13 Ocak 2013 Pazar

Zayıf, Çelimsiz, Maskeli Çocuk

Sene 2006. Hatta başıydı sanırım. Soğuk bir kış günü sevgili abim aynı zamanda da ilk antrenörüm, şimdi Darüşşafaka'da hem Beden eğitimi öğretmeni hem de alt yapı antrenörü olan Serkan Aydoğdu ile rutin yaptığımız işlerden birini icra ediyoruz: Kocaeli Adliyespor'un maçını izlemek. O zamanlar üniversitedeyim Bursa'da. Reno, Tofaş maçları da sürekli akarken, ben ana kuzusu olmanın ve Bursa'ya alışamamanın verdiği etkiyle ben Karamürsel'e gelip gelip Serkan abi ile İzmit'e gidiyorum. Lafı uzatmayayım. Yine maça gidiyoruz.  Sordum Serkan abi'ye "rakip kim?" diye "FMV Işıkspor" dedi. "Antrenörü de Orhun Ene..." Vay dedim. "Bugünkü maç güzel. Adliye'nin çakma yabancısının akıl ermeyen şovmen hareketlerine değecek desene bugün." Lafını etmişken konuşalım bari. O zamanlar alt yapıda 1 yabancı hakkı vardı takımların. Adliye'de nereden bulmuş bilinmez bir oyuncu getirmiş fizik desen 2.05-2.07 civarı, kas kütlesi bir siyahi oyuncu. Ama o kadar gerisi yok. Adamın aklına Futboliye filminde Aydemir Akbaş'ın yaptığı çakma Yugoslav topçu tiplemesini getiriyor hemen. Yani yabancı olsun da çamurdan olsun sorun yok denilen dönem.(gerçi hala öyle de neyse.) Girdik Kocaeli'nin emektar salonuna. Işıkspor bençinin arkasına oturduk. Hava buz gibi, haliyle salon da buz gibi. Birer çay aldık. Gözümüz Orhun Ene'yi ararken titreme içinde hemen buluverdik sahada. Isınan oyunculara bakarken sahada zayıf, çelimsiz ama pek bi' uzun. suratında siyah bir maske olan biri dikkatimizi çekti. O zaman wifi, android, ı phone falan hak getire. Samsung E-250'nin hayalini kurduğum günler. Gerisini sen düşün. Yani şartlar yok ki bakalım bu oyuncu kim. Neyin nesi. Anca eve gidince bakarız ama yüzündeki maskeden dolayı herifin tipi belli olmuyor. Serkan abi beyaz Amerikalı'dır diyor, ben diyorum Hırvat olabilir, Yugoslav'da olabilir. Ama görüntüye bak zannedersin Sahada Finlandiyali basketbolcu Hanno Möttöla gibi bir tip var. Bembeyaz. Aldığı her topu içine vuruyor. Uçanı kaçanı blokluyor. Adam kaçırdı mı Orhun Ene'den azarı işitmekten kaçmıyor falan. Biz kararı verdik. Türk olmadığı kesin. Eve gidince google'a yumulup arattırdım. Kim olduğunu bulmaya çalıştım, sayfanın linkini Serkan abi'ye mesıncırdan attım. O da herhalde bu dedi.

Evet oydu. O zayıf, çelimsiz, peynir reklamından fırlamış gibi görüntüsü olan maskeli adam maskesini çıkardığı gibi oyununu da çıkardı. Sevgili Alaattin Yakan'ın dikkatini çekti. Alaattin Hoca onu Alpella'da oynattı. Onu geliştirdi. Fenerbahçe'ye transfer oldu. Başta Tanjevic ona pek süre vermese de formayı kaptı bir daha bırakmamak üzere. Radikal bir karar aldı NBA Draft'ına girdi ve seçildi. Herkes şaşırdı çünkü ribaunt ve blok dışında bir özelliği yoktu. Herkes(ben de dahil) bir şeyi unutuyordu. Bu adam yeteneğini çalışmasıyla parlatıyordu. Mehmet Abi'sinin yolundan gitti. Hemen NBA'e gitmek yerine oyununu biraz daha geliştirip şartlarını oluşturmak istedi. Doğrusunu yaptığını geçtiğimiz yıl Chicago'nun savunmasının temel direklerinden biri olduğunda anladı, anladık. Çevresinde hep doğru adamlar oldu. Onun payını en güzel şekilde aldı. Bu yaz takımı Chicago onu tutmak için çok uğraştı ama onbu tutacak maddi güce sahip değillerdi. Birçok takıma gidebilir, kolay yoldan şampiyonluk kazanmak isteyebilirdi. Bir hikayede tip olmaktansa, başka bir hikayede karakter olmayı tercih etti. Çünkü kendi bir karakterdi öncelikle. Houston ona 3 yıl için 25 milyon dolar verdiğinde herkesin ağzı açık kaldı bizim ülke topraklarında. Çünkü biz önce kaç sayı attığına bakarız ya. Skor önemlidir her zaman. Doğru karar verdiği NBA.com'daki fotoğrafındaki gülümsemesinden belli oluyor. Kimden bahsettiğimi anladınız. O zayıf, çelimsiz, maskeli çocuk Ömer Aşık.Bugün 2012-2013 sezonunda 15'inci double double'ını yaptı. 11.1 ribaunt ortalamasıyla bu kategoride ribaunt canavarları Dwight Howard ve Zach Randolph'un arkasından 3. sırada. 10 küsür yıllık basketbol kariyerinde zirve yapmış durumda. Rakamlar bizi her zaman yanıltır. Bu sayıların başkası için bir anlamı olmayabilir. Ancak Ömer Aşık gibi bir figürü izlemek, anlatmak nerelerden bu seviyeye geldiğini bilmektir bizi mutlu kılan. Yolu açık olsun

2 yorum:

EmrahÖztürk dedi ki...

Öncelikle ellerine saglik,güzel bir yazi olmus. Ömer'i Alpella'dan bu yana takip ediyorum ve sürekli üzerine koyarak ilerledi,geride biraktigi hic bir sezon icin '' aaa, bu sene gelismes gösterememisti'' diyemeyiz, önemli bir karakter ömer ve sürekli calisiyor. Sürekli calismasinin karsiligini da, hakettigi sekilde aliyor ve Ömer'in yükselisi ''NBA'in en elit uzunlari'' kategorisine yükselmeye kadar devam edecektir. Ilk önce azim,sonra calismak bana göre basariyi getirir ve Ömer bunlari cok iyi uyguluyor. Izlemekten zevk aliyor,buyuk bi' gurur duyoyorum.

kafsinkaf dedi ki...

Hocam eline koluna sağlık çok güzel yazı olmuş

Blog Widget by LinkWithin