Galatasaray.0 Braga.2

 

• Ne kadar da heyecanlıydık maçtan önce. Dişimize uygun bir rakip karşısında gücümüzün ne olduğunu görebileceğimiz önemli bir sınavdı.
• Taraftar için de sezon aslında bu maçla açılıyordu. Stadın hakkı gerçek anlamda bugün verildi denebilir. Koreografiye ciddi emek harcanmış, yapanların eline sağlık. Lakin, anlaşılması için tam karşıdan bakılması gerekiyormuş. Tribünden yan kesit görüntüsünü görerek ne olduğunu anlamak pek mümkün olmadı. Özellikle de Avrupa haritası olduğunu anlamadan sarı ve lacivert kartonları görmek gözü biraz rahatsız etti.

 

 

• Die Meister, Die Besten, Les grandes équipes, The champions! Vay be ne zaman duymuşuz en son? 5 Aralık 2006, Olimpiyat stadındaki Liverpool maçında. Genelde müzik çalınırken tezahüratla bastırılmaya çalışılırken, insanlar o kadar özlemiş ki müzikle birlikte stattan hoş bir "Oooo" sesi yükseldi.

• Hakem rakip takım formasına yakın bir forma giyerek maça 1-0 geride başladı. Her seferinde hakemin yanında duran oyuncumuz markaj altında gibi görünüyordu tribünden. Sırf Melo'nun sarı kart gördüğü pozisyonda maç 2-3 dakika durmuşken, ilk yarıya 1 dakika ekledikten sonra da seviyesi az çok belli oldu. Elbette hakem yüzünden maç gitti demiyorum, ama genel olarak vasat bir hakemdi.

• Geçen seneki Fenerbahçe karşılaşmalarından bu yana bu tür önemli maçlarda topa hakim olup, baskıyı kurup gol atamamak fena şekilde kangren olmaya başladı.
• Tanju veya Jardel türü ayağına geleni çerçeveye nişanlayan forvet tipinin Fatih Terim'e ters olduğu belli, bu durumda orta sahada insiyatif alan Hagi türü tecrübeli bir ayak gerekiyor. Selçuk veya Melo'nun ne yazık ki bu özelliklerde olmadığı net görüldü. Hele geçen sene topu kaptığında yardırıp giden bir Melo varken, bu sene topu kapınca nefes nefese kalanıyla insan idare edemiyor.

• Selçuk'un kritik maçlarda attığı serbest vuruş golleriyle tam da uzun bir aradan sonra firikikçimizi bulduk derken, Burak'ın sürekli topun başına geçmesini bir türlü anlayamıyorum. Tamam Antalya maçında attın da, Sabri de arada böyle attığı için her topun başına geçiyordu, sonra durum malum... ilk yarının başındaki frikikte Burak topun başına geçince Fatih Terim'in hiç hoşnut olmadığını net gördük, acaba neden Milli takımda bir ara zorla Tümer'e attırdığı gibi müdahele etmiyor?
• Bir de hücum organizayonunda topun üzerinde atlayarak rakibi yanıtlmayı amaçlayan bir taktiğimiz mi var, yoksa Burak bunu kafasından mı uyduruyor? Eğer birinciyse niye Burak topun üzerinden atlarken diğerleri yaklaşmıyor?
• Öte yandan, gol kaçırsa da Burak'ın her pozisyonun içerisine girmeye çalışmasını ayrı bir kenara koymak lazım. Hakan Şükür'ün kaçırdıklarını gören bu taraftar Burak'ın da atacağı zamanın geleceğini herkesten iyi bilmeli.

• Braga tipik Orduspor taktiğiyle oynadı. Eee, herkes biz mi deplasmanda Manchester'le kafa kafaya oynamaya çalışsın? Zaten kalite olarak da şunu bizim takıma alırım dediğim birisini göremedim.
• Tecrübe gerçekten apayrı birşey. Hiç birşey yapmadığı zaman bile çalım atabilen Amrabat'ın top istobunda dahi zorlanmasının başka açıklaması olabilir mi?

 

• Yeni stadımızla birlikte Kayseri taraftarı gibi staddan erken çıkmayı huy edinen taraftarımız, bu sefer mecburen 85.dakikaya kadar dayanabildi. Çok merak ediyorum 85'te çıkarak ne kadarlık bir trafikten kurtulmuş oluyorlar?
• Bu yenilgi özgüven olarak takımı çok yaralayacaktır. Aslında o kadar da iyi bir takım değilmişiz düşüncesini kafadan silmek çok zor olacak. Lucescu'lu dönem haricinde şampiyonlar ligi fikstürünün ortasındaki iki maç üst üste aynı takımla oynanan kısımdan bize bir hayır gelmediğini düşününce de biraz canım sıkılıyor..
• Fatih Terim bile maç sonunda alışkın olduğumuz açıklmalarından farklı, frene basan bir açıklama yaptı. Sorunları teşhiste şüphesiz ondan iyi yorumlayan yok ama çözüm nasıl olacak işte orası soru işareti...