17 Haziran 2010 Perşembe

Lakers Takım Olduğunu Hatırlayınca

Seri bu geceye uzamış, maç saat dörtte, izlemek istiyorum, iki gün boyunca harika işler çıkardık okul adına ama ben de iyice bittim, Fransa maçının ikinci yarısında uyuyakalmışım, izleyemedim "benim horozları", bakalım bu enerji takviyesi bu gece beni Lakers-Boston maçında ayakta tutacak mı, Gürkan bir önceki maçı yazmış, geç yayınlıyoruz, kusura bakmasın...


5. maç ile ilgili yazıma bir hikaye ile başlamış ve aynı hikaye ile ilgili bir soru ile yazımı bitirmiştim. O soru aslında şaka yollu sorduğum bir soruydu. Ancak bu maçın seyrini görünce gördük ki Kobe gerçekten fırlatmış o topu arkadaşlarının suratına. Tabi anlattığım o hikaye bazı şeyleri anlatmak içindi. Lakers gibi büyük bir takımın 6. maçtaki oyunu zaten oynaması gerekiyordu. Büyük takımların büyük sorumlulukları vardır. Serinin başından beri söylüyoruz NBA tarihinin en ezeli rekabeti bu diye. O yüzden Kobe’yi katmasam da Gasol dışında katkı beklemiyordum bu kadar. Bu kadar konuşmaya gerek yok aslında, skor her şeyi anlatıyor. Lakers ev sahibi avantajını çok iyi kullanarak maçı 89-67’lik skorla Boston’u adeta yıktı geçti. Maç sonundaki fark 22 sayı ancak bir ara 27 sayıyı gördük. İlk yarı skoru da 51-31 bitti zaten. Yani maç ilk yarıda kopmuştu.
İnanılmaz mücadeleyle geçen tam 5 maç seyrettik. Son ana kadar iki tarafta da mücadele bazı maçlarda düşük olsa da yine son düdük çalmadan kazanan belli olmamıştı. Fakat bu maç gerçekten farklı oldu. “Peki ne oldu da bu skor oluştu” sorusu tabiî ki aklınıza gelecektir. Öncelikle Lakers oyuncularında kendi sahalarında olmanın kararlılığı ve güveni vardı. Maçın başında karşılıklı basketlerden sonra vitesi bir anda yükseltmeye başladılar. İnanılmaz bir güven vardı oyuncularda. 4 maçtır yatan Artest göz açtırmadı Pierce’a. Ayrıca o kadar çok boş alan buldu ki kendine, bir anda 8 sayı buluverdi ki attığı 2 üçlüğü bomboş kullandı. Gasol ve serinin kilit ismi Bynum adeta “Çanakkale geçilmez”i oynadılar. Ön alanda Kobe ve Fisher’ın yaptığı baskı, Artes’in Pierce’ı devreden çıkarması sonucu bir anda fark açılmaya başladı. Lakers’ın bu çok agresif oyununa miskinliği ile bildiğimiz Lakers taraftarının da tam tersi aktif olmasının rüzgarıyla takımın maestrosu Kobe sazı eline aldı. Aslına sazı elinden bırakmamış kaldığı yerden devam ediyordu. İlk altı dakika da 8 sayı atan Kobe’nin sayılarına diğer tüm oyunculardan destek geldi ve inanılmaz savunma anlayışıyla fark açılmaya başladı. Tam bu sırada Celtic’ın pivotu ve anahtar ismi Perkins’in sakatlığı da eklenince Boston’un havası iyice kaçmaya başladı. Kritik bir nokta olsa bile Lakers’ın sakatlığa rağmen maçı kazanacağını düşünüyorum. Perkins’in sakatlığı sadece Boston’un gardının çabuk düşmesine neden oldu diyebiliriz. Lakers ribauntlarda her topa atlıyordu ve en önemlisi daha hücum ribaundu bile vermemişlerdi. Bu şekilde periyot devam etti ve ilk periyot 28-18 ikinci periyot da 51-31 sonuçlandı.
Koca ilk yarıda Boston’un 31 sayı atması ne kadar kötü oynadıklarını anlatmamıza yeter de artar bile aslında ama kötü savunma yapmaları ve mental olarak maça hiç hazır olmamaları çok dikkat çekiciydi. Buna bilinen savunmalarını da ekleyemeyince maçtan yenik ayrıldılar. Hazır savunmaya değinmişken devam edelim. Boston’da savunmanın ne kadar kötü olduğuna en önemli örnek ribauntlardı. Maçta ilk 18 dakika geçmişken yani daha maçın başındayken Lakers ribauntlarda rakibini üçe katladı.(21-7). Ayrıca ilk yarı sonunda toplamda Lakers 30 ribaunt almışken Boston’un hanesinde 13 yazıyordu ki bu rakam Kobe ve Gasol’un toplam ribaunt rakamına eşitti. Bir diğer nokta ise hücum ribauntlarıydı. Lakers ilk yarıda 9 hücum ribaundu toplamıştı ve bunların 7’si Gasol-Bynum ikilisinden geldi. Bu ikinci şans toplarını da Lakers olağanüstü kullandı. Maç sonunda da 52-39’luk bir skor oluştu ribauntlarda. Ribaunt farkı daha da fazlaydı aslında da Boston oyuncuları maçın son periyodunda Lakers’ın rahatlığından yararlanarak farkı biraz kapadılar. Boston’da takım olarak bir ruhsuzluk vardı. O övdüğümüz savunmalarından gayretlerinden, isteklerinden eser yoktu. Adeta hem hücum da hem de savunmada yokları oynadılar.

Sabri abi 5. maçın başlığını “Bir tek Kobe yetmiyor” diye koyarak çok önemli bir noktaya değinmişti. Hücumda bir şekilde Lakers sayı üretiyordu ancak hem savunmada hem hücumda ona takım arkadaşlarının yardımcı olması gerekiyordu. Lakers bu maçta savunmada muazzam bir oyun sergiledi takım olarak. Maça mental olarak hazır gelmeleri, seyirci desteği ve en önemlisi maçı istemeleri onları savunmada çok agresif hale getirdi. Bunun karşılığı olarak ise rakiplerini %33,3 gibi kötü bir yüzdede tuttular ve 67 sayı attırdılar.(Finaller tarihinin en düşük skoru) Tabi bu 67 sayıyı sadece Lakers savunmasına bağlamamak lazım. Yeşil-Beyazlı oyuncuların kötü performansı da bunda etkiliydi bence. Artest’in iyi oyununa değinmiştik. Özellikle savunmada gerçekten üst düzey bir oyun çıkardı. Aklını burada bırakmıştı zaten. Deplasmandaki 3 maçta kayıp olmasına rağmen aklını tekrar başına toplamış olacak ki Pierce’a ilk yarıda nefes aldırmadı. Ayrıca ön alanda yaptıkları baskı ile uzunlara inecek topların kanallarını da tıkadılar. Böylece Garnet ve diğer uzunlar ekmeğini taştan çıkarmak zorunda kaldılar. Bynum’un da gerçekten varlığı yetiyor. İri cüssesi, yaşına ve sakatlığına rağmen olgun oyunu, maçın koptuğu ilk yarıda savunma anlamında çok katkı vermesini sağladı. Sağlıklı bir Bynum’u düşünemiyorum zaten. Bir diğer unsurda Kobe’nin Rondo’yu devreden çıkarmasıydı. Kobe süper oyununa muazzam savunmasını ekledi. Rondo da çok kötü bir maç çıkardı gerçekten. İlk yarıda 1-8 ile 2 sayı 4 asist’lik bir katkı verebildi. Rondo’yu seri boyunca ilk defa bu kadar kötü gördüm. Sanırım o da aklını Boston’da unutmuş. Gasol’un Garnett’i iyi savunması, Artest’in agresifliği ve takım olarak süper bir savunma da eklenince fark doğdu doğal olarak.

Hücum anlamında ise Lakers seri boyunca ilk defa bu kadar etkili bir oyun ortaya koydu. Kobe’nin kaldığı yerden devam etmesi ile başlayan alev gittikçe büyüdü. Erken faul sorunuyla boğuşan Fisher dışında süper bir oyun çıkardı Lakers takım olarak. Bench katkısına hep değiniyorum. Sanırım bu katkı hep ev sahibi takım lehine olumlu oluyor. Bu sefer de Lakers oyuncuları harika bir maç çıkardı. Maçın ilk yarısında Lakers yedekleri-Boston yedekleri arasındaki skor 13-0’dı. Hatta ilk Boston sayısı son periyotta Nate Robinson tarafından geldi. Maç sonunda da 25-13’lük bir fark oluştu. Boston yedeklerinin 13 sayısının da maçın o kopmuş olan bölümünde geldiğini hatırlatmakta fayda var. Farmar’ın 2. periyotta bir pozisyonda yere atlayıp takımına kazandırdığı top yedek oyuncuların bu maça ne kadar hazır olduklarını gösterdi bize. Buna Vujacic’in can yakıcı üçlükleri ve Brown’un agresif oyunu da eklenince takımına süper katkı sağlamış oldular. Bir parantez de çok eleştirdiğimiz Odom’a açmak lazım. Odom ilk defa seride bu kadar olumlu ve yararlı bir oyun sergiledi. Savunmada Bynum’un olmadığı dakikalarda çok iyi savundu karşısındaki oyuncuları. Üstüne hücumdaki çok yönlülüğünü de ekleyince 8 sayı 10 ribauntluk bir katkı vermiş oldu. Gasol’u unutmayalım. Lakers’ın hücumunun ne kadar yolunda ve tıkır tıkır işlediğinin en çarpıcı örneği aslında Gasol’ün yaptığı 9 asist. Buna oyuncuların istek ve arzularının da eklenmesi sonucu aldılar bu maçı ve seriyi 7. maça taşıdılar. Gasol yine standardını devam ettirdi. Maçı da 17 sayı, 13 ribaunt(8’i ilk yarıda), 9 asist,3 blokluk muazzam bir istatistikle tamamlayarak triple-double’ı bir asist ile kaçırdı. Son söz ise yine Kobe’nin savunmasına ve hücumuna değindik. Sabri abi’nin değindiği bir diğer konuydu Kobe’nin bir yolunu bulup şampiyonluğu getireceği. Şimdilik son maça taşınması işi lokomotif görevini gördü ve maçı 26 sayı, 11 ribaunt, 3 asist, 4 top çalmayla tamamladı. Lakers’ın maç sonunda %41 şut isabeti ile oynadığı görülürken ilk yarıda %47.7 ile oynadığını da hatırlatalım.

Boston’da ayakta kalan tek oyuncu ise Ray Allen’dı. 19 sayı kaydeden oyuncunun Boston’daki 3 maçta yani kendi evinde 16-0 üçlükle oynaması da ayrı bir durum gerçekten. Staples Center’da ilk üçlük denemesinde isabet buldu şutör oyuncu. Gerçekten bu da ilginç bir durum. Bu örnekler aslında bizi yanıltmamalı. Hep değindik bu seri ilginç bir şekilde gelişiyor diye. Lakers bu maçı kazanarak durumu 3-3 e getirdi ve her şey son maça kaldı. Son maç üzerine söylenecek çok bir şey yok aslında daha ne olsun bir yedinci maç bu. Nefeslerimizi tutarak izleyeceğimizden eminim. Ayrıca bu maçtaki fark bizi yanıltmamalı. Boston da son maçın hakkını verecektir. İki takım da birbirini çok iyi tanıyor. Harika bir maç bizi bekliyor bizi perşembeyi cumaya bağlayan gece saat 04,00’da. Dünya kupasının yoğun maç trafiği ve aşırı sıcaklar bizi yorabilir. Bu yüzden kaçırmamaya dikkat etmek gerek. Herkese iyi seyirler.

1 yorum:

gürkonas dedi ki...

Yazımda boston un atmış olduğu 67 sayıyı yazarken final tarihinin en düşük skoru yazmışım,başına 2. demeyi unutmuşum yani en düşük ikinci skor olacaktı. düzeltir, özür dileriz ;)

Blog Widget by LinkWithin