4 Kasım 2018 Pazar

Galatasaray:0-0:Schalke 04


"Yokluğunda çok kitap okudum" diyordu ya Mustafa Sandal şarkısında, internetsiz kaldığım şu 10-15 günlük zaman diliminde cep telefonunu da mümkünce elime almayıp, sosyal medyaya "mecburi" bir ara verip, kütüphanemde tozlanmaya başlayan kitapları okudum. Terapi gibi geldi… Tavsiye ederim...

Tabii bu süre içinde maçları izledim de bloga yazamadım, siz takipçilerimle yorumlarımı paylaşamadım maalesef. Ama arşivde yer edinmeleri için aradan günler de geçmiş olsa internet bağlantıma kavuştuktan sonra  aklımda kaldığınca birkaç cümleyle aktarmak gerekir diye düşünüyorum.
Şampiyonlar Ligine Rus Lokomotiv karşısında futbol "ulemalarının!" hiç beklemedikleri şekilde “fırtına” gibi giren Fatih’in Aslanları, Porto deplasmanında da yenilmelerine rağmen Casillas’ı kahraman yaparak, fiyakalı bir şekilde yollarına devam ediyorlardı ki, ne olduysa “lanet olası” UEFA Uluslar Ligi arası girdi ve tüm topçular “beddua” yemişçesine çürük armut misali “patır patır” sakatlanmaya başladılar.  Bursaspor’la Sami Yen’de oynanılan maçta bir ilk olarak ilk devre bitmeden üç oyuncu sağlık ekibi tarafından kenara alınınca, Almanlara karşı “sakatlar ordusu” ile çıkmak zorunda kaldı Fatih Terim. Ama hocanın inancı tamdı, “Sakatımız çok olsa da, 50 bin kişilik seyirci desteğimiz olacak, 50 bin mermimiz var diyordu, son mermi bitene, son taraftar susana kadar savaşmaya devam edeceğiz” diye rakibe gözdağı veriyordu maçtan bir gün önceki basın toplantısında…

Öyle de bir maç oldu çarşamba geceki karşılaşma. As kadrodaki topçuların sakat olduğu bu gecede “yamalı bohça” misali sahaya çıkan Galatasaray, Schalke’yi Ali Sami Yen cehennemine gömemedi, tam tersi maç boyu rakibinin baskısını hissetti kendi kalesine. Deplasman takımı kendi liginde taraftarına yaşattığı kötü günlerin izlerini silmek istercesine Konoplyanka ve Embolo ile akın akın Galatasaray’ın üzerine geliyordu da, Ozan ve Muslera’yı geçmekte pek de maharetli değillerdi. Ozan’ı geçseler Muslera kurtarıyor, Muslera’yı geçseler Ozan çizgiden çıkarıyordu. (Unutmadan bir de Linnes çizgiden topun geçmesine müsaade etmemişti)


Ozan'a da bir paragraf açalım. Serdar Aziz’in Bursaspor maçında sakatlanmasıyla Fatih Terim’den Schalke maçında formayı alarak Şampiyonlar Liginde sahaya çıkan en genç ikinci Türk topçusu oldu. Birincisi mi? Onun adını burada anmaya gerek yok, " Melo’nun dilini çıkardığı ve saha dışını işaret ettiği fotoğrafın nesnesi” diye yazarsam anlaşılır herhalde. Galatasaray forması ile ilk onbir olarak sahaya çıktığı Kasımpaşa karşılaşması olsun, Schalke maçı olsun tribündekilerin “acaba” dediği iki maçta da Ozan maçın yıldızı olarak yeşil zemini terk etti. Fatih Terim’in de dediği gibi “Şampiyonlar Ligindeki bir maç, ligteki on maç tecrübesine bedel” ve Ozan çarşamba gecesinden sonra artık rüştünü ispatlamış bir topçu oldu. Yeteneklerinin yanında Fen Lisesi de kazandığına göre aklı da zehir gibi. İnanıyorum ki “kafasını da çalıştırır” ve daha önce kendisi gibi genç yaşta parlamış ve Şampiyonlar Ligi oynamış Arda’lar, Aydın’lar, kaleci Eray'lar, Emre Çolak'ların yaptığı hataları yapmaz da Galatasaray tarihine adını yazdırır, tribünlerde ismine özel besteler yapılır. Unutmasın bu taraftar formayı ıslatanı sonuna kadar sırtında taşırken, armaya bırakın saygısızlığı, ufak bir nankörlüğe de en ağır şekilde cevabını verir.


Galatasaray’ın savunma yapması oyun karakterinde yoktu, Galatasaray taraftarının da görmeyi en son isteyeceği oyun anlayışıydı bu nedenle tribünler “Gençlik marşıyla”, “Bizler inandık, sizler inanın”la, “bizim için Schalke'ye de koy”la, takımı oyundan her düştüğünde ayağa kaldırıp, rakibinin üzerine yollamaya çalıştıysa da, “hali ve takadı” yoktu topçuların, istediler ama gidemediler…
Üç puan alındığı takdirde grupta avantajlı pozisyona geçecek olan Galatasaray, Muslera sayesinde aldığı 1 puanla yine de ümitlerini devam ettirdi. Şimdi Sami Yen’de yapamadığını Almanya’da deneyecek Fatih’in AslanlarıMustafa Kemal Atatürk için yazılan nice şiirlerin birinde şairin

“Ordu yok dediler, kurulur dedi.
Para yok dediler, bulunur dedi.
Düşman çok dediler, yenilir  dedi.
Ve...
Bütün dedikleri oldu..."

 dediği gibi, Ozanlarla, Yunuslarla, Gökaylarla, Mustafa Kapılarla çıksa sahaya takım ve başlarında Fatih Terim varsa “umut” vardır, “ışık” vardır, "inanç" vardır…


Bitirirken Yuto Nagatomo'ya da geçmiş olsun dileyelim, “Japon” da sakatlanıyorsa, takımdaki bu sakatlıkların üzerine ciddi bir şekilde eğilmek lazım ve sebebini bulup acil olarak düzelteme yoluna gitmek gerekir. Kondisyoner ekibi mi, idmanların ağırlığı mı, 3 günde bir maç temposu mu bu sakatlanmalara sebep, bir en evvel araştırılmalı…


Stat: Türk Telekom
Hakemler: Benoit Bastien, Hicham Zakrani, Frederic Haquette (Fransa)
Galatasaray: Muslera, Linnes, Maicon, Ozan Kabak, Nagatomo (Dk. 81 Ömer Bayram), Donk, Belhanda, Ndiaye, Sinan Gümüş (Dk. 61 Selçuk İnan), Rodrigues, Eren Derdiyok (Dk. 69 Muğdat Çelik)
Schalke 04: Nübel, Caligiuri, Sane, Nastasic, Mendyl, Rudy, Stambouli, Uth (Dk. 90 Burgstaller), Suat Serdar, Konoplyanka (Dk. 77 Skrzybski), Embolo (Dk. 81 McKennie)
Sarı kartlar: Dk. 49 Embolo (Schalke 04), Dk. 52 Nagatomo, Dk. 60 Linnes, Dk. 90+6 Belhanda (Galatasaray)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin