- Bayramdaki memleket ziyaretinden dolayı Kasımpaşa maçına gidemeyince, tribün sezonunu 3.haftada açmak nasip oldu.
- İki katlı GS Store mağazası Mecidiyeköy metrobüs durağı gibi işlerken, genel itibariyle kırmızı formanın oldukça tuttuğu görülebiliyor. Bunun yanı sıra, turuncuya kaçan sarı üzeri vişne kırmızısı antrenman forması da reklamsız forma tercih edenlerin gözdesi olarak dikkat çekiyor.
- Bir başka dikkat çeken forma da Muslera'nın kaleci forması olsa gerek. Sarı konç, şort ve formasıyla takım yapan Uruguaylı altına pembe yerine kırmızı krampon giyseydi günün şıkı olabilirdi.
- Bu sene satılan rekor sayıda kombine taraftarın bu sezona nasıl bir şekilde baktığının işaretini vermişti. Ufak boşlukları saymazsak Galatasaray tribünleri yine doldu. Öte yandan, her zaman tıka basa dolu olmasına alıştığımız Bursaspor deplasman tribünündeki boşluklar bu sezonun eski şampiyon için sallantılı geçeceğinin resmi gibi.
- Dizilişe baktığımızda sol açıkta Emre'yi görebilirken, sağ açıkta kağıt üzerinde Hamit yazılmış olsa da, Eboue ben hem bek hem açık oynarım der gibiydi. Geride oyun kurabilecek Dany olmasına rağmen Melo geri gelip topları alıyor, Hamit de Selçuk'un yanına ön ortaya geliyor.
- Maç içerisinde takımın gol atacağı her halinden belli oluyor. Ama 2.yi atamadığı sürece kafada her zaman soru işareti bırakıyor.
- 2.yarıya yorgun olduğunu düşündüğümüz Bursaspor baskıyla başladı ve golu buldu. Golden sonra takımda, her maçta golu yedikten sonra artık görmeye alıştığımız gözüne fener tutulmuş tavşan hali vardı. Bu noktada, taraftar sağlam tezahüratlarıyla deplasman tribününe sesini duyurma şansı vermezken, Fatih Terim de Burak ve Amrabat değişikleri ile yine farkını ortaya koydu. Bu değişiklikler takımı gerçekten kendine getirdi ve ibre yine Galatasaray'a döndü.
- Golun bir şekilde geleceği belli olmuştu. Amrabat ne yapacağı belli olmayan çok değişik bir oyuncu, oynadığı her maçta izleyenlere heyecan veriyor.
- Melo, sezonu geç açmasından dolayı eksikliğini üzerinden atmış. Kestiği toplarda tribünlere yaptığı şovlar kaldığı yerden devam ediyor.
- Öte yandan, Hamit bir türlü gücünü kazanabilmiş değil. Orta sahadan topu alıp ceza sahasına kadar sürmesinde sorun yok ama iş şuta gelince maalesef vuracak hali kalmıyor. 2.yarıda bir de üstüne hücuma çıkılmışken kaybettiği toplar eklenince taraftar hafiften homurdanmaya başladı. O sıralarda gözüm Fatih Terim'deydi; hatalarına rağmen hoca oyuncusunu sürekli alkışlıyor, uzun vadede onu kazanmaya oynuyordu. Nitekim 3. oyuncu değişikliği yapılırken aslında çıkması gereken kişi Hamit'ti; eğer 4.hakemin elindeki tabelada 4 numara yazsa idi, o anda yine bir top kaybı yapmış olmasından dolayı taraftardan tepki görmesi çok büyük ihtimaldi. Bu işlerin piri olan Fatih Terim teknik direktörün görevinin sadece taktik vermek olmadığını bir kez daha gösterdi.
- 3.golden sonraki yedekler dahil tüm takım halindeki sevinç hoşuma gitti. Bir takımın ne kadar takım olduğu yedek kulübesindeki oyuncularının hallerinden belli olur.
- Maç sonunda Melo ardından Amrabat tribünleri selamlarken, miniklerinin elinden tutarak hafif hafif sahaya giren Eboue UEFA şampiyonluğu zamanında Taffarel'in önderliğinde futbolcuların antrenmanlara çocuklarını getirmesini ve bu sayede şen şakrak geçen idmanları aklıma getirdi.
- Takım kolay gol atarken, kolay da gol yiyor. Görünen o ki yediğimizden bir fazlasını atmak zorundayız. Transferin son gününde Florya'ya kapanacak teknik kadronun o son 24 saatine çaycı olarak bile katılıp, o atmosferin havasını solumayı çok isterdim.
- Maç sonu stadyumdan çıkış karmaşası mı? Aynen devam.. Gidiş gelişte nasıl bir yol izlenmesi gerekiyor, önerilere açığım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder