19 Mart 2013 Salı

Kayserispor:1-3:Galatasaray

"Schlake'yi eleyin, Kayseri'ye yenilin" diye yazmıştı twitter hesabında bir dostum Almanya'daki kritik maça dakikalar kala. Belki de bir çok Galatasaraylının dileğiydi bu, hatta şampiyonluk yarışındaki rakipler de aynı hislere sahipti, "takılmasını" umuyordu liderin.. Takılmak demişken de bu yıl pek meşhur olmuştu Galatasaray'ın Avrupa maçı öncesi yahut sonrası armağan ettiği puanlar rakiplere. O "gereksiz" istatistik kağıdı da Kayserispor'un son 7-8 haftadır yenilmediğini işaret ediyordu. Felaket senaryosu yazacağız ya, Terim de saha kenarında değildi, uzaktan izleyecekti-yönetecekti- takımı...  Kısaca "saha ve hava şartları" Galatasaray'ın yenilgisini işaret ediyordu... Lakin...


Sahneye Drogba çıktı Kadir Has'ta... Hani yıldızların egosu şişkin olur derler ya, bu söz Cristiano Ronaldo için "sapına kadar" geçerli olabilir ama "mavi fil" televizyon spikerlerinin meşhur lafıyla "takım oyunu resitali" seyretti sarı-kırmızıya gönül verenlere. Felaketler üzerinden yorum yapıp, kaos ortamı oluşturmaya toplumca meraklıyızdır, Gençlerbirliği maçında kaçan penaltı sonrası "Drogba tüm duran topları kullanıyor, takımda mutsuzluk var" lakırdıları gırla giderken, Fil Dişili topçunun geldiği günden beri partneri Burak olmak üzere takım arkadaşlarını nasıl desteklediği, onlara asistler yaptığı unutuluverdi. Kayseri'de belki gol atamadı Drogba ama Galatasaray adına ne denli büyük kazanç olduğunu da göstermiş oldu. Hagi'nin ilk sarı-kırmızılı formayı giydiği günden futbola veda ettiği zamana kadar tecrübesiyle gençleri yetiştirdiği gibi, Burak olsun, Umut olsun, illaki forvet olmasına da gerek yok, genç topçular Didier'in peşinden ayrılmamalı, ondan kariyerleri açısından bi' şeyler kapmaya çalışmalıdırlar.


Takımda pazar öğleden sonra Drogba sivrildi de, bir kaç maçtır temponun yükselmesine, Galatasaray'ın rakiplerine nefes aldırmamasına vesile olan faktörlerden biri de "pitbull" Melo. Bizim Brezilya'lı bu sene geçen yılı aratıyordu ama Schalke ve Kayserispor maçlarında eski günlerinden "enstanteneler" izletti bizlere, o böylesine "sağlam" oynayıp, işin "hamallığını" üstlenince de Selçuk'a "futbolun yaratıcılık" tarafı kalmış oluyor, zaten bu alanda da Galatasaray kadrosunun eline su dökecek rakip bulunmuyor bizim memlekette.


İşler böylesine rayında giderken, Bobo'nun "ne akla hizmet" olduğunu kendisinin de açıklayamadığı tekmesi sonrası oyundan atılmasıyla maçın sonucu daha ilk yarıdan ortaya çıkıverdi. Zaten Mourinho da sonuna kadar izlemedi oyunu, aldı notlarını, izlediği eski topçularını, biraz pastırma biraz mantı alışverişi için zaman da yaratmış oldu kendisine, erken ayrıldı Kadir Has'tan... Bir gece önce Real, kendisini izileyen Terim'e 5-2lik galibiyetle "burada işin zor" derken, Terim'in takımı da Portekizliye "bizi de hafife alma Jose" dedi bir anlamda...

2000 senesinde UEFA yolunda ilerleyen Galatasaray'ın her rakibinin atkısı ve flaması yok satarken bizim memlekette, bu sene de başladı "yabancı hayranlığı" canım yurdumda. Bayrak, flama, atkı bir yere kadar da Kayserispor tribünlerinde yukarıdaki pankartın manasını bilenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçer mi? Hiç zannetmiyorum...

***

Stat: Büyükşehir Belediyesi Kadir Has
Hakemler: Mete Kalkavan, Cem Satman, Erdem Bayık
Kayserispor: Ertuğrul, Kamil (Dk. 52 Engin), Zurab, Simic (Dk. 90 Eren), Abdullah, Sefa, Ceyhun (Dk. 69 Biseswar), Riveros, Mouche, Cleyton, Bobo
Galatasaray: Muslera, Eboue, Gökhan, Semih, Riera, Hamit (Dk. 22 Sabri), Selçuk, Melo, Sneijder (Dk. 60 Amrabat), Drogba, Burak (Dk. 68 Umut)
Goller: Dk. 3 Sneijder, Dk. 23 ve Dk. 38 Burak (Galatasaray) Dk. 90 Biseswar (Kayserispor)
Kırmızı kart: Dk. 31 Bobo (Kayserispor)
Sarı kart: Dk. 85 Selçuk (Galatasaray)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin