1 Eylül 2010 Çarşamba

Sesimizi Yer, Gök, Su Dinlesin... Türkiye:76 - Yunanistan:65


Nereden başlasam bilemiyorum. Hala maçın sarhoşluğu içindeyim. Okuyanlar “büyütme Gürkan o kadar” diyebilir. Şunu belirtmeliyim ki çok önemli bir galibiyet elde ettik. Hele ki diğer çapraz gurubumuz olan D gurubunda işlerin iyice karıştığını düşünürsek tadından yenmez desem yeridir.
Maçın birçok açıdan bizim için değeri vardı.
1. si, tarihi açıdan gelen anlamı ki bu birçok Türk için önem arz etmedi desek yalan olur.Hatta maç öncesinde Tsartsaris ve Diamantidis bu maçın farklı bir maç olacağını kendi basınlarına iletmişler
2. si, 35 yıldır yenemediğimiz bir rakip olması.
3.sü, geçtiğimiz yıl bizi çeyrek finalde bir şekilde eleyen çok hak ettiğimiz bir tunuvayı çok kötü derecelerle bitirmemize neden olmaları(bir anlamda intikam maçıydı bu maç)
4.sü ise Gurup birinciliğinin bizim şampiyonadaki yolumuzu olumlu yönde belirleyici olması
Maç bu şartlar içinde başladı heyecandan maç yorumum için not bile alamamışım doğru düzgün. Baştan sona müthiş bir heyecan vardı. Öncelikle bu heyecanı yaşattığı için takımımıza çok teşekkür etmeliyiz. Son yıllarda izlediğimiz en önemli maçtı desek yeridir. İlk yarı çok kötü savunma yapmamıza rağmen ikinci yarı toparlanıp madalya adayı bir takıma koskoca ikinci yarıda 26 sayı attırdık daha ne olsun. Savunma direncimiz, arzumuz, isteğimiz, hırsımız hat safhadaydı. Bu maça gelmeden önce turnuvanın en az sayı yiyen takımıydık.(hala da öyle olmalıyız) Yunanistan gibi bir takımı 65 sayıda tuttuk ki maç başına 80 küsur sayı ortalamasıyla oynuyorlardı. Ama en önemlisi, güçlü, köklü ve iddialı bir basketbol ülkesine karşı neler yapabileceğimizi gösterdik. Artık rakipler de bizden daha fazla korkuyor. Ev sahibi avantajı tabiî ki en büyük silahımız ancak bugün bir şeyi ispat ettik. Biz her halükarda bu madalyayı alırız. (hakemlere rağmen)Eğer bu çizgimizi korur, bu muhteşem savunmayı her maçta tekrarlayabilirsek, yarı final hedefinin de ötesine çıkma şansımız artmış durumda. Hele ki Çapraz gurubumuz D gurubu bu kadar karışmışken Final telaffuzu da yapabiliriz.

Biliyorum maçlar böyle benim buraya kelimeleri sıraladığım gibi kazanılmıyor. Her maçı ayrı düşünmek, her maçın sevincini o günle sınırlı tutmak gerek. Beni bu kadar rahat konuşturan şey açık ara Turnuva’nın en hazır ve en iyi takımı olmamız. Maça Hücum anlamında iyi savunma anlamında kötü başlamıştık. Rusya maçı sonrası bu maçla ilgili düştüğüm notta 2’li oyunları, pic and roll’leri iyi savunamadığımızı söylemiştim. Turnuva’nın en iyi pota altına sahibiz ancak Yunan uzunları da belki de en iyi şutörlere sahip. Birkaç şans topu dışında(yani girmeyen) ikili oyunlarda hep dışardan sayı buldular. Biz de onlara, onların silahıyla cevap verdik. Ancak bu ilk yarıyı 2 sayı farkla önde kapamamıza yardımcı oldu. Açıkça söylemeliyim ki ilk yarı felaket bir savunma yaptık. İkinci yarı ise bambaşka bir milli takım vardı sahada. Bu 2’li oyunları ya savunmayı öğrenecektik ya da strateji değiştirecektik ki 2. yolu tercih ettik. Bu yol Rusya maçının kilidi “Alan Savunmasıydı” Sonuç mu: ilk yarı 39 sayı atan Yunan ekibi ikinci yarı 26 da kaldı. Alan savunmasına birkaç hücum dışında neredeyse çözüm bulamadılar. Turnuvanın en az top kaybı yapan takımını 9 top kaybına zorladık. 2’li oyunu en iyi oynayan 3 oyuncusu Diamantidis, Spanoulis ve Zizis( gerçi Zisis biraz da faul probleminden) bu savunma içinde boğuldukları ve bir şey üretemedikleri için maçın en kritik dakikalarını kenarda izlemek zorunda kaldılar.(Tabi Yunan koçu Kazlauskas onları unuttu mu bilinmez) Maç öncesinde bizden her pozisyonda geride olduğunu düşünüyordum. Ancak maç kazanma alışkanlığı konusunda değil. Çünkü maçın son bölümüne başa baş girdiğimiz her maçta iyi takımlara kaybetme ve ya panik olma durumu oluşuyordu.(örnek Son Hazırlık maçımızda 13 sn. de beş sayı yeyip uzatmada kaybettiğimiz Arjantin maçı) Maçı o kadar iyi analiz ettik ki maçın bitimine 8 dakika kala Hido’nun Ömer Aşık’a yaptığı enfes asist sonrası oluşan basket faul de fark 18 çıkararak kağıt üstündeki bu dezavantajı da buruşturup Turkcell’in Milli takım için yaptığı reklam filmindeki gibi hoppaaaaa diyerek çöp kutusuna yolladık. Komşunun tempoyu düşürmesine kapılmadan kendi oyunumuzu oynadık ve galip gelmeyi başardık. Şu bir gerçek ki savunmadaki agresif liğimiz hücuma yansıdıkça müthiş oynuyor ve çok çılgınca işler yapabiliyoruz.

Maç öncesinde bizim en etkili silahımızın Ersan olacağını düşünüyordum. Çünkü onların Ersan’ı fizik olarak karşılayabilecek ne bir oyuncuları ne de anlayışları vardı. Gününde bir Ersan bize bayağı kolaylık sağlar derken adeta “bu benim maçım” dercesine oynadı. Ersan’ı unuttukları veya eşleşme sorunu olan her pozisyonu Ersan inanılmaz karşılık verdi. “6/6 üçlük isabeti!!!!!” ile tam 26 sayıya imza attı. Ben her attığı üçlükten sonra “eline sağlık senin” diye bağırmışım. Kardeşim hala dalga geçiyor. Espiri bir yana harika bir performanstı Ersan açısından. Çok fazla da konuşup performansını gölgelemeyeyim en iyisi.
Maçın bir diğer önemli noktası kısalar arasında geçecek düello idi. Maç öncesinde yabancı basın mensupları bizim kısalarımızın yumuşak karnımız olduğunu iddia etmişler. Onlara yanıt Kerem Tunçeri’nin adeta bir maestro gibi oyunu yönetmesi ve Ender’in oyunda olduğu dakikalarda gösterdiği harika performans oldu. Zaten üst düzey savunma yapıyor iki oyuncumuz da. Ancak savunma deyince aslan payını rakibin bir numaralı silahı, Avrupa’nın en önemli şutörlerinden biri olan Spanoulis’i savunan Ömer Onan’a vermek gerek. Spanoulis ismini maç içinde duymamamızı sağlaması performansını anlatmamıza yeter belki, ama 23,5 sayı ortalaması ile oynayan bir oyuncuyu adeta formasının içine girerek savunmak, ilk basketini 25. dakikada bulmasına neden olmak ve maçı 5 sayıyla tamamlamasına yardımcı olmak çok büyük iş. 33 yaşındaki bir oyuncu için süper bir apolet!!!
Bench derinliği açısından da üstündük çünkü rakip benchten çok katkı alamıyor. Bizde ise oyuna giren her oyuncu muazzam katkı verdi. Oğuz, Schortsianitis’i savunmakta çok başarılıydı. Ayrıca çok kritik bir anda içeriye uzunları çekerek Ersan’ın attığı üçlüklerden birinin asistini yaptı. Semih 10 sayıyla maçı tamamladı, harika oynadı ama hala zaman zaman şu konsantrasyon sorununu yaşıyor. Kerem Gönlüm sayı atamadı belki ama 8 ribaunt, 1 muhteşem blok ve kritik anlarda savunmaya getirilen yüksek dozda enerji. Gerçekten helal olsun. Sinan’da Diamantidis’in savunmasında çok iyi iler çıkardı. O zaten bu maçta tribünlerin kırmızıya boyanması konusundaki aktif görevi sonrası maça önde başlamamızı da sağlamıştı dünden. Bir tek Hido kaldı değil mi? Hücum anlamında yine kötüydü belki ama yıldız olmak maça damga vurmak farklı bir şey. Rusya maçında da bu maçta da en kritk anda sorumluluğu eline aldı. Yukarıda anlattığım Ömer’e yaptığı enfes asistinin dışında çok kritik anlarda 2 üçlük gönderiverdi potaya. Öncesinde 0/6 olduğunu belirtelim. Hele 2. attığı üçlük Farkın 8 sayıya düştüğü, sayı bulmakta zorlandığımız ve Yunanistan’ın can havli ile saldırdığı dakikalarda geldi. Zaten o üçlük sonrası Yunanların gardı düştü…

Son söz bugün Ankara seyircisine. Hakemlerin felaket yönetimine o kadar etkili bir tepki koydular ki onları alkışlamak lazım. Günden güne çok bilinçli bir basketbol seyircisine sahip oluyoruz. Bu bizim için avantaj çünkü hakemleri baskı altına seyirci alabilir.Ev sahibi avantajının en önemli olduğu nokta budur. Ancak bugünkü hakemler sanırım Yunanistan’da maç yönettiklerini düşünüp ev sahibi Yunanistan zannettiler sanırım. Aslında hepsini değil de Fin hakem Carl Jungebrand’ı eleştirmek doğru olur. Daha önce çok canımızı da yakmışlığı vardır. Neyse Fazla konuşmayayım yazıma kötü sözler bulaşmasın. Sonuçta maçın önüne hiçbir şekilde geçemediler. Müthiş seyircimiz, maç sonunda oyuncuların etkisiyle birlikte “Dağ başını duman almış” melodisiyle çok anlamlı bir mesaj ilettiler herkese. Güneş ufuktan bu gece doğdu. Artık yürüme zamanı. Sesimizi her yer dinledi. Geliyoruz…

İlgileneler için:
SALON: Ankara Spor Salonu
HAKEMLER: Carl Jungebrand – Pablo Alberto Estevez – Christiano Maranho

YUNANİSTAN (65): Ian Vougioukas, Ioannis Bourousis 15 (7 ribaund- 1 asist), Nikolaos Zisis 3 (3 ribaund- 3 asist), Vasileios Spanoulis 5 (1 ribaund- 3 asist), Nick Calathes 6 (1 ribaund- 4 asist), Antonis Fotsis 7 (5 ribaund- 1 asist), Efstrations Perperoglou 4 (3 ribaund), Kostas Tsartsaris 2 (3 ribaund), Dimitrios Diamantidis 8 (3 ribaund- 3 asist), Kostantinos Kaimakoglou 6 (1 ribaund), Sofoklis Schortsanitis 9 (1 ribaund)

TÜRKİYE (76): Sinan Güler (1 ribaund- 1 asist), Ömer Onan 6 (2 asist), Ersan İlyasova 26 (5 ribaund), Semih Erden 10 (2 ribaund- 1 asist), Kerem Tunçeri 7 (3 ribaund- 4 asist), Oğuz Savaş 2 (1 asist), Kerem Gönlüm (8 ribaund- 1 asist), Ender Arslan 5 (1 ribaund- 4 asist), Ömer Aşık 12 (6 ribaund), Hidayet Türkoğlu 8 (6 ribaund- 3 asist)

1.PERİYOT: 15-22
2.PERİYOT: 24-19
3.PERİYOT: 12-24
4.PERİYOT: 14-11

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin