16 Ekim 2011 Pazar

Kızlar da Cup'tı


"İnsan gençken, gönlü de gençse mutludur." der William Shakespeare. Sporla yatıp kalkan, hatta sporu hayatının bir numaralı unsuru yapmayı fazlasıyla iddalı kılan bir ülkede yaşıyoruz ve olgunlaşmış bu anlayışın içinde kendimize yer edinmeye çalışıyoruz. Stadlara gidiyoruz, evlerimizde maçlar izliyoruz, amatör ruhla spor faaliyetlerinin içinde yer alıyoruz kimi zaman. Hasbelkader, bizim gibi bazılarıda blogspot uzantılı sayfalara uykusundan feragat edip, mesaisinden artırıp bir şeyler karalıyor. Ancak Shakespeare'in anlayışını Galatasaray'a uygularsak son yıllarda bir hayli mutsuzduk. Çünkü tribünlerdeki popülasyonu oluşturan bizler, hatanın değil de yanlışın peşinde koşan kurumlarımızı desteklerken bir hayli de yara almıştık. Bundandı belki de küskünlüklerimiz, kırgınlıklarımız, "nerede o 2000'lerdeki Galatasaray taraftarı" sözlerine maruz kalışımız. Yanlışların içinde bizler de yanlış yaptık ancak son 1 yılda basketbolda yaşanan devrim niteliğindeki gelişmeler sonrası taraftara olarak biz de bir şeylerin değişmesi gerektiğinin farkına vardık. Galatasaray bu ülkenin en önemli spor kurumu ve son günlerde yaşananlar şunu gösteriyor ki seyirci- takım bütünleşmesiyle, spor kültürüne sahip kurumu olma yolunda da önemli adımlar atmakta. Hafta içinde erkeklerin 1 yıl içinde nerelere geldiği ve daha önemlisi yolun başındayken böyle büyük başarılara imza atılmasının önemine değinmiştik. Buna Oktay Mahmuti bir söz ekledi ve "onlarla daha iyi oynadığımız bir gerçek. Bunu da kendileri her maçta yaşayarak tecrübe ediyorlar" diyerek taraftarın katkısını perçinlemiş oldu.

Engelsiz aslanlarımız daha önce 2 defa uzak doğu topraklarında inanılmaz başarılara imza atıyorlar ve biz de onlara Ahmet Cömert'de destek oluyoruz. Yine gittiler ve kıtalar arası şampiyon olarak gelip kendi başarılarını dünya çapında perçinlemiş oldular. Galatasaray taraftarının yine üzerine düşen, aslan parçalarını salonda eskisinden daha fazla desteklemeye devam etmek. Ayrıca burada eskisi gibi taraftara salon çağrısı yapmayacağım. Hem kızlara hem erkeklere hem de engelsiz aslanlar'a artık taraftarı sahip çıkıyor. Bugünkü maçla bu bir kez daha perçinlenmiş oldu ve Taurasi'ye gördüğüm en iyi seyirci dedirtebildi. Galatasaray taraftarı bugün bir kez daha kazanılan bir kupada belki de en önemli unsur oldular ve basketbolun bir hafta sonu boşluğu değerlendirmesi olmadığını, bu kurumu fazlasıyla önemsediklerini bir kez daha gösterdi. Tüm bu gelişmeler biz taraftar ve izleyici sıfatı kazanmış kişileri fazlasıyla mutlu ediyor. teşekkürlerimizi ediyoruz ve etmeye devam edeceğiz. Şunu unutmadan tabi: Eski yönetimi... Adnan Polat ve ekibi kabul edilmeli ki futbolda beklenen başarıların gösterimini sağlayamadılar ancak basketbolda çok akıllı bir planla, kurumun başına basketbol akıllarını getirerek istediklerini elde etmeyi başardılar. Bunu unutmadan geçmeyelim. Kızları da fazla bekletmeyelim

Geçtiğimiz yıl Ceyhun hoca'nın takımın başıan getirilmesi ve Fowles'ın alınmasıyla başlayan süreç Avrupa'da bizi tatmin etmeyen bir seviye ile bitmiş, ligde de finalde ezeli rakibimiz fenerbahçe'ye kaybetmiştik. Ancak atılan adımlara yenileri eklenip önceki yönetim güle güle hediyesi ile Dünyanın en iyi oyuncusu Diana Taurasi'yi kadroya katma başarısı gösterdi. Sonrasında Ceyhun hoca müthiş akıllı hamleler yapıp Prince, Tina Charles, Alba Torrens, Şaziye gibi süt seviye oyuncuları takımına katılmasını istedi ve yeni yönetim bunları başardı. Ayrıca Sariye Kumral ve Ayşe Cora gibi kaliteli yerliler de kadroya monte edildi. Bunlara İvanka Matic eklenerek kadro tamamlandı Alınan WNBA patentli oyuncular ligin en değerli 15 oyuncusu arasında. Fowles zaten kadrodaydı WNBA'de bu sezon MVP olarak hem kalitesini ortaya koydu hem de bizleri gururlandırdı. Alba Torrens ise Avrupa'nın yetiştirdiği en büyük yetenek ve oyuncu olma yolunda emina dımlarla ilerliyor. Şutu dışında kusursuz bir fudemental'a sahip. Tüm bu eklentiler üzerine Galatasasaray'ın daha iyi bir takım ve daha büyük bir takım olma beklentisi oluşuyor haliyle. Ancak WNBA sezonunun geç bitmesi bizim takımı o seviyede görmemizi biraz daha bekletecek. Hafta arasında Avrupa ligi maçında hazır görünmemiştik ve iyi savunma yapmamıştık. Bugün daha iyi gördük ki günden güne oyuncular takım olma yolundaki süreci çabuk geçecekler. Ayrıca Ceyhun hocanın takıma "önce savunma" felsefesini empoze çalışmaları bu kadronun değerini bir kez daha artıracağa benziyor. Takım zaten hücum özellikleri yönüyle her maç 75 atabilecek seviyede ve birçok avrupa takımından üstün durumda. Geçtiğimiz yıl buna yakın bir sayı baremi ile oynasak da savunmada aynı düzeyde yememiz ve winner oyunculara sahip olmamamız takım olgusunun sekteye uğramasına neden oluyordu. Fowles'ın dışında başka kaliteli uzunumuzun olmayışı da bazı maçlarda teslim bayrağını erken çekmemize sebep oluyordu. Ancak gördük ki Tina Charles'ın katkısı çok önemli olacak. Nevriye-Nevlin-Matovic'den oluşan Fenerbahçe uzun rotasyonuna karşı adeta tek başına savaştı Tina Charles ve kalıbına caydırıcılığını da ekleyerek Nevriye ve Nevlin'i devreden çıkardı. Bahar da ona kritik anlarda yardım etti ve son 1 dakikada fark 4 sayı iken kullandığımız hücumda sorumluluk alarak farkı açtı ve takım için önemini bir kez daha ortaya koydu. Ayrıca Işıl ve Fowles'ın olmadığı günde takımın karakterini yansıtmasında Şaziye ve taraftarla birlikte ön plandaydı. Sariye ve Prince'in ön alandaki baskısı, özellikle Prince'in Birsel ve Angel üzerindeki savunma baskısına hücumdaki skorerliğini eklemesi (ilk 15 dakikada atılan 32 sayının yarısı kendisine aitti)Torrens'in çok yönlü oyunu, agresifliği ve anlayışı takdire şayandı. şunu da ekleyeyim; Torrens kadınlarda bugüne kadar gördüğüm en iyi fundamental'a sahip oyuncu. Sayı katkısı ile oyununu değerlendirmek kendisine yapacağımız en büyük haksızlık olur. Takım olarak İlk yarıda fenerbahçe'yi 0/8 üçlük 31 sayıda tuttuğumuzu ve Fenerbahçe'nin maç içinde hiç öne geçemediğini de unutmamak lazım.

Kulübümüz ve basketbol camiası adına 2011-2012 sezonu nazar boncuğu seviyesinde başladı. 3 kupa ile sezonu açmanın dışında yapılan yatırımın, ortaya konan mücadelenin ve anlayışın hediyesi, soluk alması oldu bu kupalar. 3 takımımız da emin adımlarla çizdikleri yolda ilerliyorlar. Buna Fatih Terim önderliğinde Futbol takımımız da katıldı. Voleybolda çok ciddi yatırımlar yapıldı basketbol baz alınarak. Tüm bu yatırımların ürünleri de günden güne olgunlaşıyor. Son olarak rakibi fenerbahçe'nin oyuncularını, madalya töreni için sahaya çıkarken alkışlayan Ankarada'ki Galatasaray taraftarına alkışı borç biliriz.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin