"Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil." der Samuel Beckett. Bir çoğumuz bu sözü de Fatih Terim'den öğrenmiştir ya, orası da ayrı yazı hikayesi.
Doğarsın, yaşarsın, ölürsün. Hayatın akışı böyledir, başlangıç ve sonu vardır. Maçlar da başlar ve biter, yazdığım bu yazının da bir başlangıcı ve sonu vardır...
Bu sefer sondan başlayalım, en son söylenecek olan kelimeler en başından dökülsün ağzımızdan... Olmaz mı?
2000 yılının tatlı bir bir mayıs akşamından sonra ikinci defa Galatasaray Kopenhag'ta Parken'de bir finale çıkacak. Belki ucunda kupa olmayacak ama "kazanmanın" tek şart olan bir maç oynanacak 12 Aralık gecesi...
Futbol bu kazanırsın, kaybedersin, berabere kalırsın ama geriye baktığımızda Okan Buruk ve takımının "yazılı ve sözlü notları" ne olursa olsun "kanaat notunu" 100 olarak almayı hak etti. Varsa futbolun bir adaleti, Galatasaray mart ayında Şampiyonlar Liginde taraftarına heyecan yaşatmaya devam etmelidir... Futbol tanrılarının kulaklarına kar suyu kaçıralım... UEFA yönetimi son görevlendirdiği hakemlerle Galatasaray'ın ilerlemesini pek arzulamadığını gösterse de, en nihayetinde "Futbol tanrılarının" dediği olur, o top bazen çizgideki su birikintisine takılır, bazen direğe çarpıp "içeri mi dışarı gitsem kararsızlığında" filelerle sarmaş dolaş olur, dememiş mi Prekazı "futbol topunun canı vardır" diye, futbol tanrıları üfler o canı işte...
Her türlü kazanılması gereken final maçı öncesi son maça Galatasaray da İstanbul'dan sürekli eli boş gönderdiği Manchester United'ı bir kez daha yenip, Parken'e beraberliğin de avantaj olacağı bir skor elde etmek için çıktı. Tarihinde yerel ligde sayısız başarı, bir çok Şampiyonlar Ligi kupası olan İngiliz rakibi "çantada keklik" görmenin cezası az kalsın ilk 20 dakikada yenilen iki golle pahalı ödeniyordu. Önce Garnacho, sonra Bruno Fernandez "gafil avlamıştı" Muslera'yı, hele ki uzaktan gol yemeyen Uruguaylı kalecinin Portekizli meslektaşının şutuna şapka çıkarmaktan başka yapacak neyi vardı ki?
Skor tabelasında geriye düşmüş, daha paylaştığı instagram storylerine beklediği etkileşimi alamayan yeni nesil taraftarın "homurdanma" hastalığı başlamadan Hakim Ziyech farkı bire indirirken, Icardi de topa hiç temas etmeden nasıl gol atılacağını sergiliyordu, vücudunun her organı ile gol atan Arjantinli, bir de böyle gole katkı sağlıyordu... Sami Yen cehenemini maç öncesi yapılan koreografi ile hatırlatmıştı sarı-kırmızılı taraftarlar da şimdi "inferno"yu yaşatma vaktiydi. Tribünün coşkusu ile Galatasaray, Onana'nın kalesine geldikçe geldi, Ziyech auta attı, Zaha'yı Maguire durdurdu, Icardi'yi de hakem... Hatta Bayern Münih deplasmanında olduğu gibi VAR'daki hakemler... Devre biterken Kaan'ın neden savunmada tercih edildiğini gösteren uzun pasında topla buluşan Icardi, Onana'yı Manchester'dan sonra bir kez daha avladı ama gol geçersizdi. Yarı otomatik ofsayt teknolojisiymiş, adı güzel, fiyakalı da ben o pozisyonda ofsaytı göremedim, var mı anlayan?
Maçı oynatmaktan ziyade, ki Galatasaraylılara yapılan faullerde bunu başardı da, çaldı düdüklerle tempoyu düşüren İspanyol hakem Sanchez, 70li yıllardan kalma 2 dakika uzatma verdi ilk devre biterken, sadece 2 dakikacık...
15 dakikalık dinlenmenin ardından Galatasaray beraberlik için yine bastırdı, Mertens'in ortasında Kaan'ın dokunuşu filelere gitmedi ama İngilizler fena halde ürktüler de Galatasaray'ın eşitlik için "topla tüfekle" saldırdığı bir anda baskın yapıp farkı yine ikiye çıkardılar. Sahadaki topçuların kafası yere düşmedi ama tribünlerde yine o "homurtu" başladı, Ndombele çıkıp Sergio girerken yuhlamalar arşa erdi. Bir de Mertens'in yerine Kerem oyuna dahil olmuştu.
Değişiklikler meyvesini verdi, kazanılan serbest atışta Ziyech bir kez daha Onana'yı avladı, fark tekrar azaldı ve sonrasında bir kaç ısınma şutunun ardından "Harry Potter" yaptı sihrini, zımbaladı topu filelere...
Galatasaray'a inanmayanlar otoparka giderken, metroya yol alırken Ali Sami Yen'den gelen gol seslerini duydukça iç geçirmişlerdir de artık o stadda biz bizeydik, "Bizim için Manchester'a koy" diye bağıranlar, cehennemin gerçek bekçileri. Uğraştı da Galatasaray bu epik geri dönüşü bir galibiyetle taçlandırmaya, "nefesleneyim" demeden golü de aradı da, rakip için de maç "var mısın yok musun" havasındaydı, onlar da geldi Muslera'nın kalesine, direkleri dövdü Fernandez, auta attı Pellistri, McTominay...
Ama ya Zaha'nın üç gün önce Alanya'ya attığı imza golünün benzerini Fil Dişili topçu 83te eski takımına atsaydı, ah neler yazılırdı İngiliz basınında ah, hayal ederken bile tebessüm ettiriyor...
Olmadı, üç puan gelmedi, beraberlik geldi, o da iyi derken, Münih'te başlayan maçta Almanlar komşuları Danimarkalılara sürpriz yaptı, beklemedikleri bir puan verdi, Kopenhag'taki final öncesi ev sahibine beraberlik avantajını hediye ederken, iki maçta da ölüp ölüp dirildikleri Galatasaray'ı da kendilerince cezalandırdılar...
Başa sararsak, 12 Aralık gecesi Galatasaray Kopenhag'ı yenecektir, kesinlikle yenecektir. Ama yenilirse de Beckett'in dediği gibi "çok daha iyi yenilecektir."
Stat: RAMS Park
Hakemler: Jose Maria Sanchez, Raul Cabanero, Inigo Prieto
Galatasaray: Muslera, Boey, Abdülkerim Bardakcı, Kaan Ayhan, Angelino (Dk. 82 Nelsson), Torreira, Ndombele (Dk. 60 Sergio Oliveira), Ziyech (Dk. 83 Barış Alper Yılmaz), Mertens (Dk. 60 Kerem Aktürkoğlu), Zaha (Dk. 88 Kerem Demirbay), Icardi
Manchester United: Onana, Wan-Bissaka (Dk. 78 Dalot), Maguire, Lindelöf, Shaw, McTominay, Amrabat (Dk. 58 Mainoo), Antony, Bruno Fernandes, Garnacho (Dk. 78 Pellistri), Hojlund (Dk. 58 Martial)
Goller: Dk. 11 Garnacho, Dk. 18 Bruno Fernandes, Dk. 55 McTominay (Manchester United), Dk. 29 ve 62 Ziyech, Dk. 71 Kerem Aktürkoğlu (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 27 Bruno Fernandes, Dk. 45+2 Amrabat, Dk. 59 Shaw, Dk. 64 Wan-Bissaka (Manchester United), Dk. 42 Boey, Dk. 54 Kaan Ayhan (Galatasaray)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder