28 Ocak 2020 Salı

Mamba Out


Michael Jordan'ın yanında Toni Kukoç'u, Pippen'ı, Rodman'ı alıp Malone ve Stockton'a karşı sabaha karşı oynadığı final serileriyle tanışmıştım basketbolla. Balkanlardandı Kukoç, sevilme nedeniydi; çılgındı Rodman , hayranlık nedeni ve kraldı Michael Jordan, Chicago'yu tutma nedeni... Zaten hep boğalar kazanıyordu da, bazen güçsüzden yana kaymıyor değildi bir yanımız, Malone çok uğraşıyordu ama olmuyordu bir türlü...

Herkeste de Jordan hayranlığı vardı, Air Jordan ayakkabılar, t-shirtler giyiliyordu, filmlerde oynuyordu Jordan, adı üstünde majesteleriydi... Fena biri değildi de, futboldaki Pele'ydi o yaşlarda benim için...
Maradona'yı arıyorduk basketbol sahalarında, isyankar yaşlarımızdı, delikanlı çağlarımız, yolun az yürünmüş tarafından gitme sevdamız...

Aynı yaşlardaymışız da çok sonra öğrendim... Aradığımız adam, genç, isyankar birden çıkıverdi meydana... Kobe Bryant... Babasının yediği biftekten dolayı verilmişti Kobe adı, bu bile başlı başına sevme nedeniydi...
Üçlük atıyordu, smaç basıyordu, müthiş asistler yapıyordu... Jordan'a karşı da olağanüstü direniyordu, saygı da duymuyordu bazen krala...
"Kral çıplak" diyebilmek yok mudur herkesin içinde... Diyebilene hayranlık bundan...

İnternetin kaplumbağa hızıyla ilerlediği, 1.44 MBlık veri saklama kapasitesine sahip disketlere indirirdik 8 numaralı kıvırcık çocuğun fotoğraflarını... İlk web sayfamı da üniversitenin bilgisayar laboratuarında Kobe için yapmıştım, acemice ama en samimi duygularla, en güzel fotoğraflarla...
Sarının yanına kırmızıdan başka renk gitmez derdim de, Kobe için mora da bir kıyak yapardım, güzeldi işte 8 numaralı forma içindeki adamdan dolayı...

Zaman geçti, biz büyüdük, o da büyüdü... Şampiyonluk yüzükleri taktı, MVP oldu, All Starlarda boy gösterdi... Herkesin sevgilisi oldu... 24 numaralı formayı giydi... "Yaşlanıyorum, ayaklarım artık beni taşımıyor, çalışmazsam başaramam, 24 saat basketbolu düşünmeliyim" diyordu forma numarası seçimini açıklarken...
8 gitti 24 geldi, gençlik gitti, olgunluk geldi...
Ama hırs ve basketbol sevgisi değişmedi...
Bir de o göz kırpış ve gülümseme...
Kahramanlar hep var olacak zannedersin ya, parke gıcırtılarının etrafında Kobe hep var olacak zannederdim de, bir gece o kötü haberi okudum...
İnanmak istemedim. Neyine inanacaksın ki?
"Kobe Bryant'ın da içinde bulunduğu helikopter düşmüş."
Hadi canım sende...
Kocaman bir yalan...
Alpaslan Abinin kara haberini de öyle duymuştum, inanmamıştım...
İnanmamıştık...
"Şimdi çıkıp şaka desen" diye tezahürat bile yapmıştık...
Kobe de gidemezdi...
Mamba Out bu dünyadan gitmek için söylenmemişti ki... O sadece parkelere veda etmişti...
Ama gerçekmiş yazılanlar...
Zaman herşeye çaredir derler ya, zaman çare olmadı ilk şoka, aksine aktıkça zaman kara haberi daha da kararttı, berbatlaştırdı...
Kızı da yanındaymış Kobe'nin...
O da babasıyla el ele cennete uçmuş...
Kızının da takım arkadaşı ve babası da varmış hayatını kaybedenler arasında...
Ne hayallerle binilmiştir o helikoptere...
Hayat işte...
Bir varsın, bir yoksun...
Mekanları cennet olsun...
Unutulmayacak... Unutulmayacaklar...
İnsan nasıl unutabilir ki gençliğini...



Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin