20 Şubat 2011 Pazar

Kar Kokusu / Ahmet Ümit

1980 darbesi sonrası Moskova’da eğitim gören TKPli öğrenciler ile ilgili pek çok anı, biyografi, siyasi kitap yazıldı ama bu konuyla ilgili bir polisiye roman yazmayı düşünüp, yazabilecek sanırım tek yazar Ahmet Ümit’tir. Yazarlar ilk kitaplarında çoğunlukla kendi hayatlarından yola çıkarak konular belirlemeye çalışır, Ahmet Ümit ilk polisiye romanı Sis ve Gece’de olduğu gibi, 2.kitabında da yine kendi hayatında yaşadığı mekânlardan ve olaylardan bolca yararlanıyor.

Moskova’da çeşitli ülkelerdeki komünist partilerin gönderdiği öğrencilerin eğitim gördüğü bir akademide Türklerin kaldığı kısımda Mehmet isimli bir öğrenci öldürülür. Yazarın cinayet sahnesini ve Mehmet’in ölüm anını mükemmel bir şekilde kaleme aldığını söylemeden geçemeyeceğim. Zaten bu olaydan olmadan önce, Türk örgütünün içinde bir köstebek olduğu bilgisini alan Sovyet istihbaratı cinayetin çözümü ile ilgili olaya müdahil olur. Kitap boyunca okuyucu bir yandan katili bulmaya çalışırken, bir yandan da dört bir yandan ülkelerini terk edip gelen yoldaşların yatılı bir okulda eğitim görürken yaşadığı olaylara ve tartıştığı fikirlere tanıklık ediyor. Bu kısımlarda, Ahmet Ümit’in diğer kitaplarında olduğu gibi riski göze alıp ara ara komünist ve Marksist ideolojinin eleştirisini cesurca yaptığını görüyoruz.

Bu roman, yazarın diğer romanlarına göre daha ağır bir anlatıma sahip. Olayın geçtiği mekânın Moskova ve zamanın da kış olması sebebiyle bazı yerlerde hikâyenin kara saplanıp ilerleyemediğini hissediyorsunuz. Roman içerisindeki kahramanların sayısının çok oluşu ve her birinin isimlerinin takma, geçmişlerinin ayrı bir hikâye oluşu okuyucunun kafasını bulandırıyor. Karakterler çok olunca kimilerinin geçmişi ayrıntılı anlatılırken, kimilerininki yüzeysel geçilmek zorunda kalınmış ve cinayet olayı kitabın devamında ister istemez belirli kişilerle sınırlandırılmış.

Kitabın polisiye kısmı, yazarın diğer kitaplarıyla kıyaslanmayacak kadar zayıf düzeyde. Hatta Ahmet Ümit’in bizi alıştırdığı kitabın sonunda ağzımızı açık bırakacak final sahneleri burada yok. Diğer taraftan, gençlerin idealleri uğruna yaşamlarını bozup dünyanın dört bir yanından, bilmedikleri bir ülkede eğitim görmeye geldiği bu dönem oldukça ilgimi çekti. Diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’de o dönemde diktatörlük yönetimi hâkimdi ve o gençler yakalandıkları anda işkence altında hapsedilebilir ve öldürebilirdi. Bu sebeple, sözler dışında hiçbir resmi kayıtta o kişilerin o tarihlerde orada bulunduklarının belli olmaması gerçekten ayrı bir roman konusu. Tabii aradan bu kadar zaman geçtikten sonra, bütün bu mücadele sonunda, yaşananlar günümüzde nasıl bir değişim sağlamış, ne uğruna bu sıkıntılar çekilmiş diye sormadan da edemiyoruz.

Ahmet Ümit’in kitaplarını okumaya yeni başlayanlara tavsiye edebileceğim bir roman, ama 2000 sonrası yazığı kitaplarının lezzetini alanlar, bu kitapta kendilerini ateşli kumlardan soğuk Moskova gecelerine düşmüş gibi hissedecektir.

Kitabın bomba kısmı: Bir keresinde komünistlerin iktidar için değil, muhalefet için yaratılmış olduklarına kadar götürmüştü işi. Yaşanan yetmiş yıllık deneyim iktidar işinde çuvalladıklarının en açık kanıtıydı. Ama faşizme karşı direnişte, demokratik haklar için savaşımda, savaş kışkırtıcılığına karşı durmada destanlar yaratmıştı komünistler.
Etiket fiyatı: 13 TL
Toplam sayfa: 280
İlk baskı: 1998
Not: 5/10

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin