7 Kasım 2010 Pazar

Evren Trabzon'a Götürülmedi!


Evren'in sezon öncesinde olaylı bir şekilde Trabzonspor'dan ayrılarak tekrar yuvasına döndüğünü hepimiz biliyoruz. Dün girdiğim haberde sezon öncesi yaşanan bu olay sonrası Evren'in bordo mavili takıma gönül verenlerin tepkisi ile karşılaşabileceğini dile getirmiştim. Bugün aldığımız habere göre Evren zaten Trabzon'a götürülmemiş. Ancak yanlış anlaşılmasın Evren sakatlığından dolayı gitmemiş. Perşembe günü antrenmanda sakatlanmış, Cuma denemişler ama durumu maça yetişecek kadar iyi değilmiş. Evren'e geçmiş olsun dileklerimizi sunalım ancak böylesine zorlu bir maçta önemli bir eksik olacak maalesef. Bu arada Evren'in olmaması seyircideki tansiyonu da bir nebze olsun düşürecektir. Bu tarz sıkıntılar yaşayan oyuncular için çok zorlu karşılaşmalar oluyor ama Evren'in böyle durumlardan kaçacak bir yapısı yoktur. Çıkar formasının hakkını verir. Kaçma deyince aklınıza hemen biri geldi değil mi? Hani 3 sezondur Ali Sami Yen'e çıkamayan biri. Ne hikmetse Ali Sami Yen'deki her maç öncesi sakatlanan oyuncu... Bildiniz tabiki cevap Emre Belözoğlu...

8 yorum:

Adsız dedi ki...

fener'e geldikten sonra sadece 2 maç oynandı sami yen'de. ilkinde burdaydı geçen sene yoktu. bu sene de daha oynamadık. kendisinden zerre hoşlanmamama rağmen sırf sinirden, nefretten böyle bilmeden, araştırmadan yazılan şeylerden hoşlanmıyorum. bize yakışmıyor...

cihan.

Eren dedi ki...

Emre'den ben de tiksinirim ama ancak son derece gereksiz bir benzetme olmuş çünkü yanılmıyorsam FB'ye gittiği ilk sezon Sami Yen'e çıkmıştı.

kafsinkaf dedi ki...

Maça bakıyorumda Galatasaraylı futbolcular gelmemişler maça.Aynı gün hem futbol hem basketbol takımının aynı şehirde deplasmanda olması ilginç olmuş.Gündüz gelip futbolcular arkadaşlarına destek verip akşamda basketçiler futbolculara destek verebilirdi.Güzel bir görüntü olurdu.

Deli Gömleği dedi ki...

bir fenerbahçeli olarak U/M'da okuduğum her yazı benim için futbol veya spor odaklı, sonra galatasaray bakış açısıyla yazılmış demekti. bu yazıya kadar...

şahsi fikrimdir ama bu bence blogun genel duruşuna çok yakın bir yazım tarzı değil. kaldı ki emre belözoğlunu hala sindirememiş biri olarak, emre'nin böyle bir korkusu olacağını da sanmıyorum. hakemle, tribünle, spor yazarlarıyla, kendi arkadaşlarıyla dalaşan, restleşen, küfreden bir oyuncu, 90 dakikalık bir deplasmana mı dayanamayacak? bi kere adam adrenalin tutkunu...

bir diğer husus emre fenerbahçe'de iki sezon geçirdi, bu sezon da henüz gs deplasmanı yaşamadı...dolayısıyla üç sezondur yerine, iki sezondur yazarsanız daha doğru olur...ama yine de "tarafsız" olmaz ;)

gürkonas dedi ki...

Öncelikle yorumlarınız ve eleştirileriniz için teşekkür ederim. Benim bu blogdaki görevim öncelikle Galatasaray kulübünün basketbol takımları ile ilgili haber, maç yazısı vb unsurlarda bloga giriş yapmak. Ben de az çok yazılarımdan anladığınız kadarıyla Galatasaray taraftarıyım. Futbol konusunda yazı yazmayı kendime uygun görmemekteyim. Blogun futbol konusundaki bilgileri "ultrasmovement" tarafından verilmektedir. Futbol yazmıyor olmam futboldan anlamıyor olmam anlamına da gelmiyor. Aksine blogumuzun sahibi sevgili "ultrasmovement" ile bol bol kafa patlatıyoruz.
Sonuç olarak yazdıklarımın arkasındayım ve yapılan eleştirilera saygım da sonsuz. Benim yazdıklarım arasındaki tek yanlışlık sene konusunda. onun dışındakiler Emre gerçkten yok. evet isim olarak Aragones'li fb takımında sami yen'de oynanan bir maçta var ancak ruhen yok zaten. işin özü şu arkadaşlar. Söylenen her şeye eyvallah. Ama linç kültürüne hayır. Emre ekmek yediği kulübe her fırsatta ihanet etmktedir. Biz de bunu vurguluyoruz yeri geldikçe. Blogun renkleri sarı-kırmızı, arkasındaki anlayışın temeli Gönül verdiğimiz Galatasaray kulübü ve tarihidir. "ta ki şu yazıya kadar" gibi beylik laflar sizleri yaralar sadece. @"kafsinkaf" gibi sadık okur olmanız dileğiyle.

gürkonas

Deli Gömleği dedi ki...

u/m blog'un sadakatla ilgili bir takıntısı olduğunu sanmıyorum. türkiyedeki spor gazetelerinden dahi iyi işler çıkaran bir çok futbol blogu var internet deryasında şu anda. u/m'da bunlardan biri bence. basketbol yazılarını takip edemiyorum ama futbol ile ilgili olanlar oldukça emek harcanmış yazılar ki eminim basketbol yazıları da öyledir.

futbol bloglarını güzel yapan şey, blogun rengi ne olursa olsun, her renkten okur kitlesine hitap edebilmesi. bunu da yazıların takım penceresinden değil, futbol penceresinden bakılarak yazılıyor olması. bu pencereden bakarken yazarın hangi formayı giyior olması çok sorun değil bir fenerbahçeli olarak benim için.

teleon zamanında maçların taraflı anlatılması seçeneği vardı dijital uydu alıcısında ama hiç kimse bu seçeneği kullanarak maç dinlemezdi gördüğüm, bildiğim kadarıyla.. sanıyorum anlatmak istediğim şeyi özetleyebilecek bir örnek bu.

demem o ki, yazar istediğini yazmakta, okur da istediği blogu okumakta özgür. ben sadece okur beklentisi hakkında kendi adıma bir yorumda bulundum. umursayıp umursamamak sizin elinizde..

ayrıca arkasında durmanızı gerektiren bir ifade yok ortada, bence boş yere rahatsız oldunuz ;)

gürkonas dedi ki...

sevgili @deli gömleği
biraz mektup girişi gib oldu ama öncelikle sondan başlamayı uygun görüyorum. rahatsız olduğum bir durum falan yok. Benim o yazı yazmaktaki amacım niyatimin farklı olduğunu dile gtirmekti. yazdıklarımın arkasındayım ifadesi de seninle ilgili değildi. önce o konuda anlaşalım

Sadakat konusunda bir sorunumuz yok evet. Ben sanırım bazı cümleleri açmam gerekiyor yazarken. Sadakat konusundaki temel düşüncem sizin "ta ki şu yazıya kadar" diyerek bitirdiğiniz kısımla ilgili. Ben bloga sonradan yazar oldum. Bloga yazar olarak giriş yaptığımda sevgili "ultrasmovement" "yenilsen de yensen de" programında o güzel ortamda blogunun kimliği çerçevesinde hoş yorumlarda bulunuyordu. işin özeti beli bir yere gelmiş. bir seviye atlamış, kitleler arasında tanınan bir blogdu bu blog. hala da öyle olmaya devam ediyor. Blogun karakterine zarar vermek benim en çok üzüleceğim şeydir. Blogun sadıklıkla ilgisi olmasa da kemikleşmiş bir yapısı ve okuyucu kitlesi var. @kafsinkaf" ı örnek verip sadık okur muhabbetine girerken asıl değinmek istediğim konuda bu noktadaydı. sizler gibi okurları kaybetmemek. Rahatsız olduğum tek konu buradadır. O yüzden söylediklerimin arkasındayım sözü sizi kapsamıyor. İsim vermeden genel bir yazı yazmış olmamdan kaynaklanıyor skıntı.

Blogla ilgili düşüncelerinizi okudukça yüzümde bir gülümseme beliriyor ve mutlu oluyorum. Yani bu blogu el birliği ile yaşatmaya devam ederken arada böyle şeyler olması bizim kendimizi tartmamızı ve öz eleştiri yapmamızı sağlıyor ve yine bizi mutlu ediyor.

Son olarak şu renk muhabbetine tekrar değineyim. Ben de bir Galatasaray'lı olarak bir kaç iyi fb blogu takip ediyorum. bunların içinde sevgili ilker üçer'in "markonunyeri" adlı blogu da var. bu güzel blogun yazarları kendi deyimleri ile "pisfenerli"ler yani. her şeyden önce iyi bir taraftarlar. Ama hem fanatizmin hem de taraftarlığın ölçüsünü bilecek seviyedeler. herkes herkese dokunduruyor. Sonuçta blogun rengi sarı kırmızı öncelikle ama fanatizmin törpülenmiş, sizin de dediğiniz gibi herkesi kucaklayan aşırıya kaçmayan, doğruyu alkışlayan, yanlışı yeren bir yapımız var. Yani burada herkese yer var, emre belözoğlu'na da. O yüzden anlayışı karşılıklı yapıp işe sadece fanatizim boyutundan bakmamak lazım. Böyle seviyeli bir tartışma içinde bulunduğum için kendimi çok iyi hissediyorum. İlginize teşekkür ederim sevgili "deli gömleği"

kafsinkaf dedi ki...

konu benle ilgili olmasada yorum yapmadan geçmek istemedim.Şuan içinde bulunduğumuz sitenin bir blog olduğunu unutmamalıyız öncelikle burası bir haber sitesi değil bir blog.Nedir blog? internet üzerindeki bir çeşit günlük,fikirlerini paylaşma aracı.Yani burada tamamen tarafsız olması beklenemez ayrıca tam tersine taraf bile olunabilir sonuçta yazarın veya blogun sahibinin kendi keyfine kalmış bir durum.Bunu bilip ona göre hareket etmekte yarar var.Ayrıca yazdıklarım birini savunma veya herhangi bir kişiye yönelik değil sadece yazmak için yazdım buda böyle bir yazı işte

Blog Widget by LinkWithin