20 Kasım 2010 Cumartesi

Galatasaray:85 - Mersin BŞB:76


Bir Akdeniz'li olarak Akdeniz takımını karşımızda görmek son derece sevindirdi beni şu hasta olduğum günde. Her yıl en az bir kere uğradığım bir yer olması sebebiyle hem Mersin'i hem de oradaki yapılanmayı çok severim. Mersin, basketbol liginin önemli bir şehri olarak lige çıktığı günden beri hem vizyonunu geliştirdi hem de orada ciddi bir yapılanmanın da altına imza koydu. Emeği geçen herkese helal olsun demek gerek. Ayrıca blog aleminin Avrupa basketbolunda bir numarası olan “malianoblog”un kurucusu, Büyük Mersin’li “Mali”ye de selamlarımızı gönderelim.
Mersin BŞB takımı o Akdeniz’li sıcaklığı ile gelmişti maça daha maçın başında istekli tavırları maçın güzel geçeceğinin habercisiydi. Formalarının rengini nerden aldıklarını bilmiyorum ama ben turuncu rengi “portakal”dan mavi rengi de Akdeniz’den aldıklarını düşündüm. Bugün sahaya Portakal ağırlıklı bir forma ile çıktılar. Kewell’ın geldiği sene bizim futbol takımının da öyle bir forması vardı. Çok hoş görünüyordu. Üstünde neden ısrar etmediler bilinmez. O konuda pası “ultrasmovement”a atıyorum. Bizimkiler de beyaz ağırlıklı iç saha formasıyla parkede yer almışlardı. Maçın başında Oktay Mahmuti’ye uzanan mikrofona sevgili koç, hafta arası kötü bir maç oynadıklarını ancak galip geldiklerini söyleyip maçın ve seyahatin yorucu geçtiğini dile getirdi. Üzerine de ekleyerek bunun bir mazeret olamayacağını, bu tempoya alışılması gerektiğinin altını çizmişti. İşin özü koç maçın zor olacağının farkındaydı. Hem Mersin’in ligdeki durumu ve tam tersi iyi bir takım olmaları hem de Galatasaray’daki yorgunluk sonrası bir kazaya uğramamak için baştan önlem almaya çalıştıklarını haber vermişti. Maç da o şekilde gelişti ve İlk 3 çeyrekte çember dövdük desem yeridir. Galatasaray sürekli kovaladı, öne geçti, geri düştü hamleleri yaptı ama bir türlü son çeyrek gelmeden yolu açamadı. Üst üste kaçan şutların tek açıklaması olabilir: yorgunluk… Hoca’nın da dediği gibi bu tempoya alışmamız lazım. Büyük takım olmanın farkı orada yatıyor çünkü.

Yorgunluk belirtileri ile başlayan maçta Galatasaray ciddi taraftar desteğini alarak oyunu dengede tutmaya çalıştı. İlk 5,30 dakikada 4 sayı atabilen takımımızı ayağa kaldıran koç Mahmuti ve teknik ekibi oldu. Mola sonrası enerji fırçasını alan Galatasaray kalan bölümde 8-1’lik bir seri yakaladı ancak savunma oturmayınca skor başa baş gitti. Ardından 7 sayı daha bulan Aslanlar kalan 4,30 dakikaya 15 sayı sığdırmış oldu. Artan savunma baskısı bir sportmenlik dışı faul kazanılmasına da neden oldu ancak Mersin’in nefesi ensemizdeydi ve ilk periyot 19-15 lehimize sonuçlandı.
İkinci periyoda Caner ve Andric’in hem bireysel hem de birlikte hazırladıkları sayılarla giren Galatasaray’a aynı şekilde cevap veren Mersin takımı vitesi bir daha büyüterek takımımızın tüm savunma zaaflarını ortaya koymaya başlamıştı. Başa baş giden bu sekansda ideal beşi bulmaya çalışan Oktay Mahmuti en sonun da yine mola alıp bir nefes aldırmayı uygun gördü. Sonraki bölümde bir anda yine farkı açıp skoru 41-36’ya taşısak da Mersin’in son 1 dakikadaki 6-1’lik serisine engel olamadık ve soyunma odasına 42-42 berabere yol aldık.

3. periyot hiç beklemediğim şekilde başladı. Devre arasında takımımız silkinmiş ve ağırlığını maça koymuş bir şekilde girer diye düşünüyordum ki hiç de öyle olmadı. Mersin BŞB ilk yarıdaki iyi oyunun üzerine koyup maçı forse edecek seviyeye getirdi. Bu bölümde Asım ve Christmas’ın bulduğu basketlerle bir anda 5 sayı öne fırladı Mersin. Hem tempoyu düşürmüşler hem de maçı istedikleri seviyeye getirmişlerdi. Sonrasında Galatasaray’ın cevabı gecikmedi Allahtan ve bu seriye 12-0’la cevap verdi. Son bölümde yine bir Mersin serisi geldi ve final periyoduna 60-57 önde girmiş olduk.
Son periyot dananın kuyruğunun kopacağı bölümdü. Maç tekrar başlamıştı sanki. Tek avantajımız üçüncü periyotta momentumu elimize geçirmiş olmamızdı. Ayrıca Mersin’in bize o farkı açtığı bölümde ciddi bir uyarı yaptığını da unutmamak lazım. Son periyoda Andric’in 4 sayısı ile girip farkı açmıştık ancak Göksenin’den çok kötü iki top kaybı gelince bu sayıları iade etmiş olduk. Yine Andric’in basketi ve sonrasında takımın savunmada vidaları iyice sıkmasıyla lehimize gelişen sportmenlik dışlı faul iyice rahatlamamızı sağladı. Üzerine yine Andric’in basket faulü de eklenince fark bir anda 8 sayıya kadar çıktı. Bu ilk bölümde Andric 8 sayıyla çok ciddi bir katkı verdi. Ayrıca yaptığı bir blok ve iki pota altındaki ribaunt mücadeleleri de çok dikkat çekti. Mersin’in cevabı da gecikmedi ve Saceles’in 2 üçlüğü ile nefes alıp hem maça hem de skora ortak olmaya devam ettiler. Ardından Rochestie, Shumpert, Ermal ve Evren’in sayılarına engel olamadılar ve takımımız farkı 10 sayıya kadar çıkardı tekrar. Mersin koçu Mete Babaoğlu molayı alıp hamlesini “Alan savunması” şeklinde yaptı. Bu hamle ilk etapta işe de yaradı ancak bunu hücumda sayıya dökemeyince tekrar bir mola almak zorunda kaldılar. Son bölüme de Ermal 4 sayı ile imzayı atınca maç bizim lehimize sonuçlandı.

Yorgun dönülen bir deplasman sonrası, Mersin gibi iyi bir takımdan alınan galibiyet günün artısı. Ayrıca uzun bir aradan sonra ribauntlarda galip gelen taraf olmamızı da(32-25) bir kenara yazalım. Bugünkü galibiyetin şifreleri ise ilk olarak son periyotta toparladığımız 2 sayılık atışların yüzdesi 36/55 ile %65 isabet oranı tutturmak ciddi bir avantaj oldu bizim açımızdan. 3 Sayı çizgisinin geri çekilmesiyle 2 sayılık atışların öneminin arttığını daha önce de belirtmiştik. %15 gibi berbat bir yüzdeyle 3’lük attığınız bir maçı ancak boyalı alanı forse ederek, orta ve uzak mesafe şutlarda ısrar edip performans göstererek kazanabilirsiniz. Gözüme çarpan önemli noktalardan biri boyalı alandaki hakimiyet... Galatasaray sıkıştığı her bölümde özüne dönüp pota altına topu indirerek krizden çıkmayı başardı ve maçı kazandı. Ayrıca son periyottaki savunmayı da unutmayalım. Son olarak asistlerdeki 19-12’lik avantajın da maçı kazanmamızda etken olduğunu söylemek isterim. Kötü başlayan ve devam eden maçı iyi bitirmek güzeldi. Ona benzer bir performansı hemen sonraki maçta kadınlar gösterdi. Günü 2 galibiyetle kapatmak güzeldi. Darısı Voleybol ve Futboldaki sporcularımızın başına…


Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu / İSTANBUL
Tarih: 20.11.2010
Rakip: Mersin BŞB

* Josh Shipp: (20:57’, 12 sayı, 2 ribaund, 2 top çalma, 2 top kaybı, 1 blok)
* Melih Mahmutoğlu: (04:50, 2 sayı, 1 ribaund, 1 asist)
* Göksenin Köksal: (14:22, 2 sayı, 2 ribaund, 1 asist, 2 top kaybı)
* Caner Topaloğlu: (19:20, 6 sayı, 1 ribaund, 3 asist, 1 top çalma, 3 top kaybı)
* Preston Shumpert: (21:10, 8 sayı, 3 ribaund, 1 asist, 2 top kaybı, 1 blok)
* Taylor Rochestie: (37:00, 13 sayı, 6 ribaund, 5 asist, 2 top kaybı)
* Luksa Andric: (12:55, 12 sayı, 2 ribaund, 4 asist, 1 blok)
* Radoslav Rancik: (25:33, 10 sayı, 9 ribaund, 1 asist, 2 top çalma, 1 top kaybı)
* Haluk Yıldırım: (06:08, 0 sayı, 1 asist)
* Evren Büker: (17:23, 8 sayı, 2 ribaund, 2 asist, 2 top çalma)
* Ermal Kurtoğlu: (20:22, 12 sayı, 4 ribaund, 2 top çalma, 1 top kaybı, 1 blok)


1. ÇEYREK: 19 – 15
2. ÇEYREK: 23 – 27 (42 – 42)
3. ÇEYREK: 18 – 15 (60 – 57)
4. ÇEYREK: 25 – 19 (85 – 76)
(fotoğraflar ve istatistikler resmi siteden)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

mersin merkeeeeeeez, coşuyor herkeeeeeeeeez! :) maliano'yu da takip etmeye başladım hemşeri olarak.

Blog Widget by LinkWithin