31 Aralık 2008 Çarşamba

Güle Güle 2008


Hayatımın dönüm noktası olan bir seneydi 2008 ve sona eriyor. Ne diyelim Güle Güle 2008, hep aklımda kalacaksın...

Sopalılar#13




Poli Timisoara
Romanya

Emanetler


"kardeş nereye böyle?" diye sorarlar adama...


Ne Mehmet'miş Be! #4


Ligin ilk devresi Bülent Uygun'a göre "Chistmas" tatili için erken bittikten sonra ortaya düşen bir bombaydı Mehmet Yıldız. Kime gidecekti bu büyük golcü? Herkes onun peşindeydi, dolarlar eurolar havada uçuşuyordu, ki para yetmez yanına bir çok topçu da teklif ediliyordu. Dışardan bakan da ligin gol kralı olduğunu filan zannedecek düzeydeydi bu transfer söylentisi... u/M blogun görüşü ortadaydı bu konu hakkında, ki izşeyebildiğim kadarıyla diğer bloggrlar da benimle aynı görüşü paylaşıyorlardı. Sonra Sivas'ın basın sözcüsü çıkıp Necati'nin kariyerinin 5te ikisine sahip olmayan Mehmet Yıldız transferinde "Necati gibi adam Sivas'a giremez" tarzı kendi kişiliğini açığa veren bir açıklama yapıverdi. Basının da gazıyla olaylar o kadar büyüdü ki, Sivaslılar üşenmemişler www.mehmetgitmesin.com adlı web site ile topçularına "Gitme, kal bu şehirde" mesajı vermek istemişler... Hem kendi taraftarına hem de bizlere yine mutlu haber Fikret Ünsal'dan geldi : "Mehmet Yıldız sezon sonuna kadar Sivas'ta." Müjde size Sivaslı dostlar, kaptanınız kaldı, "Mehmet'iniz var oldu"... Bu konu da burada kapanmış oldu... Oh be... Ne Mehmet'miş...

Hayatı Anlamlandırmak


"Büyükannemin ölümünden sonra futbola karşı olan tutkumu kaybettim. Ne için çalıştığmızı, neyin peşinden koştuğumuzu düşünmeye başladım ve ödüllerin, sonuçların, istatistiklerin bir işe yaramadıklarını gördüm."
Didier Drogba
Chelsea'li Futbolcu
France Football dergisine verdiği röportajda

30 Aralık 2008 Salı

"Mini" Sansür



Bu blogu açmamdaki amaçlardan biri olan futbolu sevenlerle birşeyler paylaşmak düşüncesinden dolayı ilk günden bugüne kadar yorumlar kısmına herhangi bir denetim yapmadan, herkes görüşünü özgürce paylaşsın diye yorumlarda denetimi etkin yapmadım. u/M bloga bir şekilde yolup düşen ve kendi fikrini de belirtmek isteyen "efendice" kafalarındaki düşüncelerini yazıp, çıkıyorlardı blogtan. Nedense son günlerde "bir küfür" modası başladı, yerli yersiz hakaret içeren kelimelerle yorum yazma akımı başladı. Bir süre bekledim, belki uzamaz biter diye ama gittikçe daha da arttı. Bunu yazanlar da tabii "adsız" olarak yazdıkları için, dertlerini öğrenme şansımız olmuyor maalesef ki... Boğaziçi'nde okurken son sınıfta bir sosyoloji dersi almıştık ve orada hoca bir deneyden bahsetmişti: İnsanlar yüzlerine maske geçirdiklerinde ve diğerlerinden ayırtedilme durumları kalmadığı zaman, daha da vahşileşebilip, şiddet eylemleri gösterbilirlermiş. Burada da bu mantıkla, adsız seçeneği ile de bana ve diğer yorum yazan kullanıcılara hakaret edebiliyorlar, ama ne ben bu blogu küfür yemek için açtım, ne de diğer kulanıcılar küfür yemek için yorum paylaşıyorlar... Ve bu işlere çözüm olarak yorumları bundan sonra denetimli olarak yayınlayacağım. 1-2 kişi yüzünden maalesef böyle bir tedbire başvurmak zorunda kaldık, beni bağışlayın...

Büyük Topçu


"Messi'yi bütün oyunculardan farklı görüyorum. Aynı oyun stiline sahibiz, oyunu yönlendirebiliyoruz ve takım için oynuyoruz."

Franck Ribery
Bayern Münih'li Oyuncu


İlerde Barcelona, Chelsea ve Real Madrid gibi külüplerde oynayabileceğini ima ederken

Arabulucu


"Tamam, bitti! Herkes baksın oyununa."

29 Aralık 2008 Pazartesi

Gerrard Karakolda


Bugün sabaha doğru yukarıda resmi olan Lounge Inn barında çıkan tartışma sonrası yüzünde ufak tefek çizikler olan DJ'in polise başvurması sonrası aralarında Steven Gerrard'ın da olduğu altı kişi kavgaya karışmak şüphesiyle göz altına alındı. Liverpool kulübünden konuyla ilgili bir açıklama gelmezken, kaptanın yakın zamanda bırakılacağını düşünüyoruz. Gelişmeleri takip edip yorumlayacağız...
Edit:
Bu sabahın erken saatlerinde bırakıldı "kaptan"... Kavganın nedeni olarak da Gerrard'ın istediği Phil Colins şarkılarını barın DJ'in çalmaması olarak söyleniyor...

No Drug



Hocanın Yap Dediğini Yap, Yaptığını Yapma...


Ne Mehmet'miş Be! #3


Mehmet Yıldız ile ilgili görüşlerimizi bu blogu takip edenler biliyorlar, artık yazmayacağım, zaten Ronaldo'nun Real Madrid'e transfer hikayesi gibi olacak bu Mehmet Yıldız-Galatasaray flörtü çok yakında. Gecenin bu saatinde bilgisayarı kapamadan ajanslara bir bakayım dedim ve Sivasspor basın sözcüsünün beyanatını okudum, okudum ve üçüncü defa okudum. Bakalım ne demiş arkadaş:

"... Şunu açıkça söylemek istiyorum. Sivasspor'un menfaatlerine zarar verecek hiçbir şeye biz yönetim olarak evet demeyiz. Bizim Galatasaray'dan tek istemediğimiz futbolcu Necati'dir. Bunun bütün kamuoyu ve Sivasspor taraftarlarının bilmesini istiyorum. Çünkü Necati gibi bir futbolcu Sivas'ta çok kabul görmez. Necati bizim pazarlığımızın içinde yoktur. Her iki kulüp başkanı hem futbolcu isimleri üzerinde hem de fiyat konusunda görüşmelerini sürdürüyorlar..."
Fikret Ünsal isimli arkadaş Galatasaray'dan kim gelirse gelsin kabulümüz ama Necati'ye kapımız sonuna kadar kapalı demiş. Sebep olarak da Necati gibi bir topçunun Sivas halkı tarafından benimsenmeyeceğini de belirtmiş kulübün basın sözcüsü... Necati'yi Galatasaray kadrosunda yer alan diğer oyunculardan ayıran fark nedir, keşke bir belirtseydi de biz de aydınlansaydık. Saçlarının uzunluğu mu, yoksa yaşantısı mı? Belki de yaptırdığı dövmelerdir? İçki içtiğini bilirim Necati'nin bir çok topçu gibi ama sapıttığına da rastlamadım... Peki sorun ne? Meselenin aslı Necati'nin Avrupa'yı bırakıp Sivasa'a gelmek istememesi. Bunu da belirtmişti zaten: "Sezon sonuna kadar Real Sociedad'ta forma giymek istiyorum. Hem teknik direktörümüz hem de takım arkadaşlarımla çok iyi anlaşıyorum. Bu aşamada kesinlikle Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorum. Sezon sonu geldiğinde hangi takıma transfer olacağıma kendim karar vermek istiyorum." Aslında Sivasspor basın sözcüsü "Bizi istemeyeni biz de istemeyiz" demiş olsa, bu yazıyı buraya yazmayacaktık, kendisini takdir edecektik ama yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali "Biz Necati'yi istemiyoruz ki zaten" e getiriyor olayı, sanki Necati de onları çok istiyor...
Aslında bu Fikret Ünsal'ın ilk vukuati değil, bir de geçen sezon sarf ettiği sözler var ki, gülsek mi ağlasak mı dedirtecek cinsten... Buyurun...

Happy New Year Liverpool


Newcastle United:1-5:Liverpool
Gol:Edgar 45' Gol:Gerrard 31', Hyppia 36', Babel 50', Gerrard 66', Alonso 77'


Bizim kırmızılıların Newcastle United'ı St James park'ta 5-1 yenmesinden sonra 2009 yılına lider gireceğimiz kesinleşmişti ama puan farkını açarak girecek olmamız ise güzel bir rakı sofrasından kalkmadan cila niyetine içilen bir soğuk bira gibi geldi bünyeye. Aslında mavililerin maçını pek takip etmedim, sadece ara sıra bilgisayarın başına gelip skorlara bakıyordum ve 1-1 devam eden maçın bu skorla bitmesini geçirmedim içimden değil ama Lampard 70 küsürde atınca ikinci golünü bloga da "Chelsea Lampard'a Duacı" tarzı bir başlık atmayı düşünüyordum ama Dempsey 89'da çakınca golü bizim için yılbaşı kutlamaları erken başlamış oldu. 2009a lider girdik ve artık herkes yeni senede şampiyonluk bekliyor Benitez ve tayfasından...

Fulham:2-2:Chelsea
Gol:Dempsey 10' ve 89' Gol: Lampard 50' ve 72'


28 Aralık 2008 Pazar

Teksas'tan Basin Bildirisi


Bursaspor'un taraftar grubu Teksas'ın liderlerinden mehmet Güzelsöz, namı diğer Kolsuz bugun Bursa'da son haftalarda yaşanılan olaylar ile ilgili olarak dernek adına bir basın açıklaması yapmış. Konuşmanın yazılı metni aşağıda, videosu ise burada:

DEĞERLİ BURSASPOR TARAFTARLARI VE BASIN MENSUPLARI

Son zamanlarda camiamızda yaşanan sıkıntılar , yaşanan kaos ortamı hepimizi olumsuz etkilemektedir.
Bursasporumuzun son on yıldır yaşamış olduğu düşüş , bir türlü gelmeyen başarı tüm camiayı cok üzmektedir..
Camiamızın ortak dileği olan istikrarı bozmaya çalışan birileri daima cıkmıştır. Bursaspor bizim olsun isterse de kücük olsun mantalitesi camiamıza yıllardan beridir zarar vermiştir.
Bursasporumuzun Başkanı ve mevcut yönetim kurulu göreve gelirken önümüzdeki on yılın takımını oluşturacağız acıklaması ile bütün camiayı bir anda farklı bir heyecanın icine sokmuştur.

Fakat Başkanımız tüm ısrarlarımıza rağmen camiamız ile yıldızı barışmayan samet aybaba ve ekibini takımın başına getirerek bizlerde büyük bir hayal kırıklığına neden olmuşlardır. Yönetimi imza aşamasına gelinmeden önce uyarmıştık. Ancak imza atıldıktan sonra kaosa neden olmamak adına karşı duruşumuzu sineye çektik ve destek verdik. Yabancı transferlerin akıbeti de göz önünde bulundurulduğunda camiada yaşanan olumsuz havanın sebeplerini de anlarız. Ayrıca bilinmesini isteriz ki hedefleri yüksek olan bir Yönetimin elindeki yıldızları satma gibi bir lüksü yoktur , Olmamalıdır.! Tüm beklentilerin aşırı güvene karşı olumsuz cıkması bizleri üzmüştür. Bilinmesi gereken bir diğer konu bugüne dek süre geldiği gibi tepkilerimizi gereğinden fazla ve zamansız göstermenin kulübümüze ciddi zararlar verdiğidir. Bunun önüne gecmek icin göreve sectiğimiz Başkan ve Yönetim Kurullarına görev sürelerini tamamlama imkanı vermeyi öğrenmemiz gerekmektedir.

Kulübümüzün gelir gider tablosunun araştırmasını mali kongrede ; Yönetimin başarı yada başarısızlığını kongre salonunda sorgulamamız gerekmektedir. Taraftar olarak geçmiş dönemlerde yapmış olduğumuz protestolar, görev alan başkan ve yöneticlieri olumsuz etkilemiş hatta Bursasporumuzdan soğumalarına neden olmuştur. Bu gibi protestoların gelecekte görev almayı düşünenleri ürküttüğü de bir gercektir. Bu tarz yaptırımlar ve protestolar Bursaspor Kulübünü yükseklere cıkarmak yerine aksine zarar vermektedir.

Bu olumsuz havayı kaldırıp istikrarı sağlamanın Bursasporda görev yapan başkan ve yöneticilerimizin elinde olduğunu belirtmek isteriz.
En fazla iki yılda bir değişen yönetimlerle yap boz tahtasına dönen Bursasporumuzun kurumsallaşabilmesi ve sistemli bir şekilde yarınlarının planlanabilmesi için mevcut yönetimlerin görev sürelerinin bitmesini beklemekten başka çaremiz bulunmamaktadır. Başarı icin ne yapılması gerekiyorsa biz Teksas tribünü olarak üzerimize düşen görevleri yapmaya hazırız.

İsteğimiz kulübümüzün istikrarlı bir yönetim yapısına kavuşması ,
Günlük değil kalıcı başarıların sağlanması ,
Taraftarın hakettiği şampiyonluk ve kupa sevinçleri yaşaması,
Bursaspor adının Avrupa stadlarına yazılması,
Kent Birlikteliği ve Bursaspor Kardeşliğinin sonsuza dek sürmesidir...

Ayrıca belirtmek isteriz ki, gectiğimiz cumartesi Bursada Başbakanımızında katıldığı mitingte sayın bakanımız Faruk Çelik'e sözlü protestolar olmuştur. Bu olayın bizimle ilgisi yoktur, olamaz da. Sayın bakanımızın Bursaspor'a yapmış olduğu destek ve bağış kampanyaları ortadadır. Herkezin bilmesini isterizki bizler tepkimizi meydanlarda değil sandıklarda gösteririz, bu dakikadan sonra Bursasporun menfaatleri doğrultusunda yapılacak en büyük hizmet,Yerinde Yeniden Yapılacak Modern ve Bursamıza yakışan bir stadyumdur. Bu konuda kesin ve net görüşümüz budur.
Son olarak Başkanımız İbrahim Yazıcı ve Yönetim Kuruluna sesleniyoruz. Kulübümüzün mali yapısı ve yaşanan gelişmeler hakkında kongre öncesi söz verildiği şekilde şeffaf olunmasını istiyor, teknik adam ve futbolcu transferlerinde hata yapma lükslerinin kalmadığını hatırlatıyoruz...

Teksaslı Bursasporlular Derneği
28 Aralık 2008 Pazar

Anlat Deseler


Bir Nefes Kadar Yakindin Bana
Icime Dolardin Her Solugumda
Bilmezdim Her gece Neden Aglar Gözlerim
Seni Aski Masal Zanederdin
Cocuk Olma Derdin
Sonu Yokki Derdin
Sen Hep Uzaktan Severdin

Anlat Deseler Korkmam Söylerim
Cekip gitsen Ardindan Gelirim
Bir Ömrüm Daha Olsa
Düsünmem Veririm
Seni Ölesiye Sevdim..

Cocuk Olma Derdin
Sonu Yokki Derdin
Sonu Oldu Bu Sevda
Canimdan Bile Gectin..

ultras Botev ve Protesto



Botev Plovdiv taraftarı kulübü uçuruma sürüklediği ve hala satmamakta direttiği için kulüp başkanı Dimitar Hristolov'un maketini şehir meydanında asarak, tepkilerinin ne kadar ciddi olduğunu gösterdiler. Bu protesto taraftarların yapmış olduğu ikinci uyarı, daha önce de stadda toplanan taraftarlar "sabrımızı taşırma" diye başkana ilk uyarıyı vermişler, kendilerini dağıtmak isteyen polislerle de aralarında "mevzu" olmuştu.... New Bulgarian Media Group Holding Botev'in hisselerine talip olmuş ve takımı hak ettiği yerlere getireceğini vaad etmişti ama Hristolov kulübü kendilerine devretmekte ağır davranmaktadır ve bu da taraftarı isyan ettirmektedir. İlk yarısı sona eren Bulgaristan liginde Botev Plovdiv 15 puanla sondan üçüncü ve taraftarlar bu satış işlerinin bir an önce sonuçlanıp, topçularının alacaklarının ödenmesi ve takıma yeni takviyeler yapılmasını beklemektedirler...

Futbol Oyun Kuralları#3




Top:
Nitelikleri:
• yuvarlak biçimde olmalı,
• deriden veya bir diğer uygun malzemeden imal edilmiş,
• çevresi en çok 70 santimetre , en az 68 santimetre ,
• ağırlığı oyunun başlangıcında en çok 450 gr , en az 410 gr,
• basıncı deniz seviyesinde 0.6 -1.1 atmosfer (600 gr/cm2 - 1100
gr/cm2; 8.5 lbs/sq.in. – 15.6 lbs/sq.in.) arasında olacaktır.
Kusurlu Topun Değiştirilmesi:

Topun maç sırasında patlaması veya kusurlu hale gelmesi durumunda:
• oyun durdurulur
• oyun kale alanı içerisinde durmadığı sürece, ilk topun kusurlu
hale geldiği yerden yedek top ile yapılacak hakem atışı ile
oyun yeniden başlatılır; oyunun kale alanı içerisinde durmuş
olması durumunda hakemin oyun durduğu anda topun bulunduğu
yere en yakın, kale çizgisine paralel kale alanı çizgisi
üzerindeki bir noktadan yapacağı hakem atışı ile oyun yeniden
başlar.

Topun başlama vuruşu, kale vuruşu, köşe vuruşu, penaltı vuruşu,
serbest vuruş ya da taç atışı sırasında patlaması ya da
kusurlu hale gelmesi durumunda:
• Oyun uygun şekilde başlatılır.

Top oyun süresince hakemin onayı olmadan değiştirilemez.

Uluslararası Futbol Federasyonu Kurul Kararları
Karar 1
FIFA veya konfederasyonlar gözetiminde düzenlenen resmi bir turnuvada oynanan maçlarda
topun kullanıma kabulü topun şunlardan birini taşımasına bağlıdır:
• Resmi “FIFA Onaylı” “FIFA APPROVED” logosu
• Resmi “FIFA DENETİMLİ” “FIFA INSPECTED” logosu
• “ULUSLARARASI MAÇ TOPU STANDARDI” “INTERNATIONAL MATCHBALL STANDARD” logosu

Top üzerindeki böyle bir logo her bir logo için özel teknik şartlara göre test edildiği ve bunlara uygun bulunduğu anlamına gelir.
Her bir logoya has ilave şartların listesinin Uluslararası F.B.Kurulu tarafından onaylanması gereklidir. Testleri uygulayan kuruluşlar FIFA’nın onayına tabiidir.
Üye Birlik turnuvalarının da bu üç logodan herhangi birini taşıyan
topları kullanması gereklidir.
Karar 2
FIFA’nın resmi maçlarında ve konfederasyonlarla ulusal federasyonların sorumluluğu altında düzenlenen resmi maçlarda topun üzerine, maçın, maçı düzenleyen kurumun, topu üreten Firmanın arma ve markası (amblemi) dışında hiç bir ticari reklâm konulamaz. Konulacak arma ve markaların boyutları ve çeşidi müsabaka yönetmeliği ile belirlenebilir.

Ocak 2009


2008'in son günlerini yaşarken u/M takipçilerine yeni senenin ilk hediyesi de bizden olsun istedik ve 2009 Ocak ayının takvimini hazırladık...
Buyurun-indirin-kullanın...

27 Aralık 2008 Cumartesi

Büyük Kulüp



"Juventus benim ilk büyük kulübümdür. Valencia ve Chelsea büyük değildi. Onları büyük yapan benim."

Claudio Ranieri
Juventus teknik direktörü


Şampiyonlar liginde karşılaşacağı Chelsea'yi tanımlarken

Yassine'e Özgürlük!


Yassine(solda) ve Babası (sağda)
18 yaşında Barcelona taraftarıdır Yassine Belassal. Her yaşıtı gibi futbolu çok sever ve bir çoğumuzun yapmış olduğu gibi okulda sırasına, kara tahtaya takımının adını karalayıp, slogan yazar. Bir gün tahtaya "Allah, Vatan ve Barcelona" yazar ve o an hayatı değişir. Öğretmeni bu sloganı beğenmez ve Yassine'i idareye bildirir. Bundan sonrası da 18 aylık hapis cezası... Sebep ise Fas'ın milli sloganı olan "Allah, Vatan ve Kral"ı değiştirerek, krallık rejimine hakaret. 29 Ekimde yapılan duruşmasında şartlı olarak salınmış Barca fanatiği genç ama davanın nihai kararı hakkında babasının endişeleri var. Bu konuyla ilgili Yassine'e destek için site açılmış ama demokrasiden uzak krallık rejimi takar mı interneti... Olayla ilgili son gelişmeleri bilen-duyan bir zahmet yorumlar bölümüne buyursun, özellikle Afrika uzmanı Gözbek'in bu konuda söyleyeceği bir kaç kelime vardır...

Berbatov Yılın Futbolcusu



Bulgaristan Futbol Federasyonun yaptığı ankete göre 2008 senesinin en başarılı oyuncusu Manchester United'lı Dimitar Berbatov seçildi. 283 puan alan milli takımın kaptanını 162 puanla Levski Sofyanın kalecisi Georgi Petkov izlerken, üçüncülüğü ise Slavia'dan 122 puanla Blagoi Georgiev kazandı...
Resmi sitede verilen bilgilere göre, oyuncularının mevkiler itibarıyla en iyileri şu şekilde sıralandı:
En iyi kaleci: Georgi Petkov-Levski Sofia
En iyi defans: Kiril Kotev-CSKA Sofia
En iyi orta saha:Alexandır Alexandrov- Çernomore
En iyi forvet: Georgi İvanov-Levski
En çok gelişme gösteren oyuncu: Paul Vidanov-CSKA Sofia

Ne Mehmet'miş Be! #2


Mehmet Yıldız ile ilgili daha önce yazdığmız yazıyı Cüneyt arkadaşımız oldukça sığ ve ucuz bulmuş ama ben hala aynı fikirdeyim: Mehmet Yıldız'ı oyun tarzı olarak beğenmiyor ve Galatasaray forması ile de başarılı olacağına inanmıyorum. Olayı uzatmadan bugun Zaman gazatesinde transferle ilgili okuduğum bir yazıyı alıntılamak istiyorum:
Teknik danışman Karl Heinz Feldkamp'ın ısrarla transfer edilmesini istediği Mehmet Yıldız'a karşılık Sarı-Kırmızılı yönetim, 3,5 milyon Euro'nun yanı sıra Necati Ateş ve Mehmet Güven'i bonservisleriyle, Aydın Yılmaz'ı da bir yıllık kiralık olarak önerdi.
Eğer haber doğruysa, ki Haldun Üstünel bu şekilde çıkan haberleri yalanlarken, "Bazı oyuncuların isimlerinin transferde ortaya atılması bizi üzdü. Bizler oyuncularımız karşısında zor duruma düşüyoruz. Biz bu tarz görüşmelerin daha çok gizlilik içinde kalmasını tercih ediyoruz." diyerek de açık kapı da bırakmayı ihmal etmedi ama, Galatasaray yönetimi büyük bir yanlışın içinde demektir. Zaten forvet hattında Baros, Ümit, Nonda gibi oyuncular ile her an girebilecek Yaser varken, Mehmet'i ekstra forvet olarak almak neyin nesidir. Madalyonun öbür tarafına gelirsek 3.5 milyon Euro para çıkacak takımın kasasından ve Necati ile Mehmet Güven'i satacaksın. Avrupa'da kiralık oynayan Necati, belki Galatasaray'a bir katkı sağlamıyor şu an ama kariyerli olan bu oyuncuyu gözden çıkarmak bu kadar kolay olmasa gerek... Bonservisi verilecek Mehmet Güven bu sezon 6 maçta forma giyip 158 dakika oynarken, pek de "sırıtan" ve "artık defolsun gitsin" dedirtecek işler yapmadı... İlk yarıda 10 maçta görev yapan ve gelecekte bu takımın ağır abilerinden olacak genç yetenek Aydın da kiralık gidecekmiş. Bu genç topçuları belki tecrübe kazanmaları yönünde Sivas'a vermek doğru bir karar gibi görünse de, artık "yeni yetme" olmayan ve Galatasaray forması ile Avrupa maçlarına çıkmış bu iki topçu oralarda uyum sağlayamayıp körelecektir. Bir de iyi bir birlik beraberlik yakalamış olan takımın alt yapıdan gelme, %100 Galatasaray sevgisi ile yetişmiş iki genç oyuncusunun isimlerinin böyle bir takasta geçmesi, onları manevi olarak yıpratıp, güvensizliğe de itebilir. Bazı gazetelerde Ümit Karan ismi de geçiyor takasta ama bu zaten ihtimal dışı bir haber... Peki bütün bunlar ne için?
Mehmet Yıldız için. 27 yaşında bir topçu için... "Gücüne kuvetine bakılarak futbola başlatılmış bir topçu için"... Benim içim sinmiyor bu transfere, hele hele yukarda belirtilen şartlarla gelecekse, bu transferi yapanlar bu vebalin altından kalkamazlar...

En "Büyülü" Stad


Dailymail web sitesi üzerinde kullanıcıların oyları ve görüşlerine dayalı olarak "En İyi Futbol Stadını" seçiyordu bir hafta boyunca. Seçimler tamamlandıktan sonra listeyi 50. staddan başlayarak her gün 10ar stad adı vererek açıklamaya başladılar ve en nihayetinde ilk onda yer alan futbol mabedlerini belirttiler. Ben Ali Sami Yen'i ilk on içinde beklerken, 3 sıra gerilerde yer verdiler İngilizler bizim cehenneme. Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı ise 28. sırada yer aldı. Bu listede tabii ki en büyük etken Galatasaray'ın yıllarca Avrupa'da mücadele etmesi ve iç sahada bir çok takımı devirmesiydi, özellikle İngilizler Manchester United'ın Şampiyonlar Ligi kapısından Sami Yen'de dönmesini unutamıyorlar... Tabii ki Leeds olayları da Galatasaray'ın stadının yukarılarda olmasına oldukça büyük etken. Fenerbahçe'nin özellikle geçen yıl iç sahada çıkardığı başarılı maçlar onları listeye dahil ederken, Beşiktaş'ın Avrupa karnesinin zayıf olması, kara kartaları Avrupalılara unutturmuş gözüküyor. Birinci ise pek kimsenin tartışmadığı Anfield oldu... Ama anketi İngilizler yapınca en üstlerde kendi stadlarının olması da kaçınılmaz oldu tabii ki, özellikle kendi topçuşarının ve hocasının bile atmosferinden şikayet ettiği Old Trafford'un 5. sırada olması anketin güvenilirliğine gölge düşürmeye yetti de arttı bile...

1) Anfield, Liverpool
2) Camp Nou, FC Barcelona
3) Parkhead, Celtic
4) St James' Park, Newcastle United
5) Old Trafford, Manchester United
6) Goodison Park, Everton
7) San Siro, AC Milan/Inter Milan
8) Santiago Bernabeu, Real Madrid
9) Wembley , İngiltere
10) Fratton Park, Portsmouth
11) White Hart Lane, Tottenham Hotspur
12) Maine Road, Manchester City
13) ALİ SAMİ YEN, Galatasaray
14) Westfalenstadion, Borussia Dortmund
15) Ibrox, Glasgow Rangers
16) Hillsborough, Sheffield Wednesday
17) Millennium Stadium, Galler
18) Stade Velodrome, Marsilya
19) Hampden Park, İskoçya
20) La Bombonera, Boca Juniors
21) Roker Park, Sunderland
22) Ninian Park, Cardiff City
23) Estadio Mestalla, Valencia
24) Tynecastle, Heart of Midlothian
25) Elland Road, Leeds United
26) Upton Park, West Ham United
27) Boothferry Park, Hull City
28) ŞÜKRÜ SARACOĞLU, Fenerbahçe
29) Stark's Park, Raith Rovers
30) The Hawthorns, West Bromwich Albion
31) The Dell, Southampton
32) Memorial Ground, Bristol Rovers
33) Ashton Gate, Bristol City
34) Maracana, Brezilya
35) Stadio Olimpico, Roma/Lazio
36) Ayresome Park, Middlesbrough
37) Racecourse Ground, Wrexham
38) Stade Felix Bollaert, Lens
39) Turf Moor, Burnley
40) Stadio San Paulo, Napoli
41) Maksimir Stadium, Hırvatistan
42) Loftus Road, QPR
43) Britannia Stadium, Stoke
44) Villa Park, Aston Villa
45) Stamford Bridge, Chelsea
46) Stadio Luigi Ferraris, Sampdoria/Cenova
47) Stadium of Light, Sunderland
48) The Den, Millwall
49) Bramall Lane, Sheffield United
50) El Monumental, River Plate

Dailymail'in stad görüntülü ilk on listesi burada;
11-20 arası stadlar burada;
21-30 arası stadlar burada;
31-40 arası stadlar burada;
41-50 arası stadlar burada...

25 Aralık 2008 Perşembe

CSKA Sofia Satıldı!



Hindistan Demir-Çelik devi Mittal'ın eline geçtikten sonra saman alevi gibi parlayıp, ışıltılı günler geçiren ama daha sonra paralar suyunu çekince "uçan kuşa borcu olan" Bulgaristan'ın CSKA Sofia takımı, gerekli yükümlülükleri yerine getiremediği için şampiyonlar ligine katılamamış ve bir çok oyuncusunu borçları ödemek için satmak durumunda kalmıştı. Kulübün eski oyuncuları vefa örneği göstererk bir araya gelmiş ve bu zor durumda taşın altına elerini koymuşlardı ama onların da yapaildiği bir yere kadardı. Global ekonomik kriz de etkilerini göstermeye başlayınca, acil bir şekilde kulübe bir sahip aranmaya başlandı ve en nihayetinde Bulgar şirketi Titan ile Hintli Mittal arasında külübün satışı hakkında ön protokol imzalandı. Bundan sonra iki ay içinde bütün yasal işlemler yerine getirilecek, zaten Titan yetkilileri de yıl başından sonra bir basın açıklamasıyla CSKA'nın geleceği hakkında taraftarlara bilgiler verecekler... Kulübün resmi sitesi bu olayı taraftarlar için erken gelmiş bir noel hediyesi olarak yorumlarken, taraftarlar eski başkan Tomov'tan kurtulmanın sevincini yaşarken, yeni sahiplere de daha ilk başta ultimatom vermekten geri kalmadılar: "Taraftarlar herşeyi yakından takip ediyor ve gerektiğinde Tomov'a olduğu gibi sizlere de tepkisini koyacaktır. Kulüple ilgili bir karar vermeden önce iki kere düşünün. Kulübe zarar verilecek herhangi bir kararda ilk olarak ve anında bizi bulacaksınız karşınızda."
Kulüpleri müesseselere satıp, gelen pahalı transferler ile gözler kamaşanlara komşuda gerçekleşen bu olaylar ders olur mu bilmem...

Ah Orda Olsam


Ah orda olsam
Çok güzel hala
Milano'da son bahar...

Ne Mehmet'miş Be!


Aynı gün içinde çıkan iki spor gazetesinden biri Mehmet Yıldız'ı Galatasaraylı yaparken, diğeri de Fenerbahçe formasını çoktan giydirmiş bile. Oysa ki trilyonlarım olsa 3 kuruş vermem bu topçuya. Bir estetiği olmayan ve gollerini hep ite kaka, düşe kalka attığını hatırladığım bir golcüdür Sivaslı pehlivan Mehmet gözümde... Şimdi konuya eleştiri ile girince "Sayın Bülent Uygun" diye cümleye başlayıp "Bülent kardeşim" ile bitiren Hakan Şükür kızacaktır ama gerçek bu ne yapalım... Milan Baros'un yanında Mehmet Yılmaz hiç de şık durmaz. Fenerbahçe tarafından bakarsak konuya Aragones'in bu topçuyu isteyeceğini de hiç sanmam... Sivasspor da Kayseri gibi kendi çalıp kendi oynuyor gibi, onlar da İstanbul'u afişlerle donatmış, Kayseri kalesine astıkları "Yıldızlarımızı satmayacağız"pankartı ile de yaygara koparmışlardı, sonra ne oldu, biri Trabzon'a gitti, biri de pastırma diyarında her ne kadar kaptan da olsa, mutsuz-üzgün zaman dolduruyor...

Dövme Kültürü#4










CSKA Sofia
Bulgaria

24 Aralık 2008 Çarşamba

Aslantepe


Ve top sahası göründü...

Boca Juniors Şampiyon



Enterasan bir kural uyguladı Arjantinliler şampiyonu belirlemek için: 3lü play off maçları... Geç saatlerdeki bu maçlardan ikisini kaçırdıktan sonra esas final havasında olan son maçı izlemek için feda ettik uykuyu ve oturduk televizyon karşısına. Yarıya paylaşınal tribünlerde Boca taraftarı doldurmuşken heryeri, Tigre daha mütevazi bir haldeydi, sahada da mütevazi bir havaları vardı bordo-mavili topçuların... İlk maçta kalecilerinin oyundan atılmış olması ve kaç sezondur kale yüzü görmemiş file bekçisi ile maça çıkmak onlar için dezavantaj olacak derken spiker, esas hatayı maçın ikinci yarısında Boca Juniors kalcisi yapıverdi ve 25 küsür dakika Tigre'nin bir gol daha atabilme ihtimali ile izledim maçı... Skorun her an değişebilme şansı olan basketbol maçları gibiydi dünkü maç ve uzatmanın son saniyesine kadar kupanın sahibinin kim olacağı bilinemiyordu ve son düdük Şampiyonun Boca olduğunu haberdar ediyordu. Maçın güzelliklerinden biri özellikle uzatma dakikalarında Avrupa futbolunda "profesyonellik" adı altında izlediğimiz pisliklerin olmamasıydı: kimse zaman çalmak için yatmadı, yalancı sakatlıklar yoktu, top gereksiz yerlerde tutulmadı, hakeme itirazlar yoktu, Palacio'nun son dakikada kırmızı gördüğü pozisyonda bile itiraz eden pek oyuncu yoktu, herkes işindeydi... River Plate'in son sırada yer almasından dolayı gıpta ile izlediğimizi de belirtmek isteriz bu son maçı ama ne yaplım, "renklerinden sen suçlusun Boca"... Unutmadan yakın zamanda bir Boca Juniorslu ile röportaj geliyor bloga, şimdiden verelim tüyoyu...








23 Aralık 2008 Salı

İngiliz Kadınları


"Eğer onlar illaki İngiltere'ye gitmek isterlerse tabii ki gidebilirler ama şunu bilmeliler ki İngilizler berbat bir yaşam sürerler, yiyecekleri berbattır ve kadınları kıçlarını yıkamazlar. "

Aurelio De Laurentiis
Napoli Başkanı

İngiliz kulüplerinin ilgilendiği Marek Hamšík ve Ezequiel Lavezzi gibi oyuncularına tavsiyelerde bulunurken

Kurtar, Kurtaramadı



Bu işin nöbetçi hocalarla olmayacağı açık seçikken, neden takımın başına getirildiği henüz cevaplanamamış bir soru olarak akılları kurcalarken, 3-5 maç sonra görevi bıraktı Güvenç Kurtar. Şimdi sezon ortasında Bursaspor, takıma hoca arayışlarına başladı. Aslında daha önce de belirttiğimiz gibi, komşunun tavuğu bize kaz görünürken, elimizin altındaki cevherlerin farkında değiliz. Aklın yolu birdir diye boşuna dememişler ve Bursa yönetiminden sızan haberlere göre "İmparator" Nejat Biyediç takımda menajerliğe getirilip, teknik direktörlüğe ise Adnan Örnek atanacakmış. Yardımcı antrenörler ise yeşil incileri yeşil timsaha dönüştürüp, Avrupada fırtınalar estirmesini sağlayan iki yıldız Ercüment ve Baliç olarak düşünülüyormuş...
Büyük Bursaspor hedefi ile yola çıkılacaksa, kendi içinden yetişen, tribünlerle bütünleşebilen birileri bu takımın başında olmalı. Bir de Bursa camiasına mal olmuş bütün yöneticiler arasında yıllardır çözemediği "kıskançlık" meselesini halledip, hedefe kilitlenirse ligimize öyle bir renk gelir ki, anlatılmaz... Ama yukarıda bahsettiğim hocalar dışında adı geçen Ertuğrul Sağlam gelirse takımın başına, Bülent Korkmaz'dan, Hagi'den bir farkı olmaz Bursaspor için. Özellikle sakin ve alçakgönüllü kişiliğe sahip bir Ertuğrul, yeşil beyazlı kulüpte tutunamaz. Hikmen Karaman ise yönetimin intiharı olur... Bugün şehirde büyük çaplı bir gösteri olacaktı, belki bu protestolara bazılarının aklını başına getirir, belki de "aynı tas aynı hamam" yıllardır sergilenen oyun devam eder gider ve Texas yine o bildik bestesini söyler: "Bu sene şampiyon yine taraftar"....

Birlik Beraberlik


Kırmızı kartlık hareket...

İngiltere Premiere Liginde ilginç şeyler oluyor her hafta. Zirvedeki iki takım karşılıklı birbirlerine liderliği armağan ediyorlar ama hiç biri kabul etmeyince en tepede bulunan hep Liverpool oluyor. Bu hafta bizim kırmızılılar "topçular" ile oynadılar ve maçın ilk yarısında karşılıklı atılan gollerle müsabakadan berabere ayrıldılar. "Ahlar vahlar" içinde liderlik gitti gidecek diye hayıflanırken, Scolari'nin mavilileri de Everton deplasmanında gol atamayınca onlar da haftayı " puanla kapadılar ve aradaki fark korunmuş oldu... Chelsea 2 puan kaybetmekle kalmadı bir de Terry'i kaybedince önündeki haftalara eksik kadroyla çıkma durumunda kaldı... Noel yaklaşıyor ve Benitez bu periyodu lider kapatırsak, şampiyonuz demişti... Bekliyoruz yeni yılı Jingle Bells şarkısı eşliğinde...

22 Aralık 2008 Pazartesi

Erman Hoca İşsiz Kalmasın

Dün gece maçı izlerken, Delgado'nun kırmızı kartı sonrası arkadaş şöyle bir cümle sarf etmişti: "Bu hakemle yanlış yapmasa Erman işssiz kalır valla. Şimdi bu hataya ne kadar da sevinmiştir. Bi' sürü argo deyimle hakemi suçlayacak bu gece." Hak vermiştik kendisine, ama Lig Tv olmayınca evde izleyemedik Erman Hocanın showunu. Bu sabah ajansspor resimlerle Erman Hocadan bir derleme yapmış, kendilerine bu hizmet için teşekkür ederken ben de buraya koyayım o özlü sözleri:


Futbol takımı biri kaleci olmak üzere 11 kişiden oluşur.. Kalecinin ceza alanı içinde topla oynama hakkı vardır. Futbolcunun da ayakları ile oynama hakkı. Yani Rüştü’nün eli ile Servet’in ayağı arasında fark yoktur. Rüştü’nün eline futbolcunun ayağı olarak da bakabilirsiniz. Kaleci yerdeki topu elinin üstüyle yakalar ve bu top benim derse o zaman o topu alamazsın. Rüştü topu net olarak bu şekilde tutuyorsa, Servet vurursa faul olur. Ama Rüştü elini uzatırken, Servet de ayağını uzatıyor ve aynı anda vuruyorlarsa o zaman goldür. Burada çok net bir şekilde gol! Top arada kalmış. Rüştü de hamle yapıyor, Servet de.. Rüştü senin gibi bir kaleci bu topu sektirmemeli. Burada bu topa yatarak kapaklanacaksın..

"Ceza alanına girene kadar forvet adamı defans adamına gebedir. Ceza alanına girince de defans adamı gebedir. Ceza alanı dışında durdursam faul alırım. Ama ceza alanına girince bomba elimde kalır. Çok net bir şekilde penaltı. Neden ayağına uzatıyorsun orada, niye gidiyorsun, ne gereği var? Kendi forvet adamları ceza alanı içinde olunca defans adamları hem rakip forveti hem de kendi forveti ile uğraşır, her an bir bomba yapar diye. İşte Holosko bombayı yapıyor.."

"Bu pozisyonda beyazlı oyuncu aslında topa gidiyor ama topa gidemeyince ayağa gidiyor. Hatta oyuncuyla çarpışmamak için yüzünü çeviriyor. Zaten Delgado iyi niyetli, rol yapmayı sevmeyen, bir şey yapınca rakibini yerden kaldıran çok beyefendi bir adam. Rakibi Barış da daha cin olmadan şeytan olan, hakemler tarafından çok dikkat edilmesi gereken, kendini darbe gelmeden abartarak yere atan bir oyuncu. Faydalı olmasına iyi şeyler yapmasına rağmen Barış, rakibi yollayan biri. Bunu sık sık yapıyor. Bu harekette ben sarı kart göstermem. Elle itmeye de verilmez. Bu pozisyona kart olmaz. Buna kart verirsen sahada adam kalmaz."

"Baros bu kart öncesinde oyunu durdurmaya yönelik bir faul daha yaptı! Delgado da hakeme; bana daha birinci pozisyonda kart gösteriyorsun diyor. Yani niye rakibe sarı kart göstermiyorsun demiyor. Adam kaçıncı defadır yapıyor demek istiyor. Ama hakem de sarı kartı işaret ediyor diye kartını gösteriyor.. MHK rakibe sarı kart verdir yorumuna, sarı kart ver demiyor.. Delgado burada hakemle İngilizce konuşuyor. Çakır da FIFA hakemi yani yüzde yüz iyi bilmesi lazım İngilizce’yi. Ama Avrupa’da Bayern Münih maçında Ribery’yi atsana bu pozisyon sonrasında. At da sana Avrupa’yı göstersinler soyunma odasında! Bir daha çıkabiliyor musun o Avrupa’ya. Adama iyi niyetle bana daha önce kart gösterdin demek istiyor.. İngilizce’yi anlamadıysan da bir daha sorar anlarsın. Ama sanırım Kanarya Sevenler Derneği İngilizcesi ile konuşuyor Çakır.. Birinci kart, ikinci kart ve kırmızı kart, hayırlı işler! Delgado parmağı ile kendini gösteriyor.. İngilizce bilmeden bile anlarsın bunu.. Bunu çözemezsen hakem olamazsın.. Kural bir yere kadar! Vücut dile bile bunu çözer."

"Böyle penaltı yapılmaz.. Ama pozisyonda iki Beşiktaşlı oyuncu muhabbet ediyorlar. (Siyah oklular) Bu iki oyuncuya ben bir mangal göndersem, 1’er buçuk Adana, yanına şişi soksam, soğanlar falan bunlar birer duble rakı ile orada yiyecekler resmen. Seyrediyorlar! İlk pozisyonda Uğur tutup elini çekse, Lincoln kendini yere atınca hakem vermeyecek. Ama diğerleri de muhabbet ediyorlar.. Hareket net penaltı. Lincoln de nasıl güzel istiyor bu pozisyonun olmasını.."

Galatasaray:4-2:Beşiktaş


Yağmurlu havalarda oynanan maçları severim, özellikşe derbiyse daha bir hoşuma gider bir de böyle havalarda Galatasaray-Beşiktaş maçı oynandı mı Star1 Magic Box'ta izlediğim Kosecki'li maçlar gelir, Kosa alır topu uzun atardı önüne ve depara kalkmışken Recep basardı tekmeyi... Bilinçaltı işte, işlemiş görüntü beynimize... Başka bir bilinçaltı da hakemin beynine işlemiş ki maçı mahvetti. Neyse pastaya hemen ortadan dalmadan şöyle bir başlayalım maçı yorumlamaya... Şemsiyenin yasak olduğu yağmurlu günde Galatasaray store ne kadar yağmurluk sattı 49ytlik olanlardan bilmem ama işportacılar iyi para kazanmışlardır kesin. Televizyon tribünleri gösterdikçe hep taraftarın üstünde o ucuz yağmurluklardan vardı... Karşı grubu da sopalı pankartlarla maçın koreografisinde baş rolde yer alıyordu, yine bir çığır açtılar, helal olsun... Maça beklendildiği gibi kendi seyircisinin de ateşlemesiyle sarı-kırmızılılar iyi başladılar ve Lincoln'un ortasında Servet kafayla değil, ayağıyla attı bu defa... Pozisyonda faul itirazı yapılsa da top henüz Rüştü'nün kontrolünde olmadığı ve Servet'in ayağı toptan önce rakibine temas etmediği için "temiz" bir goldü. Galatasaray'ın sevinmesine fırsat vermeyen Beşiktaş kaptanları Delgado ile şık bir gol buldu. Tam durumu dengelemek isterken siyah-beyazlılar Arda'nın ceza sahasındaki gereksiz çalımlarını ödüllendirdiler ve Baroş'a penaltı atma şansı verdiler, Çek golcü de bu işleri oldukça klas yaptığı için durum 2-1 oluverdi.

Bu andan itibaren oyun biraz daha soğudu, Galatasaray'ın ağır defansını delmeye çalışırken Beşiktaş, sarı kırmızılılar da Lincoln merkezli ataklarla 3 yapmaya uğraş veriyorlardı skoru. Maçın sonlarına doğru Delgado pres yapayım derken Barış'a öyle bir girdi ki hakemin cebinden kırmızı da çıkabilirdi, ama kartın rengi sarı oldu. Ve son dakikada Lincoln Delgado'nun attığı golü atamayınca devreye 2-1 üstün girdi Galatasaray. "Galatasaray 3-1 önde Beşiktaş da 10 kişi kalacaktı" diyen arkadaşın tahimininin gerçekleşemesine ikinci devrede Cüneyt Çakır yardımcı olmakta gecikmedi. Televizyon başında bizlerin bile sesini duymadan ne demek istediğini anladığımız Delgado'ya "itirazdan" sarı kartı gösterip, çift sarıdan kırmızı oldu. Oysa ki kuralda "ısrarla kart isteyene sarı kart gösterilir" yazıyordu... Beşiktaş'ın Arjantinli kaptanı "Ben bir kez yaptım, bana sarı gösterdin ama" diyordu ve hakemin de omuzuna "hadi neyse bu sefer böyle olsun" dercesine dostça dokunuyordu. Haftalarca televizyonlardaki görüntülerden etkilenen Cüneyt Çakır ise basıyordu sarı kartı... Ondan sonrası ise tadımızın tuzumuzun kaçtığı bir maç haline dönüşüverdi... 3 dakka sonra Baroş skoru 3-1 yapsa da, hemen ardından Holosko cevap verse de, derbinin tadı kaçmıştı bir kere... Kafasında o pozisyon olan hakem, enteresan düdükler çalarken, Beşiktaş defansının acemiliği Lincoln'u düşürmeye yetiyordu ve Baroş'ta hattrick yapıyordu...

Sonrasında ise yağmur, çamur, tribünlerde "Giden her sevgilin ardından, hep biz olduk el sallayan" tezahüratı ile başlayan çoşku, "Ne Fener ne Kartal hepsi de y.....klar, Cimbomun aşkıyla inliyor tribünler" bestesininde Lig TVnin sesi kısması derken maç sona eriyordu... Maç sonunda Beşiktaş yöneticilerinin sahanın ortasında hekemi esir almaları ne kadar çirkinse, Tomas'ın hala Galatasaray'ın gollerinde ve galibiyetinde sevinmesi gözüme o kadar hoş gelen görüntüydü...

STAT: Ali Sami Yen
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Aleks Taşçıoğlu
GALATASARAY: De Sanctis, Meira, Servet, Hakan Balta, Barış, Mehmet Topal, Ayhan, Arda, Lincoln (Mehmet Güven dk. 90+1 ?), Nonda, Baros (Sabri dk. 78)
YEDEKLER: Aykut, Aydın, Emre Aşık, Volkan, Ümit Karan
TEKNİK DİREKTÖR: Michael Skibbe
BEŞİKTAŞ: Rüştü, Ekrem (Serdar Özkan dk. 75), Zapotocny, Gökhan Zan, Seric (Bobo dk. 58), Cisse, İbrahim Toraman, Holosko, Delgado, Tello, Nobre (Uğur İnceman dk. 58)
YEDEKLER: Hakan Arıkan, Ali Tandoğan, Tuna, Batuhan
TEKNİK DİREKTÖR: Mustafa Denizli
GOLLER: Servet (dk. 8), Delgado (dk. 13), Baros (dk. 16 pen., 53 ve 68 pen.), Holosko (dk. 55)
KIRMIZI KART: Delgado (dk. 50)
SARI KARTLAR: Meira, Ayhan (Galatasaray), Zapotocny (Beşiktaş)

Blog Widget by LinkWithin