31 Temmuz 2013 Çarşamba

Futbol Asla Sadece Futbol Değildir

 Güney Kore-Japonya maçında ev sahibi taraftarın açtığı iki pankart. Biri Japon işgaline karşı savaşan Yi Sun-Sin, öteki de Japon yönetiminin temsilcisini öldüren suikastçi Ahn Jung-Geun. Yetti mi? Bir de "Tarihini unutan milletin geleceği olamaz" yazmazlar mı? Çıldırmış Japonlar... 1969'da Honduras'la El Salvador'un tarihe "Futbol savaşı" olarak geçen 100 saatlik kapışmasına benzer bir "mevzu" çıkar mı bu işten, biraz zor ama Japonlar, Kore'ye resmi olarak "Ne iş?" sorusunu sormuşlar bile...


30 Temmuz 2013 Salı

Bulgaristan A Grupa/ 2.Hafta

Endüstriyel futbolun azı dişlerinden olan televizyonların maç fikstürü ve yayın günü belirlemesine Bulgarlar da katıldı ve cumadan pazartesiye dört güne yaydılar 2 haftayı, hal böyle olunca da CSKA'nın Beroe deplasmanındaki maçı da pazartesiye kalmış oldu. Parasız pulsuz "amatör" ruhla oynayan topçulardan oluşturduğu takımla Mladenov bu sene kırmızı-beyazlıların tarihinde "destan" yazmaya niyetli, taraftar da kendisine ve oyunculara oldukça fazla güveniyor ve inanıyor ama takımın da daha zamana ihtiyacı var. Dün gece Beroe karşısında ilk yarıda topa sahip olan CSKA olmasına rağmen, pozisyon bulmakta zorlandılar ki, ikinci devre ev sahibi bastırdı, durdu ama bir pozisyon haricinde kaleci Cherny'i geçemedi. Avrupa Liginde Hapoel Tel Aviv'e elenmenin üzüntüsünü CSKA karşısında alacakları galibiyetle hafifletmek isteyen yeşil-beyazlıların sevincini kursağında bırakan isim CSKA'nın 19 yaşındaki genç golcüsü Grigor Dolapchiev oldu. Genç oyuncu ceza sahası dışından biraz şans, biraz beceri öyle bir astı ki topu köşeye değil Karadjov, Peter Cech gibi bir kule gelse yine baka kalırdı o topa... Sahadaki rekabet kadar tribünlerdeki "didişme" de dikkat çekiciydi zira ev sahibi konfetiler ve dev bayraklarla takımlarını ateşlerken, deplasmancılar ise aldıkları "ganimetleri" sergilemekteydiler...



Hafta içinin iki mutlu takımından Botev Plovdiv, zayıf Pirin önünde Stoilov'un 5 oyuncuyla rotasyona gittiği maçtan 7-1 galip ayrıldı ama maçın skoru 15-1 de olsa, kimse şaşmazdı zira sarı-siyahlılar attığı kadar da kaçırdı. İlk devreyi 3-0 önde kapatan Botev'de, hoca perşembe günü oynanacak olan Stuttgart maçını da düşünerek Nedelev ve Ognianov'u da kenara aldı ama yerlerine giren Anicet ve Romario olunca, fark da açılmaya devam etti. Radarımızdaki Nedelev bu haftayı da boş geçmedi ve gol sayısını üçe çıkardı, Romario da 2 haftada 2 gol atmış oldu...

Lige sürpriz bir mağlubiyetle başlayan eski şampiyon Ludogorets, Şampiyonlar Liginde üst tura çıkmanın moraliyle Chernomorets karşısında kendini sıkmadan 1-0 galip gelmesini bildi ve dikkatini Partizan maçına çevirdi. Razgradlıların çiçeği burnundaki hocası Stoev şimdilik ikide iki gidiyor, bakalım yarınki maç ne olacak?

A Grupaya sağlam başlayanlardan biri de Litex oldu, turuncu-yeşilliler Sofya'da Lokomotiv'i de yendiler 6 puanla zirvenin ortağı oldular. Geçen hafta Gjasula ön plana çıktı, bu hafta Jordan ve Slavchev galibiyeti getirdi.
Herkes iyi kötü puanları toplarken, Levski, "tarih yazmaya" devam ediyor. Mavi-beyazlılar ikinci haftanın ardından A Grupada sıfır puanla son sıraya demir attılar. Hoca değişikliği ve taraftarın baskısı da işe yaramadı şimdilik Levski'de, mavililer "şirinler"e (Lokomotiv Plovdiv) iç sahada 2-1 kaybettiler. Lazarov'un  asistiyle N'diae 500 cıvarındaki deplasman seyircisini coştururken, Levski Genkov'la ümitlendi ama Kamburov müthiş bir füzeyle deplasman takımına 3 puanı getirdi.

Diğer sonuçlar:
Cherno More:0-0:Slavia
Neftohimic:1-0:Lyubimets


27 Temmuz 2013 Cumartesi

Bursaspor 2013/2014 Formaları


Kulüpler bir bir yeni sezon "gardıroplarını" açarken, Bursaspor da 2013/14 sezonunda giyeceği formalarını sunmuş taraftara. İbrahim Öztürk'ün üzerindeki yeşil-beyaz çubukluya kimse burun kıvıramaz, tek kelimeyle harika olmuş ki zaten efsane forma olarak kulübün 50. senesine özel tasarlanmış. Bursastore'da kapış kapış gidecektir çubuklu ama ondan geriye kalmayacak olan da Belluschi'nin tanıttığı ortası yeşil çizgili beyaz forma. Puma'nın tasarladığı formalara saygımız hep olmuştur ama son iki ( beyaz ve yeşil) formalar sanki maçta değil de idmanda giyilecek gibi, olmadı Puma, kırıldı puanlar...




25 Temmuz 2013 Perşembe

Sarı Kırmızı Barça


Ne de güzel yakışmış...
ne diyordu Barış Manço:
"Tüh tüh tüh tüh maşallah, nazar değmez inşallah"

Gerçek Holiganı Nasıl Tanırız?

1980lerde Daily Mirror'da çıkan bu fotoğraf, "gerçek holiganın" kim olduğuna dair bilgiler verme misyonu edinmiş... Kimmiş bakalım gerçek holigan:

"Gerçek bir taraftarla vahşi bir katili ayırabilir misiniz? Demir uçlu bot giyen soldaki model kavgaya hazır gibi görünürken, sıradan giyinen sağdaki model aslında kendini gizliyor zira gerçek katil o. Onun 300 poundluk giyim kuşamı oldukça şık görünebilir ama giydiği bu İtalyan ceketin içinde ölümcül bir Stanley bıçağı saklıdır muhtemelen. Soldaki "arkadaşın" üzerindeki tek pahalı ekipman olan Doc Marten botları ve tehditkar bakışı ile "tam bir holigana" benzese de aslında o gerçek bir taraftar..."




Mourinho Sekse Aç


"Jose Mourinho is hungry for sex... succ... success"

Dili sürçtü işte yahu...

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bulgaristan A Grupa/ 1.Hafta

Bulgaristan A Grupa geçen hafta sürpriz maçlarla "start" alırken, biz de elimizden geldiğince-vaktimiz oldukça- her hafta sonu komşudan genel değerlendirme yazılarına yer vermeye çalışacağız ultras/Movement blogda. Zaten bloglar okunmuyor artık, bir de kimsenin "tınında"olmayan Bulgar Ligi mi yazacaksın, diyenleri duyar gibiyim ama daha önce sosyal medyada bir çok kez dillendirdiğim gibi "inatla" blog yazacağız, "ısrarla" dışlanmışın yanında olacağız...

Bulgaristan'da 2012-2013 sezonunu şampiyon Ludogorets bitirdi ama bütün yaz CSKA'nın halinin ne olacağı konuşuldu. Borçlar ve kulübün ekonomik durumu nedeniyle Avrupa Kupalarına gitme "izni" koparamayan başkentin kırmızı-beyazlıları kah Litex'le birleşme çabasına girdi, kah lige yeni çıkmış Neftohimic'in lisansıyla A Grupada mücadele etmek istedi ama bütün gayretler nafile çıktı. Ülke çapında milyonlarca taraftarı olan, Bulgarların en fazla şampiyonluk kazanan takımı göz göre göre "amatör" lige düşerken, taraftar Bulgar Futbol Federasyonunu bastı, "Bu takım düşerse, memlekette iç savaş çıkar" mesajı verdi ve birden sihirli cümle dökülüverdi federasyon başkanının ağzından: CSKA 2013/2014 sezonunda A Grupada mücadele edecek. Bu sevindirici haberin ışığı altında apar topar transferler yapan-elindeki sağlam adamları satmıştı- CSKA, Stoicho Mladenov yönetiminde, büyük bir taraftar desteği ile çıktığı Lokomotiv Plovdiv maçında belki taraftarına galibiyet armağan edemedi ama her CSKA'lının görmek istediği bir oyun sergiledi: Her topa koştular, sahada basmadık yer bırakmadılar, düştüler, kalktılar, pozisyon yarattılar ama hem direkler ( 2 top direkten döndü) hem de yardımcı hakem maçın galibinin olmasına izin vermedi  ve lige golsüz 1 puanla başlamış oldu iki takım da. Yazmadan geçmeyelim, bizde 30'una gelen "Ne zaman jübile yapacaksın?" sorusu gelirken, 37 yaşındaki Zdravko Lazarov hala Lokomotiv Plovdiv'te top koşturuyor...

CSKA Sofya'nın ilk hafta puan kaybı Bulgar spor kamuoyunu pek şaşırtamazken, eski şampiyon Ludogorets'in A Grupaya "merhaba" diyen Lyubimets'e 1-0 mağlup olması haftanın sürprizi oldu. Lyubimets sadece 3 puan almadı, aynı zamanda Ludogorets'i 2 sene şampiyon yapan eski hocaları olan İvailo Petev'i de koltuğundan etmiş oldu. Hafta içi şampiyonlar ligi ön elemelerinde Slovan Bratislava'ya 2-1 mağlup olan Razgrad ekibi, Bulgarlara uygun bir hareket olan "sonuçlarını düşünmeden, ilk akla geleni yap" hareketiyle ligde de kaybedince hocayı hemen kovuverdi ve Razgradlı Stoycho Stoev'i göreve getirdi. ( Not düşelim, hoca sezonu tamamlayamaz Ludogorets'te). Maçta tek golü atan oyuncu ise CSKA alt yapısından yetişen 22 yaşındaki Türk Samir Ahmet Aess.


Eski sezonu güler yüzle bitirip , yeni sezona sancılı başlayan başka bir takım olan Levski oldu. Başkentin mavi-beyazlıları Avrupa Ligi Ön Elemelerinden elenirken, taraftar Botev Plovdiv maçında "sizden utanıyoruz" pankartı ile tepkisini göstermişken, Levski, Gary Rodriguez ile öne geçtiği maçta Bulgaristan'da ilk haftanın en değerli oyuncusu seçilen Todor Nedelev'in 2 "harika" golüne engel olamadı ve evine puansız dönmek zorunda kaldı. Ev sahibinde Nedelev bu sene radarımızda yer alacakken, Kasımpaşalı eski oyuncu Sarmov ile 17 yaşındaki Türk Serkan Hüseyin de sezon içinde Botev'in zirve mücadelesine yardımda bulunacak. Galibiyette payın büyük kısmı da Bulgaristan'ın önde gelen taraftarlar gruplarından Bultras'a ait. Bir not daha düşelim, Botev'in hocası Fenerbahçelilerin de tanıyacağı Stanimir Stoilov ve hoca Bulgaristan'da oldukça populer, maddi sıkıntılar çıkmazsa bu yıl "madenciler" zirvenin en büyük adayı...





Nedelev gibi 2 golle takımı Litex'in Neftohimic karşısında 4-1 galip gelmesini sağlayan başka oyuncu da Arnavut Jürgen Gjasula oldu. Freiburg alt yapısında yetişen ve Almanya ve İsviçre'de tecrübe edinen 27 yaşındaki Gjasula, bu sene çok can yakacağa benziyor. Stoichkov'dan sonra bir vakit Adanaspor'da da forma giyen Zagorçiç'le hocalık için anlaşan turuncu-yeşilliler, yeni sezonda eski günlerine dönmek arzusundalar.

Hafta içi iç sahada Hapoel Tel Aviv'e 4-1 mağlup olan Hubçev'in Beroe'si ise Sofya deplasmanında Slavia'yı 2-0 yenerken, "turistik seyahat" için gidecekleri İsrail'deki formalite maçı öncesi moral bulmuş oldu.

A Grupanın diğer sonuçlar ise şu şekilde:
Chernomorets-Cherno More: 1-0
Pirin-Lokomotiv Sofya: 2-2


Manchester City 2013/2014 Deplasman Forması

Nike formalardan bu sene bi' siyah modası almış başını gidiyor, bizim siyah (sevimsiz) formadan sonra Manchester City için de kömür karası bir ekipman tasarlamış Amerikalılar. Galatasaray'ın kara formasına ne kılıf buldular bilemem ama City'lilere demişler ki, bu sizin kulübün temellerini atan Ardwick AFC'nin 1890-91 sezonunda giydiği formanın aynısı... Beğenen beğensin, ben hiz hazzetmedim...





Neydim Ne Oldum #33

 
 Aykut Kocaman
Fenerbahçe Eski Teknik Direktörü


21 Temmuz 2013 Pazar

Sizden Utanıyoruz

Bulgaristan'da Levski Sofya'nın UEFA Avrupa Ligi ön elemelerinde Kazakistan'ın Irtysh takımına elenmesinden sonra, Bulgaristan A Grupanın ilk haftasında bugün oynadığı Botev Plovdiv deplasmanında mavi-beyazlı taraftarlar takımı protesto edip, "Sizi Seyretmekten Utanıyoruz" pankartı astı. Bu eylemi orjinal yapan ise tribünün boş bırakılacak olup, kulübe adını veren Bulgaristan halk kahramanı Vasil Levski ile sofya ekibinin ve Bulgaristan'ın efsane futbolcusu Georgi Asparuhov'un sadece gözlerinin göründüğü dev posterlerinin yer alacak olması. Anlaşılan "Levskarlar" protestolarına daha devam edecekler, zira yazıyı yazdığım şu dakikalarda Levski, Botev deplsamanında öne geçtiği maçta 2-1 mağlup oynuyor...

20 Temmuz 2013 Cumartesi

2013-2014 Sezonu Galatasaray Formaları

 2011-2012 sezonunda Nike geldi ve özlediğimiz "sapsarı" formayı armağan etti tanışma hediyesi olarak. Parçalı zaten klasikti de, siyahı pek beğenmemiştik...

 2012-2013 sezonunda şampiyon takım olarak ay yıldızı göğsümüze takmış ve Neuchatel zaferini, UEFA kupasını hatırlatan beyaz forma ile açık-koyu parçalı kırmızı forma sunuldu taraftara... Sarıyı sevmiştik sevmesine ama çıkarıldı kreaksiyondan...

Ve yeni sezonda, 2013-2014 sezonunda tekrardan siyah forma ortaya çıktı. Seveni vardır, talep ediliyordur ama ben Galatasaray'ı siyah forma ile görmek istemiyorum sahada, hazırlık maçlarında giydiler bizimkiler de üstlerine pek yakışmadığını düşünüyorum. Bugün üçüncü forma olarak sunulan geçen senin açık-koyu kırmızı parçalısının çubuklu versiyonu ise "idare eder" pozisyonda, en azından geçen yılkinden daha iyi. Kısaca bu sene de ne varsa "klasik parçalıda" var, gerisi yalan. Gerçi, yazıyoruz da, forma alıyoruz mu, "hayır", biz maçlarda "ultras project" takılmayı yeğliyoruz...

18 Temmuz 2013 Perşembe

Melo'nun Bavulu


Elini üzerinden bir an bile çekmediğine göre pek kıymetli "şeyler" var o bavulun içinde herhalde...



Chelsea'nin Formaları

Yeni hocaları Mourinho ile Asya turuna çıkan Chelsea'nin Bankok'ta oynadığı Singha All Stars maçında giydiği formaların sırt numaraları bir tuhaf geldi. Detaylı incelediğimizde İngilizler, numara ve isimleri yerel dilde yazdırmışlar sırtlarına ve şortlarına. Endüstriyel futbolun gözünü seveyim derken, rakibin ise batı rakam karakterini kullanmasına ne demeli, onlar da Avrupa'da mı forma satmak istemişler acaba?



Biz "Hala" Kazanacak Mıyız?


Galatasaray'ın haftalar evvel şampiyonluğunu garantilemesinden sonra, adının "derbi" olması dışında hiç bir manası olmayan Fenerbahçe-Galatasaray maçının bitişinde evine dönen bir grup Fenerbahçeli taraftarın Galatasaray forması giyen bir gence "sataşması" ve onun da akabinde elindeki bıçağı sağa sola savurmasıyla gencecik Burak hayatını kaybederken, gencecik Yusuf hapishane yolunu tutuyordu. Olay gecesi ve ertesi günlerde görsel ve yazılı medya "Galatasaray taraftarı Fenerbahçe taraftarını bıçakladı" diye "provokatif" başlıklar ve haberler yayınlarken, işin aslı sonradan ortaya çıktı, lakin "olayın perde arkası" küçük puntolarla yer buldu gazetelerde, ya da bulmadı hiç... İşte o günlerde Banu Yelkovan, Bağış Erten, Okay Karacan, Uğur Meleke, Emrah Kayalıoğlu, Mert Aydın, Atilla Gökçe, Ali Ece, Ersin Düzen ve Kenan Başaran yazı yazdıkları gazetelerindeki köşelerinde "biz kazanacağız" başlığı altındaki aşağıdaki yazıya yer verdiler:

Sporda Şiddete ve Tribün Terörüne Karşı 'Biz Kazanacağız'
 
"Futbol eşittir şiddet ve o da eşittir holiganizm denklemine;
Bu denklemin olağan kabul edilmesine;
Çocukların, kadınların, yaşlıların, didişmek için değil, keyif için gelenlerin futboldan
uzaklaşmaya başlamasına;
Sadece kendilerinin haklı olduğunu düşünenlere, empati yoksunlarına;
Gördüğüm doğruları söylerken bile bir tarafın düşmanı ilan edilmeye;
Her söylenen söze, her eleştiriye geçmişten bir karşılık bulunmasına, her şeyin bir
‘hesaptan düşme’ gibi gösterilmesine;
Yasalara aykırı eylemleri kendi kulübü yapınca susanlara, hatta destek verenlere;
Önceliği gazetecilik mesleği değil tuttuğu takım olan meslektaşlarıma;
'Bunu neden şu zaman yapmadınız da şimdi yapıyorsunuz' diye satır aralarında art
niyet arayanlara, satır aralarına art niyet saklayanlara;
Sahaya yabancı madde atanların değil buna hedef olanların tahrikinden
bahsedilmesine;
Aleyhlerine yapıldığını düşündükleri her hakem hatasını görünmez düşmanlara
bağlayanlara,
Bir aile ortamından uzak, herkesin birbirini arkadan hançerlemeye çalıştığı
halihazırdaki durumda hâlâ bir ‘futbol ailesinden’ bahsedenlere;
Aynı gemide olduğumuzu iddia ederek yaptıklarına bizi de ortak etmeye çalışanlara;
Birbirlerinin adını bile anamaz hale gelmiş yöneticilere;
Futbolu bahane ederek kurulan ve hiçbir zaman içeriğini bilemeyeceğimiz ve bilmek
de istemediğimiz karanlık ilişkilere;
Türkiye’de verilen her cezaya deklarasyonla yanıt verip yurt dışından benzer
yaptırımlar geldiğinde kuzu kuzu kabullenenlere;
Uluslararası alanda yapılan rezilliklere karşı duranları vatan haini ilan edenlere;
Hakemlere, gözlemcilere saldırmayı, küfür etmeyi demokratik hak sayanlara;
Türk futbolunun olumlu ve olumsuz ön yargıların cenneti olmasına;
Kendi kulüplerine ceza verilmesini hep yanlı tutum olarak görenlere;
Hukukun değil renklerin ağır basmasına;
Maç devam ederken kural değiştirilmesine;
Masa başında maç bağlamaya çalışanlara;
Sadece kendi emeğine saygı gösterilmesini isteyenlere;
Başkasına sıkılan biber gazını haklı kendisine sıkılanları haksız görenlere;
Her bahaneyle herkese biber gazı sıkanlara;
Irkçılığı, ayrımcılığı, nefret suçlarını futbol sahalarına sokanlara, onu mazur
gösterenlere;
Düzelsin diye yasa çıkarıp onu uygulamayana, uyguladığında da keyfine ve kendi
siyasetine göre uygulayana;
Futbolun bir hukuksuzluk cenneti olmasına ve giderek mutsuzluk yaratan bir oyun
haline gelmesine;
Yeter diyorum!
Siz söylemeden ben söyleyeyim:
Bu taraflı bir yazıdır!
Ben utanma duygusunun, medeniyetin, adaletin, vicdanın tarafında olduğumu
buradan haykırıyorum...
Benimle aynı tarafta olanları ayağa kalkmaya ve haykırmaya davet ediyorum.
Benimle aynı tarafta olanlarla birlikte eyleme geçiyoruz. Bu şiddet bitene kadar
eylemlerimiz artarak devam edecektir.
Futbol yeniden hayatımızdaki bir keyif olana kadar, durmadan, susmadan, sert
adımlarla yürüyeceğiz.
Siz de tarafınızı seçin.
Medeniyetin, adaletin ve vicdanın tarafında olun.
Biz daha kalabalığız.
Ve bu tek ihtimalli bir maç.
Hiç kuşkunuz olmasın...
Biz kazanacağız!"

Taraflı tarafsız herkesin onayladığı bu yazı, tribünlerde görmek istemediğimiz "hareketlerin" bitmesi adına bir çağrıydı, bir alevdi, bir başlangıçtı, aslında futbolun kirliliğinin gün ışığına çıktığı 3 Temmuz günlerinde yazılsa daha makbule geçerdi ya, "geç oldu ama" diyerek yazıya imza atanların samimiyetine inanarak destek verdik. Yeni sezonda belki "bi' şeyler değişir" derken, ülkeyi sarsan Gezi Parkı protestoları esnasında İstanbul'da Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş taraftarlarının omuz omuza, İzmir'de Göztepe ve Karşıyakalıların yan yana, Adana'da turuncu ile maviyi iç içe gördükçe "Evet yahu, nihayet kavgasız gürültüsüz futbol seyredebileceğiz" diye içimizden geçirip, yeni sezona daha umutlu bakmaya başlamıştık ki...


Ki... Diye biten cümleleri hiç de beğenmem zira sonu hep olumsuz biter, işte bizim yeni sezon için ümidimiz de kırıldı ve yine "birilerinin" istediği gibi başa dönüyoruz. Nasıl mi? Memlekette "sümen altı edilen" teşvik ve şike dosyasını UEFA unutmadı ve Fenerbahçe ile Beşiktaş'a Avrupa Kupalarından men cezaları verdi, garipsemedik zira memleket mahkemeleri de bu iki takımın yöneticilerini suçlu bulmuş, son söz için Yargıtay süreci beklenmekteydi. Beşiktaş taraftarı bu süreçte sessizliği yeğlemiş, Fenerbahçeliler bile başkanlarına "Bizi ne hale düşürdün" derken, UEFA Tahkim Kuruluna başvuran, hatta savunma için yanında gazete yayın yönetmeni, rakip futbolcular götüren Fenerbahçe başkanı, oradan da "aklanamayınca" işin kolayına kaçıverdi: Ezeli rakibi suçlamak...

Aslında kendini savunmak, yahut yaptığından dolayı özür dilemek yerine medyanın algısını başka tarafa yöneltmek eylemini ilk defa yapmamıştı Aziz Yıldırım, teşvik ve şike davası sürerken de savunma yapmak yerine Trabzonspor'a ve Galatasaray'a ithamlarda bulunmuştu. Bu "oyunlara" bir çok aklı başında taraftar tebessümle yaklaştı, zira "fanatik" derecede Fenerbahçeli olan zamanın Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'ın bile "olacakları görüp" renk aşkından dolayı görev bıraktığı bir zamanda, Aydınlar'la birlikte çalışan Galatasaraylıları suçlamak, o kadar komik ki.  Ama, maalesef bazı medya organları servet bulmuş define avcıları misali iştahla atladılar bu "komik" suçlamalara ve büyük puntolarla gazetelerinde yer verdiler.


Dedik ya, taraflı tarafsız, aklı başında ve sağ duyulu futbolseverler yukarıdaki manşetlere tebessümle yaklaşırken, beş parmağın bir olmadığını da aklımızdan çıkarmayarak, dün gaz bombasından etkilendiği için yere düşen Galatasaraylıya el uzatan Fenerbahçeli, yarın "Sizin yüzünüzden başımıza bu haller geldi lan i.ne" diyerek fena gözle bakacaktır. Bakmakla kalsa iyi, Allah korusun yeni Burak'ların, Yusuf'ların çıkmayacağını kim garanti edebilir ki? Geçmiş bunun örnekleriyle dolu değil mi? Ülkemizdeki  "taraftar filminin" tekrar başa sarıldığını hüzünlü bakışlarla seyrederken, "biz kazanacağız" diyenlere seslenelim:

Sevgili Banu Yelkovan,
Sevgili Bağış Erten,
Sevgili Okay Karacan,
Sevgili Uğur Meleke,
Sevgili Emrah Kayalıoğlu,
Sevgili Mert Aydın,
Sevgili Atilla Gökçe,
Sevgili Ali Ece,
Sevgili Ersin Düzen
ve  Sevgili Kenan Başaran;

gerçekten kazanmak istiyor musunuz? Mayıs ayında yazmış olduğunuz yazının hala arkasındaysanız, dün yukarıdaki gazetelerden yediğiniz golü çıkartmak için vakit daralıyor. Birilerinin kendilerini kurtarmak için taraftarı birbirine düşürme oyununa seyirci mi kalacaksınız yoksa kral çıplak diyerek "Herkese inat, biz kazanacağız ulan!" diye haykıracak misiniz?

Buyurun, santra için düdük öttü ve top sizde...

Yalandan Kim Ölmüş

"At yalanı 'öpsünler' inananı" der büyüklerimiz. Yanına dahi yaklaşmadığım Fotomaç gazetesi muhabirleri durgun geçen bu yaz döneminde "sıcak başlarına vurmuş" olmalı ki yukarıda alıntısını yaptığım haberi baş sayfadan duyurmuşlar. Kendilerini sallayan pek olmamış ki, hiç de gündeme gelmedi, kulağımıza ilişmedi bu "çılgın" takas. Peki, biz bunu blogda niye paylaştık, memleket medyamızın halini bir kez daha resmetmek istedik,  pek bunları bilmeyen kalmamıştır ama...

17 Temmuz 2013 Çarşamba

İmalat-ı Harbiye Fanzin



"Bu fanzin bir grup SOKAK çocuğu tarafından çıkartılmıştır. Her hakkı Ankaragücü tribünlerinde saklıdır. Periyodu yoktur, canı istediğinde çıkar." diye tanımlamışlar İmalat-ı Harbiye fanzini Ankaragücü sevdalıları... Blogların temelini atan "yazar çizer" taraftarın staj mekanıydı fanzinler, Tribün Derginin başını çektiği, "inadına" , "pankart", "semtimiz sevdamız", "halkın takımı", "kuva-yi kafsin kaf" , "turuncu", "deplase", "dahke" ilk akla gelenlerken, bizde ultras/Movement'in ilk sayısını çıkarıp, blog işine girince "sanala" bıraktık kendimizi. Ama başkentin sokak çocukları vazgeçmemişler fanzin sevdasından ve beşinci sayılarını çıkarmışlar. Bu gayretlerinden dolayı tebrik ediyoruz kendilerini, sokak fanzinin ilk sayısındaki çağrımızı da yineliyoruz: Bize de bir adet numune yollar mısınız?

Galatasaray 2013/2014 Fikstürü


ultrAslan'ın hazırladığı Galatasaray 2013/2014 fikstürü yukarıda... Lige Bülent Uygun'un Antepspor'u ile bismillah diyoruz ve şampiyonluğu Erciyes maçıyla TT Arena'da kutluyoruz(inşallah)...

Genel olarak bir değerlendirme yaptığımızda Bursa ile erken haftalarda oynamaya alıştık artık, ikinci hafta "sağlam" bir kapışma olacak Bursa Atatürk Stadında, arkasından Ertuğrul Hocanın "Es-Es"ine de konuk olacağız ki, bu iki haftada kayıp puanlar gelirse bala saldıran arılar misali medya yine yüklenecek hocanın ve takımın üzerine lakin ikinci yarı böyle iki sert takımla "içerde" oynayacak olmamız büyük avantaj. Baros'lu Antalya'yı Arena'da konuk edip, Bilic'in Beşiktaş'ının da misafir olduğu Kasımpaşa stadına gideceğiz derbi maça. Sonra Rize, Akhisar, Karabük derken, kağıt üzerinde zor gözüken ama Galatasaray'ın kolaya çevirdiği bir Kayseri deplasmanı var ki dönüşündeki Konya maçında akıllar Kadıköy'de olacak. ( Tabii o zamana kadar Fenerbahçe'ye küme düşme cezası gelmezse) Federasyon'dan parantez içinde yazdığım hamleyi hiç beklemiyorum bu sebeple onbirinci hafta Kadıköy'e gideceğiz ve Ersun Yanal'ı üzeceğiz... Derbi dönüşü Sivas'ı geçer, Kasımpaşa maçı için "pahalı bilet" tartışmaları yaşanır, Elazığ ve Gençleri yeneriz de, nedense ikinci yarıda içeride oynayacağımız Gençlerbirliği maçından çekiniyorum, garip bir his ama his işte... "Yepyeni "özTrabzon"un bu sene nefesi ligin sonuna yetmez, o maçlarda zorlanmayız ve başta yazdığımız gibi şampiyonluğu ve beşinci yıldızı kutlarız yine bir mayıs akşamında...

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Babadan Oğula Gol Pası


Nice babanın hayalidir, nice evladın idealidir yukarıdaki videoda Ortega'nın jübile maçında oğluna yaptığı gol asisti... Daha iyi bir veda olur mu ki?

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Poker Ustası Pique

 Ligler tatile girdikten sonra, Konfederasyon Kupası "mesaisini" de bitiren Pique, soluğu Las Vegas'ta alıp, pek sevdiği poker masasına oturmuş. Hem de öyle "zevkine" iki el atalım diye de değil, 10 bin dolar katılım ücreti ödeyerek Poker Dünya Serisine dahil olmuş. Gelen haberlere bakılırsa da hiç de fena değilmiş Barca'lı yıldız,  hatta 8 milyon euroluk büyük ödülün de en büyük favorisiymiş...




9 Temmuz 2013 Salı

Kim?


Hep ödül verecek değiliz ya, bu kez de "ödülsüz" olsun sorumuz:
Fotoğraftaki "efsane" kim?
Cevaplar yorumlar bölümüne...

Kaleci Pele


Hep gol atacak değil ya, kalecinin hislerini de anlamak lazım...

Endüstriyel Futbol Nedir?



Rengi kırmızı-beyaz olan bir takımın, sarı-maviye dönüşmesine ne denir?
Cevap:
Endüstriyel futbol...

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Felipe Melo Kimdir?

Kim yazmış, nerede yazmış bilemiyorum bu nedenle kaynak belirtemeyeceğiz (demiştik, twitterdan cevap geldi, yazının sahibi Abdullah Atıcı ve mektup webaslan'da paylaşılmış) lakin bizim de hislerimizi paylaşmış Melo hakkında aşağıdaki satırları karalayan renkdaşımız... Fatih Terim'in de Melo'yla alakalı hislerinin de pek farklı olmadığına inanıyoruz, umarım hocasına "eleman", topçusuna "değerini bulanı satarım" diyen başkan Aysal da Melo'nun takım için ne anlam ifade ettiğini anlar iş işten geçmeden...

Felipe Melo... Bu adamı bize siz getirdiniz. İlk başlarda hepimiz youtubedan videolarını açtık izledik. Transfer edilen her yeni futbolcu gibi kim olduğunu, nasıl oynadığını anlamaya çalıştık. Beğendik, takdir ettik ne güzel Brezilya milli takımında oynamış bir oyuncumuz oldu dedik vesaire…
Günler geçmeye başladı onun hakkında pek çok şey öğrendik. Parlak kariyerinin arka taraflarını okumaya başladıkça; geçen sene İtalya Ligi'nin en kötü futbolcusu seçildiğini mesela... Yeniden doğmak istiyorum diyordu.. Ve biliyorsunuz sayın yönetim siz de Fatih hocayı ilk göreve getirdiğinizde ilk sözü "yeniden doğacağız hiç kimse merak etmesin" olmuştu.. Bu bir kader kesişmesiydi adeta. Biri geçen sezon küme düşen takımlara bile yenilen ligi zar zor averajla 8. bitiren bütün basının şaşalı geçmişini gözardı ederek dalga geçtiği Galatasaray’ımız, biri ise Brezilya milli takımı ve Avrupa'nın çeşitli önemli takımlarında oynamasına rağmen liginin en kötü futbolcusu seçilen, hatta kendi liginde en kötü futbolcuya basının verdiği "altın bidon" ödülüne layık görülen FELİPE MELO! Yeniden doğmak için yeniden doğmak isteyen adamlara ihtiyacımız vardı... FELİPE MELO DOĞMAKTI... Arda yıllarca basına, her yere Galatasaray'ı ne kadar sevdiğini asla gitmeyeceğini anlatan beyanatlar vermişti. Öyle ki yeni doğan bebeklere adı verilmeye başlanmıştı. Tam işte yeni Bülent Korkmazımız'ı bulduk, Metin Oktayımız'a kavuştuk dedik. Emre travmasını daha yeni atlatmış ve hala hazmedememişken o da endüstriyel futbolun kendince haklı sebeplerini bahane gösterip bir gecede bavulunu toplayıp gidiverdi... İnancımız; ruha sevdayla kavgamız tam tükenecekti ki, bir adamın videosu düştü internete. Koluna aslan dövmesi yaptıran bir adam. Bulutlu bir şubat sabahı bilgisayarını açan herkes şok olmuş bir şekilde ekrana kilitlenip kalmıştı. Bir adam dövmeci koltuğunda koluna ASLAN kazıtıyordu!!! Yeniden doğmak için futbolculara değil aslanlara ihtiyaç vardı. FELİPE MELO ASLANDI! Bıkmıştı ruhumuz yenilgi sonrası sinema kapatanlardan, başını eğip stadı terk edip daha akşamında barda, pavyonda fotoğrafı çıkanlardan, gece aleminde yakalanan yabancı futbolculardan, herhangi bir maçta geriye düşsek hemen yenilgiyi kabul edip kendi yarısahasında yürüyerek maçın bitiş düdüğünü bekleyen adamlardan! Derken bir adam çıktı en önemsiz pozisyonda bile tekmeye kafa uzatan, topu rakibinden alabilmek için kendini yerden yere atan, geriye düştüğümüz maçlarda bile avazı çıktığı kadar bağıran, arkadaşına başka takımdan biri vuracak olsa, arkadaşının yüzüne gelen yumruğu havada yakalayıp sıkan. Gol attığı zaman pitbull olan, ama aynı zamanda da takımın malzemecisinin oğlu hastalandığında sabaha kadar hastahanede başında sabahlayan, bütün masraflarını ödeyip bir gölge gibi kimseye gözükmeden oradan ayrılan…. Yeniden doğmak için sırf insan olmak yetmezdi kahraman olmak gerekti. FELİPE MELO KAHRAMANDI! SADECE BİR FUTBOLCU DEĞİLDİR FELİPE MELO! ONU BÖYLE GÖRMEK ONA YAPILACAK EN BÜYÜK HAKSIZLIKTIR. BU YÜZDEN 6 MİLYON EURO ONUN İÇİN FAZLA DİYEN YÖNETİCİLERE SON SÖZÜMÜZ BU MEKTUPTUR… EĞER ARDA'YI 13 MİLYON EURO VERİP ALIYORSA ATLETİCO MADRİD, MELO'NUN FİYATI 133 MİLYON EURO OLMALIDIR

7 Temmuz 2013 Pazar

Parma ve Kondisyon İdmanları/2013


Parma'nın her sene değişen kondisyon idmanlarından burada bahsetmiştik. Geçen sene mayolarla denizde  koştular Seria A'da 10. oldular, bu yıl toz toprak içine çevirmişler rotayı, bakalım bu sene ne olacak halleri?



10 Numaranın Ağırlığı


Boca Juniors'ta Maradona'nın 10 numarasını taşıdın ama Juventus'ta o giydiğin formanın eski sahiplerini hatırladıkça umarım ayakların titremez...





Blog Widget by LinkWithin