Arena'ya geçişle birlikte Galatasaray tribünleri de büyük bir değişim içinde. Stadın yarattığı imkanlar, rahatlık ve konfor tribünleri dolduranları taraftar olmaktan çıkarıp seyirciye dönüştürüyor. Sinemada seyirci olmalı, tiyatroda seyirci olmalı, klasik müzik dinletisinde de seyirci olmalı ama iş ayak topuna geldiğinde iki karşı tarafın olduğu yerde işin doğası gereği "taraf"tar olunmalı. Gerçi lafta kimse taraftar olduğunu inkar etmiyor ama üzerine yakıştırdıkları sıfatın gerekliliklerini de yerine getirmiyor, getiremiyor. Günlerce pankart boyayan, maç sabahı daha kahvaltı etmeden stadın etrafında süslemeler için hazır olan, bayrak taşıyan, gırtlak parçalayan, davul çalan Melo'yu protesto etmiyor da, kız arkadaşıyla "değişik bir hafta sonu" yaşamak için maça gelen, elde IPhone arkadaşlara "oradaydım" demek için görüntü çeken, Store'da ne bulduysa üzerine geçiren yeni nesil Galatasaray taraftarı ilk yanlış pasta homurdanmaya başlıyor. Geçtiğimiz hafta Kasımpaşaspor'u çalıştırmak üzere memlekete davet edilen ama son anda sözleşme yapılamayan Roy Keane, Manchester United günlerinde Old Trafford seyircisinden "Deplasmanda taraftarlarımız bir harika; onlara gerçek taraftar diyebiliriz. Fakat iç sahada birkaç içki ve muhtemelen karidesli sandviç alıyorlar ve sahada ne olup bittiğinin farkında değiller" diye şikayetçiydi, bizim tribünlerin de pusulasının yönü aşağı yukarı belli. Rahmetli Özhan Canaydın, Galatasaray taraftarına "müşteri" sıfatı verdiğinde, büyük protestolarla kendisini eleştirmiş ve bu sıfatı kabul etmeyeceğimizi belirtmiştik ama orası Ali Sami Yen'di, şimdi Ali Sami Yen isminin taraftar tepkisinden çekinildiği için adının başına "iliştirildiği" Türk Telekom Arena'da taraftar kendi kendisini müşteri olarak görüp, sene başında "parayı pasıp" kombinemi de aldım, maç öncesi "parayı basıp" en pahalı formayı da aldım, stat içinde "parayı basıp" 20 liraya hamburger de yedim o halde benim paramla sahada yer alan futbolcu da beni memnun etmeli düşüncesiyle ilk yanlışta basıyor ıslığı ve küfrü... Oyun filan da önemli değil ki aslında, skorbordda yazan mühimdir, ya galipsin ya da mağlup ve müşteri "hizmet ister", dün gece olduğu gibi... Burak'ın attığı gol sonrası keyiflenen, tezahüratlara katılan,takımı alkışlayan ve maç bitse de oyuncuları tribünü çağırsak, bir kaç foto da öyle çeksek gider ayak düşüncesi son dakika yenilen gol sonrası tepkiye dönüşüyorsa yazacak başka ne kalır ki...
Galatasaray'ın 1-2 pozisyon vererek, iç sahada ligin dişli ekiplerinden Eskişehirspor'la berabere kaldığı maçın ardından "karaları bağlayıp" yas tutmanın bir manası yok. Özellikle de medyadaki "skor yazarlarının" gazıyla hareket etmenin de anlamı yok. Fatih Terim'in de dediği gibi "Skor haricinde hiç bir şey kötü değildi" dün gece ki maçta ve bizim derdimiz de skor değil ki zaten, dün de Galatasaray'ın peşindeydik, bugün de peşindeyiz, yarın da peşinde olacağız. Şimdilik iki kulvarda, ilerde üç alanda mücadele eden bir takım izleyeceğiz ve bu yoğun tempo içinde galibiyetler de olacak, beraberlikler ve mağlubiyetler de. Yorgun düşen topçular (Semih-Elmander) bu gece olduğu gibi rotasyona da girecek, bazı mevkiler için arayışlar da yapılacak (Hakan-Riera), oyun içinde sistemler de değişecek (Selçuk-Sercan) ama bunları yapacak kişi takımın tek patronu olan Fatih Terim olacak ve biz de ona güvenip, destek olacağız. Sonrası da malum değil mi zaten...
Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena
Hakemler: İlker Meral, Bülent Gökçü, Serkan Akarca
Galatasaray: Muslera, Eboue, Cris, Dany, Riera, Hamit Altıntop, Selçuk İnan (Dk. 90+1 Sercan Yıldırım), Melo (Dk. 57 Amrabat), Emre Çolak, Umut Bulut (Dk. 78 Yekta Kurtuluş), Burak Yılmaz
Eskişehirspor: Boffin, Akaminko, Servet Çetin, Diego, Dede, Kamara (Dk. 85 Nuhiu), Veysel Sarı (Dk. 67 Erkan Zengin), Alper Potuk, Hürriyet Göçer, Tello, Necati Ateş
Goller: Dk. 59 Burak Yılmaz (Galatasaray), Dk. 89 Erkan Zengin (Eskişehirspor)
Sarı kartlar: Dk. 79 Burak Yılmaz, Dk. 90 Hamit Altıntop (Galatasaray)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder