31 Mayıs 2009 Pazar

Galatasaray:2-1:Sivasspor


  • "Bütün sezon Bülent Uygun yazdın, hazır Sami yen'e gelmişken adam, gidelim bakalım ne yapacak" demişti Göksel, Barcelona-Manchester United maçının devre arasında. Zaten tribündeki yoklamada "devamsızlıktan" kalmıştık bu sene, en azından "karne alma günü" gitmek icap ederdi mabede. Bir de en sevdiğim maçlardır, kaybedilen derbi sonrası Ali Sami Yen'e gitmek. Bilet almak kolaydır, etraf kalabalık değildir, en önemlisi de sarı-kırmızının gerçek aşıkları oradır, "Galibiyeti değil, armayı sevenler gelir" genelde böyle maçlara... herşey iyi hoş olacaktı da, cuma günü başlayan grip, cumartesi günü salya-sümük haline dönüştü ve Ali Sami Yen sokakta Orjin'den bir köfte ekmek, üstüne 3-5 bira içme zevkinden mahrum kaldık, belki Göksel trafiğe takılmasaydı, beni kandırırdı yapardık ufak çaplı bir "alkolik hareket" ama olmadı, kısmet değilmiş...
  • Saat 16 cıvarı stadın önüne geldiğimde Eski Açık biletlerinin tükendiğini görünce, o tribüne yaptıklarımız bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. İstanbul'a ilk geldiğim yıllarda, Şampiyonlar ligi maçı için son dakikada bile Eski Açık bileti bulmak kolay olabiliyorken, Alpaslan Abinin önderliğinde ve şimdi hepsi değişik sektörlerde saygın yerleri olan, o zamanın bıçkın üniversiteli gençleri olan bizler bahsi geçen tribünü özel hazırlattığımız ultrAslan-UNİ plarlarıyla "kırmızı gelincik tarlasına" çevirmiştik ve ufak bir kar topunun çığ oluştırması gibi bizim "curva" Ali Sami Yen mabedinin Kapalıdan sonra en tercih edilen tribünü haline geliverdi. Eski Açık'ta maçı izleyemeyeceğimiz kalpte bir hüzün yaratsa da, biletlerimizi ilk göz ağrımız Yeni Açık için aldık... Daha dün gibiydi, yağmurlu bir günde gişeden geçip koşar adım tribünlere çıkıp, sahanın yeşiline hayran hayran bakmam, sonra da baca tarafı iyi bağrıyor diye hiç tanımadığım adamlarla omuz omuza yapmam... Kürkçü dükkanı misali, dönüp dolaşıp, Yeni Açık'a aldık biletleri mecburen...
  • Tribünler beklemediğim şekilde doluydu dünkü maçta, anlamadığım şekilde. Bizim seyirci sevmez genelde "hedefsiz" maçları. Amaçsız diyorum çünkü, UEFA değildir Galatasaray'ın hiç bir zaman hedefi, tek düşünce vardır sarı-kırmızıya gönül verenlerin aklında, o da şampiyon olmaktır. Bu sebeple, maça olan ilgiyi Sivas ve Bülent Uygun kriterlerinin tetiklediğini düşünüyorum. Sivas camiasına kimsenin tek laf ettiği yokken, maç boyunca Bülent Uygun ile uğraştı tribünler. Hocanın, maç sonu demecini bilmyiorum ama 90 dakika sonunda soyunma odasına girerken, yumruğunu sıkıp tribünlere doğru göstermesi bu antipatiyi doğuran etkenlerden sadece biri...
  • Orkun'u kalede görmek, De Sanctis'i son kez görememek demekti bizim açımızdan. Az maçlar çevirmemişti İtalyan kaleci, gideceği takımda kendisne başarılar dilerken, yerine gelecek olan Franco'nun Mallorca'da oynarken bizden yediği golleri düşündükçe, "Kal bu sene, kal bu sene Sami Yen'de kal bu sene De Sanctis" tezahüratını söylüyorum fatih Hocaya söylediğim coşkuyla yıllar evvel... Erciyeş'ten tanıdığı Orkun'u Aykut'a tercih etmesi ise Bülent Korkmaz'ın saplantılarından bir diğeri olarak da blogun sayfaları arasına yazıldı bile. Lincoln'e karşı "patron benim" deme sevdası, Semih'ı ısrarla oynatmama inadı ve Aykut'u kesip Orkun'a şans vermesi...
  • Beşiktaş maçına olduğu gibi dünkü Sivas maçına da iyi başladı Galatasaray. Şampiyon adayının çakılı savunmasına karşısında Ayhan ve Arda'nın ara paslarıyla bir çok pozisyon buldu Barıs ve Nonda ikilisi. Özellikle sezonun iyilerinden denilen Bilica'yı ilk yarıda Nonda, ikinci devre de Baros sildi süpürdü sahadan. Bülent Uygun stoperlerini Fenerbahçe'ye verdiklerini duyurmuş maçtan sonra, belki de aklı Kadıköy'deydi Brezilyalı oyuncunun... Bilica kötüyken, yanındakiler de ona ayak uydurdular ve Arda Bülent Uygun'u sinirlendiren golü attı. Golden sonra Galatasaray yine bir çok pozisyona girdi, atamayınca da beyinlerde "Yine mi tek farklı galibiyet" düşüncesi canlanmaya başladı ister istemez. İkinci devre Sivas hızlı başladı ve kornerden gelen topa Tum'un vuruşuyla beraberliği sağladılar. Bu sezon nedense galatasaray şu kornerden yediği gollere bir ç.are bulamadı, bunda da stoper eksikliklerin rolü büyük... Meira'yı "gelir" için satanlar utansın, gerçi ne oldu Ruslardan gelen 6 milyon dolar... Beraberlik sonrası Galatasaray daha istekli gözükürken, Sivas şampiyonluğu unutmuş, kaybetmeyelim havasında davranıyordu ama Arda Turan'ın vuruşu "futbol tanrılarının da yardımı" ile Nonda'ya çarpıyor ve Petkoviç'in yanından ağlarla buluşuyordu... Sonrası da zaten Galatasaray taraftarının oyuncularını onore etme dakikaları olarak geçti...
  • Sivas'lı Mehmet Yıldız, devre arasında "az kalsın" Galatasaray'a geliyordu. Bülent Uygun zeki bir stratijiyle "Mehmet'i alan şampiyon olur" demişti, oyuncusunu bol sıfırlı fiyata satmak için, Mehmet Sivas'ta kaldı, Sivas şampiyon olamadı... Biz de blogta o kadar yazdık gelmesin diye, iyi ki gelmedi Mehmet Yıldız... Dün özellikle izledim, Mehmet Topal karşısında hiç varlık gösteremedi, silindi gitti, bir de bizim Mehmet Topal'ın da asil mevkisinin stoper olmadığını unutmazsak, "sağlam defans" oyuncuları arasında yok olur gider bu arkadaş...
  • Dün gecenin şanssız adamlarından biri de Baroş idi, o kadar çabaladı Sivas ağlarına topu bırakmaya ama olmayınca olmuyor işte... Bu uğraşların arasında bize göre penaltı olanlar da vardı lakin maçı yöneten hakem böyle düşünmemiş olacak ki beyaz noktayı göstermedi.
  • Sezonun finalini de Sabri yaptı, taraftara çektirdiği üçlükle... Bu tip hareketleri beğenmeyen o kadar çok taraftar olmasına rağmen, koca kapalı tribün bir topçunun komutlarıyla yeri göğü inletebiliyorsa, o zaman Sabri'yi de yoktan saymamak gerekir. Ama, ne kadar anlatırsan anlat, "entellektül" taraftarımıza göre Sabri, tribüne oynarken Milan'da Gattuso, İnter'e lafı koyunca ya da Curva'ya yumruğu sallayınca "Bayrak adam oluyor"...
  • Eve geldiğimde Büyük kaptanın basın toplantısında istifa ettiğim tarzı cümlelerini yakaladım. Topu yönetime attı Bülent hoca ve onların vereceği kararı bekleyeceğini söylüyordu. İki seçenek var Adnan Polat ve arkadaşlarının önünde, "Ya adam gibi bir hoca getirirler, ya da Kaptanla devam ederler." Almanya'dan, Fransa'dan emekli olmuş ve iki kıtanın birleştiği yerde tatilini yapmaya gelen hocalarla anlaşacaklarsa, Bülent Hoca devam etsin diyorum Arda'nın Beşiktaş maçından sonra söylediklerine katılarak. Zaten basında çıkan Mustafa Sarp transferi - Bülent'in Erciyeş'ten Bursaspor'a getirdiği oyuncu- ve kalede Orkun'a son iki maçta şans vermesi, acaba Bülent Korkmaz'a yönetim "Seneye de beraberiz" mesajı mı verdi sorusunu akıllara getiriyor.


Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Alpaslan Dedeş
Galatasaray: Orkun, Sabri, Mehmet Topal, Hakan Balta, Volkan, Arda (Dk. 87 Mehmet Güven), Barış, Ayhan, Kewell, Nonda (Dk. 89 Uğur), Baros
Sivasspor: Petkovic, Murat Sözgelmez, Hayrettin, Bilica, Diallo (Dk. 70 Mohamed), Sylla, Onur (Dk. 46 Kamanan), İbrahim, Murat Erdoğan (Dk. 46 Musa), Tum, Mehmet Yıldız
Goller: Dk. 12 ve 82 Arda (Galatasaray), Dk. 46 Tum (Sivasspor)
Sarı Kartlar: Dk. 41 Tum, Dk. 41 Onur, Dk. 48 Sylla, Dk. 81 Murat Sözgelmez, Dk. 83 Petkovic, Dk. 86 Bilica (Sivasspor), Dk. 43 Mehmet Topal, Dk. 69 Baros, Dk. 73 Kewell, Dk. 82 Arda (Galatasaray)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

bilica rumen değil, brezilyalı.

Blog Widget by LinkWithin