1905 senesinde kurulmuş, mazisi şampiyonluklar ve kupalarla dolmuş taşan, Avrupa'dan memleket futboluna iki de kupa getirmiş Galatasaray takımı bir bir Türkiye Süper Lig karşılaşmasında ilk atağını maçın 60. dakikasında yapıp, kaleyi bulan ilk isabetli şutu 75. dakikada atabiliyorsa utanacak olan bizler değil, bu takımı bu hale getirenler olmalıdır...
Hakemin maçın başında verdiği "uydurma" penaltı ile maç içindeki ne yapmak istediğini kimsenin anlamadığı kararları çok konuşulacak, konuşulsun da zaten, belki "düdük bende asarım da keserim" anlayışını ortadan kaldırabiliriz Türk sahalarından ama Aytekin Durmaz'ın yanlış penaltı kararı asla ve asla örtmemeli Galatasaray'ın sergilediği utanç veren oyununu ve bunun da suçlularını...
Bu blogta geçen seneden itibaren Frank Rijkaard'ın Galatasaray, aslında Türkiye, ile kan uyuşmazlığı olduğunu sürekli yazdım ama bir toplumun kutsal değerlerine dokunurcasına tepki aldık, herkes suçlanıyordu ama Hollandalıya "laf yoktu"... Total futbol adamıydı, 4-3-3çüydü, Barcelona efsanesinin yaratıcısıydı!, vesair vesair... Fatih Terim'den Skibbe'ye, Lucescu'dan Gerets'e, Hollman, Feldkamp, Souness, Hagi herkes acımasızca eleştirilerden nasibini almışken Frank Rijkaard'a "tapılıyordu"... "Belki biz yaşlanıyoruz, kafa basmıyor artık yeni futbol sistem ve stratejilerine" diyerek geri çekilir olduk ama yeni sezonla birlikte işler daha da kötüye gitmeye başladı. Sezon bütün rakiplerden geç açıldı, Avrupa'dan daha ön elemelerde elenildi, saha içinde futbol namına seyredilen bir oyun yoktu ( İstanbul BB maçının ilk yarısı hariç) ve biz Polyannacılığa devam ediyorduk: "Geçen sezon çok sağlam başladı Galatasaray ve kötü bitirdi, bu sene geç form tutacak ama iyi bitirecek" yalanı ile kan ağlayan kalbimizi kandırıyorduk, kandırıyorduk ki ta bu gece akıl kalbi yenene kadar...
Maçın başında yenilen penaltı golü ile geri düşmüş, ardından "yine bir deplasman yine mi kaybedeceğiz" sorusuna cevap ararken yenilen "bilardovari" bir golle rakip farkı ikiye çıkarmış, "mercan" formalı futbolcular "bu iş bitti" havasında sahada gezinirken, onları " Haydi, haydi, savaş" diye tek gazlayan Cana'yı oyundan almak neyin nesidir anlayan beri gelsin. (Yukardaki fotoya da yakalanmış Cana takımı ayağa kaldırma uğraşı içindeyken) Bırakalım işin moral yönünü, tarla gibi berbat zeminde oyunu döndürmenin yolu orta alanda yapılacak dişe diş, omuz omuza, kora kor mücadeleden geçerken hırslı ve o bölgenin adamı olan Arnavut Cana'yı daha 25. dakika oyundan alıp, Aydın gibi "halı gibi düm düz sahaların" adamını oyuna dahil etmek Rijkaard dışında kimsenin anlamadığı bir hamle olmuştu. Maçı kaybetmek istiyorsan bir o hamleyi yapacaksın, bir de son haftaların başarılı stoperi Servet'i getirmeyeceksin Karabük'e... İkisini de başarılı bir şekilde gerçekleştirdi Hollandalı ve maçı da Karabükspor'a hediye etti... Bir artı bir eşittir iki...
Bu maçtan sonra şu ortaya çıktı ki Frank Rijkaard için Galatasaray'ın kazanmasından ziyade "dedim dedik" inatçı yapısı ön plana çıkmaktadır. Geçen seneden beri takmıştı Servet'e, ısınamadı bir türlü ve hiç beklenmedik bir anda kadro dışı bırakıverdi. Sebebi sorulduğunda ise "Milli takım için dinlensin ve yeni oyuncuları sahada görmek istedim" gibi kime laf soktuğu belli olmayan bir cevap veriyordu. Cana'ya da kanı ısınmamıştı, belli ki Arnavut'un transferi de onun bilgisi dahilinde yapılmamıştı ve "ben istemediğim topçuyu oynatmam" inatçılığı ile formaya hasret bırakıyordu Cana'yı... 4-3-3 inatçılığı, Franco inatçılığı, Caner'den sol bek yapma inatçılığı ve sonrasında hep kaybeden Galatasaray oluyordu...
Rijkaard'a bu kadar yüklenince, "yönetimin hiç mi suçu yok" tarzı yorumlar gelecektir, geldi de, evet yönetim belki Hollandalının istediği topçuları alamadı ya da almadı ama şu an Galatasaray Futbol Takımı kadrosunda yer alan lisanslı futbolculara baktığımızda "bi' halta yaramaz" bir kadro mu görüyorsunuz? Sene başında puansız giden bir Manisaspor'un Hakan Kutlu-Hikmen Karaman değişikliğinden sonra aynı topçularla ne hale dönüştüğü gerçeği de önümüzde sıpsıcak dururken... Biraz geçmişe gidersek de Feldkamp döneminde dökülen takım Cevat Hocayla neyi nasıl başardığını biri anlatmış mıdır Rijkaard'a...
Daha uzun uzun yüklenmenin gereği de pek yok aslında, hem hocanın kalbi yarali, hem de bizim, Rijkaard'a baş sağlı dilerken, Galatasaray sevdalılarına da geçmiş olsun diyerek bitirelim yazıyı...
"Başın öne eğilmesin
Aldırma Cim Bom aldırma
En büyük sen değil misin
Aldırma Cim Bom aldırma...."
Stat: Dr. Necmettin Şeyhoğlu
Hakemler: Aytekin Durmaz, İsmail Köse, Volkan Narinç
Kardemir D.Ç. Karabükspor: Tomiç, Hakan Özmert, Cernat (Dk. 85 Bülent Bal), Kerim, Tchani, Yasin (Dk. 79 Ferdi), Seric, Silva, Muhammet, Hakan Söyler (Dk. 67 Birol Hikmet), Emenike.
Galatasaray: Ufuk, Neill (Dk. 46 Ali Turan), Gökhan Zan, Insua, Barış, Ayhan, Cana (Dk. 27 Aydın), Pino, Misimovic (Dk. 72 Sabri), Serkan Kurtuluş, Kewell.
Goller: Dk. 2 Cernat (penaltı), Dk. 10 Hakan Özmert (Kardemir D.Ç. Karabükspor), Dk. 75 Barış (Galatasaray)
Sarı Kartlar: Dk. 17 Seriç, Dk. 65 Tchani (Kardemir D.Ç. Karabükspor), Dk. 9 Insua, Dk. 90 Pino (Galatasaray)
1 yorum:
Rijkaard'ın kalmasını tek bi şartla kabul ederim;
Aslantepede ilk maçı Barca ile yaptırsın yeterli. daha fazla bi katkısı olmaz.
Yorum Gönder