Fonda Beyoğlu’nun olduğu 3 eski dostun hikayesi; Selim, Kenan ve Nihat. Bu sebeple, Beyoğlu ile benim işim olmaz diyorsanız fazla zevk alacağınızı zannetmiyorum. Ama eğer siz de öğrencilik yılları, iş yaşantısı, gündüzleri, geceleri, kederi, eğlencesi Beyoğlu’nda geçenlerden iseniz; sizi derinden vuracak bundan daha güzel bir hikaye bulamazsınız.
Galatasaray Lisesi’nde yatılı olarak okuyan üç arkadaş, iş yaşantılarına da Beyoğlu’nda devam eder. Kitabın konusunu her ne kadar kahramanlardan para durumu çok iyi olan Kenan’ın ölümünden sonra bir eser bırakma, dolayısıyla ölümsüz olma düşüncesi ile cinayet mahallerini konu alan uçuk bir fotoğraf sergisi kurma planıyla yaşanan gelişmeler olarak özetlesek de; okurken konuya takılmadan, bunu bir durum hikayesi olarak düşünmenizi öneririm.
Ahmet Ümit her romanında olduğu gibi burada da aktarmak istediği bilgileri okuyucuyu sıkmadan kitaba yediriyor. Afrika Han, Suriye Pasajı, Galata Mevlevihanesi, kiliseler, konsolosluklar hatta birçok kez gitmemize rağmen mazisini bilmediğimiz Çiçek Pasajı hakkında tarihi bilgiler verirken, size Baraka Bar’ın atmosferini yaşatıp, Musa Usta’da rakı-kebap yaptırıp, Rejans’da borşç çorbası tattırıp, Anti Laila gibi bir meyhanenin de olduğunu hatırlatabiliyor. Nevizade’de üç arkadaşa öyle bir çilingir sofrası kurduruyor ki; o sayfaları dönüp dönüp okutup keşke orada bir tek de ben atsaydım dedirtebiliyor. Ahmet Ümit’in çilingir sofralarındaki tasvir yeteneğini önceki romanlarından da biliyorduk ama güzel bir kadını nasıl bu kadar çekici şekilde betimleyebildiğini de öğrenmiş olduk. Katya’yı roman boyunca öyle çarpıcı kelimelerle tarif ediyor ki, okurken iç geçirmeyen erkek olmamıştır herhalde.
Bu kadar mekanının anlatıldığı bir romanda, bir Beyoğlu haritası kesinlikle kitaba konmalıydı. Çünkü mekanlar ve kahramanların bulunduğu noktalar sokak isimleri ile anlatılıyor ama bizde yabancılarda olan sokak ismiyle yol tarifi yaygın olmadığı için, okuyucu mekanı veya gidilen istikameti tam olarak algılayamayabiliyor. İlk 100 sayfadan sonra baktım olmayacak, internetten bir Beyoğlu haritasını çıktı alıp oradan takip ettim ve gerçekten de farkını hissettim.
Beyoğlu ile ilgili bilgiler ve tasvirler dışında, hayata dair birçok kavram ve olay da derinden hissettirilerek anlatılıyor. Eski dostlukların kıymeti, iş hayatında kurulan gelecek hayalleri ve hep son anda bozulan anlaşmalar, iş hayatının aile hayatında eşinizi çok sevmenize rağmen onunla tam ilgilenememe gibi yarattığı etkiler, hep gerçek hayattan bize sunulan aynalardı.
Açıkçası, kitabı Beyoğlu’nu ve hayata dair etkileyici noktaları anlatan bir durum hikayesi olarak kabul ettiğim için, son sayfalara kadar arada geçen soruşturma hikayesinin bir sonuca bağlanmasını beklemiyordum. Dolayısıyla, katilin bulunması benim için ayrı bir şok oldu. Kitabı polisiye tarz olarak düşünürsek, katilin ortaya çıkış biçimi gerçekten umulmadık bir biçimdeydi ama geriye dönüp baktığınızda polisiye tarafla ilgili mantığınıza yatmayan birkaç olay bulabiliyorsunuz.
Amacınız polisiye kitap okumak ise, Ahmet Ümit’in zaten bundan daha gizemli ve sürükleyici birçok kitabı var, onları okuyun. Ama bu kitabı polisiye olarak düşünmeden, Beyoğlu’nun sokaklarında geze geze, muhabbetlerin tadını çıkara çıkara okursanız, o zaman Beyoğlu’na gittiğinizde kesinlikle öncekilerden farklı bir Beyoğlu ile karşılaşıp, maceranın hala devam ettiğini hissederek etrafı daha dikkatli gözlerle inceleyebilirsiniz.
Kitabın bomba kısmı: "... evet kirli, eksiklikleri var, düzensiz, tehlikeli, yorgun, yaşlı... İşte tam da bu nedenle, yani tüm kötü koşullara rağmen hâlâ çekiciliğini koruyabildiği için İstanbul, yeryüzünün bütün şehirlerinden daha güzel."
Etiket fiyatı: 19 TLToplam sayfa: 385
Not: 8/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder