Milan'ın eski Uruguaylı oyuncusu Mathias Cardacio, ülke basınına verdiği röportajda Milan'da beraber oynadığı takım arkadaşları hakkında ilginç bilgiler vermiş. Kim hakkında, ne mi demiş Cardacio, hepsi aşağıda:
Maldini:
Tüm yönüyle örnek olacak bir futbolcu varsa, o da kaptanımız Paolo Maldini'ydi. Yaşına bakmadan, maçlarda herkesten daha hazır ve fitti her zaman. Benim oynadığım takımlarda gördüğüm en iyi kaptandı. Futbolu bıraktığında, takımdaki bütün oyunculara, hocalara, aşçılara ve çalışanlara adının ve numarasının yazılı olduğu Rolex saat hediye etti.
Gattuso:
Futbol kariyerimde tanıştığım en büyük karakter, kuşkusuz ki Rinbo'ydu. Asla kaybetmekten hoşlanmayan, sürekli kazanmak isteyen bir yapısı vardı. Eğer kötü oynayıp, kaybederseniz, soyunma odasında kesinlikle mevzu çıkardı. Pirlo'nun yüzüne tükürdüğünü de gördüm, Jaap Stam'la kavga ettiğini de. Eğer kaybederse, gözü kimseyi görmezdi, herkese saldırabilirdi.
Ronaldinho:
kariyerim boyunca bana bir çok kez yol gösteren ve sürekli doğru adımları atmamı sağlayan alçak gönüllü ve neşeli adamdır Ronaldinho. Milan'a transfer olduğumda onunla çok zaman geçirdik. Dünya çapında bir yıldız olduğu için öyle kafasına göre her yere gidemezdi, kendine göre bir tarzı vardı ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, yıldız topçular arasında en evcimeniydi. Ronaldo ile "kanka"ydık, beraber zaman geçiriyorduk, hatta evde bana biftek pişirmişliği bile vardı. Benim için yaptıklarını asla unutmayacağım. Bugünlerde sosyal medya ile oldukça sıkı fıkı ama o senelerde teknoloji ile arası pek yoktu, işlerini kardeşi ve kayınçosu yapardı.
Suarez ve Cavani:
Luis benim kardeşim gibidir, beraber büyüdük, herşeyi birlikte yaptık, kötü zamanları da birlikte yaşadık, iyi günleri de birlikte gördük, beraber ağladık, beraber güldük, ailemle aynı evde yaşadı. Luis aslında bir çok kişiye örnek olmalı, futbolculuğu süresince başına çok talihsizlikler geldi ama hepsini yendi ve hep zirvede olmayı bildi.
Cavani'nin hayatındaki en kritik kararı verdiğinde aynı odayı paylaşıyorduk, U20 milli takımında kamptaydık ve o gece Palermo'ya gideceğini söyledi bana. Oldukça mücadeleci ve yarışmacı bir oyuncudur, Neymarsız da İbrahimoviç olmadan da PSG'de hep başarıyla oynadı.
Seedorf:
Yedi dil konuşabilen, oldukça duygusal bir oyuncuydu Clarence. Çok da alçakgönüllüydü, boş zamanlarında genç oyuncuları çalıştırmayı severdi. Bana hayatın insani yönlerini de öğretti.
Beckham:
David geldi ve Milano'da bir sürü dükkan açtı.Alışverişe çıktığında dükkanlar kapılarını kapatıyordu diğer müşterilere ki o rahatça alışveriş yapsın. Lord diye çağırılıyordu ki isminin hakkını veriyordu, oldukça sakin ve karizmatikti. Az İspanyolca konuşurdu ama onunla da anlaşabildik. Aslında kremler ve parfümlerden arındığında bizim gibi sıradan bir adamdı.
Inzaghi:
Tipik bir İtalyan'dı İnzaghi, oldukça bencildi ve o da hep kazanmak istiyordu. 5-0 kazandığımızı bir maçı hatırlıyorum da son golü atmış ve çılgınca sevinmişti.
Ancelotti:
Oyuncularına karşı oldukça adil bir hocaydı, aynı zamanda herkese saygı duyardı ki topçular da ona güvenir ve sayarlardı. Maç taktiklerine kafa yoran "winner" bir hocaydı ve bizi de "kazanan" bir takım haline getirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder