24 Şubat 2015 Salı

Geçmiş Olsun Melo

Sezonu kapatmak neymiş... İki-üç ay sahalardan uzak kalmak neymiş... Bizim bildiğimiz Melo, bir ay sonra Nisan başındaki Kasımpaşa maçında formasını giyer... Hadi Pitbull, yanıltma bizi...

23 Şubat 2015 Pazartesi

Teknik Direktör Kıyımı




Başka giden var mı bilmem de bu hafta sonu oynanan maçların bitiminde Hami Mandıralı Antalyaspor'dan, Tolunay Kafkas Karabük'ten ve Yusuf Şimşek de Karşıyaka'dan ayrılmışlar... Tolunay hocanın alternatifi ligimizin nöbetçi hocalarından Yılmaz Vural olacak gibi, bakalım Antalya ve Karşıyaka kimleri görevlendirecek Süper Lige yükselme yolunda.

22 Şubat 2015 Pazar

Aslanlar Çocuk Kulübü Kimin Kulübü?


Türkiye İstatistik Kurumu, 22 Eylül 2014 tarihinde Gelir ve Yaşam Koşulları, 2013 verilerine göre memleket nüfüsunun %15'i yoksulluk sınırları altında yer alırken,  %65,4’ü hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) olduğu, daha da vahimi  insanlarımızın %78,5’i “evden uzakta bir haftalık tatili”, %49’u “beklenmedik harcamalarını” ve %75,5’i “yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını” ekonomik nedenlerle karşılayamadıklarını belirtmişler. Bırakın 3-5 milyar maaş kazanma hayalini, 2015 senesi asgari ücret olan 949,07 TL ile geçinmeye çalışan o kadar insan var ki ülkemizde... Ve bu parayla ev kirası ödemek, pazar alışverişi yapmak, çocuk okutmak, elektrik-su-(doğalgazı bırak) odun ve kömür bulmak tam bir ustalık gerektiriyor...
Böyle bir kitlenin büyük kısmı her sabah uyandığında "kaderine" küfrederken, bu zorlu yaşamda onların yüzünü güldüren az sayıda etkenden biri de tuttukları takımlardır. Çarşamba-pazar bazen evde, çoğunlukla da kahvede takımlarını seyrederken, yaşadıkları heyecanla borç-morç unutuluyor, başka bir dünyada yaşanmaya başlanıyor adeta...
Peki şimdi bütün bunları niye mi yazdık?
Galatasaray resmi sitesini açtığımda "Aslanlar Çocuk Kulübü" diye bir oluşumun tanıtımını gördüm... İlgili linke tıkladığımda Kulübün ne olduğu, vizyon ve misyonu, taraftara sağladığı ayrıcalıklar derken "Nasıl Üye Olacağım" kısmında üyelik koşulları arasında yer alan "500 TL'lik ilk giriş ücreti" cümlesi Mike Tyson yumruğu gibi sarstı bünyeyi...
500 Türk Lirası istiyordu bizim kulüp
-Galatasaraylı çocuklarımızın kulübümüze olan aidiyet duygularını arttırmak;
-Ülkemizde ve dünyada Galatasaray ailesini genişletmek;
-Çocuklarımızın küçük yaştan itibaren spor ahlakını almalarını sağlamak ve başarılı sporcular yetiştirmek;
-Çocuklarımızın iyi bir insan ve Galatasaraylı olarak yetişmelerine katkıda bulunmak;
-Sporu tanıtmak ve sağlıklı bir yaşam için gerekli spor imkanlarını sunmak;
-Arkadaşlık, birliktelik ve hoşgörü aşılamak için...

Yine çıkamamışlar Galatasaray Lisesinin duvarlarından, yine görememişlerdi Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki Galatasaraylıları... "Nedir ki 500 lira? "demişlerdir de, bir tanesi de "Asgari ücretin yarıdan fazlası" diyememiştir, ekmeğin kaç para olduğunu biliyorlar mıdır ki asgari ücreti bilebilsinler...
Yurt dışından gördüler, belki Barcelona'dan, belki Celtic'ten, Bayern Münih'te yapıyordur, Ajax'ta çocuk kulüpleri ama keşke böyle bir oluşum kurma fikrini ithal ederken, o ülkenin kişi başına düşen milli geliri ile kulübe üyelik ücretlerini oranlasalardı ve bizde de herkesin çocuğunu üye yapabileceği makul fiyatlar belirlenseydi kayıt için... Ama nerde....
Yine de pes etmeyeceğiz, sadece doktorun, mühendisin, iş adamının, öğretmenin, bankacının değil, amelenin, işçinin, balıkçının, çiftçinin, simitçinin de Galatasaraylı olduğunu öğretene kadar yazmaya, çizmeye, tezahürat yapmaya devam edeceğiz...



Medicana Sivasspor.2-3:Galatasaray


İstanbul'a son yılların en yoğun yağan kar yağışının idman sahalarını kapaması ve Galatasaray'ın hafta içi antrenman yapamaması... Sergen Yalçın'ın takımın başına geçmesi sonrası ev sahibi Sivasspor'un yaptığı takviyelerle yükselen form grafiği... Sivas'ın -10 dereceleri gören dondurucu havası... Beşiktaş ve Fenerbahçe ile girilen şampiyonluk yarışındaki üç takımın da galibiyet serilerini otomatiğe bağlamış olup, kaybedecek olanın yarışta büyük yara alacağı gerçeği... Zaten zordur Sivas deplasmanları da dün geceki maçtan önce Hamza hoca için yazının girişinde saydıklarım bu maçı daha da meşakkatli duruma getirmişti... Boşa beyazlamaya başlamamış Hamza Hamzaoğlu'nun saçları Galatasaray'e geldiğinden beri, kolay iş değil büyük takım hocası olmak, ama o da bunu bilerek görevi kabul etti...
Burak'ı Rize maçında henüz iyileşmeden oynatmanın faturasını ağır ödeyen Hamza hoca, artık yoğurdu üfleyerek yemeye başladı ki,sakatlıkları iyileşip oynayabilecek durumda olan Melo ve Semih'e "Siz biraz daha bekleyin" demesini bildi. Adaletli de davrandı hoca aslında, son maçlarda formayı başarıyla terleten Koray'a "terbiyesizce" "Senin görevin bitti, hadi kulübeye" demek yerine, hak ettiğini verdi. Olcan'ı da daha önce belirttiğimiz gibi sol beke monte edip, yaptıklarından memnun kalınca, Sabri-Chedjou-Koray-Olcan duvarını örüverdi Muslera'nın önüne. Tabii, sıkıntı Melo'suzluktu da onu da Hamit'in tecrübesiyle doldurmuştu teknik ekip. Ve kanatlar... Hamza Hamzaoğlu'nun Sergen Yalçın'ı mat ettiği hamleydi Yasin ve Bruma tercihleri dün geceki maçta. Kendi yarı sahasından çok rakip ceza sahası etrafında bulunmayı daha çok seven Cicinho'ya hem tehdit hem de çıktığında kontra ile pozisyon bulmak için görevlendirilen Bruma bu vazifesini çok da iyi yaptı, ilk gol de rakibin sol kanadından yapılan ortadan sağ kanat oyuncusu Yasin'le geldi. İki defa daha sağdan Bruma golle burun buruna getirdi Burak'ı ama birinde kaleci, diğerinde direk farkın açılmasına müsaade etmedi.


Skor tabelasını değiştirmeye çok arzuluydu Burak Sivas'ta, çok çabaladı, çok istedi ve bunu da yine kanattan gelen bir atakta gerçekleşti ve öne geçirdi Galatasaray'ı ikinci defa. Sadece gol değil, bir de asist istatistiğinde de adını yazdırmak amacındaydı golcü ki, Telles'e "Bana böyle toplar atsalar, her maç en az üç gol atarım" dercesine bir pas atıverdi. Hiç beklemediği kadar "yumuşak" bir Sivasspor karşısında iki farklı da öne geçince, bu soğuk havada Balıkesirspor maçında olduğu gibi yine işi "rölantiye" aldı Galatasaray ve rakipten pazartesi gecesi yediğine benzer bir tokat yeyip son 5 dakikada taraftarına el tırnak kemirtti durdu maç bitene kadar.


Hamza Hamzaoğlu:
Maç sonu Galatasaray'ın galibiyetinden çok Hamza hocanın maçın hakemine yönelik itirazları daha fazla yer kapladı medyada. Oysa ki bir çok hocanın her maç yaptığı, hatta kat be kat fazla yaptığı itirazlardan sadece birini yapmıştı Eskişehirspor'un ilk golü attığı pozisyon öncesi verilen serbest vuruşta. Haksız mıydı? Sonuna kadar haklıydı hoca, 5 hakemin olduğu maçta, hem de önünde pozisyonun gerçekleştiği çizgi hakemin "devam" dediği pozisyonda yan hakemin bayrağına göre karar veren Hüseyin Göçek'e itiraz etmekte "yerden göğe kadar" haklıydı hoca. Kibarsa, efendiyse, centilmense, "vur sırtına al lokmasını" olmayacaktır Galatasaray teknik direktörü. Oyuncusunun emeğini, alın terini de savunacaktır, yeri geldiğinde dişini de gösterecektir hoca.


Alex Telles:
Bursaspor maçında Alex Telles'i sol açığa koymuştu Hamza hoca ve bu seçiminde de herkesi şaşırtmıştı. İyi de başlamıştı o gece maça Telles ama Sabri'nin sakatlığı ve oyunu terk etmesi sonrası eski bölgesine gerisigeri görevlendirilmişti. Dün gece maçın 63. dakikasında Yasin'in yerine oyuna dahil olduğunda Brezilyalı, Hamza Hamzaoğlu ona "Yarım kalan işi tamamla" demişti ve Telles de sol açığa geçip, bir forvet misali Burak'ın asistinde rakibinin önüne geçerek galibiyet golünü attı.


Hamit Altıntop:
Melo'nun savaşçılığı, Melo'nun enerjisi Galatasaray'ın olmazsa olmazlarındandır da sakatlığının tam olarak iyileşmemesi sonrası Sivas'ta yerinin kim tarafından doldurulacağı hesap edilirken, Hamit'i Selçuk'un yanına monte etti Hamza hoca. Hocasının yüzünü de kara çıkarmadı tecrübeli oyuncu, rakibi kesmede olsun, topu oyuna sokmada olsun, hiç de sırıtmadı, hatta Melo'yu akıllara bile getirmedi Hamit... Belki maç kazandırmaz, 90 dakika harikalar yaratmaz ama profesyonellik abidesidir Hamit, genç topçulara örnektir, özellikle "Almancı" topçunun bol olduğu Galatasaray'da saha içi-saha dışı takımın bel kemiklerindendir...


Stat: Sivas 4 Eylül
Hakemler: Hüseyin Göçek, Orkun Aktaş, Kemal Yılmaz
Medicana Sivasspor:  Korcan Çelikay, Cicinho, İbrahim Öztürk, Da Costa, Ziya Erdal, Adem Koçak, Kadir Bekmezci (Dk. 37 Batuhan Karadeniz), Taouil, İbrahim Akın, Chahechouhe, Utaka (Dk. 69 Musa Sinan Yılmazer)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Koray Günter, Olcan Adın, Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 63 Telles), Bruma, Sneijder (Dk. 81 Umut Bulut), Burak Yılmaz (Dk. 78 Emre Çolak)
Goller: Dk. 9 Yasin Öztekin, Dk. 56 Burak Yılmaz, Dk. 67 Telles (Galatasaray), Dk. 39 Chahechouhe, Dk. 85 İbrahim Akın (Medicana Sivasspor)
Sarı kartlar: Dk. 27 Taouil, Dk. 60 Da Costa (Medicana Sivasspor), Dk. 31 Olcan Adın, Dk. 45 Muslera (Galatasaray)

18 Şubat 2015 Çarşamba

Galatasaray:3-1:Balıkesirspor


Konya maçında yapılmıştı aslında pazartesi gece oynanacak olan Balıkesirspor maçının bir provası. Futbol açlığı çeken Burak'ın iştahı, Sneijder'in formun zirvesini yaşaması, Olcan'ın sol açığa monte edilme denemeleri derken Galatasaray, Konyaspor'u daha ilk devre dörtleyivermişti. Balıkesir maçında da senaryo aynıydı, her ne kadar ilk dakikalarda deplasman takımı şok bir golle sarsmak istese de ev sahibini, Galatasaray işi sağlama aldı, sağlı sollu kanat bindirmeleriyle hapsetti Balıkesirspor'u kendi ceza sahasına ve peşi sıra gelen gollerle, hem de Sneijder ve Burak, Konya'ya attıkları gollere nazire yapacasına jeneriklik gollerle ilk yarım saatte skoru üç farka çıkarıverdi. Ligin dibindeki takıma erken dakikalarda fark atmak, tribünde gollerin daha da çoğalmasını arzu ettirirken, sahadaki oyuncular da taraftardan farklı düşüncede değillerdi. Özellikle maçın ikinci yarısı Muslera, Koray ve Chedjou dışındaki tüm oyuncularımız rakip sahada boy gösterirken, orta sahadakiler de forvet misali ilerde "hazır böyle zayıf bir rakip bulmuşken, bir de ben gol atayım" isteğiyle Emrullah'ı avlama yarışına kapılmışlardı. Balıkesirpor'un on kişi kalması rahatlığı daha üst seviye olan laubaliğe çevirmiş,  rakip kovalamak hak getire, ileri giden mahalle maçı havasında kaptırılan topun peşinde elleri belinde oyunu seyreder olmuştu. Melo'nun sakatlanması ki defansa daha çok gelen bir oyuncu ve yerine hücumu seven Emre'nin dahil olması, Galatasaray yarı alanını daha da yalnızlaştırmış, Balıkesirsporlular gol için hiç olmadığı kadar ciddi ve kolay gelmeye başlamışlar ve bir kaç kez sinyalini verdikleri golle de farkı ikiye indirebilmişlerdir. Tabii, iki takım arasında sıklet farkı olunca, ikinci golü amaya güçleri daha fazlasına yetmemiş Balıkesirlilerin, sarı-kırmızılılar da işi biraz daha ciddiye alınca maç başka gol olmadan son ermiştir.

Galatasaray Taraftarı:
E-bilet protestosu bu sene Galatasaray tribününe gönül veren, gençliğini takımın peşinde koşmakla heba etmiş taraftarın büyük kısmını televizyon başında maç seyretmeye mahkum etse de,  maçlara gelen kitle yine de elinden geleni yapmaktadır. Özellikle hafta içi maçı olmasına rağmen, yine de azımsanmayacak bir kalabalık göze çarparken tribünde- artık 3 bin, 5 bin kişiye yeterli gözüyle bakar olduk- Özgecan için açılan pankartlar ve 20. dakikada yapılan ıslıklı protesto Galatasaray tribünü için gecenin geçer notuydu. Balıkesir'den deplasmana gelen Onkolikleri de yazmadan geçmeyelim, onlar da Özgecan ve Kadına Yönelik Şiddetle alakalı açtıkları pankartla bir alkışı hak ettiler.

Olcan Adın:
Konya maçında attığı golden sonra buruk bir sevinç yaşadığımızı ve bu golün Telles'in kulübe bileti olacağını, Olcan'ın sol beke, Bruma'nın da sağ açığa yerleşeceğini yazmıştık. Öyle de yaptı Hamza hoca, Olcan'a bir yer, bir şans daha ayarladı. Fena da değildi Olcan memleketinin takımına karşı ama her ne kadar idmanlarda çok çalışıyorum dese de kilolarını atamadığı yine gözümüze çarptı. Bu iki maçtaki zayıf kanat ve forvet adamları yanıltmasın Hamza Hamzaoğlu'nu, Olcan'lı bekli bir defans ligin üst sırasındaki takımlara karşı epey zorlanır.

Bruma:
Türkiye'de yapılan U-21 Dünya Kupasına kadar Bruma'yı tanıyan var mıydı? Ben tanımıyordum, tanıyanın olacağını da zannetmiyorum. Turnuva maçlarını da izlemedim, bizimkiler zaten erken veda edince "gazozun gazı kaçtı" medya da çok üstünde durmadı da Bruma o maçlarda bir kaç gol atmış, iyi çalımlar yapmış, asistler yazdırmış istatistik kağıdına. Hal böyle olunca "biri beş yapmayı" seven basın yeni Ronaldo diye bir abartmakta geri durmaz bu genci, bir verirler gazı, Portekizliler tok satıcı havasında oyuncuyu satmakta nazlanınca, bir de Manchester istiyor, Chelsea istiyor söylemleri yayılınca etrafa. - sanki Abramovich gerçekten istese alamazdı- daha bir değere biner genç oyuncu ve tüccar Unal Aysal'a "10'a alırız iki seneye 20'ye satarız"ı üfleyince birileri kulağına sağlam paralar verilip transfer edilir Bruma. O gün bugündür parlamasını bekliyoruz, bir maç çıkar saman alevi gibi yakar yıkar ortalığı da sonra sönüverir, sakatlık da bir senesini çaldı, toparlanmasını bekliyoruz ama görünen köy de klavuz istemiyor. Bize anlatılan, bize hayal kurdurulan, bizi ümitlendirilen topçu olamayacak Bruma. Tamam, hızlı ve seri, bire birde adam da eksiltiyor kolayca ama sonrası? Boş... Ne asist yapabiliyor ne de kaleye yollayabiliyor topu...  Bruma, Galatasaray'a  bir proje olarak alındı, oynayacağı futbolla takıma vereceklerinden çok satılacak ve kar yapılacaktı, kazancı geçtim de umarım bonservisine verdiğimiz parayı kazanırız Bruma'dan...

Tarık:
Yabancı sınırlamasının Galatasaray'a getirdiği bir oyuncu Tarık. "Sağ bek oynar, sol bek oynar" diye yine basının şişirmesi. Bir de o günlerde Fatih Terim, Tarık'ı milli takıma çağırmasın mı? Daha da değeri arttı tabi. Bruma örneğinde olduğu gibi Eskişehir kulübü de transferi naza çekince, fiyatı 5 milyon 6 milyondan açınca, "pahalıysa kalitelidir" diyerek ne yapılıp edilip takıma katıldı Tarık. Prandelli de şans verdi, Hamza hoca da şans tanıyor ama Tarık da görüyor, taraftar da farkına varıyor, Galatasaray forması Tarık Çamdal için bir kaç beden büyük... Mücadele ediyor, iyi niyetiyle çabalıyor da büyük takımda oynamak için bunlar yetmiyor, güçlü olacaksın, rakibin seni bir omuzla yıkamayacak, hızlı olacaksın, sağından top atıp solundan geçilmeyeceksin, ayağına hakim olacaksın yaptığı orta kendi adamına gidecek...


Yasin Öztekin:
Sene başında transfer haberi geldiğinde oturdum Yasin'i tanıtan bir yazı yazdım. Hayatı ilginçti, Galatasaray'da kendisini göstermeye çalışacaktı, bir ispat davası vardı. Hırslı adamları severim, patlama bekliyordum Yasin'den ama koca bir ilk devre sıfır katkı yaptı Galatasaray'a. Satıldı satılacak derken kupa maçları imdadına yetişti gurbetçi topçunun, gözüne girdi Hamza hocanın ve o gün bugündür yükselen bir formu var. Balıkesir maçında atılan gollerde asistleri var, sadece asist değil, topla çıkışları, boş koşuları da gözüme battı. Alışıyor takıma Yasin...


Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Mustafa İlker Coşkun, Ekrem Kan, Mehmet Cem Hanoğlu
Galatasaray: Muslera, Tarık Çamdal, Chedjou, Koray Günter, Olcan Adın, Bruma (Dk. 83 Hamit Altıntop), Selçuk İnan, Melo (Dk. 60 Emre Çolak), Yasin Öztekin (Dk. 60 Umut Bulut), Sneijder, Burak Yılmaz
Balıkesirspor: Emrullah Şalk, Uğur Akdemir, Kulusic, Glumac, Hasan Hatipoğlu, Da Silva, Eray Ataseven, Aykut Çeviker, Muğdat Çelik (Dk. 76 Vargas), Sercan Yıldırım, Isaac (Dk. 60 Zec)
Goller: Dk. 16 Chedjou, Dk. 26 Sneijder, Dk. 31 Burak Yılmaz (Galatasaray), Dk. 80 Zec (Balıkesirspor)
Kırmızı kart: Dk. 61 Aykut Çeviker (Balıkesirspor)
Sarı kartlar: Dk. 55 Eray Ataseven (Balıkesirspor), Dk. 38 Melo, Dk. 51 Yasin Öztekin (Galatasaray)

15 Şubat 2015 Pazar

Kitap Okuyun, Okutun


Konya'nın Ereğli ilçesinde oynanacak olan Ereğlispor-Kadırhanıspor maçı öncesinde "futbol sahalarında hep görmek istediğimiz" bir eylem gerçekleşti: Bütün tribünler, sahaya çıkan takımlar ve hakemler hep birlikte aynı anda kitap okudu. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından organize edilen etkinlik kitap sevgisini aşılamak ve okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla gerçekleştirilirken, diliyoruz ki bu sadece tek maçla kalmaz, Ereğli'deki tüm maçlarda uygulanır, sonrasında da memleket geneline yayılır ve Süper Lig karşılaşmaları öncesinde kitap okuma etkinliği gerçekleşir. Maça elinde kitapla giden taraftar görmek, kitapçı vitrinlerinde futbol edebiyatına dair onlarca kitap görmek ütopya olmaktan çıksa hiç fena olmaz hani...

Özgecan



"Her şeyi de Allah'a havale etmeyeceksin; akıllarının çalıştığı yerden sallandıracaksın. Eskiden en azından cezaevlerinde gereği yapılırdı, şimdi çok modern bir toplum olduk ya, Avrupalı olduk ya, ağa paşa yatsınlar, biz de adamız delikanlıyız diye gezelim."
Türkiye'nin isyanın, haykırışının sözcülüğünü yapıyor yukarıdaki satırlarıyla Beşiktaş kalecisi Tolga Zengin. Öyle naif kelimelerle, protokol konuşmalarıyla geçiştirilecek bir vahşet yaşanmadı Mersin'de bu hafta, yapılanları yazarken dahi tereddüt ettiğimiz eylemleri üç sapık göz kırpmadan gerçekleştirdi. Tecavüz ettiler, bıçakladılar, ellerini kollarını kestiler, yaktılar, gömdüler... Bunu gencecik, hayatının baharında, "anne sen bana bak, ben de okuyup iş bulunca sana bakacağım" diye hedefleri olan bir kıza yaptılar... Avukat da değilim, hukuk eğitimi de almadım, cezalar ve yasalar belirlenirken göz önüne alınan kriterleri pek bilmem lakin tecavüz ve hırsızlık gibi suçların asla mazereti olmaması kanaatindeyim. Cinayeti kazara işlersin, meşru müdafaa yaparsın da tecavüz ve hırsızlık planlayarak yapılan eylemlerdir, "yanlışlıkla oldu abi" deme şansın yok... Hakim olacaksın eline, beline... "Yoksasını" da bileceksin ve cezana razı olacaksın...
Tolga'nın dediği, hatta sosyal medyada olsun, memleketin sokaklarında protesto yürüyüşlerinde olsun binlerce insanın bu canileri "idam edilmesi" istekleri günümüz yasalarına göre mümkün olmayacaktır da Allah'ın kudretine inanarak onların Özgecan'ın yaşadığı acıların kat be katını yaşayacağını da biliyoruz ama inşallah sadece ahirette değil, bu dünyada da cezalarını bulurlar da böyle sapkınlıklara kalkışacaklara da gözdağı olur...
Bir de özelden genele gidecek olursak, toplu taşıma hizmeti veren taksi, dolmuş, minibüs, otobüs gibi araçların sürücüleri hangi kriterlere göre seçiliyor acaba? "Ben taksici olacağım" diyen her Türk vatandaşı taksiye atlayıp müşteri taşıyabiliyor mu? Bu işin bir denetimi var mıdır, en basit bir işe başvurulduğunda bile istenen üç fotoğraf, nüfus kağıt fotokopisi, adli sicil kaydı gibi evraklar toplanıyor mu? Hayatımızı emanet ettiğimiz bu şoförler belli aralıklarla  psikolojik testlere sokuluyor mu?  Bu soruları biz bir çırpıda soruverirken, umarım yetkililer daha fazla soru sorar, daha çok kafa yorar da başka Özgecanlar'ın canı yanmaz...
Huzur içinde yat Özgecan, toprağın bol olsun, bu memleketin insanları, biz sana sahip çıkamadık, üzgünüz...

Maccabitch


Galatasaray-Maccabi Euroleague maçı uzatmaya gitmiş, uzatma periyodunun da son saniyelerinde Galatasaray'lı Ender'i turnikesinde top inişteyken yapılan bloğa hakem sayı vermemiş ve İsrail takımı son saniyede bulduğu üçlükle maçı kazanmıştı. Maçtan sonra Ergin Ataman hakem triosuna yüklenmiş, Galatasaray maçın tekrarını isteyeceğini belirtmiş- bu yönetim o işi becerememiştir- ve hakemlerin daha adil olması yönünde çağrılarda bulunulmuştur. Galatasaray ile Maccabi arasında herhangi bir husumet bulunmazken, İsrailliler nedensiz bir şekilde içerde oynadıkları Alba Berlin maçında "Galatasacry" pankartı açma terbiyesizliğini göstermişler. Keşke bu hareketi yapmadan bir kaç dakika ayırıp Galatasaray taraftarının araştırmış olsalardı googleda, belki böyle bir küstahlığa kalkışmazlardı... Bizim çocuklar bunun altında kalır mı, bugün Engelsiz aslanların maçında vermişler cevaplarını: "Maccabitch"... Galatasaray ile uğraşanın sonu iyi olmaz, Galatasaray altta hiç kalmaz... Bu böyle biline...

Galatasaray:4-1:Torku Konyaspor



Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah'ın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendiye...


Aykut Kocaman'ın çaresiz bakışlarla saha kenarında takımının düştüğü durumu seyredişini gösterirken televizyon ekranı, Orhan Veli'nin yukarıdaki dizeleri aklıma düşüverdi. Evet, hiçbir şeyden çekmedi dünyada, Galatasaray'dan çektiği kadar, yazık oldu gene Aykut Kocaman efendiye...
Fenerbahçe'nin başındayken Galatasaray'a karşı sarı-lacivertlilerin derbi maçlarındaki "psikolojik üstünlüğünü" rakibine bırakan Kocaman, play-offlu sezonda "ölüm-kalım" maçında hem de Kadıköy'de Galatasaray'a şampiyonluğu verirken, büyük bir travma yaşıyordu şüphesiz. Sonraki sezon da Galatasaray'la karşılaştığı zamanlarda takımına oynattığı oyunla ve ortaya çıkan sonuçlarla Galatasaray taraftarının "Stay With Us Aykut Kocaman" (Bizimle Kal Aykut Kocaman) dediği teknik adam, Konyaspor'un başına geçer geçmez, iç sahada oynadığı Galatasaray maçında yine 5-0lık bir mağlubiyetle ayrılıyordu sahadan. Galatasaray kâbusu orada bitmeyecek, perşembe gecesi de birbirinden şık 4 golle çökecekti Aykut Kocaman'ın üzerine Sami Yen'de... Oysa Konya'ya çok büyük hedeflerle gelmişti, belki de içten içe bir Türkiye Kupası kazanma hedefi bile koymuştu kendisine ama dedik ya yazık oldu Aykut efendiye...

Lakin, maç sonu yaptığı açıklamalar, "yazık oldu" cümlesindeki acımayı da bizden alıp, "Ulan ligde bir maç daha var Konya ilse Sami Yen'de, umarım o maçta da 5 farklı galip geliriz de, bu adama bir ders daha veririz" dedirtiverdi öfkeyle.  "Aslında genel bakıldığı zaman hakem tarafından maça çok etki eden bir hata olmadı. Ama niyet gözüküyor, belli oluyor. Daha 2. dakikada oyuncumuza kart veriyor. Aynı tarzda başka bir pozisyonda kart vermiyor." diye Galatasaray'ın penaltısını görmezden gelen ve farkın daha da açılmasını önleyen hakeme serzenişte bulunuyordu. Maç farklı bitmese, Konya biraz Galatasaray'ın üzerine gidebilse, o zaman mağlubiyeti doğrudan hakeme yıkacaktı belli ki Konya'nın hocası... Böyle tertemiz, hakemin adının bile geçmediği bir maçtan sonra verilen beyanat Aykut Kocaman'ın karakterin, de yansıtıyor bir bakıma...


Neyse, Aykut'un bizden çekeceği bir maç daha var, o şimdiden o karşılaşmanın tedirginliği ile yaşayadursun, biz Sneijder'in verdiği resitalin tadını çıkaralım Balıkesir maçına kadar. Tek maçlı elemelerin başa bela açacağının farkında olan Hamza hoca, ideale yakın bir kadro ile çıkmıştı Konya karşısına. Kalede Sinan tercihi ki yediği golde haklı çıkardı maçtan önceki endişeleri taraftarda tedirginlik yaratırken, Burak'ın oynayacak olması bir yandan sevinç, bir taraftan da sakatlanma korkusu yaratıyordu. Acıkmış mı desek, susamış mı desek, özlemiş futbolu Burak ve daha maçın  başında attığı goldeki topa "abanışta" bunu gösteriyordu. Neye uğradığını şaşıran yeni kaleci Felgueiras, toparlanmaya fırsat bulamadan Volkan Demirel'in yaşadığı travmayı yaşıyordu. Önce kalenin sol tarafındaki örümcek ağlarını temizleyen Wesley, sonra da sağ köşedekileri zarifçe temizliyordu. İlk gol Burak'ın füesine nazireydi de ikinci goldeki çalım ve durduğu yerden ayak içiyle yaptığı plase Messi'ye bir gönderme midir acaba?



Gollere sevinilmez mi, sevinilir elbet, Burak'ın asistiyle Olcan'ın attığı dördüncü gol de koltuktan fırlattı beni ama sonrasında yerime otururken kapladı mı bir telaş. Ya Hamza hoca bu golden sonra Olcan'ı banko ilk onbir elemanı yaparsa! Açıkta yokları oynarken, bekte iyi işler yapıp, önce bir kaç gün evvel Eskişehir'de galibiyet golünün asisti, bu gece de gol atma becerisi Hamza Hamzaoğlu'nun kafasında bir "tilki" yaratır mı? Hazır yabancı sınırlaması varken, Telles'i kulübeye oturtup, Bruma'ya yer açmak adına Olcan'ın sol bek olduğu kadro ile çıkar mı Balıkesir maçına. Olmayacak hamle değil, başarılı da olur eğer öyle bir işe kalkarsa hoca ama forveti güçlü, savunma değil de hücum yapmayı düşünen rakiplere karşı da çuvallayabilir Olcan, zira hala savunma yapmayı bilmiyor, duracağı yeri seçemiyor...

İlk devre atılan dört gol, açılan fark, ikinci yarı "aman sakatlık olmasın" havasında oynanan hazırlık maçı kıvamında bir oyun ve alınan rahat bir galibiyet. Herşey toz pembeydi de acaba Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor Eskişehir'i yenmeseydi ve Galatasaray grup ikincisi olarak Ankara'ya Gençlerbirliği maçına gitseydi, böyle güle oynaya çıkabilir miydik çeyrek finale...  Düşünmek lazım... Biz düşünüyoruz da, hem düşünüp, hem ders çıkarma işi topçuların... Umarım hedefe giderken her maçın ne kadar değerli olduğunu anlamışlardır...

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: İlker Meral, Baki Tuncay Akkın, Hakan Yemişken
Galatasaray: Sinan Bolat, Tarık Çamdal, Chedjou, Koray Günter, Olcan Adın, Bruma, Selçuk İnan, Melo (Dk. 75 Dzemaili), Yasin Öztekin (Dk. 66 Hamit Altıntop), Sneijder, Burak Yılmaz (Dk. 55 Pandev)
Torku Konyaspor: Felgueiras, Ali Turan (Dk. 70 Hasan Kabze), Kokalovic, Selim Ay, Mehmet Uslu, Kenan Özer, Ali Çamdalı (Dk. 69 Ömer Ali Şahiner), Mehmet Güven, Djalma, Mahlangu (Dk. 69 Torje), Marica
Goller: Dk. 10 Burak Yılmaz, Dk. 16 ve 34 Sneijder, Dk. 45 Olcan Adın (Galatasaray), Dk. 20 Marica (Torku Konyaspor)
Sarı kart: Ali Turan (Torku Konyaspor)

11 Şubat 2015 Çarşamba

Eskişehirspor:1-2:Galatasaray


Taraftarın önüne çıkmaktan korkan, forma giydiği maçlarda da tirtir titreyen Burak'ı alıp, takımın kilit adamı yapan Hamza Hamzaoğlu, bu sayede de Galatasaray'da hocalık kariyerine fırtına gibi giriş yapmış, Prandelli sonrası takımı ayağa kaldırarak ligin ilk devresini liderin hemen arkasında tamamlamıştı. Ama ne talihsizlik ki, hazırlık kampında Burak sakatlanmış, sonrasında Rize maçında da hoca hiç gereği yokken golcü oyuncuyu daha düzelmeden sahaya sürüp sakatlığının uzamasına "etken" olmuştu. İşte Burak'sız geçen maçlarda görüldü ki ne yazık ki Hamza Hamzaoğlu Galatasaray için B planı hazırlamamış... Sırasıyla Rize, Eskişehir, Bursa, Balçova ve Eskişehir maçlarında takım belki kazandı, belki kaybetmekten kurtuldu ama hiç mi hiç taraftarı mutlu eden bir oyun ortaya koymadı...

Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada dördüncü yıldız için kazanmaktan başka seçeneğin bulunmadığı maçta Galatasaray, "eh işte" diyeceğimiz bir ilk yarının ardından "hiçleri" oynadığı ikinci yarı sonrası zayıf rakibini zorla da olsa yenmeyi başarabildi ve zirve takibini devam ettirdi. Oyun olarak gösterilen mücadeleden hiç memnun kalmasak da kötü oynarken kazanmanın şampiyonluğu getireceğinin de bilincindeyiz. Özellikle Beşiktaşlı ve Fenerbahçeli topçuların da takip ettiği ve son dakikalarda "Galatasaray da puan kaybedecek" diye rehavete girdikleri bir anda gelen Selçuk golü onları psikolojik olarak oldukça rahatsız etmiştir, eminim ki sinirden uyuyamayan topçu bile vardır Kadıköy cıvarında...

Seyircinin olmadığı bir ortamda oldukça yavan geçen maçla ilgili olarak yazılacak kayda değer pek bir olay yokken, Hamza hocanın Olcan tercihlerini anlamakta sıkıntı çekmekteyiz. İlk devre orta sahada Melo ve Yekta ile başlayıp, Burak'ın yerine Selçuk'u sürpriz golcü olarak ileriye yollayan hoca, devreden sonra Yekta'yı yanına alıp Olcan'ı oyuna yollayınca, Galatasaray tamamen oyun kontrolünü Eskişehirspor'a verdi. Trabzonspor'dan büyük beklenti ile alınan Olcan Adın, kaç maçtır yerinde sayıyor, hiç bir gelişme gösteremiyor. Bakmayın Bursa maçında olsun, bu maçta olsun gollerin asitlerini yapmasına, o iki hareket dışında tek olumlu bir iş yapmadı Olcan...


Umut Bulut:
Çok koşuyor, pres yapıyor, iyi niyetle mücadele ediyor ama Umut bu takımın tek forveti olabilecek kapasite ve yetenekte değil. Burak'la birlikte forveti çiftlediklerinde Umut'tan daha fazla katkı gelirken, takım bütün ümitlerini Umut'a bağladığında, hayaller suya düşebiliyor. Maçın ilk devresi Sneijder birbirinin aynı iki pas attı golcü oyuncuya ama ilkini "ite kaka" gole çevirirken, ikincisini heba etti. Maç sona yaklaşırken yine Sneijder, Umut'a "kahraman" olma şansı verdi ama Umut yine beceriksiz davrandı o pozisyonda. Aslında topla buluştuğunda vücut hareketleri Umut'un ne kadar da güvensiz kaleye doğru ilerlediğini gösteriyor, hani neredeyse "Ulan bu top keşke bana bu kadar rahat pozisyonda atılmasaydı, nasılsa kaçıracağım, milletten küfür yemesem bari" der gibi...

Muslera:
"İyi bir kalecin varsa, 1 puan garanti"... Muslera işte o 1 puanı hep kazandırıyor da geriye kalan 10 oyuncu iyi olduklarında 2 puan daha geliyor. Pazartesi gecesi Eskişehir'de Uruguaylı kaleci çok kritik anlarda rakibe geçit vermeyip, oyunun kopmasını engellerken, 5 sene aradan sonra Eskişehir deplasmanında alınan galibiyetin de mimarıydı...





Stat: Eskişehir Atatürk
Hakemler: Halis Özkahya, Mustafa Emre Eyisoy, Mehmet Cem Satman
Eskişehirspor: Boffin, Mustafa Yumlu, Sezgin Coşkun, Kamil Çörekçi, Özgür Çek (Dk. 89 Kaan Kanak), Toko, Lawal, Sissoko (Dk. 90+1 Causic), Sezer Öztürk (Dk. 76 Emre Güral), Serdar Özkan, Mori
Galatasaray: Muslera, Melo, Selçuk İnan, Umut Bulut, Sneijder, Telles (Dk. 73 Bruma), Chedjou, Hakan Balta, Yekta Kurtuluş (Dk. 46 Olcan Adın), Emre Çolak, Tarık Çamdal (Dk. 89 Koray Günter)
Goller: Dk. 27 Sissoko (Eskişehirspor), Dk. 20 Umut Bulut, Dk. 87 Selçuk İnan (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 42 Melo, Dk. 89 Hakan Balta (Galatasaray)

8 Şubat 2015 Pazar

Hagi 50


ProSport, Hagi'nin kariyerini güzel derlemiş... Resmin büyük hali için üzerine tıklayın...

7 Şubat 2015 Cumartesi

LA Galaxy ve 8 Numaralı Gerrard Forması

Önümüzdeki sene Amerika'nın LA Galaxy takımında oynayacağını belirten Steven Gerrard'ın giyeceği formayı yeni kulübü internet sitesinde şimdiden satışa çıkarmış bile. Formanın uzun kollusu 204 dolar, kısa kollu olan ise 174 dolar. Oysa kaptanın bu sezonki Liverpool formalarından uzun kollu olan 64 dolar, kısa kollu da 60 dolar. Boş yere milyon doları döküp şanlı şöhretli topçuları getirmiyorlar ya memleketlerine Amerikalılar, etinden sütünden, yününden maksimum derecede kar sağlamak amaçları, yoksa "bayrak adam" lafını ne bilsin onlar...

Barcelona 2015-2016 Sezonu Formaları


Barcelona'nın 2015-2016 sezonunda giyeceği formaları İspanyol Sport gazetesi okuyucularına tanıtarak, kulüp tarihinde bir devrimin yaşandığını belirtmiş. Buna göre 115 senelik geçmişi olan Katalan takımı ilk defa yatay çizgili formalarla mücadele edecek. Nou Camp'ta bordo-mavili yatay çizgili formalarla taraftarının karşısına çıkarken, deplasmanlarda ise turuncu formalarla galibiyet peşinde koşacak Messi ve arkadaşları. Forma tek başına pek cazibeli gözükmese de, Messi'nin üzerinde çok da harika gözüküyor, "ben burdayım" diyor. Benim ilgimi çeken ise deplasman formasının sırtındaki dikine ince çizgiler. Keşke formanın önüne de öyle ince çizgiler konulabilseymiş ama onların şıklığını da öndeki reklam ve arkaya yazılacak isim ve numara bozacaktır... Bu şekilde taraftara satılan numarasız deplasman forması alınır, gönül rahatlığı ile de giyilir.




5 Şubat 2015 Perşembe

Baba

Baba! 
her yılbaşında 
sana söyleyecek 
bir tek 
sözüm var: 
'Seni ne kadar çok seversem 
o kadar 
çok olsun ömründen geçen yıllar...' 

N.Hikmet

















Galatasaray:3-1:Balçova Yaşamspor


30dan fazla kaleye atılan şut, sayısız gol fırsatı, iki tane direkten dönen top, verilmeyen penaltılar, kaçan penaltı ve atılan üç gol...  Kupadaki Balçova maçının özeti tek cümleyle böyle anlatılabilir. İlk maçtaki 9 gollü galibiyetin ardından Sami Yen'de çift rakamlı galibiyet hesapları yaparken üçüncü ligin İzmir temsilcisine karşısında, deplasmanda olduğu gibi yine maça yenik başladı Galatasaray. Sinan'ın kupada yediği hatalı gollerden sonra Eray'ı rotasyona koymuştu Hamza hoca ama o da dün gece "komik" bir golle Sinan'dan pek farkı olmadığını gösterdi. Hamza Hamzaoğlu tebessüm ediyordu ama içten içe öfkelenmişti bu ciddiyetsizliğe zira geçen hafta Eskişehir'de kaybetmeleri sonrası liderliği rakibine kaptırmış ve sonraki tur maçını Ankara deplasmanında oynayacaklardı da bereket Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor, Galatasaray'dan sonra Eskişehir'i de yenerek tekrar Galatasaray'a lider olma şansı verdi. Hamza hoca da eline geçen fırsatı tepmek istemeyip, ideale yakın bir kadroyu sürmüştü sahaya, ilk 10-15 dakikada golleri bulup, işi garantilemek ve rahatlamak istiyordu ama ancak 60. dakikada galip duruma geçebildi Galatasaray... Çok kaçırdı sarı kırmızılı topçular, iyi direndi Balçovalılar, destek de oldu hakem ve kolay gözüken maç az kalsın ızdıraba dönüşecekti...
Galatasaray kalitesiyle kazandı da Diyabakır Büyükşehir Belediyespor maçından sonra dün gece de görüldü ki hakemler zayıf olana "pozitif ayrımcılık" yapmaktalar. Hatta kantarın topuzunu kaçırıyorlar, içeri giren topa devam kararı veriyorlar, penaltılara göz yumuyorlar, sakatlamaya yönelik hareketlere seyirci kalıyorlar ama Galatasaraylıların en ufak hareketine kartı çıkarıyorlar... Sanki Galatasaray ilk maçlarda 9 attığı, 4 attığı için cezalandırılıyor izlenimi uyandırıyorlar... Böyle bir düşünce varsa, o halde seneye kupa statüsü değişsin ve karşılaşmasın üçüncü lig takımıyla süper lig takımı, olmaz mı?
Unutmadan, bu memlekette Melo olmak da zor iş be kardeşim... Üzerinden prim yapmak isteyen o kadar hakem var ki? Allah Melo'ya kat be kat sabır versin...





Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Abdulkadir Bitigen, Serkan Çimen, Engin Erdem
Galatasaray: Eray İşcan, Tarık Çamdal, Koray Günter, Hakan Balta, Telles, Bruma, Yekta Kurtuluş (Dk. 67 Selçuk İnan), Melo (Dk. 82 Sinan Gümüş), Yasin Öztekin, Sneijder, Pandev (Dk. 75 Emre Çolak)
FBM Makina Balçova Yaşamspor: Ogün Çebi, İskender Sahat, Ömer Esenkaya, Bayram Çelik, Ayberk Kös, Yusuf Çataloluk (Dk. 72 Ahmet Bilecen), Altan Aksoy, Oğuzhan Yıldırım, Ali Say, Aydın Kuzu (Dk. 46 Battal Demirbilek), Oğuzhan Palaz (Dk. 58 Kadir Arı)
Goller: Dk. 13 Ali Say (FBM Makina Balçova Yaşamspor), Dk. 33 Yasin Öztekin, Dk. 60 Altan Aksoy (Kendi kalesine), Dk. 74 Pandev (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 20 Yekta Kurtuluş, Dk. 21 Bruma, Dk. 34 Melo (Galatasaray), Dk. 28 Aydın Kuzu, Dk. 90+1 Oğuzhan Yıldırım (FBM Makina Balçova Yaşamspor)




Blog Widget by LinkWithin