18 Ocak 2020 Cumartesi

Çaykur Rizespor:1-1:Galatasaray


Kim sevmez ki masalları ve hikayeleri...
Hele ki mutlu sonla bitenleri...
Var mıdır çocukluğunda masal dinlemeden uykuya dalabilen?
"Bana bir masal anlat baba, içinde tüm oyunlarım, kurtla kuzu osun, şekerle bal" derken o naif sesli şarkıcı kızımız, kaçımız dalıp gitmemişizdir çocukluğumuza...
Bir kaç gün önce de sarı-kırmızıya sevdalı bir çocuğun hikayesine şahit olduk Rize'de... Hem de en sevdiğimizden türden, mutlu sonla bitenden...
Her çocuk gibi kendini tanımaya başladığı günlerde bir takıma sevdalanan ve aşık olduğu forma altındaki abilerini televizyondan seyrederken, bir gün onların oynadığı stadyumda top koşturacağı günlerin hayalini kuran bir çocuğun hikayesi... Emre Akbaba'nın hikayesi...

Alanyaspor'da göstermiş olduğu başarılı performans sonrası diğer takımların oldukça cazip tekliflerini "Ben Galatasaraylıyım" diyerek elinin tersi ile iten ve Galatasaray'a transfer olan Emre, önce Erzurumspor maçında sakatlanıp, uzun süre sahalardan uzak kalırken, tam iyileşip tekrar parçalı formayı sırtına geçirdiği günlerde kısmetsizlik bu ya, Rize'de ayağı kırılmıştı... Yılmadı Emre, bıkmadı Emre, küsmedi Emre ve gözden uzak, sessizce kendi halinde gece gündüz çalıştı, durdu...
İşimiz masal anlatmak ya, tesadüfler de masalların vazgeçilmezidir ya, Galatasaray'ın kupadaki rakibi Çaykur Rizespor oluverdi... "Sen bu maçta oynayacaksın" demişti hocası ona kura çekiminin akabinde, sadece oynatmadı, kaptanlık pazu bandını da taktı koluna Emre'nin Fatih Terim...
Sakatlandığı sahaya kaptan olarak çıkmak başlı başına bir peri masalıyken, bir de takımının beraberlik golünü de atmasın mı Emre...
Tam da istediğimiz gibi, mutlu sonla biten bir masal oldu...
Yufka yüreklilerimiz göz yaşına boğulmuştur da, Emre'nin bir hayali tekrar sahalara dönmekse, bir diğeri de çocukluk düşünü gerçekleştirmek: Galatasaray'a şampiyonluk kazandırmak...
İşte o zaman "Cim Bom Bomun çocuğu Emre Akbaba" diye yırtarcasına gırtlakları bağırırken, hepimiz sevinç gözyaşları akıtacağız...


Çarşamba gecesi Rize Didi Stadyumunda Emre Akbaba adına sahalara dönüş hikayesi vardı da tüm masalların vazgeçilmezlerinden "kara vezir" rolüne de Halis Özkahya bürünüverdi. Ligin devre arasında hazırlık kamplarından dönen futbolcular daha arzuladıkları tempoyu yakalayamamışken, ortada geçen bir karşılaşmayı yönetmek Halis hocayı pek zorlamadı ama maçın bitimine dakikalar kala Rizespor kalesindeki birbirinin benzeri iki pozisyonda "standardı" unutup, ikisinde de Galatasaray aleyhine karar vermesi,  Galatasaray yönetiminin kendisini neden istemediğinin kanıtıydı adeta. Bir çoklarının aksine ben Halis Özkahya'nın "Galatasaray düşmanı" olduğunu düşünmüyorum, ben kendisinin hakemlik mesleğini ciddiye almadığını düşünüyorum. "Meireless yüzüme tükürdü, o sebeple kendisini oyundan attım" raporuna federasyonun "Hayır, biz görüntüleri inceledik, orda tükürme yok" açıklamasından sonra güvenilirliği sarsılan Halis Özkahya'nın "madem öyle işte böyle" diyerek maçları yönettiğini düşünüyorum ki, neredeyse her maçında bir tartışmalı olay yaşanıyor...


Fatih Terim'in yayıncı kuruluş muhabiri Hakan Gündoğar'a "Ceza sahasında savunma oyuncusu rakibinin ayağına basarsa, penaltı olur mu?" sorusuna aldığı "Evet" cevabını Halis Özkahya da biliyordu ama o oradaki teması görmeyip, bir kaç dakika sonra Adem'in rakibinden topu çalarken  temasını görmeyi yeğledi... İlk pozisyonda VAR'a gitmezken, ikincisinde VAR'a koşturdu. İşte bu noktada "VAR konuşmaları açıklansın" diyenler ne kadar da haklı değil mi? Emre Akbaba'nın pozisyonunda VAR hakemi kendisini çağırdı mı, çağırmadı mı? Çağırdıysa neden gitmedi? çağırmadıysa VAR hakemi neden çağırmadı? VAR hakemine hangi görüntüler izlettirildi?

Blogumuzun yazarlarından Gürkan'ın hediye etmiş olduğu Tanıl Bora'nın "Ankara Rüzgarı Gençlerbirliği Tarihi" kitabını okurken, bir bölümünde şöyle bir anektod yer alıyor:
 "Bekler Sait Ozan ve Rafet Olgaç, Gençlerbirliklilerin uzun yıllar unutamayacağı isimlerdi. Rafet, hırçınlığıyla meşhurdu. Sait, dönemin futbol otoritelerinden Cezmi Başar'a bakılırsa "topa giriş şiddeti ve enerjisi" her iki kanatta oynayabilmesi ile beğenilmekte, buna karşılık "yerini kaybetmemesi, vuruşlarını düzeltmesi ve biraz daha temkinli, şuurulu olması" istenmektedir. Sait Ozan'ın abisi "Tava Sapı Ziya" adıyla bilinen ünlü hakem Ziya Osman'dı. "Tava sapı" bir Ankaragücü-Gençlerbirliği maçında kardeşi Sait'in ceza sahası içindeki bir müdahalesinde tereddütsüz penaltı çalacak, maçtan sonra da kulüp lokalinde Sait'i teselliye gidecekti"

Kardeşine bile iltimas geçmeyen hakemlerden, akıllarında binbir tilki dolaşan hakemlere... "Ligin ikinci yarısı çok ZORLU geçecek" derken Fatih Terim ne kadar da haklıymış meğerse... Futbol konuşalım, oyunun içinde kalalım, ayak topuna dair hikayeler yazalım istiyoruz ama peri masallarını illaki kabüsa çevirmeye çalışanlar oldukça bizim de iştahımız, keyfimiz kalmıyor...
Anlatacaklarımız da ana yemeğin garnitüründen öteye gidemiyor...

Yine de maça dair aldığımız notları arşiv olması babında yazalım:
-Şener ilk devre oldukça ürkek ve çekingendi, ceza sahasına ortak yapmak yerine tüm topları geriye verdi ilk ortasını 30. dakikada yaptı...
-Falcao gol atamıyor diye eleştiriliyor lakin kendisine arzuladığı paslar hala atılmıyor ama buna rağmen Kolombiyalı sahada oldukça istekli ve arzulu, koşuyor, pres yapıyor, serbest vuruş kullanıyor...
-Linnes uzun bir aradan sonra sahaya dönünce ilk devre tutuktu ama ikinci yarı açıldı, özellikle Rizespor'un golünde Ömer'le ikisi ceza sahası içinde uyuyakalınca Okan topu filelerden çıkartmak zorunda kaldı.
- Emre Akbaba da gole kadar pek ortada görünmedi ama attığı golden sonra özgüveni kendine geldi ve takımı hücüma taşıyan oyuncu oldu.
-Deplasmanda oynamasına rağmen Galatasaray, oyunda hakimiyeti sürekli elinde tuttu, rakip gol yememek için tüm hatlarıyla kapanınca Ömer'le- direkten dönen şut- Emre ve Feghouli ile uzaktan gol aradılar, maalesef olmadı...
-Kupa maçı için deplasmanda atılan golle beraberlik fena bir skor sayılmaz ama galip de gelinebilirdi de, hakemler yok mu ah hakemler...


STAT: Çaykur Didi Stadyumu
HAKEMLER: Halis Özkahya, Mustafa Sönmez, İbrahim Bozbey, Hakan Ülker
VAR HAKEMLERİ: Sarper Barış Saka, Murat Erdoğan
ÇAYKUR RİZESPOR: Gökhan Akkan, Talbi, Burak, Melnjak, Moroziuk, Boldrin, Garmash (Skoda 60’), Vetrih, Oğuz Kaan (Abdullah 79’), Oğulcan, (Orhan 88'), Samudio
GALATASARAY: Okan, Şener, Linnes, Ömer Bayram, Marcao, Seri (Emre Mor 77’), Donk, Emre Akbaba (Adem Büyük 88’), Feghouli, Lemina, Falcao (Taylan 77’)
SARI KART: Marcao (35’), Boldin (90+4’), Burak (90+4’)
GOLLER: Boldrin (38’), Emre Akbaba (39’)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin