Kitabı raflar arasında gördüğümde ne kadar da heyecanlanmıştım. Cep telefonu gibi son yüzyılın en yaygın icadının sebep olduğu kaos, Stephen King gibi teknolojiyle insanları korkutmasını en iyi bilen bir ustanın elinde ne de güzel işlenirdi. Çıtayı yüksek tuttuğum için mi bilemiyorum, eser ne yazık ki tam olarak beklediğim etkiyi bırakmadı bende.
Stephen King romanlarının giriş kısımlarında genellikle mekânı ve karakterleri tanıtıp sonradan insanları gererken, bu sefer tasvirleri pas geçerek doğrudan maceranın içine sokuyor sizi. Biraz “The Happening” filminin başlangıcını andırsa da, kitabın en sevdiğim kısmı bu giriş bölümü oldu. Cep telefonları vasıtasıyla yayılan bilinmeyen bir frekans, cep telefonuyla konuşan herkesi etkiliyor ve insanlar kendilerini ve birbirlerini öldürmeye başlıyor, ortalık mahşer yerine dönüyor. Bu bölümde, aynı anda birçok yerde patlayan olaylar, okuyucuya o anı gerçekten yaşatırcasına başarılı şekilde anlatılıyor.
Bu etkileyici girişten sonra haklı olarak tempo biraz düşüyor. Telemanyaklar denilen cep telefonundan etkilenen grup geceleri uyudukları için, cep telefonu kullanmayan azıklıktakiler gündüzleri uyuyup gece yaşayarak bir şekilde hayatta kalmaya çabalıyor. Çoğunlukla kapalı alanlarda geçen bu bölümlerde sürekli aynı diyaloglar tekrarlanıyor, konuyu uzatmak için gereksiz açıklamalar yapılıyor.
Olay akışı, karşı tarafa yapılan bir baskınla hareketleniyor. Baskından sonraki gün telemanyakların evi sardığı sahne kitabın tavan yaptığı, en gerilimli kısmı. Ama bu noktadan sonra olaylar uzatılmanın yanında mantıksız bir hal de almaya başlayınca okuyucu sıkar hale geliyor. Bayat Amerikan filmlerinde bol bol silah çekilip kimsenin kimseyi vurmaması gibi, Hırpani Adam gibi komik bir isim takılan telemanyakların lideri, devamlı bizimkileri korkutuyor ama nedense bir zarar da vermiyor. Hani, Clay çocuğu için de endişelenmese, iki taraf arasında bir mesele kalmayacak, sanki kitap bu şekilde bitecek. Bunun yanında, sürekli 11., 19. ve 160.karayolu üzerinden yapılan uzun yer tarifleri Bostonlu olmadığımız için bize hiçbirşey ifade etmiyor ve o sayfaları atlamak zorunda kalıyoruz. Bu olaylara neden olan frekansın manası ile ilgili karakterler fikirlerini söylerken, yazarın da 11 Eylül'ün biraz fazla etkisinde kaldığını anlayabiliyoruz. Bir diğer kavrayamadığım nokta da; şehrin elektrikleri kesik olduğu halde cep telefonlarına sinyalin nasıl geldiği bir şekilde açıklanırken, bu kadar uzun süre cep telefonlarının şarjının nasıl dayandığının açıklamasına herhangi bir yerde rastlanamaması.
Çok fazla ihmalin ve tesadüfün üst üste geldiğini kabul ettiğiniz takdirde içinize sinebilecek bir sonla olaylar zinciri bağlanıyor. Akışın bu şekilde bitirilmesi bana çok klasik gelse de, bu kargaşaya sebep olan frekansın açıklama kısmı ve son sayfadaki bitiş, şahsen düşünce tarzıma uyduğu için geçer not aldı. Ama bu şekilde bir sondan çoğunluk memnun kalır mı bilemeyeceğim.
Öğrencilik yıllarımın torpillisi olan Stephen King bir kitap yazdı mı, beni alır kendi sanal dünyasına sokardı ve son sayfayı kapattıktan sonra da gerçek dünyayı sorgulamamı sağlardı. Bizi yaratıcı ölümlere, akıl dünyamızı zorlayacak kurgulara o kadar alıştırmış ki; bu sefer, normal bir seyirde giden bu kitabın kapağını göstermeseler yazarın Stephen King olduğuna asla inanamaz duruma gelmişim. İlerleyen yaşının verdiği yorgunluk diyelim ve büyük ustaya içten sevgilerimizi gönderelim.
Kitabın bomba kısmı: Yolculuklar sevenlerin kavuşmasıyla biter.Etiket fiyatı: 23 TL
Orijinal adı: Cell
Toplam sayfa: 429
Not: 5/10
Tanıtım filmi:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder