29 Ağustos 2018 Çarşamba

Galatasaray:6-0:Alanyaspor


ultras/Movement'in Maç Onbiri

1- Şampiyonluktaki rakipler Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin mağlubiyetlerle kapadıkları haftada iç sahada Alanyaspor karşısında alınan farklı galibiyet, "transfer kabızlığı" çeken Galatasaray taraftarına ilaç gibi geldi. Göztepe maçında oyuna istediği gibi başlayamamıştı Galatasaray ama Alanya karşılaşmasında daha derli toplu bir görüntü sergiledi. Oyunu ilk dakikadan itibaren deplasman takımının yarı sahasına yıkmak istese de maçın ilk tehlikeli atağı Campos'un ara pasında Bobo ile  Alanyasporlulardan geldi. Zaten bu atak Mesut Bakkal'ın talebelerinin maç içinde görüp görecekleri tek tehlikeydi. Sonrası ipler Galatasaray'ın elindeydi, Mariano ve Nagatomo destekli kanat ataklarıyla Sinan ve Onyekuru'nun ceza sahasına koşuları, Eren'i topla buluşturma çabaları golün sinyalini verirken, 36. dakikada Emre Akbaba'nın kullandığı köşe vuruşunda Sinan topu kale çizgisine yolladığı ve Eren'in yatarak yarattığı karambol Fernando'ya hayatının en kolay golünü attırdı... Soyunma odasına önde girmek Galatasaray'ı rahatlatırken, esas fırtına ikinci yarı esti. Önce Sinan, Belhanda'nın pasıyla bulur buluşmaz uzaktan vurdu ve geçen sene Alanya'da kendi kalesine gol atan Tzavellas'ın kafasından seken top Galatasaray'ı iki farklı öne geçirdi. Ne olduğunu anlamayan Alanyalılar, bu defa yine Belhanda'nın Sinan'ı ceza sahasına soktuğu pasla Sinan'ın Eren'e yaptığı asitle topu kalelerinden çıkarmak zorunda kaldılar. Mesut Bakkal kenardan bağırsa çağırsa da köşeye sıkışmış böksör gibi "sallantıda" olan Alanyaspor savunmasını bu kez de eski oyuncusu Emre üzdü. 4-0... Fatih Hocanın takımlarının özelliğidir, skora bakmadan gol için saldırmak, tabelaya bakmadan yine yüklendi sarı-kırmızılılar, penaltı da kazandılar da hakem VAR'a danışınca, "hava atışıyla" oyunu devam ettirdi. Olsun, durdular mı aslanlar, durmadılar ve bu kez Onyekuru skoru değiştiren adam oldu. Yetti mi? Yetmedi, oyuna yeni giren genç yetenek Yunus'un pasında Emre Akbaba kendisinin ikinci golünü eski takım arkadaşı Haydar'ın kalesine yolluyordu. Maçı yöneten Halil Umut Meler sakatlık, VAR, oyuncu değişikliği gibi etmenlerle fazlaca duran oyunu gerektiği gibi uzatsaydı, fark daha da açılırdı ama hakem kısa kesmeyi tercih etti... Son düdük çaldığında tribünler mutlu, hoca mutlu, futbolcular mutluydu...


2- Muslera adını maç boyunca iki kez duydum. İlkinde Bobo'nun tehlike yaratacak atağında zamanında çıkışıyla topu bacakları arasında yakaladığı anda, bir de Sinan'ın düşürülmesi sonrası kazanılan penaltıda taraftarın "Muslera, Muslera, Muslera" şeklinde Uruguaylı kaleciyi penaltı noktasının başına davet etmesinde... Onun dışında Nando oldukça rahat bir maç çıkardı, zaten Seyrantepe'de son 11 maçta Galatasaray 30 gol atıp 3 gol yemiş... Evde harikayız, darısı deplasmanlara...



3- Maçlarda genellikle gol atanlar ön plana çıkar da, Galatasaray'ın savunma bekleri duruşlarıyla, hırslarıyla, arzularıyla, oyun zekalarıyla aslında görünmez kahramanlar. Yuto'daki oyun ciddiyeti, Mariano'daki özgüven Galatasaray'ın bu denli etkili oyunun çok önemli parçaları. Takım savunmasına katkı yapmakla kalmıyorlar, hücümda da her daim hazır bulunuyorlar ki, geri dönüşleri de bir o kadar çabuk ve hızlı... Orta saha oyuncularını ya da golcüleri izlerken mest olursun ya, Galatasaray beklerini izlemek de başlı başına bir haz...



4- Hafta içi Maicon'un satıldığı haberini duyduğumda Gomis'ten daha çok üzüldüm gitmesine de bereket evraklar yetişmemiş de Maicon kaldı takımda. Sosyal medyadaki  "şampiyonlar ligi için ağır" diyerek başlayan "karalama" kampanyasına katılmıyorum, Maicon'un öyle kenara atılacak bir topçu olmadığını düşünüyorum çünkü sadece savunma yapmıyor, hücümda da oldukça etkili, ayrıca lider özellikli ve kaybetmeyi sevmeyen bir yapısı var.  Serdar Aziz'le birlikte iyi bir ikili oluşturmuşlardı, son iki maçta Ahmet'le de uyumlu oynuyorlar. Alanya karşısında rakip forvetlere göz açtırmadılar... Fatih Terim de bunun farkında olmalı ki, transferde stoper tercihini iptal etti ve Donk'u da o bölgeye ekleyerek bu dört futbolcu ile yoluna devam etme kararı aldı...


5- Göztepe maçındaki Fernando- Donk ikilisi bu kez Fernando-Belhanda çiftine bıraktı yerini. Bu değişiklik de oyunun da hızlanmasına sebep oldu zira Donk rakibi karşılamada oldukça sert ve başarılıyken, topu oyuna sokmada o kadar da çabuk davranamıyordu. Oysa Belhanda orta sahaları yumuşak takımlar karşısında o bölgede tam da aranan adam olduğunu gösterdi özellikle maçın ikinci yarısında. Belki de Galatasaray'a geldiğinden beri oynadığı en etkili maç diyebiliriz Alanyaspor karşılaşmasına. Takımın farkı açtığı her golün başlangıcında mutlaka Belhanda'yı gördük... Orta sahaya N'Diaye'nin de geleceğini düşünürsek, Fatih Terim için oldukça keyifli olacaktır maç kadrosunu yazmak taktik tahtasına...


6- Emre Akbaba... Cim Bom Bomun çocuğu Emre Akbaba... Büyük umutlarla, büyük paralarla gelen topçular üzerinde beklentiler çok olur ve futbolcular bazen bu baskıyı kaldıramaz. Emre, eski takımına karşı maçın ilk yarısı biraz heyecanlı biraz tutuk gözükse de, ikinci devre "açıldı" ve golleri sıraladı... Atmış olduğu goller, üzerindeki baskıyı da aldı genç oyuncunun. Bir de gollerden sonra sevinmemesi, 20 gün önce birlikte yemek yediği, aynı kampı paylaştığı arkadaşlarının üzüntüsünü paylaşması karakteri açısından da olumlu görüntülerdi Emre'nin... Çok büyük topçu aldı Galatasaray, çok büyük...


7- Garry Rodrigues iki haftadır kenarda ama kimse onun adını anmıyor zira Henry Onyekuru öyle bir oyun çıkarıyor ki, "Bu adamı satın alma opsiyonuyla mı kiraladık?" sorusunu sorduruyor seyredenlere. Cevap verelim, maalesef sene sonu geri dönecek Henry ama belki Yuto gibi takıma "tapusuyla" katabiliriz... Böyle oynarsa da o iş çok zor olur... Topla oldukça hızlı ve ceza sahasına girdiğinde asist yapacak arkadaşını arıyor Nijeryalı, ki Fatih Terim de maç sonu verdiği röportajda kendisini golü düşünmesi için uyardığını belirtti. Bruma ve Garry Rodrigues pas vermeyi daha az düşünüyordu, fırsatı bulunca kaleyi yokluyorlardı. Ben asisti seven kanat adamını severim ve inanıyorum ki yeni gelecek golcüyü oldukça doyuracaktır Onyekuru...


8- İlk yarıda durgun olan Sinan, ikinci yarıda çok daha arzuluydu, istekliydi ve hal böyle olunca da gollerde katkısı büyük oldu. Futbolda şansa pek inanmam, şans arzu edenin yanındadır, Sinan o şutu çekmeseydi top "şansa" rakibin kafasına çarpmayacaktı, sen isteyeceksin ve çabalayacaksın ki şans da yanında yer alsın...


9- Sezon başından beri takımın golcüsü olarak ilk onbirde yer alıyor Eren Derdiyok. Gomis'in satılmasından sonra da tek forvet kaldı. Galatasaray yönetimi transfer bitmesine günler kala bir golcü arayışında ama bakalım bu iş nasıl sonuçlanacak. Eren'in eline iyi bir şans geçti ama bu fırsatı olumlu kullandığını düşünmüyorum. Tamam, goller atıyor ama benim beklediğim Eren Derdiyok performansı bu değil, daha iyisi olabileceğini, rakibi presle boğabileceğini, kafa toplarında hakimiyet kurabileceğini ve hücümda top tutabileceğini iki sene önce ilk transfer olduğunda bize göstermişti.


10- Kenarda Feghouli gibi milyon euroluk adam beklerken Fatih Terim oyuna Yunus'u alıyor, Ozan'ı alıyor... Bu topçular da sahada oldukları  5-10 dakikada ne kadar yetenekli olduklarını gösteriyorlar cümle aleme. Özellikle Yunus kamp döneminde yakaladığı formu sürdürüyor, maça girdi ve topa ilk dokunuşuyla asist yaptı. Maçın son dakikasında da fileleri havalandırabilirdi... Ozan da Fernando'nun yerinde sırıtmadı, sahada bulunduğu az sürede ayağının sağlam bastığını gördük... Genç topçuları yazarken, Gökay'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Galatasaray yurt dışı kampındayken Gökay Genç Milli Takım ile Avrupa Şampiyonası maçları yapıyordu ve arkadaşları gibi kendini Fatih Hocaya gösterme şansı olmadı, tabii ki hoca onu biliyor, idmanlarda izliyor ama hazırlık maçında görmesi oldukça farklı bir olay... Umarım Gökay'ın da sahada olacağı günler yakındır...


11- 2018-2019 Futbol Sezonu "VAR"la başladı ve geçen üç haftalık periyotta bu sistemi en kötü kullanan hakem Halil Umut Meler oldu. İlk hafta yönettiği Fenerbahçe-Bursaspor maçında video görüntülerine bakmasına rağmen verdiği yanlış kararlar ve kaş-göz oynatma mimikleriyle büyük tepki toplayan genç hakem, dün gece de büyük bir fiyaskoya imza attı. Galatasaray'ın gelişen atağında Sinan'ın düşürülmesine penaltı çalan Halil Umut Meler, VAR'a bakma gereği duymadan Belhanda'yı penaltı noktasına gönderip, herkesi ceza sahasını sınırlayan çizgilerin dışına davet ettikten sonra Faslı topçu tam topa vuracağı anda "dalga geçer gibi"  düdük çalıp, VAR'a bakmaya koştu... Oysaki, pozisyon başında video hakeme danışıp, görüntüleri izlese ve kararını vermiş olsaydı, böyle rezalet bir görüntü ortaya çıkmayacaktı.





STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Halil Umut Meler , İbrahim Çağlar Uyarcan , Cevdet Kömürcüoğlu
GALATASARAY: Muslera , Mariano , Ahmet , Maicon , Nagatomo , Fernando (Ozan Kabak dk. 86 ), Emre Akbaba , Sinan (Muğdat dk. 73 ), Onyekuru (Yunus Akgün dk. 84 ), Belhanda , Eren
YEDEKLER: İsmail Çipe, Serdar, Selçuk, Linnes, Donk, Celil Yüksel, Feghouli
ALANYASPOR: Haydar, Cenk Ahmet , Barış Başdaş , Tzavellas , N’sakala , Maniatis , Taha , Efecan (Souza dk. 73 ), Djalma (Hasan dk. 59 ), Villafanez , Bobo (Etame dk. 46 )
YEDEKLER: Ufuk, Merih, Carneiro, Kaan, Emre
GOLLER: Fernando (dk. 36), Sinan (dk. 49), Eren (dk. 53), Emre Akbaba (dk. 56 ve 84), Onyekuru (dk. 82) (Galatasaray)
SARI KART: Barış Başdaş (Aytemiz Alanyaspor)

20 Ağustos 2018 Pazartesi

Galatasaray:1-0:Göztepe


ultras/Movement'in Maç Onbiri

1- Ligin açılış maçında Ankaragücü karşısında "berbat" bir zeminde alınan üç puandan sonra, evinde pırıl pırıl bir sahada Galatasaray'ın geçtiğimiz seneden kalma "rakibini boğan" oyununu devam ettirip, geçen haftadan 3 cezalı oyuncusu olan Göztepe'yi rahat geçeceğini bekliyordu sarı-kırmızılı taraftarlar. Lakin, evdeki hesap çarşıya uymadı ve özellikle maçın ilk devresinde daha çok pozisyona giren deplasman takımı olurken, Galatasaray "kontra atakla" golü buldu. Henry Onyekuru'nun hem çabukluğunu hem de zekasını kullandığı golün rakibi açacağını ve Galatasaray'ın farka gideceğini düşünenler hayal kırıklığına uğradı , zira ev sahibi genç kaleci Göktüğ'yu zorlayacak pozisyonlar bulmaktan uzaktı. Transfer sezonunun en sansasyonel adamı Emre Akbaba'nın oyuna girmesi ve Göztepe'nin beraberlik için Galatasaray kalesine gelmeye başlamasıyla ev sahibi sarı-kırmızılılar pozisyon buldular ama o anlarda da topu üç direk arasından geçirmekte maharetli değillerdi.
İyi oynadığında zaten kazanırsın da, takımın henüz oturmadığı, gelen ve giden topçuların olduğu bu periyotta kötü oynarken de kazanmak mühim, sezon sonunda şampiyonluk için her puanın önemi büyük. Galatasaray gibi, Beşiktaş da Erzurum deplasmanında kötü oynadığı bir maçtan üç puan alarak büyük kazanç elde ederken, Fenerbahçe ise kötü oynayıp, puansız döndü evine... Bu açıdan bakıldığında, 1-0'ın getirdiği 3 puanın kıymeti daha anlaşılır olmakta.

2- İki haftadır Muslera'nın adını pek anmıyoruz, "süper kurtarışlar" yaptığından, takımı kurtardığından bahsetmiyoruz çünkü "savunma sağolsun" Uruguyalı file bekçisine pek top göstermiyor. Göztepelilier özellikle ilk devre Yasin ve Halil'in kanat ataklarıyla Galatasaray kalesine geldiler de "net" diyebileceğimiz pek pozisyon yaratamadılar. Maçın ikinci yarısında deplasman takımının Tayfur'la direkten dönen bir pozisyonu var ama orada Muslera'nın artık akıllanıp, arka direğe Mariano'yu yerleştirdiğini gördük... Umarım artık bu sene öyle "aptalca" arka direk golleri yemeyiz.


3- Geçen haftaki Serdar Aziz - Maicon başarılı ikilisine nazar değdi ve bu hafta Serdar'ın arka adalesinde sertlik yaşanınca Maicon'un partneri Ahmet Çalık oldu. Gençlerbirliğinde oynadığı dönemde takım kaptanlığına kadar yükselen Ahmet, takıma gelecek vaad eden oyuncu olarak alınmış lakin birden gözden düşmüştü. Ben Ahmet Çalık'ın "yüzüne bakılmayacak" kadar kötü olduğunu düşünmüyorum, hatta kendisine şans verilmesi ve güvenilmesi sonrası çok da iyi olacağına inanıyorum zira o da "hisleriyle ve yüreğiyle" oynayan topçular sınıfından. Dün gece de pozisyonunda hiç sırıtmadı, işinin gereklerini yerine getirdi. Maicon'a gelirsek "Şampiyonlar Ligi için yeterli değil" diye bir söylenti aldı başını gidiyor. Söz konusu maçlar geldiğinde göreceğiz yeterli olup olmadığını da duruşuyla ve hırsıyla sahada görmek istediğim oyunculardan biri benim Brezilyalı savunmacı. Sadece defans da yapmıyor, dün gece de az kalsın serbest vuruştan fileleri sarsıyordu, yetmedi Emre Akbaba'nın serbest atışında da sürpriz çıkışıyla topa milim farkıyla dokunamadı, golü kaçırdı...


4- Savunmanın önünde görev alanlardan Fernando, Onyekuru'ya tecrübe kokan bir asist yaparak skora katkı sağlarken,attığı pastan ziyade savunmadan rakip sahaya kadar yapmış olduğu koşu dikkatle izlenmesi gerekiyor. Onun partneri Donk ise maçın etkisi oyuncularından biri olarak göze battı. Sakatlığının da performansını negatif yönde etkilemesiyle Fatih Terim, Hollandalı topçuyu Selçuk İnan'la değiştirdi. Bu hafta içinde N'Diaye'nin de takıma katılacağını düşündüğümüzde Donk için forma savaşı oldukça çetin geçecektir. Ama savunmada da oynayabilmesi nedeniyle Fatih Terim'in onu bazen stoperde de kullanacaktır hiç şüphesiz.


5- "Önümüzdeki hafta Sinan'ın oyun kurucu bölgesinde Emre Akbaba'yı izleriz" diye yazmıştık Ankaragücü maç yazısında. Fatih Terim, Göztepe karşısında Garry Rodriguez'in yerine Sinan'ı koyup, top dağıtma görevini Belhanda'ya verdi. Yine arzuladığımız Belhanda'yı sahada göremeyince, 61.dakika Emre-Belhanda değişikliği beklerken, Sinan Gümüş oyundan alındı ve yeni transfer kanada geçmiş oldu. Çocukluğunda hayalini kurduğu forma ile ilk defa sahaya çıkan Emre Akbaba, belki takımla bir ya da iki antrenman yapmış olsa da, takım arkadaşlarını pek yadırgamadı, siftah yaptığı maçta fileleri havalandırmak için uğraş verdi, pozisyonlar da buldu ama şans yanında değildi. Yarım saatlik oyun bile Emre Akbaba'nın Galatasaray için ne kadar da faydalı olabileceğini göstermiş oldu...


6- Ankaragücü karşısında hücum hattında oyuna Eren'le başlayan Fatih Terim, dün yine Gomis'i kulübede oturtup, Eren'i gol için sahaya sürdü. Ama gurbetçi topçu kendisinden beklenileni yapamadı, ileri hatta top tutup, kanatlara servis yapamadı, ceza sahası içinde de Titi'yle boğuşmaktan uzaktı. İkinci devre Fatih hoca Gomis'i oyuna alınca, geçen seneden kalma görüntüler izledik, Fransız sanrafor rakip stoperleri zorladı, takım arkadaşlarına duvar oldu ve gole de yaklaştı. Profesyonelliğine inandığım Gomis'in takımda kalması durumunda bu sene de takımın en etkili gol silahı olacağını bekliyorum.


7- Garry Rodriguez'in sakatlığı sonrası kanatlar Sinan ve Onyekuru'ya emanet edilmişti. Nijeryalı oyuncu Türk Telekom'da Galatasaray taraftarı karşısında çıktığı ilk maçta golünü atarak sevenlerine "merhaba" demiş oldu. Hızlı ve çabuk bir oyuncu olduğunu biliyorduk ama Fernando'nun pasında "çevre kontrolü" yapabildiğini ve "aklını" da kullandığını beğeniyle izledik Onyekuru'nun. Attığı golle, Şampiyonlar Ligi twitter hesabından da tebrikler aldı dün gece... Bravo...


8- Galatasaray'a dört yıl hizmet etmiş Yasin Öztekin'in bu kadar "tu kaka" edilmesine gönlüm razı değil. Sinan için de bir ara böyle bir karalama kampanyası başlamıştı da bereket sona erdi. Yasin her profesyonel futbolcu gibi elinden geleni yapmış, bazen maç kazandırmış, bazen de maç kaybettirmiştir ama yuhlanacak kadar "ihanet" etmemiştir. Fatih Terim kendisini istememiş, o da başka bir takıma gitmiştir. Medyada yazılanlar, hatta uydurulup abartılanlar" sosyal medyada da dolaşınca oyuncular böyle tepkiler alıyorlar. Dün gece Yasin Göztepe adına en hareketli oyunculardan biriydi, pozisyonlar da buldu ve İzmir ekibi için yerinde bir transfer olduğunu göstermiş oldu. Şimdi sorum şu: Yasin haftaya Fener'e gol atarsa Galatasaray taraftarı sosyal medyada nasıl tepki verecek? İçten içe sevinmeyecek mi? Hayır demeyin, samimiyetinize inanmam...


9- Arda Turan'ın ağzından eksiltmediği "adam" kelimesinin vucut bulmuş halidir Hakan Balta. 2007 yılında Galatasaray'a gelen ve "ağzı var dili yok" tavırlarıyla, her zaman hazır olmasıyla kendisiyle çalışan bütün hocaların beğendiği Hakan 35 yaşında Galatasaray forması altında futbola dün gece veda etti. Böyle topçular oynarken de değerlidir, emekliye ayrıldığında da. Fatih Terim'in Hakan Balta'yı bırakmayacağı ve Galatasaray Futbol Akademisinde görev vereceğine inanıyoruz. Güle güle Balta, emeklerin için teşekkürler...


10- 2018-2019 Futbol Sezonun ilk iç saha maçı, bayram arifesine denk gelmiş olması ve İstanbullluların şehri tatil yörelerine gitmek için boşaltmalarına rağmen azımsanmayacak bir kalabalığa ev sahipliği yaptı. Kendi evinde uzun haftalar süren bir nağmalupluk serisi vardı sarı-kırmızılıların ve dün gece de seriyi bir maç daha ileriye götürdüler.

11- Karşılaşma öncesi okunan İstiklal Marşından sonra televizyonda " Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sesleri yankılandı. Stadyumda olan arkadaşımı aradığımda sloganların deplasmana gelen Göztepe taraftarı tarafından atıldığını öğrendim. "Belki bir gün Galatasaray tribünleri de bağırır, neden olmasın" diyerek kapadım telefonu...



STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Ali Palabıyık, Kerem Ersoy, Serkan Olguncan
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Maicon, Ahmet Çalık, Nagatomo, Donk (Dk. 72 Selçuk İnan), Fernando, Sinan Gümüş (Dk. 61 Emre Akbaba), Belhanda, Onyekuru, Eren Derdiyok (Dk. 46 Gomis)
GÖZTEPE: Mehmet Göktüğ Bakırbaş, Gassama, Reis, Titi, Traore, Alpaslan Öztürk, Borges, Tayfur Bingöl (Dk. 89 Berkan Emir), Halil Akbunar (Dk. 83 Ngando), Yasin Öztekin (Dk. 73 Gouffran), Deniz Kadah
GOL: Dk. 42 Onyekuru (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 33 Yasin Öztekin, Dk. 90+1 Traore (Göztepe), Dk. 60 Belhanda, Dk. 61 Mariano, Dk. 70 Donk, Dk. 72 Nagatomo (Galatasaray)

11 Ağustos 2018 Cumartesi

Ankaragücü:1-3:Galatasaray



ultras/Movement'in Maç Onbiri

1- İster iç sahada oyna, ister deplasmanda oyna yeni başlayan sezonun ilk maçları her zaman zordur, hava sıcaktır, kamplardaki fiziki yüklenme sonrası oyuncular maç kondisyonuna tam olarak ulaşmamıştır, rakipler "kapalı kutudur", istenilen transferler yapılmamıştır, yeni gelen oyuncular takım arkadaşlarına alışmamıştır... Bu olumsuz şartlara bir de koca yaz bakımsız kalmış sahalar eklenince hepten zor olur sahadaki topçuların işi. İşte Galatasaray böyle şartlar altında Ankara deplasmanına çıktı ve artık klasik olmaya başlayan "erken gol yeme" huyu ile geri düşüp, ardından üç gol atıp, +2 averaj yaparak maçı kazanmasını bildi.
Süper Kupa maçındaki "ruhsuz" oyunu bizler gibi beğenmeyen Fatih Terim, takımın en çok kazanan futbolcuları "Gomis-Belhanda-Feghouli"yi kulübeye oturtarak çıktı eski takımı Ankaragücü karşısına. Ev sahibi de uzun yıllar özlemini çektiği lige "yepyeni" bir takım kurarak merhaba demişti, taraftarın coşkulu tezahuratı altında başladığı maçta Galatasaray orta sahasının gevşek davranması sonrası Mokhtar'ın asistiyle El Kabir'le bir anda öne geçiverdi. Golden sonra ev sahibi geriye çekilince meydan sarı-kırmızılı topçulara kaldı ve kötü zeminden dolayı kısa paslar yerine uzun toplarla oyunu rakip sahaya yığan Galatasaray, stoperleri Serdar Aziz'in bir kafa ve Maicon'un serbest vuruşunda Hopf'u zorlayıp sonuç alamadı ama ilerleyen dakikalarda yine bu ikilinin çabasıyla beraberlik golünü buldu. Geçen sene de rakip fileleri sarsan Serdar-Maicon ikilisi  kaldığı yerden devam ediyor. gollerine. Beraberlik golü sonrası galibiyet için rakip kaleye giden Galatasaray, çok geçmeden Mariano'nun ortasında rakip stoper Kone'nin ters kafa vuruşuyla öne geçiverdi. Golde Mariano'nun ortası kadar Garry Rodriguez'in yaptığı presle topu çalıp, Brezilyalıya aktarması da dikkate değerdi. Aslında Sinan ve Onyekuru biraz daha becerikli olsa, Galatasaray ilk yarı oyunu koparabilirdi ama bu topçular yakaladıkları "net" pozisyonlarda kaleciyi geçemediler.
İkinci devrenin başında da ilk devre Sinan'ın kendisine yaptığı jesti Onyekuru arkadaşına iade etti, "al da at" pasında Sinan başarısız olunca fark açılmadı. Sahanın da ağır olması, dakikalar ilerledikçe oyundaki tempoyu düşürdü ve ilk yarıda izlediğimiz pozisyonlardan uzak, takımların peşi sıra toplamda 3-4 pas yapamadıkları bir oyun oynandı. Ev sahibi El Kabir ile 2 kontra pozisyonunda başarısız olunca, beraberlik ümitleri suya düşerken, maça son noktayı Feghouli-Mariano-Selçuk-Belhanda paslaşması sonrası Faslı oyuncunun asistiyle Eren koydu.


2- Okullar haziranda kapanır, öğrenciler tatile çıkar, eylülün ortasında tekrar açılır ve yeni eğitim-öğretim yılı başlar. Bu 3 aylık periyod içinde genel görüş okulların da kapısına kilit vurulup, öğretmenlerle idarecilerin tatil yaptığı yönündedir ama işin aslı öyle değildir. İdareciler koca yaz okulu açık tutar ve yeni eğitim öğretim yılı için gerekli hazırlıklar yapılır, sınıflar boyanır, sıralar cilalanır, kırık dökükler tamir edilir. İşin eğitim ayağı böyleyken, futbolda nedense işler "saldım çayıra mevlam kayıra". Liglerin bitimi ile stadyumların kapısına kilit vuruluyor ve ilk maç öncesi açılıyor sanki. Bir hafta önce Konya'nın, bugün Ankara'nın zeminleri "rezil" haldeydi. Kimi yerde çimler uzun, kimi yerde ise çimden eser kalmayan kel toprak. Tabii, böyle zeminlerde pas yapan takımların zorlanması doğal, Galatasaray da bu sebeple istediği oyunu oynayamadı ligin ilk maçında... Avrupa Şampiyonasına aday olduğumuz bu süreçte böyle zeminler adaylığımızı da olumsuz etkilemektedir.


3- El Kabir'in attığı golde Fernando ve Onyekuru'nun Ankaragüçlü oyuncuyu bırakmaları sonrası savunmada hazırlıksız yakalandılar ama Galatasaray adına maçın şüphesiz en iyisi Serdar Aziz ve Maicon'du. Özellikle Serdar yine hava sahasının hakimiydi ve rakiplere top bırakmazken, bir de rakip kalede partneri Maicon'un kafa pasında kafayla beraberliği yakalayan golü attı. Brezilyalı da savunmada oldukça dikkatliydi, El Kebir'le "boğuştu", serbest vuruştan da az kalsın jeneriklik bir gol atıyordu.


4- Linnes'i kulübeye oturtan Fatih Terim, rakip sahaya daha çok gidecek, Eren'e orta yapacak Mariano'yu ilk onbire yazdı bu gece. Brezilyalı bek de sakatlıktan dönmesine rağmen aksamadı, yaptığı bindirmelerle hocasının verdiği görevi de yapmış oldu, belki Eren'e asist yapamadı ama Kone'ye bir asist yaptı. Ters kanatta tabii ki Yuto vardı. Japon topçunun sahada olması "acayıp" güven veriyor maçı seyrederken, ondaki soğukkanlılık, oyun disiplini takıma da olumlu sinerji yayıyor. Dünya Kupasında oynayıp, Nagatomo'dan daha erken eve dönen Belhanda'nın hala hazır olamadığı düşünülürse, Yuto Nagatomo'daki iş ahlakı da alkışı hak etmiyor mu? Keşke takımda bir kaç Japon oyuncu daha olsa, fena mı olur?


5- Donk ve Fernando geçen sezon kaldıkları yerden devam ediyorlar, sade ve basit oynayarak, gerektiği yerde bulunarak takım savunmasında oldukça yerinde müdahaleler yaptılar ama hücüm geçişlerinde yardımlarına gelen bir "playmaker" yoktu. Belhanda ve Selçuk'un kenarda olduğu maçta bu işi Sinan'a vermişti hoca da, genç oyuncu ne kadar iyi niyetli çabalasa da görevi başarıyla yerine getirdiği söylenemez.  Son dakikalarda Selçuk ve Belhanda'nın oyuna girmesiyle Galatasaray daha çok pas yapmaya, topu daha çok ayağında tutmaya başladı...


6- Garry Rodriguez sezonun ilk sarı kartını görerek tarihe geçti, keşke ilk golü de atabilseydi ama bu şeref El Kabir'e nasipmiş. Sahanın "patates tarlası" olması sebebiyle istediği gibi top kontrol edip, sürmekten uzaktı Garry , bir de kendisini savunma arkasına sarkıtacak uzun top atacak arkadaşı yoktu ama yaptığı hücüm pres, savunmaya katkısı ile galibiyette önemli pay sahibi oyuculardan biri oldu.

7- Fatih Terim, "Belhanda-Feghouli-Gomis"i yedek bırakıp, çalışmayana forma yok mesajı verirken, Sinan'a oyun kurma görevi verdi. Sinan Gümüş topla buluşmak için çok koştu, topu ayağına aldığında dikine iyi dripling yaptı, bir kaç ince pas da attı, özellikle Onyekuru'ya şık bir pas attı ilk yarıda ama bölgesini yadırgadığını da gizleyemedi. İşte o bölgede de belki önümüzdeki hafta Emre Akbaba'yı izleriz, Belhanda'nın "umursamazlığı" devam ettiği sürece de transfer edilirse Emre formayı alır ve sezon sonuna kadar bırakmaz...


8- Yeni bir ortama girip, hemen alışmak zordur, kimisi tecrübeyle bu süreci kolay atlatır da bazıları için alışma dönemi daha uzun sürer. 21 yaşındaki Nijeryalı oyuncu da takıma yavaş yavaş ısınıyor, "futbolcu kumaşı" olduğu belli, ayağına hakim ve de oldukça hızlı. 33. dakikada ceza sahası içinde biraz daha soğuk kanlı olsa kendisi adına ilk golünü de atacaktı ama olmadı. Fatih Terim'in kanatları altında çok daha iyi olacaktır, hoca kendisine güveniyor, taraftar destek veriyor...


9- Geçen sezonun gol kralı Gomis'in yerine Eren Derdiyok'la çıktı sahaya Fatih Terim. İyi niyetle mücadele ediyor gurbetçi topçu ama biz kendisinin çok daha iyi oynadığı zamanları biliyoruz. Bir golcü için gol atması önemlidir, Akhisar maçından sonra bu gece de fileleri sarstı Eren ve görevini yapmış oldu. Lakin, Gomis gibi bir oyuncuyu kesmek isterse çok daha istekli, arzulu ve yırtıcı olmalı.

10- BeIn Sports'ta maçı yorumlayan Reha Kapsal, Ercan Taner'in sürekli koşu mesafelerinden söz etmesi sonrası güzel bir söz söyledi: "Bir oyuncunun ne kadar koştuğu değil, nereye koştuğu önemlidir"... Blog okurları bilir, futbolun sayılarla değerlendirilmesine hep karşı çıkmışımdır, Reha hoca da bizim gibi düşünenlerden çıktı, sağ olsun. Selçuk İnan'ı "istatistik kasmak" bozdu, yanlış pas atıp istatistiğini bozmamak adına uzun toptan çekinip, sürekli geriye yolluyordu topu da şükür Fatih Terim geldi ve o hastalıktan kurtuldu. Bir ara Galatasaray'da en isabetli pas yapan Semih Kaya çıkmıştı, adam sürekli Muslera'ya, yanındaki Chedjou'ya ve önündeki Melo'ya veriyordu topları, 40 metre ileriye atmaktan imtina ediyordu... Koşu mesafesi olayı da öyle, bazı topçular var, amaçsızca oraya buraya koşar takıma bir katkıları olmaz, maç sonu koşu mesafesi listesinde zirvede yer alırlar,  bazıları da zekidir, az koşar ama oyunu yaşar, topun gideceği yeri sezer oraya koşar ve topu kapar ya da boş alan bulur boş koşu yapıp uzun top bekler ama takımın en az koşanıdır söz konusu istatistik listesinde. Şimdi siz kimi tercih edersiniz? Ben ikinci tür topçulara bayılır...


11- VAR sistemi Süper Kupa maçıyla hayatımıza girdi, ilk denemede Cüneyt Çakır "çuvalladı" da bu gece Ümit Öztürk'e "yardım alacak" pek tartışmalı pozisyon düşmedi. Ama bu sistemle birlikte yan hakemlerin ofsaytlara bayrak kaldırmama kuralına bir ayarlama yapmaları lazım. Tamam, ince pozisyonu oynat da kabak gibi ofsaytlarda da bayrak kaldırın bir zahmet. Forvetin gol mutluluğu ile oynamaya, savunmacıyı kalkmayan bayrak için sinirden köpürtmeye kimsenin hakkı yok...

Ve yazımızı dolar ve euronun tavan üstüne tavan yaptığı, liramızın iyice değer yitirdiği bu günde Napoli taraftarlarından bildiğimiz o veciz sözle bitirelim: "Yarın yine borçlarım olacak ama bu gece kral benim..."


STAT: Osmanlı
HAKEMLER: Ümit Öztürk, Ali Saygın Ögel, Osman Gökhan Bilir
MKE ANKARAGÜCÜ: Hopf, Erdem Özgenç, Yalçın Ayhan, Bakary Kone, Pinto, Faty, Arif Morkaya (Dk. 88 Sedat Ağçay), Bifouma, İlhan Parlak (Dk. 46 Kenan Özer), Mokhtar (Dk. 79 Kehinde), El Kabir
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar Aziz, Maicon, Nagatomo, Donk, Fernando, Rodrigues (Dk. 67 Selçuk İnan), Sinan Gümüş (Dk. 81 Belhanda), Onyekuru (Dk. 84 Feghouli), Eren Derdiyok
GOLLER: Dk. 7 El Kabir (MKE Ankaragücü), Dk. 21 Serdar Aziz, Dk. 30 Bakary Kone (Kendi kalesine), Dk. 90+2 Eren Derdiyok (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 4 Rodrigues, Dk. 45+2 Fernando (Galatasaray), Dk. 15 Yalçın Ayhan, Dk. 53 Mokhtar (MKE Ankaragücü)

8 Ağustos 2018 Çarşamba

Galatasaray:1 (5) - (6) 1: Akhisarspor


Geçen sezonun son maçı ya da yeni sezonun ilk maçı... Nasıl adlandırılır Süper Kupa maçları acaba... Çünkü bir önceki sezonun lig şampiyonu ile Türkiye Kupası şampiyonu  "en büyük" olmak için karşı karşıya gelmekte, bir önceki sezonun emeğini araya giren tatil sonrası yeni topçularla, yeni hocalar yemekte...  Bana kalırsa, Süper Kupa finalini oynamaya hak kazananları ödüllendirmek adına Super Kupa finali ligin bitiminden hemen sonra oynanıp, sezonun Z raporu alınmalı...

İşin felsefesini bir kenara bırakırsak, şampiyon Galatasaray kupa sahibi Akhisar karşısında tek kale ama "kötü" bir oyun sonrası penaltı atışlarıyla iki sene önce aynı stadyumda Beşiktaş'tan aldığı kupayı bu sene rakibine teslim etmiş oldu. Galatasaray'ın begenmediğimiz oyununda Konya stadının zemininin rezalet olmasının da payı var tabii ki. Şimdi diyen olacaktır, Akhisar da aynı zeminde oynamadı mı? Evet, onlar da oynadı ama Galatasaray top yapmaya çalışırken, onlar sadece savunma yapıp, gelen topu uzaklaştırdılar.

Rakip ismen "zayıf" olunca, Galatasaraylı topçular da oyuna "nakonsantre" başladılar ve Muslera'nın belalısı Seleznyov daha 5. dakikada takımını öne geçirdi. Sarı-kırmızılı topçular beraberliği yakalarız özgüveni ile oyuna devam etti ama saha zemini olsun, sezon öncesi hazır olmamaları olsun bir türlü Fatih'in kalesinde arzuladıkları tehlikeleri yaratamadılar. Pozisyon bulmayı geçtik, iki pas peşi sıra yapamadıkları anlar oldu, basit top kayıpları, takım arkadaşı yerine topu taça yollamalar hem Fatih Terim'i kızdırdı, hem de Galatasaray'lı taraftarları öfkelendirdi.

Böyle "havadan sudan" bir ilk devre oynanırken, Garry Rodriguez'e atılan uzun topta, "Speedy Gonzalez" meşin yuvarlağı iyi kontrol etti ve Akhisar kalesine son sürat giderken, Dany'nin çelmesiyle kendini yerde buldu. Kim olursa kırmızı kartı çıkaracağı pozisyonda maçın hakemi Cüneyt Çakır sarı kart çıkardı. Dedik ya "kim olursa kırmızı verirdi" diye, VAR'ın başındaki hakemler de kartın yanlış olduğunu Cüneyt'e söylediler ve o da gitti videodan pozisyonu izledi ama "egosu" kararını değiştirmesine müsade etmedi. Maç içinde eski hakem Erman Toroğlu, maçtan sonra Ahmet Çakar'dan Deniz Çoban'a bu mesleğe emek vermiş herkes kırmızı derken, hatta Akhisar kalecisinin "Garry'nin pozisyonunda Dany dahil tüm takım kırmızı çıkmasını bekliyorduk" itirafına rağmen Cüneyt Çakır'ın yanlış karar vermesi daha ilk maçta VAR sistemine güvenini de sarstı. Demek ki hakemin kafasında bir karar varsa, isterseniz ona pozisyonu değişik değişik kamera açılarıyla gösterin, o hakem istediği kararı verecektir. FIFA'nın, UEFA'nın çok sevdiği Cüneyt Çakır kendi memleketinde bir kez daha sınıfta kaldı...

Akhisar ikinci yarı 10 kişi oynasa Galatasaray maçı alır mıydı bilinmez de, geçen seneki akıcı oyunundan çok uzaktı sarı kırmızılılar. Özellikle Belhanda,  Fernando, Gomis, Donk neredeyse sahada hiç yoktular.  Kim mi vardı? Yaz tatili yapmayan, Rusya'da Dünya Kupası oynayan ama iş ahlakından taviz vermeyen Yuto Nagatomo tek çırpınan oyuncuydu. Fatih Terim skoru değiştirmek için Eren'i, genç Yunus'u oyuna aldı ve Eren attığı golle maçı uzatmaya götürdü. Alt yapıdan gelen genç Yunus'u, saha kenarında Onyekuru, Muğdat gibi yeni transferler varken oyuna almak Fatih hocanın herkese bir mesajıydı aslında: Aklınızı başınıza alın, formayı dağıtırken isme  bakmam...

Uzatmalarda da yürüyemeyecek kadar yorgun olan iki takımın topçuları kalecileri korkutacak pozisyon üretemeyince, maç penaltı atışlarına gitti ve Akhisar'ın başladığı ve beşte beş yaptığı vuruşlarda, Galatasaray son atışta Gomis'le kaleci Fatih'i geçemeyince kupa Manisa'ya gitmiş oldu. İngiliz bilim adamları penaltı atışlarında kuranın önemine dikkat çekip, ilk vuruşu yapan takımın maçı kazanma olasılığının %60 olduğunu belirtmişler Dünya Kupası başlamadan önce. Pazar geceki maç da bunu kanıtlayan başka bir örnek oldu.

Kupa kaybedilince ihale Gomis'e kalmış oldu. İki ay öncesine kadar Fransız topçuya tapanlar, maçtan sonra sosyal medya hesaplarından aynı oyuncuya ana avrat küfür eder oldular. Şaşırıyorum, nasıl bu kadar bencil ve vefasız olabiliyor insanlar ve diyorum ki iyi ki bu yeni nesil ellerinde akıllı telefonlarla Galatasaray'ın 14 sene arka arkaya şampiyon olamadığı yıllara denk gelmedi.


Blog Widget by LinkWithin