11 Kasım 2009 Çarşamba

Ercan Saatçi'nin Taşeronları


Yılların gazetecsi Talay Erker de son günlerdeki Ercan Saatçi-Haldun Üstünel-İbrahim Saten-kaset-şantaj olayına yönelik bir yazım kaleme almış ve deyim yerindeyse açmış ağzını, yummuş gözünü... Medya dünyasına "at gözlüğü" ile bakarak sadece Galatasaraylı, Fenerbahçeli, beşiktaşlı diye ayırırdık kişileri, o gözle okurduk yazıları ama neler neler yaşanıyorumuş, buyrun Talay erker'i dinlemeye:

Ercan Saatçi’nin Taşaronları

Türk spor basınını, bazı “gizli kanallar” bağlandıkça pis kokan “Ayamama deresine” döndüğünü söyleyip duruyorduk ya.. İşte “gizliliği” sağlanamayan bir “kanal” daha ortaya çıktı, insanın burnunu sıksa bile hissedebileceği “iğrenç kokan skandal” patladı.

Yılların müzisyeni Ercan Saatçi’yi Hürriyet Gazetesi Spor Servisi sorumluluğuna getirmelerinden dolayı birilerini suçlamak haddimize değil. O gazete “üzerinde güneş batmayan imparatorluk” diye tanımlanan devasa bir “medya kuruluşu” idi. Fikir, enerji, tecrübe ve üstün bilgi birikimleri ile bu kuruluşa katkıda bulunan bir “üst kademe sorumluları” vardı. Onlar onaylandığına göre de Ercan Saatçi’nin Hürriyet’e “spor sorumlusu” olmasında da bir sakınca yoktu.

Ercan Saatçi’nin “fanatik bir Fenerbahçeli” olması da önemli değildi. Zaten bu piyasada onun gibi olanlar kıyamet gibiydi.

Her ne kadar Hürriyet “Halkın Gazetesi” sloganı ile “tezgaha” konuyor ve bu “Halkın” çok geniş kesimi üzerinde “Galatasaraylı” olma sıfatı bulunuyorsa da, Ercan Saatçi’nin “Fenerbahçeliliği” değil, sorumluluğunu aldığı sayfaların “şahsiyet çizgisi” söz konusu olacaktı.

Ama “sayfa şahsiyetinden” önce Ercan Saatçi’nin “sporculuk şahsiyeti” ortaya “kaset” olarak çıkınca, işin rengi değişti. Kusura bakmasın ama, değişmesi de gerekiyordu. Çünkü Saatçi “erkeklik gücünü(!)” çok büyük bir camia üzerinde denemeye kalkacak kadar “sapık bir fanatizm” temsilcisiydi “o kasete” göre.

Seten Çocuk Devrede

Yaşananları “vizyon filmi” gibi tekrar tekrar oynatmaya gerek yok. Herkes artık biliyordu ki Galatasaray’a çok çirkin küfür eden Saatçi kendini “Türk adaleti” önünde savunacaktı. Çünkü Galatasaray tarafı adalete gideceğini açıklamıştı.

İşte bu olayın tam bu safhasında ikinci bir “skandal” patladı.

Vatan Gazetesi Spor Müdürü İbrahim Seten ile yardımcısı Galatasaraylı yönetici Haldun Üstünel’in telefonuna “mesaj” atmış “Ercan Saatçi’nin elinde de senin ve başkan Polat’ın küfür kasetleri var. Uğraşırsanız o da yayınlayacak” diye tehdit etmişlerdi.

Bir gazetenin Spor sorumlusunun böyle bir olayda “iyi niyetle” arabuluculuğa soyunması hadi neyse de… Tehdit-mehdit olacak şey mi idi yani bu.

Ama onun adı varsa ortada şüphe bile etmemek gerekirdi. Haldun Üstünel “bana tehdit mesajı attı” dediği için değil. Eğer İbrahim Seten’i tanıma şanssızlığını yaşamamışsanız, kendi kendinize sormanız gerekirdi.:

“Seten böyle bir şey yapar mı?

Hem de nasıl yapardı, nasıl yapardı…

Korkak olduğu için yüz yüze yapamaz ama, aracıyla ulaştığına “Donkişot” olur, saldırırdı!..

Fatih Terim’i Tehdit

Ben maalesef Türk sporunda “Bit” yerine bile koymayacağım bu arkadaşla 4 uzun yıl aynı gazetede çalıştım.

Hani şimdi şüpheye düşüp soruyoruz ya kendi kendimize:

“Haldun Üstünel’i gerçekten tehdit etmiş midir?”

İkisi arasında geçeni elbette ikisi bilir.

Ama İbrahim Seten’in ne olduğunu da ben bilirim! Mesela;

Fatih Terim, Galatasaray’daki 2’nci döneminde bir gün sohbet için beni Florya’ya çağırmıştı.

Seten bunu bir şekilde öğrenmiş.. Dedi ki;

“Abi Fatih hocaya söyle onun hakkında öyle haberler var ki elimizde, kendisini sevdiğimiz için kullanmıyoruz… Mesela, Galatasaray’ın Antalya’da kamp yaptığı 5 yıldızlı otelde, gece odasına gazocağı, pastırma-yumurta istiyormuş… Pastırmalı-yumurta canım çekti diyormuş… Sorumlular “yahu lüks otelde böyle şeyler olur mu diye şaşırıyormuş”

Gibi… Daha birçok şey…

-“Elçiye zeval olmaz” diyerek naklettiğimde Terim patlamıştı… İnanıyorum ki, o an karşısında ben değil Seten olsa, “kız saçı” gibi arkadan tokalı saçlarına elini dolar, ağız burun bırakmazdı!

-“Talay abi” dedi: “Bu zavallı karısına röportaj vermem için aylardır yalvarıyor bana… Git ona söyle, karısına röportaj verecek başka birini bulsun. Elinden ne geliyorsa ardına koymasın!..”

Karısının Soyadı Altan

“Karısına röportaj” dedik ya… Adamı biraz tanıyabilmek için durmamız gerekiyor bunun üzerinde de biraz… Çünkü Fatih Terim’in dışında çok kişi gibi Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım’da bir buluşmamızda şöyle demişti:

-“Karısına röportaj vermiyoruz diye sallıyor…”

Çok daha ağır ifadelerde kullanmıştı ama o sadece ikimiz arasındaki bir konuşmaydı.

Seten’in Eşi Kimdi?

Ünlü yazar Çetin Altan’ın torunu, Ahmet Altan’ın kızı Sanem Altan… Röportaj ve TV programları yapmaya hevesli Sanem Altan, İbrahim Seten’in 2’nci eşiydi ama hala “Altan” soyadını kullanıyordu… Sanırım “Altan” soyadı ile medyada “fışkıracağını” sanan ihtiraslı bir hanımdı… Ama ne hikmetse, bir türlü ayar tutturamamış, spor dünyasında üzerine çıkacak bir “duvar” bulamamış, üzerine afiş olamamıştı!

Hatırladıkça içim sızlar;

Bizim spor basını aleminde her zaman “1 numara” tuttuğum bir arkadaşımız vardı… Bilgisiyle, kişiliği ve entelektüel çevresi ile Yiğiter Uluğ gerçekten çok değerli bir spor yazarıydı. İbrahim Seten’de ona saygı duyardı… Çünkü Yiğiter onu Babı’ali dediğimiz “nankör” ortamda çok taşımıştı!.. Saygısı nereye kadar devam etti?.. Sanem Altan’ın TV’deki programından kovulana kadar… Yiğiter Uluğ’la eşi birlikte program yapıyorlardı… Kanal yöneticileri eşini kovunca Seten, Yiğiter’den de işi bırakmasını istemişti… Bu olmayınca da Yiğiter Uluğ’un Vatan Gazetesi Spor Servisi ile ilişkisini kesmişti… Çok yazık olmuştu ama “dur” diyen de yoktu maalesef…

Tencere Yuvarlanmış!

Haldun Üstünel şimdi diyor ki:

-“…Telefonuma önce İbrahim Seten, sonra yardımcısı mesaj geçti, beni tehdit ettiler…”

Gerçek, ya da değil bilemem…

Ama Seten’i çok iyi bilirim… Adı ağzıma çok iğreti ve fil gibi gövdesine rağmen çok küçük gelir… Yardımcısını da iyi bilirim… Askerlikten yırtmak için durmadan yutan, gerçek bir “fil” gibi olan yardımcısı da uzun süre “futbolcu satma” işi ile uğraşmış… Avucunu yalayınca da tencereye kapak olmakta bulmuştu selameti… İbrahim Seten “ateşle” oynamaya bayılırdı, ateşi karıştırmak için de maşa lazımdı…

İşte ateş, işte maşa… Karıştırıyorlardı!..

Neden karıştırıyorlardı?.. Eşi Sanem Altan’a rahatlıkla röportaj ayarlayabilmesi için daha yükseklere tırmanmalıydı… Bir zamanlar Hürriyet Spor’un başına zıplayabilmek için Fatih Altaylı’nın eteklerine yapışmış, başaramamıştı… Şimdi Ercan Saatçi’ye “taşeronluk” yaparsa… Acaba? Organizatör Saatçi’nin yanına müdür ya da aynı grubun içindeki Milliyet’e sıçrar mıydı?

Olur mu bilemem!..

Ama “taşeronları” iyi bilirim…

Haa unutmadan…

Seten mahkemeden bahsediyor ya… “Mahkeme” derken tüylerinin diken diken olduğunu da iyi bilirim…

Daha çok şey bilirim de, Türk Spor Basını’nın bu hale nasıl getirildiğini hiç bilmem!

Fotogol Gazetesi

1 yorum:

muhder dedi ki...

amacım saatçiyi savunmak değil hatta herhangi bir gazeteciyi de savunmak değil. ancak o işlerin hepsi karanlık artık. saatçisinden tutun da neresine giderseniz gidin. mesela bu amca muhtemelen arzulayıp da ulaşamadığı hedeflerinin altında kalmıştır. o da bir yerde müdür olsaydı o da bu sistemin bir çarkı olacaktı sadece. serhat uleren mesela ya da nice diğerleri. anlamadığım tek suçlu saatçi gibi gösteriliyor sürekli. bi o küfür etti sanki bugüne kadar. tanburacı da etti direk rakibe. burada sorgulanması gereken bir nokta bu görüntüler neden 3 yıl saklandı? demek ki o da bir çıkar ilişkisi. e tabi anlayana...


selamlar

Blog Widget by LinkWithin