30 Ağustos 2010 Pazartesi

Eskişehir.1 - Galatasaray.3

• Kriz anlarında oynanan maçlarda, tribünde yayılan hâlihazırda gerilmiş atmosferin kokusunun tadı başkadır. Bu sebeple, artık dip noktasını görmeye yaklaşmış, sıkışmış gazının nereye patlayacağı belli olmayan bu iki takımın kapışması bizi ister istemez yola düşürdü. • Eskişehir şehrine daha sonra değineceğiz ama şehir; peyzajıyla, planlamasıyla, parklarıyla, insanıyla gerçekten bir Dünya kenti olmuş, bol bol reklâm yapılıp yabancı turistler buraya çekilmeli.
• Maç bileti 50 TL, Eskişehirspor kombinesi 10x29 TL, Eskişehirspor forması 75-85 TL. Arz ve talebin ilginç dengesi.
• İçeri adımımı atmamla birlikte stadyumun şekli beni dumura uğrattı. Akustiğine mi şaşayım, kale arkasının olmamasına mı, tribünlerin uzaklığına mı, sadece bir tarafın kapalı olmasına mı? Ünyespor’un bile 18bin kişilik, 4 tarafında da tribünü olan bir stad inşa ettiği bu çağda; böyle örnek bir şehirde, takımına bağlı böyle bir taraftarı böyle tribünlere yerleştirmek gerçekten koca bir ayıp. Neresinden, nasıl düzelir diye bir şeyler düşündüm ama hiç yolu yok, günü kurtarmak içim boş yere masraf yapılmamalı, tamamen yıkılıp yenisi inşa edilmeli. • Kötü sonuçlara rağmen gerek İstanbul’dan gelen otobüslerle gerekse çevre şehirlerden gelenlerle deplasman tribünü az çok dolduruldu. Normal tribünleri anlattığım gibi olan stadın deplasman tribününü artık siz düşünün. Koltukların altları bildiğin boşlukta kalan, ayak basılan yerlere yer yer çürümüş suntalar konmuş ha yıkıldı ha yıkılacak bir portatif tribün. Eski açığın yıkılmadan önceki haline söylenip dururdum, o bunun yanında inşai harika. • Maçtan 4-5 saat önce stadyumdan gelen müzik sesleriyle, atkılı ve formalı insanlarla şehir maçın havasına girdi. Tramvayların önlerinde bile Es-Es’e başarılar dileyen yazılar yazılmıştı.
• Futbolcular ısınırken Pele'nin çektirdiği üçlü ve açık tribündeki maç başlamadan önceki bando eşliğindeki Espana güzeldi. Genel itibari ile sallanan atkılar beyazdı, demek özellikle Espana için taraftarlar yanında beyaz bir şeyler getiriyor. • Maç sırasında kapalı tribünün kenarındaki Nefer ile açık tribünün arasındaki karşılıklı tezahüratlar akustiğin azizliğine uğrayıp, yapması gereken etkiyi yapamadan kayboluyordu.
• Eskişehir tribünü, yönetim-takım-taraftar üçgenindeki sıkıntılardan ve maçın gidişatından olsa gerek genel itibari ile umduğum etkiyi bırakmadı bende. Özellikle bando eşliğinde Espana ve Dale Daleyi canlı görmek isterdim ama maç içerisinde o hava oluşmadı.
• Galatasaray’ın 3.golunden sonraki sevinç yumağını bu sezon ilk kez böyle coşkulu ve kalabalık gördüm. Futbolcular da içlerinde bir şeyler biriktirmiş anlaşılan.
• Eskişehirspor kalecisi Ivesa maçın en kötülerindendi. İlk goldeki hatasının yanında, genelde hamlelerde yavaştı ve o boyuna rağmen yan toplarda çıkması gereken toplara nedense çıkmadı.
• Galatasaraylı futbolcular Rijkaard'ın Belgrad maçı sonrası taçları hızlı kullanmaları ile ilgili uyarısını bu sefer dikkatle uyguladılar. Önde olunan zaman dilimlerinde, 30-40 saniye oyalanmadan taç atmamaya özen gösterdiler.
- top toplayıcının eline dikiz -

• 2. ve 3. golun bir arada gelmesi bir anda bütün Eskişehir tribünlerini suskun hale soktu. Genelde böyle suskunluklar ya 4-5 dakika sonra hafiften yenilsen de seviyoruz tezahüratlarına kendini bırakır ya da maçın sonuna doğru protestoya dönüşür. Bu sefer hiçbiri olmadı. bizim tribünün tezahüratları o kadar sessiz bir ortamda yankılanıyordu ki, bir an Samiyen’de maç başlamadan 3-4 saat önce Yeni Açık'ın numaralı tarafında boş sahaya yapılan tezahüratları hatırlattı.
Arda Turan gerek 2.golden gerekse maçtan sonra taraftarla arasındaki buzları eritmek için oldukça çaba harcadı. En sonunda, soyunma odasına gitmeden önce de üçlüsünü çektirdi.
• Maç sonu tribünde rutin deplasman beklemesi sırasında, artık ne işi vardı orada bilemediğim Rijkaard göründü sahanın kenarında. Maçın sonucu aksi yönde olsaydı taraftar ne yapardı bilemeyeceğim ama şimdilik tribüne çağrılıp sevgi gösterisinde bulunuldu.
• Eskişehir’in insanlarının güzel olduğunu söylemiştik, bu güzellik polislere de yansımış. Sertlik kullanmadan da emniyetin sağlanabileceğini gayet profesyonel bir biçimde gösterdiler.
• Sonuç olarak, doğru düzgün topun oynanmadığı bir galibiyetin ardından gelen 2 haftalık ara kanımca Galatasaray’ın tam ihtiyacı olan şeydi. Aradan sonra artık Rijkaard’ın 6 sene önceki tarihi tekerrür eder mi, etmez mi görülecek.

1 yorum:

selaminko dedi ki...

eskişehirin dışarısına daha uygun bir yere stat yapma planları vardı en son ama su an ne durumda bilmiyorum. hali hazırdaki yer tam sehrin göbeginde oldugundan halk da kararsız. bi yandan yeni bir stat isterken bi yandan da yanı baslarındaki stadı kaybetmek istemiyorlar. ama senin de dediğin gibi bu sehre bu stat hic yakısmıyor.Bizim mersinde Akbelen mahallesinin stadı olan Koray Aydın Stadında bile dört tarafta tribün var :) ha beton değil o ayrı :)

Blog Widget by LinkWithin