25 Aralık 2010 Cumartesi

Galatasaray:90 - Oyak renault: 72


2006-2007 sezonuydu. Efes Pilsen bir Oyak Renault maçı için Bursa'ya gelmişti. Ben de Üniversitede 2 yılımı doldurma çabası içindeydim. Nerdeyse bütün iyi takımları izlediğim bir sezondu. Salonda tanıdık falan olmadığı için de bayağı para vermiştim o sene maçlara. Efes'in başında sevgili koçumuz Oktay Mahmuti vardı. Efes yine ligde Fenerbahçe ile başa güreşiyordu. Sezon hangisi derseniz; "Haislip ile Mirsad'ın Abdi İpekçi'de yumruk yumruğa dövüştükleri sezon" olduğunu hatırlatayım. Maç içinde Efes, Ermal ve Kerem Gönlüm'ün iyi savunması Drew Nicholas'ın (bana göre son yıllarda Türkiye'ye gelmiş en iyi şutördür) etkili oyunu ile farkı daha ilk yarıda iyica açmıştı. Maçın son bölümünde Efes'in 1.85'lik tecrübeli oyun kurucusu Horace Jenkins, iyi savunma üzerine kapılan bir top sonrası, hızlı hücuma tek başına çıkıp pozisyonu smaçla bitirmeye çalıştı. Boyu kısa olduğu için, sanırım biraz da işin gösteri boyutuna kaçarak böyle bir tercihte bulunmuştu. İyi savunmanın ödülü olan fast break'i sayı ile bitirmeniz gerekir. Jenkins smacı kaçırınca Oktay Mahmuti'yi az buçuk tanıdığım için hemen gözüm Bench'e kaydı. Mahmuti adeta çıldırmıştı. Üstüne de 3'lüğü yiyince koç molayı aldı ki fark 20'nin üzerindeydi. Bunun üzerine Jenkins o gün yediği fırçanın üzerine diğer maça kadar formasını çıkarmak zorunda kalmıştı. Mahmuti'nin bu davranışı üzerine çevremdeki 17-18 yaş civarındaki ergenlerden ilginç ve bir o kadar da garip tespitler gelmişti ki şaşırmamıştım. Oktay Mahmuti'nin koçluğunun tartışılmasından, egosuna, yabancıları sevmemesine varana kadar bir sürü şey atılıp tutulmuştu. Kim ne derse desin Oktay Mahmuti o gün en doğrusunu yapmıştı ve o günkü savunma anlayışı, takım birlikteliğine bakışı ve Felsefesi bugün hala aynı geçerliliği koruyor. Hatta daha önce söylediğimiz gibi Avrupa'da kazandığı deneyimler ve başarılar, onun basketbol anlayışını daha da üst düzeye çıkardı. Yansıması, uzun süredir kendinelerine methiyeler düzdüğümüz, her fırsatta bu sezon belki de yegane başarılı takımımız olan ve sezon başında bu takımdan bir nane olmaz diyenlere cevap niteliğinde bir takım var karşımızıda. Giren çıkan hiç fark etmiyor ve oyunda o anda bulunan herkes mücadelesini süt düzeyde sahaya yansıtıp takım oyununa katkıda bulunmak için var gücüyle konsantre oluyor.

Devre arasında twitter alemine göz atarken, Sabri Abi'nin iletileri dikkatimi çekti. Kendisi o efsane Tofaş yıllarını takip etmiş biri olarak, Rashad Grifith'leri, David Rivers'ları Kelepçe Alper'leri, Rimac'ı, Serkan Erdoğan'ı gözünde canlandırı vermiş ve Galatasaray'ın iyi oyunu sonrasında bizim takımın da efsaneleşme yolunda olduğunu dile getirmişti satır aralarında. Maça bizimkiler tutuk başlayıp daha ilk pozisyonda Bursa'nın çocuğu Evren bir Renault oyuncusu( Tay Waller) tarafından jeneriklere konu olunca Renault'nun dişli bir rakip olacağını an itibariyle anlamış olduk. Galatasaray ilk bölümde öne fırlasa da Bursa ekibi Waller, Mays ve Umut Yenice'nin kişisel performansları ile skora tutunmaya devam etti. Galatasaray hücumda sorun yaşamasa da savunmada aynı ölçüde direnç gösteremedi. Mays bu bölümde pota altında Renault'u sürükleyen isimdi. Hatta maçın geri kalan bölümünde de. 2. periyoda bu sezon ilk defa BBL'de forma giyen Sertaç hamlesi ile başlayan koç üstüne Shumpert ve Haluk'u da ekleyince oraya onları oynatacak oyuncuyu da aradı Galatasaray. Hemen Tutku da oyuna dahil oldu ve tamamı penetre edebilen ve ayakları hızlı olan bu beş savunmada da aynı performansı göstermeyince fark yine 2 basket seviyesinde gezindi. Galatasaray'ın savunmadaki artan performansı sonrası hızlı hücumlarında gösterdiği "kitaplık" geçiş hücumları (transition offense) sonrası izlediğimiz oyunlar Tv karşısında beni adeta kendimden geçirdi. 2 dakika içinde şahit olduğumuz,3 defa muazzam pas trafiği sonrası Sertaç ve Caner'in bitirdiği pozisyonlar alt yapıda ders niteliğinde okutulacak cinstendi. Sertaç'ın savunmadaki bir kaç zaafından sonra oyuna Andric'in girmesiyle Renault teslim bayrağını göndere çekmeye başlamış ve ilk yarı 11 sayı farkla 34-45 lehimize sonuçlanmıştı. Farkın açıldığı bu noktada dümende Tutku olduğunu, Oyuna giren Shumpert'in hücumda eşleşme sorunundan bulduğu sayıları, Haluk'un 40 yaşında değil de 25 yaşındaymış gibi muazzam katkısını ve genç Sertaç'ın hiç sırıtmadığını belirtmekte yarar var.

2. yarının başında Renault biraz kıpırdanma belirtisi gösterse de rüzgarı arkasına alan takımımız bir daha arkasına bakmayacak görüntüyü veriyordu zaten. 3 periyodun son bölümünde gelen rehavet sonrası yediğimiz 2 üçlük uyarı oldu ve Galatasaray maçı o noktada koparıp son periyodu doldurmaya çalıştı ve maçtan galibiyetle ayrılmayı bildi.
Galatasaray takımının hanesinde 7 top kaybı yazsa da maçın son 5 dakikasına kadar, yani rehavetin tam anlamıyla gelip oturduğu ana kadar Galatasaray'ın hanesinde 3 top kaybı yazıyordu. Maçın ilk yarısındaki mücadeleyi düşündüğümüzde bu anektot yine topun kıymetinin bilindiğini fazlasıyla gösteriyor. Ayrıca uzun süredir asistlere değiniyorduk. Dün takımımız bulduğu 32 basketi, 22 asist ile karşıladı ki bu da bir diğer önemli nokta. Bir diğer konu da bizim sert uzun sorunu. Dün Mays bu konuda bayağı bir canımızı acıttı. Ayrıca Renault takımı bir ara 2 sayılık atışlarda %70 civarında dolaşıyordu ki bu konuya da dikkat etmek lazım. Malum Çarşamba günü Fenerbahçe derbisi var ve bu noktaların hepsi giderilecektir. Seyircinin desteği ile Abdi İpekçi karnaval havasına bürünecektir. Yenilsek de yensek de onlar performanslarından, anlayışlarından taviz vermeyecekler. Bu kadar övgüyü yapıyoruz ama hala yolun başında olduğumuzu unutmamalı ve takımımızı desteklemeye aynı şekilde devam etmeliyiz. Fenerbahçe maçı için son diyeceğim söz "Yürüyedursunlar" olsun...

SALON: Bursa Atatürk Spor Salonu
HAKEMLER: Aytuğ Ekti, Ersan Ergüler, Sami Özel

OYAK RENAULT (72): Serkan İnan 2, Alper Özcan 2 (2 ribaund-1 asist), Tufan Önen 11 (5 ribaund-4 asist), Jonathan Gibson 2 (2 asist), Antabia Waller 14 (3 ribaund-2 asist), James Mays 17 (6 ribaund), Kerem Özkan 7 (6 ribaund), Umut Yenice 17 (2 asist).

GALATASARAY CAFE CROWN (90): Joshua Shipp 6 (3 ribaund-4 asist), Hüseyin Köksal 2 (1 ribaund), Caner Topaloğlu 6 (1 asist), Preston Shumpert 14 (2 ribaund-4 asist), Taylor Rocheste 10 (1 asist), Tutku Açık 5 (2 asist), Luksa Andric 14 (4 ribaund), radoslav Rancik 9 (4 ribaund), Haluk Yıldırım 6 (3 ribaund-4 asist), Evren Büker 5 (3 ribaund-4 asist), Sertaç Şanlı 4, Ermal Kurtoğlu 9 (4 ribaund-2 asist).

1. PERİYOT: 16-21
2. PERİYOT: 18-24
3. PERİYOT: 22-23
4. PERİYOT: 16-22

1 yorum:

futbas dedi ki...

süper bir yazı olmuş tebrikler

Blog Widget by LinkWithin