31 Mayıs 2011 Salı

Galatasaray: 73 - Banvit:61


3 maçlı serilerle ilgili çok şey yazılıp çizildi geçtiğimiz hafta boyunca. Efes-Fenerbahçe serisinin erken bitmesi baz alındı serilerin 0-0 başması gerektiği falan filan. Her şeyden önce şunu söylemek lazım ki normal sezonun sönük geçmemesi adına lig devam ederken takımlar arasında oynanacak maçlara önem kazandırmak güzel iş. Yoksa sıralamanın, ev sahibi avantajının pek önemi kalmıyor. Dolayısıyla bizim Banvit serisi de pek önemli olmayacaktı. Çünkü sezon içinde oynanan maçların ilkine göre ikincisi önemini kaybedecekti. Bizim serinin 0-0 başlaması bu açıdan avantajdır.
Galatasaray bu durum dahilinde lig sıralamasında üstte yer alan rakibine saha avantajına kaptırarak başlamıştı seriye. Ancak Banvit ve Galatasaray gibi sistem takımlarının birbirlerini yenebilmelerini sağlamanız için 2 yol vardır. 1.si iyi oyununuzlu rakibi sistem dışına itmek. 2.si ise rakibin farklı faktörlerden kaynaklı motivasyonunun düşüklüğünden yararlanmak. 1. maç özelinde 2 faktörden etkilenen takımın bizim olacağımızı düşünüyordum. Çünkü Galatasaray hücum sistemi iyi oynamaya oynatılmaya bağlı bir düzene sahip. Yani biri çıkıp maçı alamıyor. Sistem dahilinde tüm takıma sirayet ediyor buanlayış. Bu tarz bir takımın yaşayacağı dezavantaj ise uzun süre maç yapmama sıkıntısıdır. Dikkat edilirse Galatasaray'ın sezon içinde galibiyet serileri yakaladığı dönemler hep tam kadro ve yoğun maç trafiğinin olduğu dönemler. Yani oynadıkça sistem kusursuzlaşıyor. Ancak ilk maç için Banvit bazı nedenlerden ötürü pek asılamadı maça, giremedi. Maça gelme çalışmalrına başladıklarında ise Galatasaray çoktan saha avantajını lehine çevirmişti.
2. Maç ise çok farklı gelişti. Banvit'in hücum silahları 3 periyot kusursuza ve imkansıza yakın oynayınca ve aynı düzeni savunmada da gösterince 1 sayı farkla biten devreye 3. periyot eklendiğinde fark çift haneleri aşmıştı bile. Banvit o noktadan sonra seyirci desteği ile durmadı zaten. Seride İstanbul'a doğru yol almış oldu.

Dün ilk iki maçın ve sezonun genelinin aksine farklı bir beşle ve yukarıdaki dostane görüntüyle sahadaydı Galatasaray. Oktay Mahmuti'nin parkede satranç oynar gibi uyguladığı hamlelere Göksenin eklenmişti. Göksenin sezon içinde çokca yer bulmuştu kendine ancak playoffta bu seviyede ben dahil bir çok kişi bu hamleyi beklemiyordu sanırım. Ayrıca genelde ilk periyodun sonunda oyuna dahil olan Shumpert'ı 4 numaraya çekip Davis'in savunması için yerleştirmişti hoca. Savunmadaki baskıyı her zaman üst seviyede uygulayan Göksenin belki de Galatasaray forması ile yaptığı en iyi savunmayı sergiledi. Seyircinin gazı ile birlikte ilk topu çalarak maça başlayan takımımızda savunma daha ilk dakikalarda +18 seviyesine gelmişti. Bloklar, top çalmalar derken Galatasaray savunmayı öyle abarttı ki Ermal 2 dakikada 2 faule ulaşmış ilk 4 dakikada faul hakkını doldurmuştu. Savunmadan aldığı enerjiyi hücuma yansıtan takımda hücumda işler kusursuz işliyor ve daha ilk dakikalarda fark çift hanelere dayanıyordu. Ermal'in 2 faulu sonrası oyuna giren Sertaç'da çok iyi katkı verince tüm hamleler tutmuşoldu. Banvit'in hücum sisteminin en önemli oyuncularında Lens Williams ilk 2 maçta olduğu gibi yine durdurulmuş, Barış Ermiş, Göksenin'in savunması karşısında afallamış, ilk iki maçın gözde oyuncusu Chuck Davis , Shumpert'ın agresif savunmasıyla yılmaya başlamıştı. Buna hücumda Jerry Johnson'ın delici (şaşırtıcı ama gerçek) oyunu ve yüzdeli şutları damga vurdu ve ilk periyot sonuna doğru fark bir anda 15'e fırladı ve ilk periyot da 12 sayı farkla 27-15 lehimize sonuçlandı. Galatasaray'ın muhteşem savunma ve hücum performansının yansıması yenilen 15 sayı ile 11/13 saha içi (9/10 iki sayı) şeklinde oluştu.

2. periyot Banvit fırtınayı dindirmeye başladı. Rehavetin de getirdiği etkiyle birlikte, özellikle ikinci beşin Banvit'in uyguladığı alan savunmasına hücum edememesi sonucu fark kapanmaya başladı. Banvit Farkı 6 sayıya kadar indirse de Caner'in 3'lüğü 9 sayılık Galatasaray lehine farkla takımlar soyunma odalarına doğru yola koyuldular. İkinci periyodun skoru 18-15 Banvit lehine sonuçlansa da Galatasaray'ın yüdeli hücumuyla skoru bu seviyede tuttuğu ve kabus gibi bir 2. çeyrek geçirdiğini unutmamak lazım. Zira 7 asist/8 top kaybı oranı ve Jerry Johnson'ın hiç şut kaçırmadan attığı 13 sayı her şeyi açıklıyor sanırım.

3. periyoda umutlanarak gelen ekip Banvit'ti haliyle. Galatasaray hücumda bocalamaya devam etti. johnson'un ilk yarıdaki oyunu sonrası uzaya fırlatıldığı kesindi zaten. 4 hızlı hücumu heba etmesi ve takımı oyuna sokamaması sonrası Oktay Hoca kendisini kenara alıp Tutku ile oyunu dengelemeye çalıştı. Farkın 4 sayıya kadar indiği periyot boyunca Galatasaray'ı skorda tutatn Shumpert oldu. Aldığı 3 hücum ribaundu üzerine bulduğu 6 sayıyla 4. periyoda takımının 6 sayı önde girmesini sağladı(53-47) Amerikalı yıldız.

Son periyotta Maçın başındaki savunma sertliğini ve hücum düzenini hatırlayan takımımız Tutku'nun 3'lüğü ile farkı 9'a çıkardı ve bir daha da 7 sayının altına düşürmedi. Banvit'in alan savunması tercihi bu periyotta işe yaramadı. Shumpert'ın alan savunmasına orta mesafeden bulduğu sayılarla cevap veriyordu bu anlarda takımımız. Son 5 dakikaya 11 sayı önde giren Galatasaray bir daha maçı bırakmadı ve Uzay seyahatinden dönen Johnson'ın 3'lüğü maça noktayı koymuş oldu 5 dakika kala. Kalan sürede de Banvit'in çabaları sonuç vermedi.

Tüm hamleleri tutan Oktay Mahmuti takımıyla ne kadar övünse azdır ancak Shumpert gibi bir oyuncuyu takımda görmesi onu çok sevindiriyordur sanırım. Shumpert gün gelir 2 sayı atar gün gelir 25. Ancak sahaya çıktığında her dakika en yararlı işi yapanlar tarafında adının her zaman geçmesi çok olumlu bir durum takımımız açısından. Ayrıca Göksenin'in savunma katkısı ve Caner'in iki yönlü oyununu unutmamak lazım. Tutku ise yine kriz anlarında dümenin başındaydı. Dün için alıncak en önemli ders 17 top kaybı ve bir düzineye yakın verilen hücum ribaundudur sanırım. 17 top kaybı/17 asist oranı her şeyi anlatıyor aslında. Ayrıca Galatasaray'ın tüm saldırılarına sakinlikle cevap verip maça tutunan Banvit'i de kutlamak lazım. Büyük parantez ise Galatasaray taraftarına. Galatasaray seyircisi gün geçtikçe basketbol adına bilinçlenip takımına destek oluyor. Ayrıca kritk yerlerde maça damga vurabiliyor. Dün neredeyse tamamiyle dolu olan tribünleri görmek de bizler adına çok keyifliydi. Aynı doluluğu ve desteği yarınki maçta da bekliyoruz. Çünkü yarınki maç yine hiç kolay olmayacak...

Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu / İSTANBUL
Rakip: Banvit
Tarih: 30.05.2011

Josh Shipp: (25:05, 4 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 2 top çalma, 3 top kaybı, 2/5 şut)
Jerry Johnson: (23:54, 16 sayı, 5 ribaund, 3 asist, 2 top çalma, 6 top kaybı, 6/8 şut)
Göksenin Köksal: (10:10, 2 sayı, 2 ribaund, 1 asist, 1/2 şut)
Caner Topaloğlu: (10:21, 7 sayı, 2 ribaund, 2 asist, 3/4 şut)
Preston Shumpert: (31:12, 22 sayı, 8 ribaund, 2 asist, 2 top çalma, 1 top kaybı, 9/17)
Tutku Açık: (18:12, 8 sayı, 1 ribaund, 5 asist, 1 top çalma, 1 top kaybı, 3/5 şut)
Luksa Andric: (20:18, 7 sayı, 3 ribaund, 1 asist, 2 top çalma, 3 top kaybı, 2/5 şut)
Radoslav Rancik: (06:08, 0 sayı, 2 ribaund, 0/2 şut)
Haluk Yıldırım: (08:05, 0 sayı, 4 ribaund, 1 asist, 1 top çalma, 1 top kaybı, 0/1 şut)
Evren Büker: (14:58, 2 sayı, 1 ribaund, 1 top kaybı, 1/3 şut)
Sertaç Şanlı: (09:35, 3 sayı, 1 blok, 1/2 şut)
Ermal Kurtoğlu: (10:17, 2 sayı, 1 top kaybı, 1/1 şut)


1. ÇEYREK: 27 – 15
2. ÇEYREK: 15 – 18 (42 – 33)
3. ÇEYREK: 11 – 14 (53 – 47)
4. ÇEYREK: 20 – 14 (73 – 61)
(fotoğraflar ve istatistikler resmi siteden)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Galatasaray taraftari yani herzaman haksizliklara maruz kalan ultrAslan gösteriyor ki, BIZ TURKIYENIN EN IYI TARAFTARIYIZ !

Blog Widget by LinkWithin