18 Haziran 2010 Cuma

Lakers Şampiyon

Amerikalılar da bize benzemeye başladılar, "Her horoz kendi çöplüğünde öter" misali, iç sahada kazanıyorlar, dışarda ise kaybediyorlar... Lakers-Celtic serisi de böyle oldu ve son iki maç Lakers'ın sahasında olunca, bir de Kobe faktörü devreye girince vermezler şampiyonluğu Celtic'e dedim... Gürkan, maçın heyecanı uyutmaz Sabri abiyi demiş ama geçen 2-3 günün yorgunluğu sonrası hiç kalkamadım çalan saate... Blogta basketbol pek yazmıyorduk, Gürkan'dan sonra basketbolseverleri de yorumlarımızla doyurmuş olduk... Artık Beko basketbol ligi başladığında Gürkan, Galatasaray maçlarını da yorumlar, devam ederiz serilere...

Beklediğimiz gün sonunda geldi çattı. Gün boyu içim içime sığmadı. Sürekli şu maç başlasa da içimiz biraz rahatlasa diye takıldık durduk. Çünkü bu bir 7. maç. Koskoca bir sezon bitmiş, yüz bilmem kaçıncı maçını oynayan 2 takım finalde 6 maç oynayıp hala yenişememiş, artık "şu kazanan belli olsun" denilen son maça gelinmiş. Düellonun yapıldığı platform da NBA olunca tadından yenmedi gerçekten. İki takım da 3’er kez galibiyetin ve mağlubiyetin tadını aldı. Yenişemediler son maça kaldı. Her şartta savaştılar. Farklı skorlar oldu, sürpriz isimler seride ön plana çıktı, yıldızlar maça damga vurdu, sakatlıklar, atışmalar vs vs vs… Bu 2 takımı 6 maçtır değerlendiriyorum sizlere 15 gündür neler yorumladım, neler anlattım ama hepsinin anlam kazanmadığı bir yere geldi seri, son maç belirledi yine her şeyi. Takımların birbirlerini ne kadar iyi tanıdığını tekrar söylememize gerek yok aslında ama öyle ki adeta oyuncular birbirlerinin en çok sevdikleri tişörte varana kadar tanıyorlar birbirlerini. Bu atmosferde birçok noktaya değindik ve final serisi geldi çattı.

Maç gece sabaha karşı 4’teydi her zamanki gibi. Yorgun ve sıcak geçen bir günün üstüne 3 tane de dünya kupası maçı ekledik. Her ne kadar Lakers kadar yetenekli bir kadrosu olmasına rağmen yenilen Fransa bizi dellendirse de maç biter bitmez hemen uykuya daldım. Yatmadan öğrendim ki gece NBA Stüdyo da varmış 3 saat uyuduktan sonra son dedikoduları da kaçırmayayım diye onu da izledim ve maç saati geldi. İçim içime sığmıyor ama yorgunluktan kalan bir miskinlik de var. Dedim "bari 1 kahve yapayım kendime de açılayım biraz". Fakat kahveye gerek yokmuş. Öyle bir başladı ki maç üç maçtır yorgunluktan uyuyan Sabri abi’ye bir adrenalin etkisi yaratmıştır diye düşünüyorum. Karşılıklı sayılar, inanılmaz bir boğucu savunma anlayışı, finale yakışır bir mücadele, üzerine atlanılan toplar, bizi hayretler içinde bırakan Lakers seyircisi de buna eklenince bir anda adrenalinim tavan yaptı. İki takım da öyle bir savunma ile başladı ki sayı bulmak hayal oldu sanki. İlk bölümden sonra Celtics farkı açtı, Lakers kovaladı. Sonra 3 çeyrek boyunca böyle geçti karşılaşma. Ancak arada yaşananlar gerçekten muazzam. Lakers’ın hücum ribaundu partisi, Celtics’in akıl almaz savunması, üst üste boş hücumlar, bir top için tribüne uçan oyuncular, ilk maçtaki Artest-Pierce atışmasının 2. randevusu, bloklar, ekmeğini taştan çıkaran oyuncular ve en önemlisi serinin yıldızı Kobe’nin çok kötü oyunu… Hala maçın etkisindeyim gerçekten. Fazla uzatmadan değerlendirmeye geçmek daha faydalı olacak sanırım.

NBA final serisi 7. maçını 83-79 kazandı Los Angeles Lakers ve 2009-2010 sezonunun şampiyonu oldu. Son 3 yılda 2. kez finallerde karşılaşan iki ekibin 7. ve son buluşmasının ardından Los Angeles Lakers tarihinin 16. şampiyonluğunu ilan ederken, Boston Celtics ise şampiyonluk sayısını 18'e taşıyamadı. 1978'den beri “7. maça taşınan hiçbir final serisini misafir takımın kazanamaması geleneği” bu yıl da bozulmazken, Lakers rakibiyle girdiği 12. final serisi mücadelesinden 3. kez galip ayrıldı. Galatasaray-Fenerbahçe maçları gibi tarihi bir rekabet bu. Bir derbi maçı. Bu maç serisinden galip çıkan Lakers oldu. Seri boyunca her maçın hikayesi farklı oldu. Ancak bir unsur ön plana çıktı ki o da maçta ribaund üstünlüğünü ele geçiren takımın kazanması idi. Bundan önceki altı maçta kim ribaundları domine ettiyse maçı o takım kazandı. Bunlara takımların istek ve arzuları da eklendi ve seri bu maça taşındı. Bu maçı da kesinlikle ribauntlar belirledi. Hatta en belirleyici olduğu maç bu maçtı kesinlikle. Şöyle düşünelim: Final maçında 27-83 isabetle %32,5 oran yakalayabilmiş bir takımdan söz ediyoruz. Üstelik 6 maç boyunca seriyi domine eden oyuncusu ilk 3 çeyrekte hiçbir şey verememiş ve açık ara çok kötü bir maç çıkarıyorken. Kullandığı 20 üçlükten 4’ünde başarı sağlamış ve 12 serbest atış kaçırmış (7-8 tanesi en kritik anlarda) bir takımdan bahsediyoruz. Bu felaket yüzdelerde maç nasıl kazanılır. Tabi ki ribauntlarla. Ev sahibi takım bu maçta tam 53 ribaunt aldı ama özellikle altını çizmemiz gereken durum bunun 23’ünün hücum ribaundu olmasıydı. Daha ilk periyotta Lakers’ın 8 hücum ribaundu vardı ki bu rakam kötü hücum etmelerine rağmen onları skorda tuttu. Boston’un 14 top kaybını da eklersek toplamda 37 defa 2. şans elde etmiş oldu ki Lakers, zaten maça ortak olmalarının yolu da buradan geçti. Buna karşılık Boston takım halinde 8 hücum ribaundu aldı ki bu rakam’ı Gasol tek başına geçmeyi başardı(9 h.reb) Toplamda da 40 ribaunt alabildiler. Sonuç olarak şampiyonluğun yolunun ribauntlardan geçtiğini söyleyebiliriz.

Savunma anlamında iki takımında oldukça başarılı olduğunu söylemiştik. Zaten bu final serisinin toplamda en az sayı atılan maçı oldu ki skorda onu gösteriyor. Bir ara "70 i bulan kazanır" dedim içimden ama son periyotta Lakers 30, Boston 22 sayı atınca bu durum ortadan kalkmış oldu. Lakers ilk yarıda 34 sayı bulmuşken son periyotta 34’ü gördü. Celtics’de ilk yarıyı 40 sayı ile tamamladı ancak ikinci yarı anca 39 sayı atabildi. NBA’in en elit ve sayı gücü yüksek oyuncularıyla kurulu bu iki takımın bu skoru yansıtmaları savunmaların ne derece üst düzeyde olduğunu anlatmaya yeter de artar bile. İlk üç periyot Celtics cidden muazzam bir savunma yaptı ancak bunu final periyoduna taşıyamadı. Her ne kadar ribauntları toplayamasalar da akıllı hücum etmeleri ve agresif savunmaları onları hep kovalanan olarak gösterdi. Kobe’yi de devreden çıkardıklarını unutmamak gerek. Her zaman oyunun hücum yönüyle ön plana çıkan Ray Allen’ın bu sefer savunması ile ön plana çıkması beni çok şaşırttı. Kobe’yi 6-24 isabette tutmak gerçekten alkışı hak ediyor ama bunu takım halinde yaptıklarını unutmamak gerek. Kobe’ye üçlü sıkıştırma bile geldiğini gördük. Celtics adına bir diğer olumlu savunma yönü ise ilk yarıda rakibini %26,5 gibi felaket bir yüzdede tutmasıydı. İlk yarıdaki görüntü kutlamaları Boston’un yapacağına işaret ediyordu. İlk yarıda Kobe-Gasol ikilisinin kullandıkları 26 şutun 20’sini kaçırmalarında Celtics savunmasının büyük payı olduğunu da ekleyelim.

Lakers cephesinde savunmayı aslında ribauntlardaki katkısı açısından ele almıştım. Takım savunması anlamında da harika bir iş başardı Los Angeles ekibi. Artest bu maçtaki iki yönlü katkısıyla övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Savunmadaki gayretini ise devam ettirdi tecrübeli oyuncu ve Pierce’ı yine çok iyi savundu. Hatta Pierce bir ara o kadar bunalmış olacak ki yine bir kavgaya tutuştular. Pierce, bizdeki güreş deyimiyle bir “paça-kasnak” yapmaya çalıştı ama hemen ayırdılar tabi. Ben ilk maçta aynı olayı yaşadıklarında kapattılar olayı demiştim ancak son maça bırakmışlar rövanşı. Buradan da karlı çıkan yine Artest oldu ve 5-15 isabette tuttu Pierce’ı. Maçın kötü isimlerinden bir diğeri de Ray Allen’dı. Onun da böyle bir performans sergilemesinde baş aktörün Fisher ve Kobe olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Perkins’in sakatlığı maça etki oldu mu derseniz cevap zor ama bu denli bir hücum ribaundu ezici üstünlüğü oluşmayabilirdi diye düşünüyorum. Her ne kadar onun yerine oynayan Rasheed Wallace çok iyi bir maç çıkarmış olsa da ribauntlarda o da sıkıntı yaşadı. Kobe 15, Gasol 18 ribaunt topladı ki ikisinin toplamı neredeyse Boston’un takım toplam ribaunduna eşit. Bir gerçek var ki hem Kobe hem de Gasol(aslında takım olarak) ribauntlara ve savunmaya çok konsantre olmuşlardı. Lakers’ın 3. çeyrekte 13 sayı geriye düşmesine rağmen direncini hiç kaybetmemesi çok önemli. O süre zarfında Boston bir boksör edasıyla indiriyordu darbeleri ancak maçın sonunda ayakta kalan Lakers oldu.

Hücum anlamında kısır bir maç olduğunu söylemiştik ve aslan payını da savunmaya vermiştik. Ancak bir faktör vardı ki topun el yakması… Kobe’nin seri boyunca, seriyi bırakın yıllardır bu kadar kötü başladığı ve devam ettirdiği maç görmedim açıkçası. Çok iyi savunulmasının da faydası var ancak hiçbir şey üretemedi ilk yarıda süper yıldız. Sabri abi “Kobe bir yolunu bulur şampiyonluğu getirir” demişti. Kobe o yolu bu maçta savunmada ve serbest atışlarda buldu. Kritik dakikalarda 4 serbest atış kaçırmasına rağmen son periyotta 10 sayılık katkı yaptı. Serbest atışa değinmişken Lakers’ın Kobe’nin başlattığı bu yolda son periyotta 20 serbest atış kullandığını da belirtmekte fayda var.

Kobe Bryant bu kadar sıkıntı çekerken ona en büyük katkı seri boyunca çok eleştirdiğimiz diğer takım arkadaşlarından geldi. Kobe’nin hücumda katkı vermediği bölümde öyle katkı verdiler ki Kobe’yi de son periyoda hazırladılar. Kobe’ye bizi 6 maç taşıdın biz de sana şimdi yardımcı oluyoruz mesajı verdiler adeta. Odom’un hücum ribauntları ve kritik basketleri, savunmadaki katkısıyla seri boyunca ilk defa bu kadar hazır göründü. Fisher’ın son periyotta Boston 64-61 öndeyken attığı el üstü üçlük kıvılcımı yaktı, Lakers bir anda açıldı. Fisher burada adeta “Mr.June” lakaplı eski takım arkadaşı Robert Horry’den bir sekans sundu bize. Gasol de bu seride 5. maç dışında hiç geri adım atmayarak ne kadar olgunlaştığını kanıtladı biz izleyenlere. Hem savunmada hem hücumda çok iyi performans sergiledi İspanyol Pivot. Maçın son 2 dakikası içinde 1 basket, 1 hücum ribaundu ve Pierce’a yaptığı blok gerçekten muazzamdı. Pierce da o pozisyon öncesi “Açın önümü durduramazsınız ben geliyorum, ey IMF sen kim oluyorsun” tarzı bir hareketle, basketbol dilindeki karşılığı “Isolation” olan bir oyun istedi takım arkadaşlarından ancak Gasolburanın efendisi benim” deyip bloklayarak onu geri yolladı.

Son sözü ise serinin en deli adamına ayırdım. Tabi ki Ron Artest… Savunmasına yukarıda değindim ancak maç öncesi hücumda bu kadar etkili olup maça damga vuracağını söyleseler, dalga geçmeyin derdim herhalde. Sahada herkesin eli titrerken Artest’in sıradan bir maçmış gibi davranması gerçekten takdire şayan. 20 sayı attı ki bu 20 sayının tamamı çok değerli ve kritik dakikalardaydı. Özellikle son dakikalarda Pierce’ın üçlüğüne hiç terddüt etmeden karşılık vermesi çok etkileyiciydi. Ardından “Darius Vasell” öpücüğünü yolladı tanrıya. Beni bu dakikalar için takımda tutuyorlar der gibi bir hali vardı. Ne kadar deli olduğunu meç sonu yapılan röportajda maçın seyri ile ilgili sorulan soruya “yakında Single’ımı çıkaracağım” diyerek bir kez daha kanıtlamış oldu.

Lakers'a şampiyonluğu getiren bu maçta uzun süre tutuk oynamasına karşın son çeyrekte açılan Kobe Bryant, mücadeleyi 23 sayı-15 ribaundla sahanın en skoreri olarak tamamlayan süper yıldız, 2009'dan sonra 2010'da da 'final serisinin en değerli oyuncusu' seçildi. Kobe Bryant 5'nci kez şampiyonluk görerek kulüpte bu başarıyı en fazla gören efsane oyuncu Magic Johnson'ı yakaladı. Lakers'ta Pau Gasol 19 sayı, 18 ribaund, 4 asist, Ron Artest da 20 sayı-5 ribaundla başrolü paylaştı. Lakers üst üste 2 şampiyonluğunu kazanırken efsane koç Phil Jackson da 11 şampiyonluğunu kazandı. Koç Jackson’ın başında bulunduğu bir takım 48. kez ilk maçı kazandıktan sonra seriyi kazanmış oldu.

Son yılların en harika maçlarından birini geride bırakarak bir sezonu daha noktalamış olduk. Her ne kadar sezonun ilk ayları dışında kalan maçları ve Play-off’ları askerde olmam sebebiyle kaçırmış olsam da Sabri Abi’nin verdiği güvenle final serisini değerlendirmeğe çalıştım. Huzurunuzda kendisine tekrar çok teşekkür ediyorum. İyi tatiller ve iyi seyirler ;)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin