5 Kasım 2018 Pazartesi

Galatasaray:2-2:Fenerbahçe


Oysa ne kadar da güzel başlamıştı her şey... Cuma derbisi olmasına rağmen Ali Sami Yen tribünleri tıka basa dolmuş ve ultrAslan'ın artık namı dünyaya yayılan koregrafilerinden "ikisi" yapılıyordu kale arkası tribünde. Evet, Türk tribünlerinde bir ilk olarak önce rakip Fenerbahçe'ye ithafen "Sizin hayalleriniz bizim gerçeklerimiz" gösterisi büyük alkış alırken, hemen peşi sıra Fatih Terim onore ediliyordu taraftarı tarafından: "Hayallerimiz dünyadan daha büyük"...



İki takım oyuncuları da sahaya çıkarken mesaj veriyor, ağızlarında maskelerle "Lösemiyle Savaş" konusunda farkındalık yaratıyorlardı. Her ne kadar Fenerbahçe başkanı Ali Koç takım otobüsü ile deplasmana geleceğini bahane ederek, Galatasaray'ın dostluk yemeği davetini kabul etmese de, iki kulüp başkanı da tribünde yan yana maçı seyretmeye hazırdı.


Futbol adına tribünlerden gelen güzellikler sahaya da yansımış, maçın ilk düdüğü ile birlikte iki takım da ellerinden geldiğince "derbiye yakışır" şekilde mücadele diyorlardı. Sakatlarının bir kısmı geri dönen Galatasaray taraftarının arzu ettiği oyunu oynuyor, rakibini kendi sahasına hapsediyordu. Deplasman ekibi Fenerbahçe de Cocu'nun gönderilmesi sonrası yardımcı hocayla çıktığı maçta sürprizValbuena kozu ile "puan çalma" hesaplarındaydı... İlk on dakika geride kalırken Galatasaray, Sinan, N'Diaye ve Ömer Bayram'la Harun'u tedirgin etmeye çalıştı da cılız ataklardı, pek sonuç gelmedi. Fenerbahçe o kadar kontrollü oynamaya çalışıyordu ki ,ilk atağını 15. dakikada gerçekleştirdi, Benzia vurdu, top kornere çıktı.


Sonrasında Galatasaray tekrar ipleri eline aldı, Ömer Bayram'ın ortasında rakibine de çarpan topu son anda Harun kornere atarken, yapılan köşe vuruşunda Ozan az kalsın Galatasaray forması ile siftah yapıyordu. Oyunda üstündü Galatasaray, taraftarı arkasındaydı ve gol ararken, Belhanda'nın ortasında Serdar Aziz'in ceza sahasına indirdiği topla Donk Harun'u mağlup ediyordu... Arzuladığı golü ilk yarıda bulmuştu Galatasaray ve o coşkuyla bir dakika sonrasında az kalsın ikiyi buluyordu da Sinan'ın kafasında top Harun'un bakışları arasında filelerle buluşmayı tercih etmedi... Devre bitmeden Onyekuru da golle burun buran kaldı da, "pas mı atayım, şut mu atayım" tereddütü sonrası kötü bir vuruş yaparak, topu auta yolladı.


Güzel bir karşılaşma oynanıyordu ve ikinci devre başlamadan önce deplasman yapan Fenerbahçe taraftarlarının kendilerine ayrılan tribünü boşaltma görüntüleri geldi ekrana. "Takıma karşı bir tepki mi?" acaba diye düşünürken, Koray Şener isimli gencecik bir taraftarın maçtan önce kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı, lakin kurtarılamadığı haberini öğrendik. Tadımız kaçtı... Üniversite okuduğunu ve genç yaşta olduğunu öğrenince, birden geçmişe gittim. Pasoligin olmadığı ve ultrAslan-ÜNİ'yi kurduğumuz günler aklıma geldi... Derbi maçlara günler evvelinden hazırlanırdık, az sayıdaki deplasman biletlerinden birini almak için sabahtan bilet gişesine gider, bulamazsak aramadığımız "ağır abi" kalmazdı. Maç gününü ipler çeker, arife gecesi uyuyamaz, sabahı erken kalkar ve "Cim Bom Bom'um sen çok yaşa canım feda olsun sana" eşliğinde toplanma yerine giderdik. Ali Kırca'nın "Futbol Hayattır" kitabında "Tribünün İki Yakası" adlı makalesinde bahsettiği gibi renklerimiz farklı olsa da, aslında biz biriz, aynı memleketin çocuklarıyız, aynı besteleri söyler, aynı şekilde seviniriz. Koray Şener'in de ne ümitlerle az sayıdaki deplasman biletini bulduğunu, maç gecesi uyuyamadığını ve maç sabahı da atkısını boynuna dolayıp, çocukluk aşkı Fenerbahçe'sine "canım feda olsun" diyerek koştuğunu hayal ettim de, o an maç orada bitti benim için aslında... İtalyan ultralar, maç öncesi hayatını kaybeden arkadaşları olduğunda takım kaptanlarını tribüne davet edip, maçı erteletebiliyorlar, Roma-Lazio derbisinin ertelendiğini biliyorum ama bizde maalesef böyle bir olay gerçekleşmedi... Sessizce, sadece bir ambülansın acı siren sesiyle ayrıldı Ali Sami Yen'den Koray Şener. Kahrolsun endüstriyel futbol diye boşa çırpınmıyoruz... Yayın ihaleleri, sponsorlar, astronomik maç biletleri ve tribünde belki de ilk yardım yapılamadığı için hayatını kaybeden gencecik bir can...


Ama hayat devam ediyordu, maç da "maalesef" oynanıyordu ve  Koray'ın şahsında diğer tribün şehitleri için de bir Fatiha okuduktan sonra seyretmeye devam ettik İstanbul derbisini. İkinci yarıya da Galatasaray baskılı başladı, önce Linnes'in ortasında Onyekuru'nun vuruşunu son anda Harun çıkardı, bir dakika sonrasında da Linnes mevkidaşı Eboue'yi hatırlatan bir golle farkı ikiye çıkardı... İki farkla geriye düşen Fenerbahçe Galatasaray kalesine Ayew ve Eljif'le gelmeye çalıştı ama bu ataklar Muslera'yı pek de tedirgin etmedi.


Olaysız "itiş kakışsız" bir derbi oynanıyordu ve böyle bitmesi halinde kimse hakemlerden bahsetmeyecekti. Olur muydu? İşine gelir miydi "yakışıklı?" Fırat'ın? Yıllardır FİFA kokartı takmaya hak kazanamamış ama derbileri yöneten Fırat, daha önceki derbilerde olduğu gibi yine adından söz ettirmeliydi. Önce Isla'nın ceza sahasına girip yaptığı ortadan sonra Muslera ile çarpışmasına penaltı çaldı Fırat Aydınus. İşin daha da vahimi VAR masasında kendisini uyaran Barış Şimşek'in geçen hafta Muğdat'ın düşürüldüğünü "görmemiş?!" olmasıydı. Bu arada buna benzer bir penaltı geçen hafta Ankaragücü maçında Fenerbahçe aleyhine çalındı. "Kuralmış, top oyundan çıkmadan adam aktif haldeymiş, tekrar top ona gelme ihtimali varmış, mış da mış"... Karar var da yorumu yapan kişi de hakem, Galatasaray-Schalke maçında aynı yorumu yapmadı Fransız hakem, kimsenin de sesi çıkmadı. Ama bizde rol çalmak isteyenler var ya, göster penaltıyı sıyrıl aradan .. Isla topa son bir hamle ile vurduktan sonra kendini yere bırakıyor ve "iki" saniye sonra Muslera ona çarpıyor... Nasıl penaltıysa artık?


Valbuena ile penaltıyı kullanan Feberbahçe farkı bire indirdi de, Muslera son üç penaltıda olduğu gibi yine köşeyi tutturdu ama topu çıkaramadı. Bunları not edelim, öyle kritik bir maç gelecek ve Muslera penaltı çıkaracak, Taffarel ile iyi çalışıyorlar bu işe... Bizler hala penaltıda kalmışken, Fırat ve yardımcıları bir kez daha devreye girdiler ve bariz bir şekilde Fenerbahçeli topçudan taca çıkan topu Fenerbahçe'ye verdiler. Pozisyonun kahramanlarından Belhanda itiraz ederken, oyunu hızla başlatan sari lacivertliler Jailson ile 2-2yi yakaladılar. Galatasaray o dakikaya kadar golleri kaçırırken, bir arkadaş "Vallaha billaha bizde şans yok, Fener balı olsa şimdiye kadar maç 5 olmuştu" diye yazmışti whatsapp grubuna. Evet, Fenerbahçe balı diye birşey vardı ve Jailson'un golünde bunu gördük...

Bu arada taç pozisyonunu "göremeyen?!" yardımcı hakemin de Aleks Taşçıoğlu olduğunu hatırlatalım... Hangi Aleks mi? Geçen sene Sivasspor maçında penaltı bayrağı kaldıran Aleks, 2011 yılında Fener'in son maçı olan Sivas maçında Fener'i kurtaran Aleks... Bakın o gün bloga ne yazmışız:
"Fatih Terim maç sonunda "çuvaldızı" kendisine batırmış, "bazıları" gibi "hakem hakem" diyerek ağlamamış ama Galatasaray'ın 1 puanını Aleks Taşçıoğlu aldı desek yalan mı olur? Maçın ilk yarısı boyunca Gomis'in ofsayt pozisyonlarında "masturbe" olurcasına bayraklar kaldıran yan hakem, ikinci devre yukarıda fotoğrafı olan pozisyonda Fırat Aydınus'a penaltı kararı verdirdi. Aslında oldukça başarılı bir maç yöneten Fırat hoca, kendisinin de hakim olduğu bu ikili mücadelede neden yan hakemine güvendi, orası da ayrı bir soru işareti. Zira, bahsi geçen Aleks Taşçıoğlu, Fırat Aydınus'u çokça "tartışmalar" içine sokmadı mı? 2010-2011 sezonunun son maçında yine Sivas'ta ev sahibinin "buz" gibi golünü geçersiz sayıp ligin şampiyonunu değiştiren kişi olmadı mı? Fırat hocanın artık yardımcı hakemini değiştirme zamanı gelmedi mi?"


Beraberlik sonrası Galatasaray kalan dakikalarda panikle tekrar galibiyet golü ararken, Fenerbahçe de kontra ataklarla Muslera'nın kalesinde tehlikeler yarattı. Bizimkiler de atabilirdi, onlar da atabilirdi ama iki takım da skoru bozamadı ve Sami Yen'de puanlar paylaşıldı...


Böyle bitecekti yazı da, hakem düdüğü çaldıktan sonra spor spikerlerinin çok sevdiği tabirle"derbilerde görmek istemediğimiz" türden olaylar gerçekleşti. "Normal şartlarda biz Galatasaray'ı yenemeyiz, gerginlik filan yaratırsak bir şeyler elde edebiliriz"i de hafta içi Samandıra'da konuşmuş olacak ki sarı-lacivertliler, maç öncesi Ayew ısınma esnasında Donk'la sürtüştü... Maç oynanırken, yedek kulübesinde oturan Soldado N'Diaye'ye sataştı... Maç bitti, Soldado, Belhanda'ya tükürdü ve Jailson ortalığı alevlendiren tokadı Belhanda'ya attı...
Bu kadarı da fazlaydı... Herkes ait olduğu yeri bilecekti... Ve "tavşan gibi sekerken" Jailson bunu öğrendi...


Biz Galatasaraylılar çok meraklıyız "çuvaldızı kendimize batırmayı", hatta bunu maharet sayar, kültür göstergesi olarak övünürüz... Ama kendi oyuncunu, hocanı, antrenörünü eleştire eleştire rakipler camiayı güçsüz zannedip, üstüne utanmadan da çullanıyorlar... Şimdi de kalkmışlar, Fatih Terim, Hasan Şaş ve Galatasaraylı futbolcular için karalama kampanyası yapıp, ceza almalarını sağlamak için uğraş vermeye...
Belhanda'yı hiç sevmem, ilk fırsatta yollanmasını istesem de kimse Galatasaray forması giyen oyuncuya vuramaz. Vurursa da cezasını bulur. Hasan Şaş da, N'Diaye de, Muğdat da, Rodrigues de  yapılması gerekeni yapmış, takım arkadaşlarını korumuşlardır...
Volkan'ın Melo'ya tekme attığında uzaktan bakan Selçuk'lar, Burak'lar yok artık...
Herkes haddini bilecek...









STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu, Özgür Yankaya
VAR HAKEMLERİ: Ali Palabıyık, Barış Şimşek, Tarık Ongun
GALATASARAY: Muslera, Linnes, Serdar, Ozan, Ömer, Donk, Badou (Maicon 88’), Rodrigues (Selçuk 74’), Belhanda, Onyekuru (Feghouli 86’), Sinan
FENERBAHÇE: Harun, Isla, Skrtel, Neustadter, Hasan, Jailson, Eljif, Ayew, Benzia (Alper 46’), Valbuena (Soldado 78’), Frey (Reyes 92’)
GOLLER: Donk (31’), Linnes (49’), Valbuena (66’), Jailson (72’)
SARI KARTLAR: Neustadter (23’), Eljif (33’), Sinan (61’), İsla (66’)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin