yavuz ismiyle niye Türk olduğunu herhalde kendi de bilmiyordur. Ama yine de memlekete benim diyen birçok Türk futbolcudan daha çok döviz kazandırarak ayrılmıştı buralardan. Drogba, Essien, Adebayor, bizim Song ve Amokachi gibi birçok yıldızın oynadığı Nijerya Karması - Afrika Karması maçıyla bugün jübile yaptı. Bir jübile maçı izlemeyeli bayağı zaman oldu, bir kanalda yayınlansaydı kesin kaçırmazdım. Eyvallah Augustine Okocha!

Unutulmaz#2



Unutmayız demiştik aramızdan ayrıldığında büyük üstad... Unutmadık geçen bir yıllık sürede ve unutmayacağız da yaptıklarını yaşadığımız müddetçe... Tekrar ruhun şad olsun Derwall Hocam...

Bırakma Gereği


"Bu maçta son kez görev yapmış oldum. 14 yıl milli formaya hizmet ettim. Herkese canı gönülden teşekkür ediyorum. Artık bırakmam gerektiğini hissetmiştim. 14 yıl bu formayı giydiğim için de büyük bir onur duyuyorum"

Rüştü Reçber

Almanya maçı sonrası milli takımı bıraktığını açıklarken

Kim Doğruyu Söylüyor?



Fenerbahçe resmi sitesinin girişinde Aragones ile iki yıllık ön kontrat yapıldığını belirtmiş... Kendilerini kutluyoruz, tecrübeli bir çalıştırıcı aldılar(!) ama İspanyol hoca bu gece yaptığı basın açıklamasında " Anlaşmadan haberim yok. Kimseyle de sözleşme imzalamadım" diyerek ülkemize geleceği yönündeki haberleri yalanlamış... Gelişmeleri merakla bekliyoruz, kimin burnu uzayacak bakalım?


Baba ve Oğul


Slaven Biliç ve oğlu Leo


Baba!

her yılbaşında
sana söyleyecek
bir tek
sözüm var:
'Seni ne kadar çok seversem
o kadar
çok olsun ömründen geçen yıllar...'

Baba!
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım!
Ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemez!
Yalnız senin elini öpmek için
eğilir başım.
Babam, ağabeyim, kardeşim, arkadaşım...
1/1/1932
Nazım Hikmet

Almanya 3 Türkiye 2

Almanya........................................Türkiye
.
7...................Atılan Şut....................17
.
3................Kaleyi Bulan Şut.............11

2..................Köşe Vuruşu..................8

%45...............Topla Oynama............%55

"Futbol 22 kişinin oynadığı basit bir oyundur, 90 dakikadır, top bir o kaleye gider, bir bu kaleye gider ve sonunda hep Almanlar kazanır”
- Gary Lineker -

Almanya:3-2:Türkiye










Goller: Schweinsteiger 26',Klose 79', Lahm 90' (Almanya); Uğur Boral 21', Semih 86' (Türkiye)

Kart ve sakatlıklardan "geriye kalanlardan" oluşan bir kadro ile çıkmıştı Milli Takım maça, bir mucizeye daha imza atmak istiyordu Fatih Hoca, her ne kadar o buna mucize adı vermek istemese de... Maç öncesi soyunma odasında olmak isterdim, hocanın verdiği "gazı" duymak için...Gömlekle çıkmıştı maça, ceketi erken atmıştı sırtından, İstiklal marşı sırasında takımından emin şekilde söylüyordu ulusal marşı Fatih Hoca, yaptıklarından gurur duyarak... Ön libero Mehmet Topal, beke çekilmiş, Gökhan ile belki de o görevde ilk defa yanyana oynuyorlardı, bir tarafta Sabri diğerinde de Hakan, "ileri geri" koşmakla vazifelendirilmişlerdi... Ortaya bu turnuvada ilk defa forma giyen Ayhan konulmuş, yanında Brezilyalı Mehmet top kapmakla görevlendirilmişti. Uğur Boral ve Colin Kazım kanatlardan zorlarken Alman defansını, Semih ve Hamit gol atmak için gelen toplara vuracaklardı... Tutuk başlanılan ilk devrede, yavaş yavaş oyuna ortak olarak pozisyonlar bulan milliler, Kazım ile vurdu kaleci tuttu, bir daha vurdu direği dövdü, Kazım'ın üçüncü vuruşu da direkten sekince "tüh ne şanssılık" demeye kalmadan Uğur topu itekleyiverdi, ayakları arasında Lehmann'ın... İlk defa öne geçmiştik turnuva boyunca, Uğur'un golüyle "uğurumuz" da bozulmuş gibiydi... Skoru nasıl koruruz, devre böyle biter mi, demeye kalmadan Alman takımının ilk "adam gibi atağında" şampiyonanın Almanlar adına en başarılı oyuncusu Schweinsteger'in golüyle sevincimiz yarıda kalıverdi... Maç sonunda en çok üzülenlerden biri olan Hakan'ın kabüsü olacak bu gol günlerce, ceza sahasına kadar kovaladığı "sarışın Alman"ı bir anlık bırakma gafletinde bulunmuştu Hakan... 30dan sonra tekrar toparlandı Milli takımımız ama devrede başka gol atmayı beceremedik... İkinci devre daha dengede geçen maçta, Almanlar 79de Klose ile golü bulup şakına çevirdiler bizleri... Ortega blogunda "Rüştü'nün babasını" suçlamış yenilen golde, ben de Volkan'ı suçluyorum, kalemizi Rüştü'ye terk ettiği için... Golün şaşkınlığını çabuk atlattık ki, istediğimiz duruma gelmiştik:yenik durumdaydık... Mucize yapma zamanı gelmişti, Sabri mükemmel şekilde alıp topu ortasını yapınca, Semih yapması gerekeni yaptı... Biz buna alışmıştık ama Almanlar oldukça şakındı... Artık uzatmalar gelsin diye beklenirken, Kazım'ın ters basıp kendini sakatlaması, boş kalan alanda Lahm'a atılan pas ve gözlerimizi kapadığımız an... Çeyrek finalde bizim yaşadığımızı almanlar yaşarken, Hırvatların hissetiklerini daha iyi hissetmiştik 90da yenilen golden sonra... Çekirge dördüncü kez sıçramamıştı, Alman panzerlerine gülmüştü şans... Yenilip dönsek de memlekte, turnuvaya en fazla iz bırakan takım olduk aslında, belki de dünya çapında en fazla bizim maçlarımız izlenir olmuştur... Fatih Terim'in maç sonrası dediği gibi, bu ülke sizinle gurur duydu çocuklar... Başınız dik inebilirsiniz Atatürk Havaalanına...


25 Haziran 2008 Çarşamba

Hollandaya Bir Türlü Doyamadık

Avrupanın ufak tefek ülkesi Hollanda her turnuvada kendilerine has olarak tüm dünyaya nam saldıkları portakal rengi formalarıyla (bizim bir gün turkuazla yapmayı hayal ettiğimiz) ve sempatik taraftarıyla turnuvadan elenmesine kıyamadığım bir takım olmuştur. Her turnuvada gelirler insanları eğlendirirler, turnuvaya ruh katarlar ama turnuva sonunda evlerine sessiz sedasız dönerler. Hele bu turnuvada nuh nebiden kalma Fransayı ve her maçını izlediğimde sıkıntıdan kaşıntı tutturan İtalyayı öyle güzel benzetmişlerdi ki iyice seveceğim gelmişti onları. Gullitli zamanından hayal mayal bir Avrupa şampiyonluklarını hatırlıyorum, onun dışında partinin çapkını değil de sadece sempatik oğlanı olarak aklımda kaldılar hep.

Afrika Elemelerinde Son Durum

Peki Avrupada euro2008 sürerken 2010u şimdiden düşünen Afrikada durumlar nasıl derseniz 1.turun bitimine 2 maç kala şöyle bir özet geçebiliriz.

Nijerya 2.tura katılmayı garantileyen ilk takım oldu. Sürpriz takım Burkina Fasonun gruptan çıkmak için sadece 1 puana ihtiyacı var. Aynı grupta bulunan Tunus en iyi 8 adet 2. olmaya çok yakın. Son dünya kupasında sempatimizi toplayan Fildişi Sahilleri son 2 kolay maçta alacağı 4 puanla bir üst tura çıkacak. Kamerun ve Yeşilburun Adaları da elele gruptan çıkacak gibi görünüyor. 2010 Dünya Kupası evsahibi Güney Afrika ise evinde oynayacağı Nijerya maçından 3 puan çıkarıp Ekvator Ginesinin grup sonuncusu olmamasını isteyecek. Üst üste 2 kez Afrika şampiyonu olan Mısır, Kongo ile hala mücadele içinde. 2010 Afrika Kupası evsahibi Angola ise Benin ve Uganda ile amansız bir üçlü çekişme içinde.

Hesabı Zor 2010 Afrika Elemeleri

Afrika'nın UEFAsı olan CAF bu sene hem 2010 Afrika Uluslar Kupası hem de 2010 Dünya Kupası (niye ikisi aynı senede?) için ilginç bir eleme yöntemine başvurmuş durumda.

İlk elemede 12 adet grubun 1.leri ve en iyi 8 adet 2.bir üst tura çıkacak deniyor. Yalnız 11.grupta (niye 11?) 3, diğer gruplarda 4 adet takım var. Dolayısıyla 4 takımlı gruplarda 2.olanların grubu 4.olarak bitiren takımlardan aldığı puanlar en iyi 2.lik hesabına katılmayacak. 2.ler arasında puan ve averaj eşitliği durumunda o takımlar arasında yapılacak maçta galip gelen üst tura çıkacak. Hadi bu tip bir uygulama 96 Avrupa Elemelerinde UEFA tarafından da uygulandı diyebiliriz.

Devamında kalan 20 takım 4erli 5 gruba ayrılacak. Her grubun 1.si 2010 Dünya Kupasına gidecek. 4 takımın 1.si olma zorunluluğu biraz sert geldi ilk bakışta bana. Şimdi eğer evsahibi Güney Afrika grup 1.si olursa ne olacak derseniz Güney Afrika yokmuşcasına bir puan cetveli oluşturulacak yeni puan durumunda 1.olan 2010a gidecek.
Yine o son 20 takımda gruplarında ilk 3e giren 15 takım Afrika Uluslar Kupasına katılacak. Eğer Afrika Uluslar Kupasının evsahibi Angola grubunuzda ise diğer 3 takım otomatikman Afrika Uluslar Kupasına katılmış olacak.

Yani turnuva boyunca teknik direktörler derin matematik hesaplarına dalacak gibi gözüküyor.

24 Haziran 2008 Salı

Final Rosetti'nin



Türkiye-Hırvatistan maçı öncesi annesinin Hırvat olması sebebiyle bizim medyamızın "Hırvatlardan yana tutum sergileyecek" diye yaygara kopardığı, maçtan sonra ise Hırvat oyuncuyu teselli etmesi sonrası blogumuzun yazarı gözbek'in bile eleştirisine mağruz kalan Rosetti, Avrupa şampiyonasının finalini yönetecek hakem olarak UEFA tarafından görevlendirildi... Kupada daha önce İsviçre-Çek Cumhuriyeti maçı ile açılış yapan İtalyan hakem, kapanışı da kendisi yapacak... Yardımcılıklarını da Alessandro Griselli ve Paolo Calcagno yaparken, dördüncü hakem İsveçli Peter Frojdfeldt olacaktır... Finale çıkıp, orada kaybedersek, "zaten hakem Hırvatları elediğimiz için bizi sevmiyordu" diyebileceğiz rahatlıkla!! ve yenilgiye sağlam bir "kılıf" bulmuş olacağız...

Kim Kimden Kime#10



  • Juventus, Portekizli Quaresma'nın peşine düşmüş. Tabii bu oyuncuyu Porto'dan koparmak o kadar kolay olmasa gerek, Porto 40 milyon dolar istemiş oyuncu için, Juventus "böyle bir rakamı veremeyiz ama Tiago ve üstüne biraz para verelim" deyince, Portekiz şmpiyonun yöneticileri düşünelim demişler... Zaman kazanma politikası güdüyorlar çünkü Mourinho da Inter'e kazandırmak istiyor başarılı oyuncuyu...
  • Ancelotti'nin ısrarla bana forvet lazım deyip Eto'0, Adebayor ve en son da Arshavin'e kancayı takmasına rağmen, Milan'lı yöneticiler defansif oyuncularla da ilgileniyorlar... Son haber Alman Schwensteiger'in transferi için çaba harcandığı yönünde...
  • "Keçi sakallı" Lalas'ın başkanlığını yaptığı Los Angeles Galaxy, Ronaldinho ile ilgilenmediklerini açıklamış. Lalas éBöyle bir teklifte bulunmadık. Barcelona oyuncusunu Manchester City'e satabilir ama benim gönlüm Ronaldinho'nun Inter ya da Chelsea'de oynamasından yana" diyerek transfere yön vermiş... Orası burası derken Ronaldinho boşta kalacak gibi...
  • Çeklerin pivot santraforu Jan Koller, Rusya'nın Samara takımıyla iki yıllık sözleşme yapmış. Üzmüştük kendisini EURO2008de ama bu sözleşme ile biraz "paralanmıştır" ve tatilinde unutacaktır son dakika kabuslarını...
  • Tottenham'ın, PSV'de "bayrak adamlığa" doğru yol alan Gomes'i transfer etmek için yoğın çalışmaşları olduğu haberi "düşmüş" İngiliz medyasına... Daha önce Milan'ın da takibinde olan Gomes, Robinson'la Tottenham formasını almak için sıkı bir mücadeleye girecek eğer bu transfer gerçekleşirse...
  • Ronaldo'nun ısrarla "Real'e gideceğim" demesinden sonra Frguson da "Tamam, alın Ronaldo'yu verin 80 milyon dolar ve Sneijder'i " demiş... Şimdi top Real'de, İspanyollar o kadar aklını çeldi Portekizli'nin, bakalım bu teklife ne cevap verecekler, "ok" derlerse kazanan Manchester United olur bana göre...

Hayatımı Veririm



"Oyuncu olarak galibiyet sözü veremem ama kazanmak için hayatımı veririm..."

Jens Lehmann

Türkiye maçı ile ilgili görüşlerini açıklarken

Top Nerede Saklı #16


Gerçek Top Nerede Saklı?

A-Beyaz Topun Altında
B-Mavi Topun Altında
C-Kırmızı Topun Altında
D-Mor Topun Altında

Top Nerede Saklı #15 Cevap


Gerçek Top Nerede Saklı?

A-Sarı Topun Altında diyenler 48 oy vermişler %38 oran,
B-Mavi Topun Altında diyenler 42 oy vermişler %33 oran,
C-Kırmızı Topun Altında diyenler 24 oy vermişler %18 oran
D-Pembe Topun Altında diyenler 11 oy vermişler %8 oran...
Ve cevap aşağıda:


Arshavin Hayali


Aşağıda Andrei Arshavin'in İspanya'da oynamak istediğini yazmıştık, gazeteleri okurken Fotomaç'ın manşetine rastladım... Aziz Yıldırım, "Arshavin kaça acaba?" diye sormuş, transfere niyetlenmiş... Fenerbahçe başkanı değil de Fotomaç gazetesi editörü oldukça niyetlenmiş bu transfere aslında... Hadi kolay gelsin, yine bulundu "kaynak", Rus oyuncu bir takıma transfer olana kadar sık sık rastlarız Arshavin ile Fenerbahçe'nin flört haberlerine...

İspanya Hayali



"İngiltere ve Almanya'dan teklifler aldığım doğru ama benim esas hedefim İspanya liginde oynamak. La Liga'da oynanan futbolu beğeniyorum ama henüz İspanyol kulüplerinden bir teklif almadım."

Andrei Arshavin
Zenit'li oyuncu

EURO2008deki oyunuyla ilgili olarak transfer teklifi alıp almadığı sorulduktan sonra

Blog Widget by LinkWithin