19 Aralık 2019 Perşembe
Paris Saint-Germain:5-0:Galatasaray
"Tabanı olmayan spor, emek batakhanesidir, bizler futbolu bir oyun olduğu için sever ve oynardık. Artık futbol; para, son model arabalar ve güzel mankenler için oynanıyor." diyor Metin Kurt "Gladyatör" adlı kitabında. Halka yakın olmak ve şeref tribünü önünden kaçmak için bir yarı sağ kanatta, öbür yarı sol kanatta görev yapan Metin Kurt'un "romantikliğinin" aksine Katar sermayesi futbola girince sadece futbolcuların hayatı değişmedi, kulüpler arasında da farklar arttıkça arttı... Ve artık kimse "oyun" olsun diye koşturmuyor meşin yuvarlağı, herkesin derdi bol sıfırlı banka hesapları oldu ne yazık ki...
Petrolun sudan ucuz olduğu, dolarların banka hesabından taştığı Katarlı şeyhin başkanı olduğu Paris'in Saint Germain takımı Galatasaray'ı konuk etti Şampiyonlar Ligi Gruplarının son maçında. Bir hafta evvel Ali Sami Yen'de son dakika Brugge'den yenen gol sonrası Avrupa ümitleri iyice azalmıştı Galatasaray'ın ama "çıkmadık candan da ümit kesilmezdi." Bir de ev sahibi gruptan lider çıkmayı garantilemişti, belki de "kafaları maçta olmayabilirdi"... Bir sürpriz olmaz mıydı?
Olmadı...
Sanki final maçı gibi oynadı ev sahibi topçular, elde ne varsa, tüm topçularıyla, tüm ciddiyetleriyle konuk ettiler Galatasaray'ı ve 5-0lık bir skorla İstanbul'a yolcu ettiler...
Ağır bir yenilgi almıştı Fatih Terim'in takımı ama Madrid'de olduğu gibi "hayalet gibi gezinmemişti" sahada... Bir planı vardı, bir amacı vardı sarı-kırmızılı topçuların da rakipleri kadar "yetenekleri ve becerileri" yoktu maalesef... Eh, boşuna 50-100 milyonlardan kapıyı açmıyor Paris Saint-Germain'in forvetleri transfer sezonunda... Biz ise "ucuz etin yahnisi" misali kiralık topçularla sezonu götürme planlarındayız...
Aradaki güç farkına rağmen ilk 20 dakikada başa baş bir oyun sergileyebildi Galatasaray. Onların Neymar'ın yönlendirdiği ataklarda Mbappe ve İcardi'yi savunma arkasına kaçırma girişimlerine karşılık, Galatasaray da Belhanda, Ömer ve Lemina ile uzaktan şutlarla yokladı ev sahibinin kalesini. Tabii, Galatasaray hücuma çıkıp, atak sonlandırmayınca PSG'li topçular hızlı paslarla hazırlıksız yakalıyordu Galatasaray'ı... Anadolu takımlarının İstanbul'a geldiğinde Galatasaray'a yaptığı "tüm kadro ceza sahasında Çanakkale geçilmez" oyununu yapmış olsaydı Fatih Terim'in takımı belki daha da zorlayacaktı rakibini ama onlar oyun oynamayı seçti ve o anlarda kaptırılan bir topta Mbappe'nin pasında İcardi ev sahibi adına perdeyi açan golü attı. Yenilen gol onların iştahını arttırıp, bizimkilerin de moralini bozunca hemen arkasından Sarabia takımının ikinci golünü yolluyordu filelerimize...
Gollerden sonra Parisliler yine geldi kalemize ama Muslera günündeydi, farkın daha ilk devre açılmasına izin vermedi. Seri'nin devre biterken sakatlanması sonrası Selçuk oyuna girince, Fatih Terim Marcao-Nzonzi-Donk üçlüsünü bozup, iki stoperli oyuna geçti ve Fransız ön liberoyu orta sahaya yolladı...
İkinci devre başlar başlamaz ev sahibi bu kez Neymar'la "yürüye yürüye" üçüncü golü kaydetti ve oyun iyice tek kaleye dönmüş oldu. Onlar bastırıyor, bizimkiler savunuyor ve atağa kalkıp savunmayı boşlayınca da Muslera ile karşı karşıya kalıveriyorlar... O anlardan birinde Neymar-Mbappe birlikteliği bu sefer Mbappe'nin golü olarak yazılıyordu skorborda. Oyunu çirkinleştirmeden temiz oyun oynuyordu Galatasaray ama bu temizlik biraz da "yumuşaklık" olunca, ev sahibi futbolcular işi antrenman havasına dönüştürdüler. Onları ilk uyaran Donk oldu, duvar pası, topuk pası yapmalarına bakmadı, yapıştırdı omuzu yere serdi rakibini. Maçı oldukça iyi yöneten hakemin de 83te bir penaltı uydurması sonrası "kafası attı" bizimkilerin, isyan ettiler, önce hakeme itiraz ettiler, sonra da oyuna itiraz ettiler, "tatlı sert" oynadılar, sarı kartlar gördüler de rakibi de durdurdular...
Şampiyonlar Liginde gruplara başlarken düşünülen ile sahadaki oyun aynı olmadı ve Galatasaray bir gol atıp, iki puan alarak Avrupa macerasını bu sezonluk sonlandırmış oldu... Futbolcular sahada formanın hakkını veremediler belki ama taraftarımız bir kez daha Avrupa'nın en iyisi olduğunu göstermiş oldu. Grup kuraları çekilip Brugge ve PSG ile aynı gruba düşüldüğünde, herkesin ağzında "intikam" kelimesi vardı. Yıllar önce Fransızlar ve Belçikalılar kendi "çöplüklerinde" horozlanmışlar, Türk taraftara tribünde ve sokaklarda saldırmışlardı... Bakalım yine aynısını yapabilecekler miydi? İki takımın "ultra"ları İstanbul'a geldiğinde hotelden dışarı çıkmamış, maç günü polis eşliğinde Ali Sami Yen'e götürülmüştü... Ama kendi evlerinde Fransızlar Türk taraftara saldırma gafletinde bulundu ve Paris sokaklarında çil yavrusu gibi dağıldı. Hatta kendini bilmezin bir tanesi Türk bayrağına saygısızlık yapma cürretinde bulundu ve sokak ortasında çırıl çıplak soyularak cevabını almış oldu... Ne diyordu rahmetli Alpaslan abi "Galatasaray taraftarı hiç bir zaman saldırgan olmamıştır ama kendisine saldırıldığında da en sert tepkiyi vermesini bilmiştir"... ultrAslan, ultrAslan-AVRUPA ve ultrAslan-ÜNİ bir araya gelince, onlara karşı koyacak tribün bugüne kadar çıkmamıştır, çıkmayacaktır da...
STAT: Parc des Princes
HAKEMLER: Istvan Kovacs, Vasile Marinescu, Ovidiu Artene, Marius Avram
VAR: Michael Fabbri, Maurizio Mariani
PARIS SAINT-GERMAIN: Rico, Marquinhos, Bernat (Kehrer 75'), Kurzawa, Diallo, Kouassi (Verratti 75'), Paredes, Sarabia, Mbappe, Neymar, Icardi (Cavani 68')
GALATASARAY: Muslera, Ömer, Mariano, Marcao, Nagatomo, Seri (Selçuk 41'), Belhanda, Donk, Nzonzi (Şener 72'), Emre Mor (Falcao 62'), Lemina
SARI KART: Kurzawa 45', Belhanda 50', Nzonzi 57', Falcao 83', Muslera 83', Selçuk 85', Lemina 86'
GOL: Icardi 32', Sarabia 35', Neymar 47', Mbappe 64', Cavani 84'
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder