21 Kasım 2012 Çarşamba

Galatasaray.1 Manchester United.0

  • Henüz son sözümüzü söylemedik denmişti şundan 2 maç önce sadece 1 puanımız varken. Dün akşam basın toplantısında da bir dilek tuttu hocamız: "En güzel şekil bizim kazanmamız ve Cluj'un kazanması". Başka ne dileseydik acaba? 
  • Her maç öncesi, bilindiği üzere, oyuncuların soyadları hoparlörden okunurken ismi tribünlerden söylenir. Tüm oyuncuların ismi muntazam şekilde stadı yıkarcasına söylenirken, her seferinde hoparlörden "15 numara Nounkeu..." dendiğinde bir sessizlik oluyor. Bizim Dany yahu...
  • 3 tribünün bir arada yaptığı koreografi ve bayrak şov, Braga maçına göre daha güzel oldu. Üstüne bir de meşaleler parlayınca gözümüz gönlümüz açıldı.

  • İngilizlerin hem bayrak hem pankart vazifesi gören fazla büyük olmayan üç renkli flamaları çok hoşuma gidiyor. Bu maçta da tribünlerine bolca astılar.
  • Maça aslında çok temkinli başladık. Alışık olmadık şekilde sürekli kaleciye geri pas verilmesi yürekleri hoplatmaya başladı. Maçın devamında geri pas huyumuzu terk etmeye çalışsak da Selçuk nedense sürekli geriye çalışarak işin biraz kolayına kaçtı.
  •  Van Persie ile Rooney yok diye sevindik ama Welbeck de sağolsun at gibi mücadele ederek ilk yarıda özellikle Dany'i fena hırpaladı. Geçen sene Sunderland'da kiralık oynayan Welbeck,  daha da 22 yaşındaymış. İleriki dönemlerde çok can yakacak.
  • Defansta Semih'i bayağı özlemişiz. Bu takımın geri ikilisi yazılırken bence ilk Semih yazılmalı yanına konacak kişi duruma göre düşünülmeli. Hamlelerini bilinçli bir şekilde yapıyor ve forveti oldukça rahatsız ediyor.
  • Hem takımda hem de tribünde gözle görülür bir stres vardı. 30.dakika civarlarında bir ara tribünlerdeki tezahürat kesildi, millet endişeyle maçı izlemeye başladı. Takımda da kimse bir türlü sorumluluk almadan ceza sahasında bile ortada sıçan oynarcasına pas yapmaya başladı.
  • Toteme inananlara soruyorum; 42. dakikada top direkten döndüğünde, tamam bu maç döndü dediniz mi?
  • Devre arasında sahada Cluj maçının devre arasından hatırladığımız üniformalı arkadaşlar vardı. Neyse ki bu seferki görevleri susuzdu.
  • İkinci yarı çok farklı başladı. Şutlar, kafalar, Melo'nun gazı derken gol geliverdi. Geçen sene Trabzonsporlu arkadaşların habire Burak hakkında sallamalarını dinlerken, bu kadar gol atıyor bunlar da adam beğenmiyor derdim. Valla özür diliyorum, bu Burak hakkaten adamın ruh halini bozar. Top sürme, zamanlama gibi çok temel konularda eksikleri var ama gel gör ki adam gol atıyor kardeşim.
 
 
  • Fatih Terim'i bu sezon ilk defa bu kadar heyecanlı gördüm, belli ki maçı kazanıp bir istatistikle daha tarihe geçmeye niyetlenmiş. Bir dakika yerinde oturmadı kenardan sürekli takımını yönetti. İlk yarıdaki basit hatalarda saçını başını yoldu, televizyon kameralarına da yakalanan malum şişe atma sahnesi uzun süre youtubeda izlenen keyifli videolar arasında yer alacaktır.
 
  • Kulübenin öte tarafında ise tam anlamı ile sakinlik hakimdi. İlk yarıda Alex Ferguson hiç kulübeden çıkmazken arada bir yardımcısı olduğunu düşündüğümüz bir arkadaşın yandan halı saha maçı izlercesine takıldığını gördük. Golu attıktan sonra Sir'ün sanırım biraz rahatını kaçırdık ki saha kenarına gelmek zorunda kaldı. İki oyuncu değişikliği ile oyuna müdahalesini yapıp tekrar yerine döndü. Kaç senedir bu tip maçlar oynuyor, buna benzer ortamlarda bulunuyor; bazen bitse de gitsek diye içinden geçiyor mudur acaba?

  • Fatih Terim tüm takımı ayrı yönetiyor Amrabat'ı ayrı yönetiyor. Kulübenin önünde oynadığı kesimlerde nerede durması ne yapması gerektiği an an anlatarak, adama resmen futbol oynamayı öğretti.
 

  • Bu maçta bir değer dikkatimi çeken oyuncu da Riera'ydı. Genellikle vurdumduymaz denecek kadar soğukkanlı görünen İspanyolu bu sefer fena gaza gelmiş gördüm. Bu performansın üstüne, Hakan Balta bir süre formayı zor görecektir.
  • Maçın sonlarına doğru ikiyi atacak şansları değerlendiremeyince, yine stresli anlarla baş başa kaldık. 88.dakikada ceza sahasından çıkmak bilmeyen pozisyonda, Fatih Terim de bir süre ellerini öne doğru açık tutarak bizimle birlikte bir nevi totem yaptı. 
 
  • Uzun zaman olmuş bu tür bir Avrupa zaferi yaşamayalı. UEFA Kupası'nı kazanırken de Arap atı gibi grubun son maçlarında açılmıştık. Her ne kadar rüya takım dense de, hadi klasik olmasın Hagi demeyeyim, en azından şu anki Fernandes türü sahadaki oyunculara hem söz geçirip liderlik yapacak hem de stres anlarında insiyatif alacak bir oyuncu mutlaka şart. Uzun süredir ortalarda görünmememizden olsa gerek son 16ya kalanlar, yabancı forumlardan takip ettiğim kadarıyla kurada bizi çekmek istiyor.

 
 
  • Taraftarlar 2000li yıllarda Milan'a fena sarmıştı, tezahüratlar Milan içermeye başlamıştı. Manchester da artık maç öncesi aktiviteleriyle, esprili göndermeleriyle keyifli bir eğlence malzemesi olmaya başladı. Her şeyin orjinali güzeldir derler ya, Allah'ı var "Avrupa Avrupa duy sesimizi" tezahüratı da en güzel Manchester'a söylendiğinde yakışıyor. 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

sevgili yazar;yazılarını beğenerek takip ediyorum.Maçta yaşananları okura çok güzel aktarıyorsunuz FAKAT size küçük bir tavsiyem olacak.tribünlerdeki taraftar fotoğraflarına (maçtan insan manzaraları gibi)daha fazla yer verirseniz yazılarınızın renkleneceğini düşünüyorum.çünkü sahadaki futbolcu ve fatih terim foto larının bir çoğunu ertesi gün gazetelerde görüyoruz.bu haftaki son fotonuz gibi orjinal fotolar bekliyoruz:))yazılar 10 numara!!!

Blog Widget by LinkWithin