30 Ağustos 2014 Cumartesi

Yüreğini Koy!


Resmi sponsor temayı belirlemiş ve "12 Dev Adam"dan sonra yeni bir marş ile yola çıkmış. Bize de teması üzerinden yürümek düştü açıkçası. Çünkü hazırlık maçları, kadronun yapılanma süreci, oynanan oyun, evrilen yapı sonrası ortaya çıkan görüntü çerçevesinde varılacak yegane nokta burası. Avrupa şampiyonalarındaki kayıp yıllar, 2006 ve 2010 Dünya kupasındaki iyi dereceler ekseninde baktığımızda ise tablo net bir şekilde ortaya çıkıyor. 2006'da Japonya'da yerime oturamadan seyretmiştim bütün turnuvayı. O yıl elde edilen 6.'lık, 2010'daki "Maddi, manevi" 2.likten daha hayırlı idi her açıdan. Japonya'da -havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez- bir birliktelik söz konusuydu. Ermal parmağı çıktıktan sonra maç sonunda "sol  el abi onla şut atmıyorum sıkıntı yaratmaz." derken o milli takımın düşüncesini ortaya koyuyordu. Bu güne kadar öyle bir birliktelik daha oluşmadı açıkçası. Tanjevic döneminde heba edilen turnuvaları saymaktan yorulduk, dinlemekten bıktınız. Hele hele aralardaki Avrupa şampiyonalarında Mirsad Türkcan Mehmet Okur Hidayet Türkoğlu üçgenindeki ego savaşı Mehmet Okur'un milli takıma veda etmesiyle sonuçlandığı günler dün gibi aklınızda. 2010 ise ev sahibi avantajı ve fikstürün de adeta arkadan itelemesiyle tarihimizin kağıt üstünde en başarılı turnuvası olarak tarihe geçmişti ancak Hidayet'in önünü çektiği "Maddi Manevi" muhabbetleri sonrası ortaya çıkan dedikodular, mide bulandırıcılığı ile kaldı. Başarı da gölgelenmiş oldu. Son yılların en yetenekli ve en üst düzey jenerasyonu 2006'daki yürekleri ile tarihteki yerini aldı.

Amacım öncelikle eleştiri değil ama eleştirinin de dibine vuracağım sanırım. İlk olarak biraz gerçekçi bakmak gerektiğini düşünüyorum. En yakınları hatırlatacak olursak, 2011'de Litvanya'da, 2013'te Slovenya'da dökülen milli takımı görmek isteyen varsa beri gelsin. 2011'in maç sonrası ekran yüzü olarak tescillenen Oğuz Savaş'ın günah keçisi olarak toplumun önüne atıldığı günleri unutmadık. Çocuk iyi niyetinden her yenilgiyi sonrası çıktı güzel güzel derdini anlatmaya çalıştı. Bugün o Oğuz Savaş yine milli takımda. Süresinin kısıtlı olacağını bile bile her turnuvaya katılıyor, emeğini mücadelesini ortaya koyuyor ve yine koyacağından şüphemiz yok. Ancak kimsenin küstürülmediği, emeğin önemsendiği, mücadelenin ortaya konduğu, birlik olunduğu, yenilsek de son ana kadar mücadele ettik diyebileceğimiz takım görmek istiyoruz sahada. Rüzgarın itelemesiyle, rakibin yediği veya atacağı sayıyla, herkesin ekrana çıkabileceği bir anlayışla, elini, ayağını, kolunu, bacağını düşünmeden bütün bedenini ortaya atan 1. dakikada dışarı çıkan top için tribünlere uçabilen bir takım görmek istiyoruz. "Ahmet olsaydı Mehmet çağırılsaydı" gibi muhabbetlerin bir kenara bırakıldığı bir turnuvaya yaşamak istiyoruz ve yaşamalıyız. Toplum olarak kahramanlara ihtiyaç duymak en önemli hastalığımızdır ve kaybedişimiz de hep bundandır. Takım sporlarının hüviyeti adında zaten yazar. Hoca geçenlerde yaptığı bir açıklamada "takımda bulunan oyuncuların tamamı kulüplerinde 1. opsiyon değil" derken fotoğrafı net bir şekilde çekti ve takım olma vurgusu yaptı. Hoca'yı seversiniz sevmezsiniz. Oyucuları da seversiniz sevmezsiniz. Ay yıldızlı forma birlik beraberlik yeridir. Kahramanını kendi içinden çıkarır. Öbür türlü 2011 ve 2013'te olduğu gibi fal atıp Hido'nun iyi oynayacağı günü bekler gibi azapla geçer bu turnuva da.



Bu güne kadar her turnuvada takım, oyuncu,oyun, sistem değerlendirmesi yaptık. Bugün birlik beraberlik mesajı yayınlayıp ulusa sesleneyim istedim. Çünkü doğru olan bu. Hoca'yı, tercihlerini, sistemi sonradan değerlendiririz. Mücadelesiyle, takım ruhuyla, taraftarıyla, bütünlüğüyle güzel bir turnuva olur umarım. Yüreğini ortaya koyacaklarına olan inancımız tamdır. İçi boşalan 12 Dev Adam dolaylamasını tekrar doldurmaları veya Çak bir üçlük potaya şarkısıyla devam etmeleri dileğiyle. Basketbolseverlerin bayramı, Türk milletinin de zafer bayramı kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin