Ayaktopunu İngilizlerin icat edip, sömürgeler vasıtasıyla gittikleri ülkelerde tanıtmaları sonrası geçen yıllarla birlikte her millet kendi çapında bir tarz benimsemişti. İngilizler uzun top atmayı severken, İtalyanların "catenaccio"su gol yememeyi önceler. Brezilyalılar "samba" ile işin gösteri kısmındayken, Cruyff'un Hollandası "Total Futbol"dan yanadır. Ruslar komunizmin de etkisiyle "soğuk ve sistemkar" olurken, Almanlar Gegenpressing'çidir... Baltık ülkelerinden Afrika'nın çöllerine kadar her milletin kendine özgü bir oyun tarzı varken, biz Türklere özgü bir sistem yoktur. İllaki ki zorlayarak bir şeyler bulacak olursak, "vatan millet Sakarya" gazıyla kaos futbolunu tercih ederiz. Tabii, kimi zaman bu sonuç verir, milleti sokağa dökecek tarihi galibiyetler alırız, çoğu zaman da felaket sonuçlarla karalar bağlarız.
Avrupa Şampiyonalarında, Dünya Kupalarında maçları seyrederken, hep benim de ülkemin bir futbol tarzı olsun istemişimdir yıllar yılı... Lakin, ne federasyon başkanları, ne de gelen teknik adamlar bu konuda bir adım atamamıştır...
Ama, Avrupa'ya Türklere özgü bir oyun tarzı olabileceğini kazandığı UEFA Kupası ile gösteren Fatih Terim ekolünden gelen Okan Buruk, Galatasaray'ın başına geldiği iki yılda takıma oynattığı rakip alandaki pres oyunu ile Türk Oyun Sistemini icat etmiştir...
Şampiyonlar Liginde kendisinden kat be kat kuvvetli Bayern Münih, Manchester United gibi takımlara karşı Galatasaray'ın sergilediği oyun herkesin alkışını alırken, ligde de derbilerde aynı oyun tarzıyla uzun yıllardır alınmayan galibiyetleri kolayca kazanıyordu...
Ve dün gece...
"Mini Şampiyonlar Ligi" gibi olan UEFA Avrupa Liginin yeni formatının en güçlü şampiyonluk adayı Tottenham karşısında tüm beklentilerin karşısında Okan Buruk yine rakip ceza sahası önünde basan ve stoperlerini de orta sahaya kadar çıkaran pres oyununu, hem de İcardi ve Osimhen gibi iki forvet adamıyla sahneledi ve rakibini tek kelimeyle "mat" etti...
Yunus'la son haftalarda olduğu gibi yine duran toptan başlayan bir pozisyonda harika bir golle öne geçti Galatasaray, ardından golü atan Yunus'un savunma zaafi İngilizlere beraberliği getirdi ama 20 ile 70. dakikalar arası öyle şiddetli bir baskı yaptı ki Galatasaray, Tottenham hocasının maçtan sonra dediği gibi Manchester City bile olsa bu baskıya dayanamazdı... 37 yaşındaki Mertens Tottenham kalecisine "pres yapıyor", Seria A da yılın futbolcusu rozetli Icardi ve 100 milyon avroluk Osimhen stoperlerin pas yollarını kapatıyor, Sara ve Torreira onlardan seken topları pirana gibi bekliyor, Sanchez,Kaan ve Abdülkerim de duvarı orta sahaya çizgisinde kuruyordu.
Hal böyle olunca ne mi oldu?
Geçen sene Bayern Münih'in içeride dışarıda "şansa bala" ve de hakem katkısıyla kurtulduğu Galatasaray, Premier Ligde 10 maçta 11 gol yemiş Tottenham'a 3 attı, 9-10 tane de net gol kaçırdı... Bunun dışında da en az 15 tane de pozisyon vardı... Peki Premier Ligin en fazla gol atan ekibi, Muslera'yı kaç kez zorladı? İlk devre iki defa, ikinci yarı da 4 defa...
Cevat Prekazi demişti, "Topun canı var, isterse girer, istemezse girmez" diye, ilk devre üç defa filelrle sarmaş dolaş olan meşin yuvarlak ikinci yarı nedense ultrAslan tribünün önündeki kaleye girmek istemedi, Galatasaray da rakibine ölümcül darbeyi vuramayıp, 90+7. dakikaya kadar İngilizleri oyunun içinde tuttu.
Anyalya maç yazısını yazarken, Osimhen'in rovaşeta golünü Louvre Müzesine asalım teklifini sunmuştum, Okan Buruk da Tottenham maçını ustalık eseri olarak CVSinin en üstüne yazabilir. Bakmayın Osimhen-Kerem Demirbay değişikliği sırasında "şımarık" futbolbilmezlerin ıslıklamasına, Galatasaray'ın hocası dün gece sadece Türk Stili Futbolun "prömiyerini" yapmadı dünya futboluna, aynı zamanda şahsi olarak kendi Avrupa kariyerinin de kapısını açtı.
Aslan payını hocaya verdik ama futbol da "kaliteli ayaklarla oynanır". Antrenmanda, taktik tahtasında, video analizlerde tüm yapılacakları gösterirsin de "yetenek" yoksa o ayaklar o topu beynin hükmettiği yere yollayamazlar. Ama elinde Mertens ve Sara gibi kadife ayak varsa, meşin yuvarlak da gideceği yere itiraz etmez, Icardi ve Osimhen gibi golü koklayan golcü varsa, o topu filelerle buluşturur, Sanchez ve Kaan gibi tecrübe varsa, rakip senin kalene kolay kolay gelemez...
Her güzelin kusuru varsa, tarihi gecenin de "acısı" Icardi'nin sakatlığı... Mauro en az 6 ay sahalardan uzak kalacak maalesef. Aşkın Olayım'ı Sami Yen'de özleyeceğiz lakin Galatasaray forması ile en fazla gol atan yabancı oyuncu olmak için atılması gereken bir 14-15 gol var, o sakatlık geçecek, o goller atılacak...
Maç sonu skorbordda yer alan görsel ise pastanın çileği gibiydi: Ali Sami Bey'in Galatasaray'ın kuruluş amacını belirten o meşhur sözü:
“Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmektir."
Yeniyoruz başkanım, yenmeye de devam edeceğiz, sen rahat uyu...
Stat: RAMS Park.
Hakemler: Lawrence Visser, Rien Vanyzere, Thibaud Nijssen (Belçika).
Galatasaray: Muslera, Sanchez, Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, Sara (Dk. 85 Berkan Kutlu), Torreira, Yunus Akgün (Dk. 80 Jelert), Mertens (Dk. 73 Ziyech), Icardi (Dk. 85 Batshuayi), Osimhen (Dk. 80 Kerem Demirbay).
Tottenham Hotspur: Forster, Porro, Draguşin, Davies, Gray, Bergvall (Dk. 66 Solanke), Bissouma, Maddison (Dk. 65 Sarr), Johnson (Dk. 46 Bentancur), Son (Dk. 46 Kulusevski), Lankshear.
Goller: Dk. 6 Yunus Akgün, Dk. 31 ve 39 Osimhen (Galatasaray), Dk. 18 Lankshear, Dk. 69 Solanke (Tottenham Hotspur).
Kırmızı kart: Dk. 60 Lankshear (Tottenham Hotspur).
Sarı kartlar: Dk. 16 Mertens, Dk. 54 Sara, Dk. 90+6 Torreira (Galatasaray), Dk. 32 Draguşin, Dk. 48 Kulusevski, Dk. 60 Bissouma, Dk. 90+3 Bentancur (Tottenham Hotspur)