1 Kasım 2009 Pazar

Maçları Bitirmek Gerek



Televizyonda futbol enflasyonun yaşandığı dün geceden çıkardığım bir sonuç var: maçları bitirmek gerekir... Hani basketbolda, son saniyeye, hatta saliselere kadar maçı kazanan ya da kaybeden belli olmaz ya, futbol da o hale geliyor gün ve gün... Cumartesi futbol ekranını Juventus-Napoli maçı ile açtık, öbür tarafta da Real Madrid ile Getafe oynuyordu... Bir yanım Galaktikos'un Pellegrini'ye ihanet edip etmeyeceğini merak ediyor, diğer yanım da De Sanctis'i seyretmek istiyordu, eski kalecimiz daha baskın çıktı ve Juve-Napoli maçında bıraktık kanalı, ara ara da Madrid'e uzatıyoruz mikrofonları skor ve dakika almak için, ama zaman su misali akarken skor hep aynı devam ediyordu o tarafta. Gol görmeden bitecek bir devreye "lanet ederken" Trezeguet golcülüğünü konuşturdu, De Sanctis sadece dokundu ve top ağlara gidiverdi. Pek hazetmem siyah-beyazlılardan, üzüldüm yenilen gole ve Madird'e döndüm tekrardan ama orada yoktu hiç hareket...

Bu maçların ilk yarılarını sonlandırıken, bizim çocukların Yeni Zellanda ile oynayacakları maça yönelttim kameraları... İlk iki maçı çeşitli sebeplerle izleyememiştik, bakalım dedik geleceğin milli takımı ne halde... Abdullah Ercan vardı başlarında, sanki maça çıkacak gibi de futbolcu şortu giymişti, garip geldi saha kenarındaki hocanın şortla takımı yönetmesi... Sonra Engin'i gösterdi yayıncı kuruluş, kaptanımızdı ama altında PSV yazıyordu oynadığı kulübün, bu yaşta transfer yapmadığına göre gurbetçiydi Engin, Türkiyedeki alt yapının ne içler acısı halde olduğunu da gözümüzün içine sokuyordu, kaptanımız bu ülkenin futbol okullarından çıkmamıştı. Merak ettim kaç tane gürbetçi var, kaç tane de bu topraklarda büyümüş genç var milli takımda, ama araştırmadım, bir bakmak lazım yazıyı bitirince... Zaten liderliği garantilemiş Türkiye, rahat oynadı, puan ve puanlar rakibe gerekti, oyunu biz kontrol ettik, bir de Engin'in güzel golü öne geçirdi milli takımı, daha da rahatladık. Bir kaç geldi Yeni Zellanda kalemize ama "çocuk"tular en nihayetinde, stresi kaldıramadılar, ya acemice ofsayta düştüler, ya da iki adımdan boş kaleye yuvarlayamadılar topu.

İlk yarı böyle sürerken, unutuverdik Real ile Juve'nin maçlarını... Bir ara NTV'ye zapladığımda ekranın köşesinde 2-0 skorunu görünce, devamını izlemeye istedğim kalmadı, skoru almıştı Pellegrini'nin takımı, ilk devreyi 1-0 önde kapatan Juve iç sahada banko kazanır düşüncesiyle, hiç te merak etmedim skoru, keşke merak etseydim. Ne maç olmuş, sonradan öğrendim... Ev sahibi tahmin ettiğim gibi ikinci golü de bulmuş ama Napoli manşetlere geçecek bir geri dönüş yaparak, 2-0'dan 2-3 ile kazanmış maçı...

Bizim çocuklar ilk devreyi önde kapayınca, skor değişmez, farkı da arttırırız düşüncesiyle Barcelona'nın Osasuna deplasmanındaki mücadelesine sıçradık bu defa da... İyi bir seri yakalamıştı Guardiola ligte, Şampiyonlar Ligindeki kazalara rağmen ve devam etmeliydi bu galibiyetler ama geçen seneki oyun yoktu sahada. İbrahimovich biraz çırpınıyor, gerisi göze zevk vermiyordu. "Orda maç burda maçtatan" sıkılan bizim hatun zorla açtırdı atv'deki Es-Es dizisini. Bu arada bir not da diziyle ilgili belirteyim, adı Es-Es olan ve Eskişehir'de çekimleri yapılan dizide hiç mi Eskişehirspor lafı geçmez, görüntüsü olmaz? Bir ara fragman da görür gibi oldum, iki eleman kaçıyorlar ve bir grup eskişehirspor taraftarı arasından geçiyorlar. Başka gören duyan var mıdır Es-Es tribünleriyle ilgili bir şey... Neyse, konuya geri dönelim, reklam aralarında Barca'ya göz attık lakin skor 0-0'da kilitlenmişti, milli takımı unuttuk, nasılsa kazanmışlardı, yine sonradan öğrendik son dakikalarda gol yemişler 1-1 bitirmişler maçı...

Baktık Barca'da işler zora gidiyor, dizi de sona erdi izleyelim de golü görelim dedik, şahit olduk Messi'nin müthiş pasına, Puyol'un al da at ortasına ve Keita'nın rahat golüne... Bir galibiyet daha geliyordu bizim Katalanlar adına, Madrid kazanmıştı ama olsun, biz de kazanmıştık, "ne zaman gelecekti o büyük gece, bekliyorduk sizi Nou Camp'ta" diye düşünürken, battaniyenin altında soğuk günün yorgunluğuna karşı gelememiş bünye ve dalıvermiş uykuya... Hanım uyandırdığında da televizyonda başka bir maç vardı, uykulu gözlerle seçebildiğim kadarıyla... Sabah Barca aldı zannederken, Pique'nin kendi kalesine attığı golle 2 puanın uçtuğunu öğrenmek büyük halay kırıklığı oldu doğrusu...

Neymiş efendim, tekrardan belirtelim, izlemeye başlanılan maç bitirilecekmiş...

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin